ADA’DA YEDİNCİ HAFTA19 MART SİVİL DARBESİ MAĞDURU AİLELER 7. KEZ SARAÇHANE’DE BULUŞTU
DİLEK KAYA İMAMOĞLU: BU UMUT VE BU DİRENÇ, GENÇLERİMİZİN GELECEĞİ İÇİNDİR
“Adalet ve demokrasi isteyen herkesi, buluşmalarımıza davet ediyorum,” diyen Dr. İmamoğlu, “30 Ekim 2024’ten bu yana, bu sürecin kabusunu yaşıyoruz. Bugün, 19 Mart’ın üzerinden tam 6 ay geçti. 6 aydır onlar tutuklu, bizlerse eksiğiz. Evlatlarımızla, ailelerimizle birlikte 6 aydır onların yolunu gözlüyor, günleri sayıyoruz. 6 aydır birbirimize tutunuyor, milletimizden güç alıyoruz.
İstanbul Times Haber Merkezi - Hüseyin Çetiner
ÖZGÜR ÖZEL VE EKREM İMAMOĞLU, GENÇLER İÇİN MÜCADELE EDİYOR
Bu adaletsizliğin artık son bulmasını istiyoruz. Biz, sevdiklerimizin yargılanmadan mahkum edilmesine karşı çıkıyoruz. Yargının birine başka, diğerine başka uygulanmasını reddediyoruz. Yargının herkese eşit işlemesini talep ediyoruz,” şeklinde konuştu.
BU ADALETSİZLİĞİN ARTIK SON BULMASINI İSTİYORUZ
Yargının, siyasete bu derece müdahil olmasının herkese zarar verdiğini vurgulayan Dr. İmamoğlu, “Açılan yaralar, verilen zararlar ortadayken, şafak operasyonları ısrarla sürdürülüyor. Bayrampaşa Belediyesi’ne yapılan operasyonla yine onlarca kişi gözaltına alındı, ardından tutuklandı. Siyasetle yargı iç içe geçmiş durumda. Geçtiğimiz hafta Ekrem İmamoğlu’nun diploma davasında karar ertelendi. Yargı, Demokles’in kılıcı gibi, sürekli bir tehdit ve milli iradeyi engelleme aracı olarak kullanılıyor. Ekrem’in 31 yıl önce emeğiyle aldığı diploma, siyasi amaçlar uğruna hukuk eliyle iptal edilmeye çalışılıyor. Yargılama süreçleri uzatılarak, bilinçli bir belirsizlik hali yaratılıyor,” dedi.
“MİLETTE EMANET”, SİZE EMANET
“Biz, ülkemizin geleceği için özgürlüğe, demokrasiye, Cumhuriyete tutunmaktan asla vazgeçmeyeceğiz,” diyen Dr. İmamoğlu, “Değerlerimize sonsuza kadar sahip çıkacağız. Saraçhane’den yükselen bu umudu, direncimizi asla kıramayacaklar. Bu umut ve bu direnç, gençlerimizin geleceği içindir. Ekrem de gençleri, onların geleceğini düşünerek, her zaman umutla ve inançla çalıştı. Bugün de Silivri’den aynı şekilde onların sorunlarını dert edinmeye devam ediyor. Sayın Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanımız Özgür Özel ile birlikte, gençler için mücadele ediyor,” ifadelerini kullandı.
“MİLLETE EMANET” KİTABININ GELİRİ TUTUKLANAN ÖĞRENCİLERE GİDECEK
Ön sözünü Özgür Özel’in, son sözünü Ekrem İmamoğlu’nun yazdığı, gazeteci Yavuz Oğhan’ın kaleme aldığı, “Millete Emanet” kitabının gelirinin, Saraçhane eylemlerinde tutuklanan 301 öğrenci ve ailelerine katkı amacıyla kullanılacağını açıklayan Dr. İmamoğlu, “Bu kitap, size emanet. Yani millete emanet. Herkesten bu kitap için destek bekliyorum,” çağrısında bulundu.
