SADE VATADAŞ GEMİCİ EKREM PALON KAFA YORUP SGK'YA GÜZEL BİR YOL GÖSTEMİŞ
Hiç bir bilimsel dayanağı olmayan 09.09.1999'den önce sigortalı işe başlayanların yaşı ne oldursa olsun EYP kapsamında emekli ediyoruz demek deli Dumrul'un altında su geçmeyen yerde köprü yapıp üstünden geçenden 5 akçe geçmeyenden dayak zoru ile 10 akçe almasından hiç bir farkı yoktur. Meşhur bir resim paylaşılıyor sosyal medyada ikiz kardeşlerden birisi 09.09.1999'da işe girmiş, diğeri ise 10.09.199'da yani bir gün sonra ile girmiş ona sen 17 sen daha çalışacaksın deniyor.
Bunu neresinde hak hukuk adalet var. Eğer 17 sene daha fazla çalışan kişiye sen fazla çalışıp çok pirim ödedin sen 17 sene daha geç maaş alacağın için senin maaşın onun 2 misli olacak diyen bir formül bulunsa EYT' yi az gün ile kaçıranların isyanını aza indirmek mümkün.
İŞTE OKURUMUZ EKREM PALON'UN ÇALIŞMA BAKANI VE ERDOĞAN'A GÖNDERDİĞİ MEKTUBU AYNEN YAYINLIYOUZ ...
Sayın n Cumhurbaşkanım, değerli bakanlarım ve değerli gurup başkanvekillerim. Sesime kulak veren herkesi saygıyla selamlıyorum. 31 Mart 2024 yerel seçimlerden iki gün önce (19 Mart 2024) sizlere gönderdiğim EYT eleştirili dört sahifelik mektubumla ilintili bir yazıdır.
Erken emekli olanların, (özellikle 09/09/1999 öncesi sigorta girişli EYT’lilerin) ellerini ovuşturarak, “piyango vurdu, şanslıyım” deyip sevinemeyeceği, 08/09/1999 sonrası sigorta girişli olanların ise, “yaşıtlarımdan 17-20 yıl geç emekli olacağım, haksızlığa uğradım” deyip üzülemeyeceği bir sistemin seçim arifesinde değil hemen bugün hayata geçirilmesi elzemdir.
Siyasi açıdan düşünülecek olursa eğer, aciliyet arz eden bir konudur, göz ardı edilip ötelenemez! Konunun ötelenmesi yani zamanın uzaması, haksızlığa uğramış, adalet duyguları zedelenmiş insanların kin ve nefret duygularının telafi edilemeyecek seviyelere ulaşmasına sebep olacaktır. Haksızlığa uğramış, adalet duyguları zedelenmiş, kin ve nefret duyguları kabarmış insanları seçim arifesinde gelen müjdelere ve vaatlere inandırmak zor olacaktır. Sözün özü şu ki, kimseler o gün size inanmayacaktır. Geç gelen adalet adalet değildir, zulümdür! Şu bir gerçektir ki; seçim vaatlerine, yani seçim arifesinde gelen müjdelere insanlar artık kanmıyorlar. BAĞ KUR' da 9000 prim gününün 7200 ‘e düşürülmesi, kadınlara yıpranma hakkı ve kadınlarda çocuk sayısına göre emeklilik yaşının esnetilmesi gibi pek çok konunun seçim sonrası ya unutulmuş ya da ötelenmiş olduğu görülmektedir.
EYT’nin yasalaşmasıyla maaşları düşük kalan yaşlı emeklilerle, EYT’yi kaçıranların yani 08/09/1999 sonrası sigorta girişli olanların uğradıkları haksızlığın hesabının bugün yapılması gerekiyor. Birilerine (EYT) PİYANGO vururken birileri de hak kaybına uğramıştır. Bu hak kayıplarının giderilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde yaşadığımız hezimetin tekrarı kaçınılmaz olacaktır. 2028 ya da ani bir erken seçimle yüz yüze kalmadan 08/09/1999 sonrası sigorta girişlilerin yani EYT piyangosundan mahrum kalıp kademeli emeklilik talebinde bulunan on milyonu aşkın bu küskün grubunda hesap edilmesi gerekiyor. Bakın, EYT kaynaklı oluşan küskün yaşlı emeklilerle 09/09/1999 sonrası sigorta girişli kademeli emeklilik isteyen küskünlerin toplamı eşleriyle birlikte otuz milyonu bulmaktadır. Yani seçimi bu küskünler belirleyecektir. Ana muhalefet parti liderleri; “Ak Parti’ye oy veren emekli kardeşlerim; (Ak Parti’nin elinde kalan %30 luk emekli kesim) elinizi ayağınızı öpeyim” gibi mütevazı söylemlerle Ak Partili emeklilerin gönüllerinde yer edinmeye çalışıyorlar. Popülist söylemlerle emeklilik sistemini tahribata uğratıp iktidar olmaya çalışıyorlar.
