Türkiye, çok boyutlu toplumsal yapısında zaman zaman gerilimler, kırılganlıklar ve beklenmedik kırılma noktaları yaşamış bir ülkedir. Bugün yeniden gündeme gelen kardeşlik ve bütünleşme söylemi, salt siyasi bir tercih değil; ulusal bütünlüğün psikolojik, sosyolojik ve kültürel temellerinin yeniden güçlendirilmesi için zorunlu bir ihtiyaçtır.

Kardeşlik süreci, yalnızca çatışmasızlık anlamına gelmez. Bireylerin birbirini yalnızca “tanıması” değil, aynı toplumsal kaderi paylaşma duygusunu pekiştirmesi anlamına gelir. Bu nedenle ayrıştırıcı dilin terk edilmesi, toplumsal hafızada yer eden acıların soğukkanlı bir analizle ele alınması ve geleceğe yönelik rasyonel bir birlik perspektifinin geliştirilmesi zorunludur.

GEÇMİŞ SÜREÇLERİN ANALİZİ

Önceki çözüm süreci, tüm hatalarına rağmen, Türkiye’nin sosyo-psikolojik dokusunda kalıcı bir değişim yaratmıştı. Toplumun geniş bir kesimi ilk kez birbirini doğrudan deneyimleme imkânı buldu. Güvenlik güçlerinin farklı şehirlerde görev yapması, batıdan doğuya giden öğretmenlerin yeni bir kültürel perspektif kazanması ve yerel halkın devlet temsilcilerini daha yakından tanıması, sosyal sermaye açısından önemli etkiler doğurdu.

Bununla birlikte süreç; aşırı romantize edilmesi, örgütsel manipülasyonlara açık bırakılması ve kurumsal bir çerçeveden yoksun yürütülmesi nedeniyle sürdürülebilirlik sorunu yaşadı. Akademik açıdan bakıldığında, en kritik eksiklik “kurumsal devamlılık”tı. Süreç kişilere bağlı yürüdüğü için, siyasi atmosfer değiştiğinde toplumsal beklentiler boşa düştü ve güven duygusu zedelendi.

Bu nedenle yeni bir kardeşlik vizyonu, duygusal çağrılardan ziyade kurumsal mekanizmalarla desteklenmeli; öngörülebilir, şeffaf ve hesap verebilir olmalıdır.

YENİ DÖNEM İÇİN YAPISAL ÖNERİLER

Toplumsal Uyumu Güçlendirecek Parametreler:

1. Kurumlararası Entegrasyon ve Görev Rotasyonu

Farklı şehirlerden gelen memurların, özellikle öğretmen, sağlık çalışanı ve idari personelin belirli rotasyonlarla farklı bölgelere atanması, kültürel temasın kalıcı hale gelmesini sağlar. Bu yalnızca bireysel tanışıklık değil, toplumsal dayanışmanın mikro düzeyde güçlenmesi anlamına gelir. Güvenlik birimlerinde yıllardır uygulanan sistemin sivil bürokrasiye uyarlanması, toplumsal bağın güçlenmesinde kritik rol oynayacaktır.

2. Çözüm Merkezinde Halkın Etkinliğini Artırmak

Modern kamu yönetimi yaklaşımına göre, halkın kararlara katılımı yalnızca demokratik bir tercih değil; politika sonuçlarının etkinliği açısından da zorunluluktur. Yerel danışma meclisleri, katılımcı bütçeleme sistemleri ve şeffaf denetim mekanizmaları, hem toplumsal güveni artırır hem de karar süreçlerinin meşruiyetini güçlendirir.

3. Sembolik Mekânların Psikolojik Etkisi

Ahlat gibi tarihsel referans taşıyan mekânlarda yapılan yapılar, yalnızca mimari anlam ifade etmez; toplumsal hafızada “devletin köklere dönüş” mesajını temsil eder. Bu semboller, tüm Türkiye’yi kapsayan kültürel projelerle desteklenmezse yalnızca bölgesel anlam taşır. Dolayısıyla sembollerle eylemler arasındaki uyum için daha geniş idari ve kültürel reformlara ihtiyaç vardır.

4. Kültürel Entegrasyonu Derinleştiren Programlar

Bölgesel festivaller, kültür buluşmaları, ortak değer temalı çalışmalar, yalnızca kültürel çeşitliliği görünür kılmaz; aynı zamanda farklı topluluklar arasında “ortaklik duygusu”nu pekiştirir. Bilgece kurgulanmış kültürel projeler, sosyal psikolojide “gruplar arası kaynaşmayı” en etkili şekilde sağlayan araçlardır.

5. Ekonomik Teşviklerin Bilimsel Kriterlerle Yeniden Düzenlenmesi

Teşvik politikalarının yer yer keyfi kullanılması, ekonomik eşitsizlikleri derinleştirdi ve toplumsal güveni zayıflattı. Yeni dönemde, teşvik mekanizmaları sıkı denetime tabi tutulmalı; verilen kaynağın proje bazlı geri dönüşü zorunlu hale getirilmeli; bölgesel kalkınma politikaları merkezi iradenin değil, bilimsel verinin yönlendirdiği bir çerçevede uygulanmalıdır.

Ekonomik kalkınma ile toplumsal barış arasındaki ilişkinin bilimsel olarak kanıtlandığı pek çok örnek vardır; güçlü ekonomi, güçlü sosyal bağlar üretir.

Sonuç: Yeni Süreç, Duygusal Değil Yapısal Bir Okuma Gerektiriyor

Türkiye’nin ihtiyacı olan yeni kardeşlik vizyonu, sloganlardan ya da geçici siyasi atmosferlerden ibaret olmamalıdır. Sürecin duygusal boyutu önemlidir ancak asıl belirleyici olan; kurumsal hafıza, bilimsel planlama, kültürel entegrasyon ve ekonomik sürdürülebilirliktir.

Toplumsal bütünleşme, yalnızca “birlik olalım” çağrısıyla değil;

kamusal düzenin güçlendirilmesi, vatandaşın devletle kurduğu ilişkinin şeffaflaştırılması ve kültürel bağların bilinçli olarak pekiştirilmesiyle mümkündür.

Bugün yapılması gereken; geçmişten ders alarak, geleceğe bilimsel ve güçlü bir vizyonla yürümektir. Çünkü kardeşlik, bir duygu değil; doğru yönetildiğinde büyük bir toplumsal kapasitedir.

İstanbul Times - Mehmet Sebbah Yiğit