19 Mart sivil darbesinin mağdurları tarafından kurulan Aile Dayanışma Ağı (ADA), yedinci buluşmasını yine Saraçhane Parkı’nda gerçekleştirdi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş, CHP Parti Meclisi üyesi Berkay Gezgin, İBB Başkanvekili Nuri Aslan, sanatçı Melike Demirağ ile gazeteciler “Millete Emanet” kitabının yazarı Yavuz Oğhan ve Barış Terkoğlu da buluşmaya katıldı. Kalabalık bir vatandaş topluluğuyla birlikte destek verdiği buluşmada, basın açıklaması, iktidar kumpasıyla özgürlüğü elinden alınan seçilmiş İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı, CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun eşi ve sivil toplum gönüllüsü Dr. Dilek Kaya İmamoğlu tarafından okundu. Dr. İmamoğlu’nun açıklamasının ardından, sırasıyla; Seyhan Belediye Başkanı Oya Tekin'in oğlu Yağız Tekin, Kültür A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı Erdinç Çolak’ın ikiz kardeşi Erdal Çolak ve Saraçhane eylemlerinde tutuklana gençlerden Derin Doğa Kuş söz alarak, kendilerinin ve ailelerinin yaşadıkları hukuksuz süreci kamuoyu ile paylaştı.
DR. İMAMOĞLU: “ADALET VE DEMOKRASİ İSTEYEN
HERKESİ, BULUŞMALARIMIZA DAVET EDİYORUM”
Konuşmasına, buluşmaya katılanlara destekleri için teşekkür ederek başlayan Dr. İmamoğlu, şunları söyledi:
“Aile Dayanışma Ağı’nın 7. buluşmasını gerçekleştiriyoruz. Haftalardır hak, hukuk, adalet arayışıyla, Saraçhane’de bir araya geliyoruz. Her geçen hafta yaşanan hak ihlalleri, mağduriyetler büyüyor. Bununla birlikte her geçen hafta haksızlığa karşı ses yükseltmek için burada toplanan kalabalık da büyüyor. Biz, birlik ve beraberlik içinde oldukça, inancımız ve kararlılığımız da büyümeye devam ediyor. Buraya gelerek dayanışmamızı büyütenlere teşekkür ediyorum. Adalet ve demokrasi isteyen herkesi, buluşmalarımıza davet ediyorum. Gelin, hep birlikte toplum vicdanın ortak sesi olalım. Çocukları büyürken, onlardan ayrı bırakılanların dört duvar arasında yankılanan isyanlarını biz duyuralım. ‘Annem nerede, babam neden eve gelmiyor?’ diye soran çocukların yaralarını biz saralım.”
“30 EKİM 2024’TEN BU YANA, BU SÜRECİN KABUSUNU YAŞIYORUZ”
“30 Ekim 2024’ten bu yana, bu sürecin kabusunu yaşıyoruz. Bugün, 19 Mart’ın üzerinden tam 6 ay geçti. 6 aydır onlar tutuklu, bizlerse eksiğiz. Evlatlarımızla, ailelerimizle birlikte 6 aydır onların yolunu gözlüyor, günleri sayıyoruz. 6 aydır birbirimize tutunuyor, milletimizden güç alıyoruz. Bu adaletsizliğin artık son bulmasını istiyoruz. Ortada hâlâ bir iddianame yok. Masumiyet karinesi ve lekelenmeme hakkı ihlal ediliyor. Biz, sevdiklerimizin yargılanmadan mahkum edilmesine karşı çıkıyoruz. Yargının birine başka, diğerine başka uygulanmasını reddediyoruz. Yargının herkese eşit işlemesini talep ediyoruz. Bugün hukuk, ne yazık ki siyasetin bir aracı haline getirilmiş durumda. Yaşananlar, tüm toplum için büyük bir hukuk ve demokrasi sorunu.”
