Uyku, insanın yaratılışından bu yana bünyesinde bulunan bir ihtiyaç olması sebebiyle daima merakları cezbeden bir konu olmuştur. İnsanlık uyku ile uzun zamandır ilgilenmiş, bu konuda çeşitli araştırmalar yapılmıştır

Araştırmacılar son yıllarda uyku konusuna önem göstermekte, uyunduğunda meydana gelen değişiklikleri, ortaya çıkan halleri incelemektedirler. Nasıl uyunduğu konusu açıklığa kavuşturulmasına rağmen, niçin uyunduğunun, uykuda neler yaşandığının henüz aydınlığa kavuşturulmadığı görülmektedir.

Uykuya bir de manevi açıdan bakacak olursak; yüzyıllar öncesinden tasavvuf âlimlerinin de ehemmiyetle üzerinde durduğu bir de mânâ âlemi boyutu var. Allah'ın da uykunun bir parçası olan rüyaya dair ayetlerle sabitlediği bilgiler mevcut.

Arapça ’da uyku kavramını ifade etmek üzere nevm ve bu kökten gelen menâm kelimeleri kullanılır. Kelime kökü itibariyle “hareketin dinmesi, durgunluk canlıyı dış duyulardan, iradeli ve iradesiz hareketlerden âciz bırakan durum.

Yorgunluk, bedenî, zihinsel ve korku gibi psikolojik sebepler yanında düşünceler de uykuya yol açabilir. Bu durumda beyin ısınarak bedendeki nemleri kendine doğru çekip ıslanmakta, bunun etkisiyle uyku üretmektedir.

Uykunun gittikçe derinleşen ve birbirini izleyen evreleri vardır. Bunların her birine Arapça ‘da ayrı bir ad verilmiştir. Ayet ve hadislerde uyku karşılığı olarak daha çok sine, nüâs ve nevmin yanında rukūd kelimeleriyle bunların türevlerinin kullanıldığı görülmektedir. Bazılarına göre uyku evrelerinin ilkine sine denir. Sine, “gözün süzülmeye başladığı, dimağda belirip henüz göz ve kalbe geçmeyen uyku ağırlığı” anlamına gelir. Ardından uykunun biraz daha derinleşip göze geçmesiyle “organlarda beliren uyuşukluk” manasındaki nüâs evresine girilir. Nüâs uyuklamak veya hafif uyku şeklinde de ifade edilebilir. Uykunun daha da derinleşip kalbe geçmesiyle nevm evresine ulaşılır.

Hz. Süleyman’a annesi geceleri fazla uyumamasını öğütlemiş, çok uyumanın kişinin ahiretini fakirleştireceğini söylemiştir. İlgili ayetlerden hareketle (el-En‘âm 6/60; ez-Zümer 39/42) uykuyu bir çeşit ölüm gibi düşünen ahlâk ve tasavvuf âlimleri bu kavram etrafında dinî ve ahlâkî bir sorumluluk bilincini geliştirmeye çalışmışlardır. Muhasibi, uyku-ölüm ilişkisine dair Zümer süresinin 42. Ayetiyle hadisleri zikrederek uyku öncesinden başlayıp bir sonraki uyku vaktine kadar sorumlulukları sıralar.

Uyku organizmanın faaliyetlerinin, merkezî sinir sisteminin ve bedenin dinlenmeye geçtiği, dış uyarılara karşı algının iyice zayıfladığı geçici ve nisbî bir bilinçsizlik durumu sayıldığından Kur’an’da uykunun canlılıkla ölüm arasında bir hal oluşuna ve ölüme benzediğine dikkat çekilir

Günümüzün ortalama üçte biri uyku ile geçmektedir. Rastgele yatağa girip uyumak doğru değildir. İhtiyaç kadar uyumalıdır.

Uyku ve uyumak yaratılmış varlıklara mahsus bir özelliktir. Uyku, insan hayatında zorunlu bir ihtiyaç olarak ortaya çıkmaktadır. Uyumadan insanın hayatını devam ettirmesi mümkün değildir.

İnsan uyku esnasında Rabbimizin koyduğu bir yasa gereği neredeyse yarı ölü gibidir. Uyku esnasında insanların ruhları belli ölçüde kabz edilmektedir. İşte bu ayetin beyanıyla uyku esnasında kısmen bir ölüm hadisesi gerçekleşmektedir.

Zümer 42. Ayet ne demek istiyor?

