Ülkeyi insan kalitesi bakımından uluslararası bilimsel ölçme değerlendirme verileriyle bakıldığında ciddi sorunlarımızın olduğu aşikâr.

Hayatın her alanında sorun çözme mantığı oldukça sığ ve hiç gelişmiyor. İnsani değerler silsilesinden tutun, muhakeme yeteneğine kadar dünya ülkeleri içerisinde maalesef geri sıralardayız. Birleşmiş milletler kalkınma programı çerçevesinde her yıl yayımlanan rapor. Human Capital Raport İndex 2024 de Türkiye 0,65 puanla 48. sıradadır.

Bu raporun temel amacı olan, insan haklarının ve insani gelişimin sağlanmasına yönelik, ne tür çalışmalar yapıldığı? Veya yapılması planlandığı ve bu çalışmalara zemin oluşturan ırk ayrımı, yoksulluk, iş güvenliği, kaynak kullanımı, makro ekonomik yapı, çevresel görünüm en önemlisi eğitim gibi ölçütlerin araların da bulunduğu oldukça geniş bir yelpazede derlenmiş veriler bulunmaktadır.

Bunun gibi Uluslararası birçok araştırma ölçüme değerlendirme sonucu eğitim kalitemizin yetersiz ve düşük olduğu gerçeği ortaya çıkıyor. Bu temel toplumsal sorunumuzu aile eğitiminden başlatarak, insanı esas alarak, okullarda ders müfredatlarını müspet bilime, ilime, insani değerler silsilesine dayandırmalıyız.

Eğitim ailede başlar, çevreyle şekillenir, okulda ise gelişir. İnsani temele dayanan eğitim meselesi günümüz ve geleceğimizi kurtarma adına oldukça önemli ve elzemdir. Bireyi esas alarak çocuklarımızı dogmatik, ideolojik her tür bağnazlık ve faşizan öğretilerden uzak tutmalıyız. Yegâne yol nitelikli, kaliteli bir eğitimle toplam insan kalitemizi artırmaktan geçmektedir. Bu durum elbette nitelikli bir eğitim-öğretimle mümkün olabilir. Çünkü bunun başkada bir çaresi yoktur. Peki, bunu nasıl becerebiliriz? Yol ve metot ne olmalıdır?

En öncelikli iş insan yetiştirme odaklı insana yatırım olduğuna göre hizmet ve kaynak açısında genel bütçeden en yüksek pay aslan payı mutlaka eğitime ayrılmalıdır. Eğitim adına seferberlik ruhuyla ülkemizin genelinde mükemmel iyi bir bütçeyle yatırım yapılmalıdır. Okullarımızın tümü fiziki alanları kusursuz hale getirilmelidir. Anaokulundan üniversiteye kadar tüm eğitim kurumlarımızın derslikleri, laboratuvarları, atölyeleri tüm fiziki alt yapıları muntazam şekile getirilmelidir. Eğitim araç ve gereçleri kullanılacak materyaller en iyi şekilde amaca hizmet etmelidir. ARGE faaliyetleri çok kapsamlı bilimsel yapılmalıdır. Öğretmenlerimiz ve öğrencilerimiz yeniliklere açık inovatif olmalı teknolojinin tüm imkânlarından istifade etmeleri sağlanmalı.

Akademisyen, öğretmen ve eğitim camiası istihdamındaki paradigmayı çok acil değiştirmeliyiz. Ülkenin en zeki ve başarılı insan kaynağını eğitim alanında istihdam etmeliyiz. Bunun içinde eğitim alanında çalışacak insanların sosyal statüsü ve ekonomik karşılığı en üst düzeyde olmalıdır. Kendi geçim derdine düşen bir kişinin karşıdakine bir faydasının olmayacağı göz ardı edilmemelidir. Bunun yanı sıra eğitim fakültelerinde öğretmen olacak çocuklarımızı ilk 10.000’e girebilecek zeki ve başarılı öğrencilerden seçmeliyiz.

Örneğin; Devlet üniversitelerinde ilk 10.000’e giren Tıp, Hukuk bölümlerine girebiliyor. Aynı şekilde ilk 40.000´e girebilen fen-matematik bölümü lise mezunu öğrenci vakıf üniversitesi tıp fakültelerine ancak girebiliyor. İlk 50.000 ile 100.000’e potada bulunan Türkçe-matematik bölümü mezunu ise vakıf üniversitelerinin Hukuk fakültelerine ancak girebiliyor. Mühendislikler, vb diğer önemli mesleklere yönelik insan yetiştiren fakültelerin tamamı bu şekildedir. Zekâ ve başarısı en düşük oranda olan insan kaynağımızı öğretmen akademisyen yaptığımızda ve bu öğretmenlerde günün sonunda işi; tıp doktor, hukukçu, mühendis, işletmeci ve diğer tüm meslek erbaplarını yetiştirme sonucu her alanda işini eksik yapan meslek erbaplarıyla toplam insan kalitesinin düşük bir sonuç doğurması oldukça normal değil mi?

Hal böyle olunca her meslek erbabı grubunda toplam insan kalitesi düşmeye yüz tutunca her alanda işlerini eksik yapan istisnalar harici pek de iyi olmayan sonucu aslında bir nevi kendimiz hazırlıyoruz. Bu durumu paradigmayı terse çevirmenin yolu ise oldukça basit. 2 aşama gerekiyor. İlk aşama beyin gücü, ikinci aşama ise ekonomik güç. Eğitim fakültelerine en zeki öğrenciler seçildiğinde ve bunun sonucunda geçim kaygısı duymadan sosyal statü öğretmenlere sunulduğunda ülke geleceğini şekillendiren tüm meslek gruplarına toplam kaliteyi yükseltecek insan yetiştirilmesi hiç de zor olmayacaktır. Kısacası bir üst sınıfa geçen mezun olan diploma alan gençlerimiz gelecek nesillerimiz öncelikle hümanist, idealist bir felsefeyle ilim ve irfan sahibi bilimle haşır neşir çok ciddi kazanımlarla disiplinlerle mezun olmalıdır.

Bu esasla 2025-2026 Eğitim Öğretim Yılı tüm paydaşlara hayırlı ve uğurlu olsun. İşin öznesi olan tüm sevgili öğrencilerimizle kıymetli öğretmenlerimize güzelliklerle dolu sağlıklı ve başarılı eğitim ve öğretim yılları diliyorum.

İstanbul Times - Maksut Konyar