“EKREM’İN 31 YIL ÖNCE EMEĞİYLE ALDIĞI DİPLOMA, SİYASİ
AMAÇLAR UĞRUNA, HUKUK ELİYLE İPTAL EDİLMEYE ÇALIŞILIYOR”
“Yargının, siyasete bu derece müdahil olması, hepimize zarar veriyor. Açılan yaralar, verilen zararlar ortadayken, şafak operasyonları ısrarla sürdürülüyor. Bayrampaşa Belediyesi’ne yapılan operasyonla yine onlarca kişi gözaltına alındı, ardından tutuklandı. Siyasetle yargı iç içe geçmiş durumda. Geçtiğimiz hafta Ekrem İmamoğlu’nun diploma davasında karar ertelendi. Yargı, Demokles’in kılıcı gibi, sürekli bir tehdit ve milli iradeyi engelleme aracı olarak kullanılıyor. Ekrem’in 31 yıl önce emeğiyle aldığı diploma, siyasi amaçlar uğruna hukuk eliyle iptal edilmeye çalışılıyor. Yargılama süreçleri uzatılarak, bilinçli bir belirsizlik hali yaratılıyor. Yaşanan bu diploma iptali süreci, yargının içinde bulunduğu durumun başlı başına bir göstergesidir ve sadece Ekrem İmamoğlu’nun meselesi değildir. Türkiye’nin kurumsallığı, gençlerimizin emekleri, hayalleri söz konusudur. Gençlerimiz bin bir çabayla elde ettikleri diplomaların bir çırpıda iptal edilmesi tehlikesiyle karşı karşıyadır. Biz buna asla izin vermeyeceğiz, veremeyiz.”
“SARAÇHANE’DEN YÜKSELEN BU UMUDU,
DİRENCİMİZİ ASLA KIRAMAYACAKLAR”
“Ekrem İmamoğlu’nun savunmasından bir bölümü sizinle paylaşmak istiyorum: ‘Dünyanın demokrasiyi yok sayan, çılgınca işler yapan ülkelerinin peşinden biz gidemeyiz. Bakın; başka bazı ülkelerin farklı zenginlikleri olabilir. Bizim zenginliğimiz, insan kaynağımızdır. Sizsiniz, biziz, hepimiziz. Burada olmayan evlatlarımız, insan kaynağımız, en büyük zenginliğimiz. İnsan kaynağımızı yeteneğiyle var eden ise özgürlüktür, demokrasidir, Cumhuriyettir. Onun erdemidir, onun verdiği fırsatlardır, onun verdiği, bize yakalattığı imkanlardır. Bu değerlerimize sıkı sıkı tutunmak zorundayız.’ Biz, ülkemizin geleceği için özgürlüğe, demokrasiye, Cumhuriyete tutunmaktan asla vazgeçmeyeceğiz. Değerlerimize sonsuza kadar sahip çıkacağız. Saraçhane’den yükselen bu umudu, direncimizi asla kıramayacaklar. Bu umut ve bu direnç, gençlerimizin geleceği içindir.”
“‘MİLLETE EMANET’ KİTABININ GELİRİ 19 MART
SÜRECİNDE TUTUKLANAN GENÇLERİMİZE DESTEK OLACAK”
“Ekrem de gençleri, onların geleceğini düşünerek, her zaman umutla ve inançla çalıştı. Bugün de Silivri’den aynı şekilde onların sorunlarını dert edinmeye devam ediyor. Sayın Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanımız Özgür Özel ile birlikte, gençler için mücadele ediyor. İşte bu yaklaşımın bir göstergesi olan, ‘Millete Emanet’ kitabını sizlerle paylaşmak istiyorum. Sevgili Yavuz Oğhan’ın kaleminden ve ön sözünü Genel Başkanımız Özgür Özel'in yazdığı, Ekrem İmamoğlu'nun son sözünü yazdığı ‘Millete Emanet’ kitabı, 19 Mart mücadelesinde bizlere destek veren gençlerin gözaltına alınarak, sonrasında tutuklanara,k burslarının ve yurtlarının iptal edilmesiyle yaşadıkları mağduriyete gidermek için ve bu akıl almaz operasyonda gözaltına alınan ve sonrasında tutuklanan gençlerin ailelerinin mağduriyetini gidermek ve onlara bir an olsun ilaç olabilmek için, bu kitabı sizlerle paylaşıyorum. Herkesten bu kitap için destek bekliyorum. Bu kitap, size emanet. Yani millete emanet. Hepinize teşekkür ediyorum. Haftaya tekrar burada birlikte beraber olmak dileğiyle.”