Rüyalar 3’e ayrılır. Salih rüyalar bu rüyalar Allah'ın kullarına hediyesidir.
2. Rüyalar şeytanın korkutmasıdır.
Diğer rüya ise sembollerin olduğu rüyadır. Şeytanın sembolleri olduğu için bir anlamı yoktur.
Aslında rüyalar bir âlemdir. Ayrıca Allah'ın rüya ile görevli bir meleği vardır. O Er -Ruh diye isimlendirilir. Bu melek, en yakın semanın altındadır. İnsan uyuduğu vakit fark etmeden bu melekle irtibat kurar. Levhi mahfuzen yansıyan bilgiler, öncelikle sema vata oradan da insana yansır. Bu yüzden uyanıkken bu mertebeyle irtibat kuramaz. 

“Allah, ölümleri anında ruhları bedenlerden çekip alır. Henüz ölüm vakti gelmemiş olanların ruhlarını ise uyudukları sırada alır; sonra ölümüne hükmettiği kimselerin ruhlarını berzah âleminde tutar; diğerlerini de belirlenmiş bir süreye kadar yaşamaları için serbest bırakır.”

Gerek kültüründen aktarılan felsefî literatürün etkisiyle erken dönemlerden itibaren uyku ve rüya İslâm düşünürlerinin konuları arasında yer almıştır. Buna göre uyku ve rüya ruhla (nefis) ilgili bir durumdur. Canlının uyumasının fizyolojik sebebi beynin soğuk ve yaş oluşudur. Beyin ıslanıp soğuyunca mutedil durumundan çıkıp duyusal hareketlere elverişsiz biçimde gevşer. Böylece nefis duyuları kullanamayıp düşünmeye yönelince uyku ve rüya hadisesi ortaya çıkar. Uykuda fizik ötesi âlemden bilgiler gelebilir.

Uyku sırasında kaslar gevşemekte, tansiyon düşmektedir. Kalbin atışı yavaşlamakta, enerji metabolizması dinlenme haline geçmekte veya normal zamankinden daha yavaş çalışmaktadır. Solunum hareketlerinde çok az denecek kadar değişiklikler olmaktadır.

Uyuyan kişinin duyarlılığı, tat ve koku alma alanlarında azalmaktadır. Ses, dokunma acı alanlarındaki azalma ise daha azdır. Tüm vücudu ilgilendiren etkileri olsa da uyku beynin bir işlevidir ve beyin dalgaları sonucu kas ve göz hareketleri etkilenir. Dolayısıyla uykusuz bir insanın beyni, felç geçirmiş insan beyni gibidir.

Kehf süresinin 11. Ayetinde Allah, uyuyan gençler için “kulaklarına vurduk” ifadesini kullanmaktadır. Ayette uyku ile ilgili işitme duyusuna dikkat çekilmektedir. Bilim adamlarının yaptığı araştırmaya göre kulak, insan uyurken aktif olan tek duyu organıdır. Uyanmak için dışarıdan gelen bir sese, örneğin saatin alarmına ihtiyaç duyulmasının sebebi budur. “Kulaklarına vurduk” ifadesi 

Tıpta bir taraf üzerinde uzun süre kalınırsa kan dolaşım hızı azalmakta dolayısıyla uyunan tarafta çürüme durumu ortaya çıkabilmektedir. “Rukûd” derin uyku olup, Ashabı-ı Keyfi’n uykusu ayetlerde bu kelime ile anlatılmaktadır. “Hücû’ya” ise, gece uykusu denilmekte müminlerin gece kalkıp ibadet etmelerinden bahsedilirken bu kelime kullanılmaktadır.

Allah onların vücutlarını çürümekten korumuş, uzun süre uyumaları sebebiyle göz hastalığı da meydana gelmemiştir. Gözlerin sağlık açısından bozulmaması için hava ile temasta bulunması gereklidir. Göz, oksijen almadığı takdirde renkli tabakanın etrafındaki küçük damarlar gelişmekte ve bu damarlar oksijen azlığı sebebiyle kızarabilmektedir. Bilim adamları mağaralarda en uygun derecesi ve daima temiz hava cereyanının bulunduğunu onaylamaktadırlar

Bilinç ve iradenin yeniden döndüğü beden normal yaşamına devam etmektedir. Fakat öyle bir zaman gelir ki, ruh bir daha geri dönmemek üzere bedeni terk eder, Allah'ın hükmü altına girer. Ölüm ve uyku sırasında canları bedenlerden alan Allah’tır.