1969, 1992 ve 2023 te politikacıların popülist yaklaşımlarıyla emeklilik sistemindeki aktüeryal dengenin bozulup sistemin tehdit altına girdiği sık sık dillendirilmektedir. Emeklilik sistemi ikinci bir EYT gibi yeni bir erken emekliliği kaldıramaz durumdadır. Sıkıntılı olan SGK’nın daha da sıkıntıya girmemesi için, “uzun süre çalışma hayatında kalanların emekli maaşları daha yüksek bağlanacaktır” formülünün hemen hayata geçirilmesi her ay farklı farklı şehirlerde mitingler düzenleyip kademeli emeklilik talebinde bulunanları bu mitinglerden vazgeçirecektir.
Bakın, bu insanlarda 40 yaşında emekli olmak istiyorlar. 20 yıl prim yatırıp 40 yaşında emekli olanların maaşları primlerinin toplamının 50-60-70 yıla bölünmesiyle tespit edilmelidir. Yani, emekli edildiği yaştan 90 yaşına kadarki süreye (yıl ve ay) bölünerek maaşlar bağlanmalıdır. Aksi takdirde 40 yaşında emekli olan bir kişi 60 yaşında emekli olan bir kişiden tam 20 yıl (240 ay) fazla maaş almaktadır ki bu çok büyük bir adaletsizliktir.
Yazı ve rakamlarla ifade etmeye çalışırsak eğer: en düşük emekli maaşı × yirmi yıl = bir ev parası. (14,469,000 × 240 = 3,472,560) Elde edilen bu değer birileri için PİYANGO olurken birileri içinde kayıp olmuştur. Bir günle, bir ayla, bir yılla bu şansı kaçıranların bir ev parası kaçırdıklarının farkında olduklarını belirtmek isterim. 40 yaşında iş hayatına devam eden emsal iki kişiden birinin emeklilik şansı yakalaması bu şansı kaçıran diğer kişinin ruh halini olumsuz yönde etkilemektedir. Bugün milyonların meydanlarda kademeli emeklilik talepleri bu adaletsizlikten kaynaklanmaktadır.
Tarif edilemez kin ve nefret içerisinde olduklarını belirtmek isterim. Bu duygularla sandık başına gidecek olan seçmenden nasıl bir oy beklersiniz! Haksızlığa uğramış, adalet duyguları zedelenmiş, kin ve nefret duyguları kabarmış insanların menfi yönde oy kullanacaklarını belirtmek isterim. O gün gelmeden bugünden o günün hesabının yapılması gerekiyor. Tedbir alınmazsa eğer 31 Mart 2024’de ki yaşadığımız hezimetin bir benzerini ve hatta daha ağırını yaşamamız kaçınılmaz olacaktır. Erken emeklilik talebinde bulunan insanlara; “bakın, 40 yaşında emekli olursanız eğer 15,000 tl maaş bağlanır, 20 yıl daha çalışma hayatında kalıp 60 yaşında emekli olursanız eğer 40,000 tl maaş bağlanır” denilip sisteme yüklenmesi halinde kademeli erken emekli olmak isteyenler erken emeklilikten vazgeçip çalışma hayatlarına devam etmek isteyeceklerdir.
Bir emekli olarak belirtmek isterim ki, uzun süre çalışma hayatında kalanların yani 60 yaşında emekli olacakların maaşları erken emekli olanlardan daha yüksek bağlanabilmesi için mevcut emeklilerin maaşları ÇOK ÇOK ÇOK düşük tutulmalıdır. Uzun süre çalışma hayatında kalmayı teşvik için erken emeklilik PİYANGO olmaktan çıkarılıp, PİŞMANLIK’ a dönüştürülmelidir. 38 yaşında emekli olanlara erken emekliliğin PİŞMANLIĞI, 60 yaşında emekli olanlara da geç emekliliğin memnuniyeti ve MUTLULUĞU bağlanacak olan maaşlarla hissettirilmelidir. ‘Emekli olunca ne kadar maaş alırım’ ı tıklayanların erken emekli olmadıkları/olamadıkları için şükredecekleri bir düzenlemenin hayata geçirilmesi kaçınılmazdır. “Erken emekli olanlar emeklilik hayatlarını çok düşük maaşlarla geçirme mecburiyetinde kalırlar, 60 yaşından sonra çalışma mecburiyetinde kalmamak için 60’ına kadar çalışma hayatında kalmak gerekir” gerçeğinin bu gruplara anlatılması gerekiyor. Aksi takdirde bunun üstesinden gelinemeyecektir. Yani, 60 yaşında emekli olacakların maaşları 40 yaşında emekli olanların maaşlarının üç katı olmalıdır. Gruplar arasında bir ev parası (3,472,560) kadar oluşan adaletsizlikler ancak bu şekilde giderilebilir. Örneklendirecek olursak eğer; (primlerin kazançları hariç)
Emekli olunan Ödenen aylık Prim ödeme Primlerin 50 yıl Maaş yaş. prim. süresi (ay) toplamı (600 ay)
40 yaşında emekli olan 8,500 tl. x 240 = 2 040 000 ÷ 600 = 3 400 tl
41 yaşında emekli olan 8,500 tl. 252 2 142 000 588 3 642 tl
42 yaşında emekli olan 8,500 tl. 264 2 244 000 576 3 895 tl
50 yaşında emekli olan 8,500 tl. 360 3 060 000 480 6 375 tl
51 yaşında emekli olan 8,500 tl. 372 3 162 000 468 6 756 tl
52 yaşında emekli olan 8,500 tl. 384 3 264 000 456 7 157 tl
60 yaşında emekli olan 8,500 tl. 480 4 080 000 360 11 333 tl
3,600 ve 5,000 günle emekli edilenler yani 10-14 yıl 8,500 tl prim yatıranlar ödedikleri primlerin yarısı kadar dahi maaş alamazlar. ‘10 yıl prim öde 50-60-70 yıl maaş al’ olamaz. Böyle bir nemalanma dünyanın hiçbir ülkesinde gerçekleşemez. “Çalışma hayatının uzaması uzun süre prim ödemelerini, uzun süre prim ödemeleri de dolgun maaşları doğurur” gerçeğinin anlatılması gerekiyor.