YAĞIZ TEKİN: “1000 KİLOMETRE ÖTEDEN,
ADANA’DAN GELİYORUZ, SORUŞTURMANIN
İSTANBUL'DA YAPILMASINA KARŞIYIZ”
Annesi Sayhan Belediye Başkanı Oya Tekin ve babası Celal Tekin’in 4 Haziran’dan bu yana Silivri’de tutulduğunu hatırlatan Yağız Tekin de özetle şunları söyledi:
“31 Mayıs'ta annem ve babam, bir şafak operasyonuyla aramızdan çekilip alındılar. Son 100 gündür, ben, biri reşit olmayan iki kardeşim ve geniş ailemiz, sürecin nasıl ilerleyeceğini öngöremeden, iddianamenin, mahkemenin ne zaman başlayacağını bilmeden, bir belirsizlik içerisinde, stres altında ve zaman zaman biriken öfkeyle bir anda kalakaldık. Bu süreç, bizim hayatlarımızdan telafi edilemeyecek sorunlar yarattı ve hayatımızın gidişatını bir daha geri dönülemeyecek şekilde değiştirdi. İçimdeki öfkeyi ve bu ülkeye dair kaybettiğim umutları biraz olsun bastırarak, bir geri adım geriye atıp, objektif olarak düşünmeye çalışıyorum. Tabii ki kamu parasını kendi şahsi menfaatleri için kullanan birileri varsa, yargılanmalı. Bizim karşı olduğumuz konu bu değil. Bizler, tutuklanmanın bir cezaya dönüştürülmesine, bir kamçı olarak kullanılmasına karşıyız. Herhangi bir delil olmadan, sadece şüphe üzerinden, milyonlarca insanı temsil eden belediye başkanlarının, belediye çalışanlarının tutuklanmalarına karşıyız. Yeri, yurdu belli olan insanların ve bizim gibi ta Adana'da, 1000 kilometre ötede yaşayan belediye başkanlarının, çalışanlarının, 1000 kilometre öteye, Silivri'ye hapsedilmesine ve soruşturmanın İstanbul'da yapılmasına karşıyız.”
“ANNEMİN SİYASETE NEDEN GİRDİĞİNİ ÇOK İYİ BİLİYORUM”
Anne ve babasının hayat mücadelesinden çarpıcı örnekler veren Tekin, konuşmasını şu sözlerle tamamladı:
“Annemin siyasete neden girdiğini çok iyi biliyorum. Mesleğinde ve aile hayatında belli bir tatmine ulaştıktan sonra, yaklaşık 10 sene önce işini bırakıp, babama devredip, toplumsal olaylara kendini nasıl adadığını çok iyi biliyorum. Bu süreçte nasıl kadın davalarına koşturduğunu, şiddet gören kadınların yanında oluşunu, Adana'yı içten içe kemiren uyuşturucu sorununu hakkında araştırma yapıp, bir rapor oluşturmasını, siyasete kadın katılımını teşvik etmek için kadın muhtarlarla yaptığı röportajları, çıkardığı kitabı, Adana Barosu'nda CHP içerisinde aldığı çeşitli rolleri biz biliyoruz. Böyle bir kadının, belediye başkanlığı gibi bir onura layık görüldüğü tarihten yalnızca üç ay sonra, bir ihale çetesiyle iş tutması ne kadar akla, mantığa sığıyor? Annemin büyük borçlarla devraldığı belediyeyi disipline etmek için, gece gündüz çalıştığına şahidiz. Seyhan'ın en büyük sorunu olan temizlik sorununu çözmek için sayısız toplantılar yaptığına, büyük büyük ihaleler vermek yerine, mahalleli kadınlara mahallelerini temizlemeleri karşılığında istihdam sağladığına şahidiz.”