Sonuç olarak birde Tıbbi yönden bakalım…

Uyku evrelerinin Kur’an-ı Kerîm’de ayrı adlarla geçtiği görülmektedir. Uyku kişinin ses ışık vb. Uyarılarla uyuyabileceği bir bilinçsizlik durumu olarak tanımlanmaktadır.

Uykuya geçerken göz elektrik sinir dalgaları yayar kulaktan gelen sinyaller düşünce ile birleşimi bu dalgaların hepsinin birleşimi ile alfa dalgasını oluşturuyor. Ve yarı uyku hali oluşuyor. Uykuya geçerken göz elektrik sinir dalgaları yayar kulaktan gelen sinyaller birleşimi ile alfa dalgasını oluşturuyor. Ve yarı uyku hali oluyor.

Yapılan çeşitli çalışmalarda hasta değerlendirmelerine göre psikiyatri servisinde yatan hastalarda kötü uyku kalitesi sıklığının %49.02  %94,1 Aralığında değiştiği bildirilmektedir. Bir diğer çalışmada ise psikiyatri hastalarının %79 u psikiyatristleri tarafından uyku problemi yaşıyor olarak değerlendirilmiş bu hastaların % 37 sinin uyku problemi olduğu tespit edilmiştir. Sonuç olarak vücudun ve iç organlarımızın yaradılış gereği uykuya ihtiyacı olduğu kodlanmıştır. Gece belli bir saatte vagus sinirinin kalp ile yaptığı sinapslarda bir kimyasal madde salgıladığını, kalbin her yerinde bulunan bir nörokimyasal, salgıladığını ve bu saatlerde uyanık kalmamak gerektiğini birçok nörolog uyarıyor. Uyulmaması durumunda ise sisteme zarar verildiği için kişi kendi benliğinden ayrılarak kendi organlarını kontrol dışına ve kendinden bağımsız hale getirerek kendi ruhsal yapısına zarar vermektedir.

Uyku sağlık ve yaşantımızın iyi bir şekilde devamı için önemli bir role sahip olduğu öncelikle bilinmelidir. Şimdi ben size uykularınız nasıl diye sorsam bu soruya cevabınız bazen iyi bazen berbat bezen de iyi yâda yataktan kalkamıyorum yanıtını alırım diye düşünüyorum. Ülkece uyku problemimiz var aslında aşırı uyku tiroit yetersizliğine işaret edebileceği gibi içe kapanmayı da ifade ediyor olabilir. İnsanlar genellikle bunu bilmiyorlar ne kadar uyanık kalırsak kalırsak adenozin denen kimyasal nöral dokularımızda o denli fazla birikir. Bu tıbbi nedene bağlanabilecek bir tanı değil hastanın tecrübe ettiği bir belirti dir. İyi uyanmayanların oranı daha da yüksektir. Niye uyumamız gerektiğini tam olarak açıklayamıyoruz ama her canlı dönüşümlü olarak dinginlik ve etkinlik dönemlerinden geçer. Hatta yunuslar, balinalar, ayı balıkları ve kuşların beyinlerinin yarısı uykuya dalar.

Örneğin çocuklar yetişkinlerden daha fazla uyurlar çünkü vücutta büyüme hormonları uyku sırasında üretilir.

Uyku içsel ve dışsal uyaranlar ile tekrar bilinçli döneme döndürülebilen bilinçsizlik dönemini kapsayan fizyolojik bir süreçtir. Uykunun başlatılması ve sürdürülmesi kortikal ve subkortikal birçok beyin bölgesinin işlevi ile gerçekleşir. Uyku iki ana dönemden oluşmaktadır. REM (rapid Eye Movement). Kişi uykuya ilk daldığında REM uykusuyla başlar. NON REM döneminde ise yavaş göz hareketleri görülür. Uykudayken yaklaşık 90 dakikada bir REM fazına geçeriz. Yetkilerin çoğu gecede 4 ve 5  kez REM uykusuna geçer. Derin uykuda çok geç uyanırız ve sersem gibi oluruz ama REM uykusunda hemen uyanırız. Uyku 4 Aşamadan ibarettir 1. İlk aşama 2. Aşama hafif derin 3. Aşamada ise delta uykusu dinlendirme uykusu büyüme hormonu da salgılar 4. Aşamada rüyalar görülür. Örneğin alkol alındığında daha çabuk uyuyorum diyorsanız yanılıyorsunuz bu durumda olanlar 1 ve 2. Aşama uyuyorsunuz 3. Aşamaya asla geçemezsiniz. (Yani dinlenme uykusuna)

Kahve antioksidandır. Vücudu temizler uyumadan 6 saat önce içilmiş olmalı yoksa verimli uyuyamazsınız. Uzun süreli uykusuzluğun vücut ısısı kontrolünde ve düzenleyici diğer sistemlerde bozulmaya yol açtığı bilinmektedir. NREM uykusu 3. Ve 4. Dönemi olan derin uyku dönemi ise fiziksel dinlenmeyi sağlar. Bu dönemde kişiyi uyandırmak zordur. Çocuklarda büyüme hormonu özellikle NREM uykusu 3-4 döneminde salgılanır. NREM uykusu 3 ve 4. Döneminde erişkinlerde hücre yenilemesini ve onarımını hızlandırdığı ileri sürülmektedir. Rüyalar en çok NREM döneminde görülür.

İlaçların bir faydası var mı? Sorusuna bakalım

Uyku ilaçları ise yararlı mı?

 İşe yarıyor mu?

İlk olarak vücuda alındığında beynin dalgalarını bozuyor olduğu tıbben kesinleşmiştir. Uyku ilaçlarının içinde anestezi maddeler var daha düşük dozlarda buda beyni uyuşturduğu için zararlı olarak biliniyor. Doğal olarak ne yapmalı sorusuna cevap uykunun gelmesi için gözleri kapatarak ve kendinizi sakinleştirin nefes kontrolü sağlayarak ellerinizi sağ ve sol olmak üzere açıp kapatın bunun ardından göğüslerinize hafif hafif dokunmanız yeterli olacaktır. Doğal olarak uykunun gelmesi için tatbiki yakın bir zamanda uyaran almadıysanız.

Uyku ilacı doğal bir uyku düzenini tutmuyor ve Alzheimer hastalığına sebep oluyor. Uyku hapları tehlikeli derecede bağımlılık yapıcı olabilir.

Farelerde yapılan bir çalışmada… Fareleri uyutmuyorlar çıkan sonuç ise şaşırtıcı 3 çeşit kanser gelişiyor. 1 Meme 2 Kolon ve 3 Prostat gelişiyor.

İnsan olarak 8 ile 30 dakika arası uykuya geçmemiz gerekiyor. Normalde bundan sonrası uykuya dalma sorunu olarak algılanır. 6 saatten az 8 saatten çok uyumamalı sabah kesinlikle spor yapılmamalı çünkü vücut tam olarak kendine gelmediği için kalp krizi geçirme riski çok yüksektir. Uyandıktan sonra 4 ile 6 saat geçtikten sonra spor yapılır. Vücudun uyanması gerekir.

Uyku ile beyindeki kimyasalları atıkları temizliyor. Şöyle bir örnek ile devam edelim uzun şehirlerarası bir yol düşünün gündüz bu yolda çukurlar oluşuyor araçlara zarar veriyor gece ise yol sakin olduğu için işçilerde arayı onarıyorlar bizim DNA'mızda gün içinde hasarlar oluşuyor. Her insanın içinde 200 tane kanser hücresi oluşuyor hepimizde uyku esnasında bizi iyileştirecek DNA aktive olur ve o kötü genleri yok etmeye başlar. Dolayısı ile o adenozin dediğimiz yani beyinde biriken ATP enerji var beyinde biriken atp leri yıktığı zaman beyinde uyku yapar. Uyku hayatımızın %25 ini içeriyor insan ömrü 70-80 yıl olarak kabul edilirse bunun 25 yılı uykuda geçiyor. Ve uykuda herhangi bir olumsuzluk sosyal kitlesel olarak ayrıca psikiyatrik depresyon aksiyete bozukluğu kaygı durumları ve bazı hafıza problemleri günlük yaşantılarında karşılarına problem olarak çıkacaktır.

Uyaran ve uygun uyaran nedir? Sorusuna cevap olarak ise çocuğun veya yetişkinin TV. Karşısına geçip seyretmesi cep telefonu ile oynaması bunlar uygun bir uyaran değildir. Dolayısı ile bunlar uykuyu engellemektedir.

Uyuma sürelerine bir göz aralım kısaca

3 ile 5 yaş arası  9 saat

5 ile 6  yaş arası 13 saat

5 ile 13 yaş arası 8 ile 10 saat

Yetişkinlerde 7 ile 9 saat arası

Rüyalar ve psikolojimize endeksli midir?