“BU MUAMELEYİ AKLINIZA ALIYOR, VİCDANINIZ KABUL EDİYOR MU?”
“Seyhan'ın kasasını, geçmiş dönemde ne iş yaptığı belli olmayan alacaklılara karşı, parasını korur gibi koruduğuna şahidiz. Bu alacaklıların annemden yüz bulamayınca, babamla iletişime geçtiğine ve tehditler savurduklarına şahidiz. Belediye kasasını korumaya çalışan annem ve annemi korumak için alacaklılarla iletişime geçen babam, neden bu eziyeti çekiyorlar? Yerleri, yurtları belliyken, Adana'da değil de neden İstanbul'dalar? Neden İstanbul'da yargılanıyorlar? Akıp giden zamanı geri alabilen var mı? Mafyalar, çeteler, en ağır suçların zanlıları tutuksuz yargılanır veya hiç yargılanmazken, hayatlarını adalet sistemine adamış ve topu topu bir sene belediye başkanlığı yapmış insana, bu muameleyi aklınıza alıyor, vicdanınız kabul ediyor mu? Neyse ki yalnız değiliz. Burada hep birlikte bir mücadele içerisindeyiz.”
ERDAL ÇOLAK: “BİZİ ZORLA SUSTURMAYA, YILDIRMAYA
VE PARÇALAMAYA ÇALIŞANLARIN UNUTTUĞU BİR GERÇEK VAR”
Kültür A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı Erdinç Çolak’ın ikiz kardeşi Erdal Çolak ise özetle şu ifadeleri kullandı:
“Biz, ikiziz. Anne karnında başlayan yolculuğumuz, ömrümüz boyunca birbirimize yoldaş olmamızla devam etti. Biz, bugüne kadar yalnızca iki kez ayrıldık: Birincisi, onun vatani görevi içindi. İkincisi ise bu haksız tutukluluk. O, benim dostum, sırdaşım, yoldaşım ve diğer yarımdır. Hayatta beklenmedik şeyler olunca hep şunu söylerdi: ‘Zor olan hep bana denk gelir.’ Evet, yine zor olan ona denk geldi. Ama bilsin ki bu zorluk sadece ona değil, bana da denk geldi. Çünkü biz, aynı canın iki parçasıyız. Anadolu’da bir söz vardır, ‘Zor oyunu bozar. Zor çekmeyince lor yenmez.’ Bizi zorla susturmaya, yıldırmaya ve parçalamaya çalışanların unuttuğu bir gerçek var: Zorluk bizi güçlendirir, bizi birleştirir, bizi diri kılar. Bizim bakış açımız, başımıza gelen olumsuzluklardan ders çıkarmaktır. Yaşadığımız her şey, bizi güçlendirir ve geleceğe hazırlar. İşte Erdinç de bu haksız tutukluluğu karamsarlıkla değil, bir fırsat olarak görüyor, ‘Baltamızı bileme zamanı… Koşturmamızda dinlenme zamanı…’ diyor. Bugün onun eksikliğini iliklerime kadar hissediyorum. Ama yalnız değilim. Annem, babam, abim… Hepimiz aynı duyguyla yaşıyoruz bu süreci. Ve bu acı süreç, bizi yıkmak yerine, daha da kenetledi, daha da büyüttü. Artık biz, yalnızca bir aile değil, bu haksızlığa karşı birleşmiş kocaman bir aile olduk. Bugün burada sizlere şunu söylemek istiyorum: Bu süreç bitecek. Bu karanlık tünelin sonunda aydınlık günler var. Aydınlık her zamankinden daha yakındır. Çünkü unutmayalım: Adalet er ya da geç gelir. Buradan herkese sesleniyorum: Erdinç yalnız değildir! Biz yalnız değiliz! Biz birlikte güçlüyüz ve birlikte adaleti getireceğiz!”