Rüyalar psikolojik varlığımızla ilgilidir. Gelecekle ilgisi kesinlikle hiçbir şey söylemezler bunlar ne olabilir geçmiş yaşantımız olabilir, günün atıkları dediğimiz bu güne ait olaylar olabilir imajlar olabilir arzularımız olabilir sinyaller olabilir dışarıdan bir müdahale yoktur. Rüya yorumları bilimsel olarak kesinlikle yoktur. Rüyalar tamamen bize aittir. Başka bir dil üzerinden bize anlatan bir yaşantıdır. Psikolojide simgesel bir dildir. Simgesel olarak 1895 den beri rüyalar ile psikoloji rüyalar ile uğraşıyor bilinç dışına attığımız davranışlarımız bize dönüyor.

Tüm eski çağlar, rüyanın gizemi ile meşgul olmuştur. Bugün bile bu konudaki görüşler hâlâ ikiye bölünmüş durumda.  Aslında rüyaları analiz etmeyi reddeden birçok medikal psikoloji vardır. Rüyada bütün insanlar tarafından görüldüğü için rüyayı yorumlayan kişi de bütün bir insan olarak işin içinde olmalıdır. Sonuçta rüya yorumlaması da teşhis koymak, ameliyat yapmak ve tedavi etmek gibi genel anlamda bir sanattır. Hem de zor bir sanattır, ama yeteneği ve kaderi bu olan kişiler tarafından öğrenilebilir.

Rüyalar patolojik değil normal fenomenler oldukları için rüya psikolojisi doktorun değil genel olarak psikologların yetkisindedir. Birçok iddialar da şu yönde karşımıza çıkıyor. Bize ait olan yaşamdır. Rüyalar kendi bedensel bir yolculuktur vücut dili olarak rüyalar günün çöpüdür. Çünkü bilinçaltı dilsizdir. Mitoloji- antropoloji de önemli uyku olmadan rüya olmaz.

Bilimsel olarak rüyalar gerçek olur mu?

 Sorusuna cevap olarak benzen molekülünün yapısını rüyasında görerek hayata geçirilmesi otomatik dikiş iğnesinin iğnenin makinanın ucundan dır iplik takma yeri bu da rüyada görülerek esinlenmiş olduğu bilinir. Rüyada bize başka bir âlem var diye biliriz veya gösteriliyor mu? Bize diye düşünebiliriz. Doç. Dr. Korkut Ulucan ise bununla ilgili olarak rüyalar varsa mutlaka bir olaya hizmet için vardır, sözü kulaklarda çınlıyor. Kim ne ile yatarsa onunla kalkar. Bu arada kısa bir bilgi aktarayım araştırmalarım sonucunda şu gerçekte gün yüzüne çıktı bunu sizinle paylaşmak isterim rüya tabiri kitabı yaklaşık olarak bin tane var olduğu biliniyor 1200 lü yıllara dayanan ve ilginç olan ise şu kuran meali hadis mealinden daha çok olduğu gözler önüne geliyor. Ayrıca unutulmamalıdır ki uyku yeterince alınmaması durumunda vücut hareket bozukluğu da ortaya çıkar.

Son olarak ise uyku anında atmosferden salgılanan birçok zararlı gazlardan vücudumuzu koruma altına aldığımız gerçek olarak bilinmektedir. O yüzden uyku hali çok önemlidir. Gece radyo aktif madde salımı çok fazla olduğu için uyumak gerekiyor.

Öğrenme derin bir uykuya geçmeden önce ki uyku halinde öğrenme daha kolay oluyor. Göz açıkken alfa dalgaları gelmez gözün kapanmasından sonra gelir. Erişkinlerde ortalama yedi saat uyku sağlık açısından önerilmektedir. Hafta sonları ya da tatiller arasında bile her gün aynı saate kalkın. Uykunuz gelmediği sürece yatağa gitmeyin. 20 dakika içinde uykuya dalamazsanız yataktan kalkın. Akşamları maruz kaldığınız ışık miktarını sınırlandırın. Dünya nüfusunun tahminen % 10’a yakını kronik insomnia (uykusuzluk) çekmektedir.

İstanbul Times /  Ömer Kantemür

Kaynak:

Nöroloji sağlık bilimi

Arı, Abdüsselam, “Uyku”, Diyanet İslam Ansiklopedisi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul 2012.

İslam ansiklopedisi 42. cilt