ÖĞRENCİ DERİN DOĞA KUŞ: “ŞU HAYATA GÖZÜMÜ AÇTIĞIMDAN BERİ HEP AYNI HÜKUMET VAR”
Saraçhane eylemlerinde tutuklana gençlerden, İstanbul Üniversitesi Radyo Televizyon ve Sinema 3. sınıf öğrencisi Derin Doğa Kuş da duygularını özetle şu sözlerle dile getirdi:
“19 Mart’ta, Beyazıt’ta, İstanbul Üniversitesi’ndeyken bu kadar büyük bir şey yapacağımızın farkında değildik. Bence, o sabah uyanıp yola düşen herkes çok farkındaydı. Mesela ben, 2001 doğumluyum. Şu hayata gözümü açtığımdan beri hep aynı hükumet var. Koca bir ömür, aynı hükümetle geçti. Yani koca bir ömür süren bir birikmişlik vardı üstümüzde. Hayatımız boyunca bize, ‘Aman ona karışma. Siyasete karışma. Başınıza bir şey gelir,’ dediler. Bir ömür, ‘Bu memleketi sen mi kurtaracaksın,’ cümlesiyle geçti. Biz o gün, sadece o barikatları değil, bu cümleyi de aştık. ‘Evet, biz kurtaracağız,’ dedik. ‘En azından deneyeceğiz,’ dedik. Gerçekçi olduk ve imkansızı hedefledik. Günlerce, binlerce öğrenci, Beyazıt'tan Saraçhane'ye yürüdük.
Ülkede demokrasinin kırıntısı kalmamış, seçilenleri tanımıyor, üstüne üstlük artık seçim bile yaptırmak istemeyen bir iktidarla karşı karşıyayız. Her şey bulutlu görünüyorken, gençler, o gün ilk ışığı yaktı ve umudun olduğunu gösterdi. İşte bu yüzden birkaç gün içerisinde 301 kişiyi tutukladılar. Sadece bir saat içerisinde önce serbest bırakılıp, sonrasında tutuklandık. Cesaret gösterenleri esaretle korkuttular ama başaramadılar.”
“BİZ, AYDINLANMA DÖNEMİNİ SAVUNURKEN; ONLAR, ORTA ÇAĞ GELSİN DİYE UĞRAŞIYORLAR”
“Biz, aydınlanma dönemini savunurken, onlar orta çağ gelsin diye uğraşıyorlar. ‘Seçimler olmasın, olsa bile ben kimlerin seçilebileceğini ben belirlerim,’ diyorlar. İstanbul'da 39 ilçeden 12’sinin belediye başkanı tutuklu. Bu nasıl demokrasi? Her gün yeni bir grev yasaklanışını görüyoruz. Kaymakamlık yazısıyla eylemler yasaklanıyor. Her gün yeni bir kadın cinayeti işleniyor ve önlenebilecekken bunlar önlenmiyor. Geçtiğimiz ay Meclis’te bir milletvekili, ‘En düşük emekli aylığı 35 bin TL olmalı,’ dedi. Ve Meclis’te bunun üstüne kahkahalarla güldüler.
Emeklilerin emekçilerin hayatlarını döndürdükleri ücret artsın denildi ve güldüler. Bütün bu enflasyon karşısında, asgari ücret açlık sınırının altına düşmüşken, seçilmiş belediyelerde kayyımlar görev yapıyorken yapılması gereken hükümeti terk etmektir. Ama onlar ellerinden bırakmamak için tüm tuşlara basıyorlar, başaramayacaklar. Faşizm tehlikesine karşı, gücünü halk örgütlerinden alan, güçlü bir parlamentoyu ve örgütlü demokrasiyi savunmak zorundayız. Demokrasi için hemen erken seçim gereklidir, bunu savunmaktan vazgeçmeyeceğiz. Yolumuz açık olsun.”
Kaynak: İstanbul Times Haber Ajansı (İTHA)