Çalışma hayatında bir yıl fazla kalanların ve bir yıl fazla prim ödeyenlerin o bir yıl farklarının hatta ve hatta bir ay farklarının dahi hesaplanıp sisteme yüklenmesi gerekiyor. ‘Ne kadar ekmek, o kadar köfte’ olmalıdır. Aksi takdirde güvenilirliğini kaybetmiş olan SGK, şans dağıtan bir kurum olmaktan öteye geçemeyecektir. Bu konu, ekranlardan halkın anlayabileceği bir dilden anlatılmalıdır.
Yani, adaletin sağlandığının anlatılması gerekiyor. SGK’yı şans dağıtan bir kurum (Milli Piyango İdaresi) olmaktan çıkarıp, haklının hakkının ödendiği bir kurum haline getirmek gerekiyor. “38 yaşında emekli olan 1200 kişi var, bunu açıklamak çok zor” denilmesi piyango sonucu bu şansın elde edildiğinin serzenişidir. Bu söz ilgili bakanımıza aittir.
20 yıl prim ödeyip 50-60-70 yıl maaş almak piyango değildir de nedir! İşin en acı tarafı da şu ki, şans oyunlarındaki çekilişler gibi birileri kazanırken birileri de kaybetmiştir. Daha da acısı; son EYT olayında da olduğu gibi politikacılar bu erken emeklilikleri yani yapılan bu haksızlıkları MÜJDE olarak açıklamışlardır. Peki, bu duyuruyu yapanlara; “şanslılara müjde olarak açıkladığınız bu piyangoyu şanssızlara yani kaybeden mağdur tarafa ‘ne’ diye açıkladınız” diye sormak icap etmez mi! Öyle ya, bu piyangoda birde kaybedenler olmuştur, kaybeden şanssız tarafa da “müjde” diyebilir misiniz? 38 yaşında emekli ettiğiniz o insanların maaşlarını ödeyebilmek için mevcut emeklilerin maaşlarına yapılması gereken zamları da yapamadınız.
Her platformda; “EYT’lilerin maaşlarını eski emeklilere ödettirdiniz” gerçeğini dillendiren muhalefet parti liderleri haksız mı şimdi! Gençleri emekli edip oylarını alalım derken mevcut yaşlı emeklilerin oylarını da kaybettiniz. 1992 de Süleyman Demirel’in 38 yaşında emekli ettiği insanların maaşları da yeniden hesap edilmelidir. Bugün 70 li yaşlarda olan bu yaşlı emekliler içinde ‘ne kadar ekmek, o kadar köfte’ olmalıdır. 14 yıl (5000 gün) prim ödeyip 33 yıldır maaş alan bu insanlar 90 yaşına kadar yaşarlarsa eğer 53 yıl maaş almış olacaklar.
Vefatlarından sonra eş ve çocuklarına dul ve yetim maaşı ödemeleriyle birlikte toplamda 70 seneye yakın maaş ödemesi yapılmış olacak. 14 yıl prim öde, 70 yıl maaş al! Hatta ve hatta 10 yıl (3 600 gün=) yani 120 ay pirim ödeyenler de 840 ay yani 70 yıl maaş alıyorlar. Bu sistem batmaz da ne yapar! Ne kadar daha yaşar! Hoplayan zıplayan insanlar malulen emekli edilmişler! Ve kayıt dışı çalışıyorlar. Malulen emekli olanların hepsi, bakın bir kez daha söylüyorum; hepsi taramadan geçirilmelidir. O insanların sağlıklı hallerini görünce şaşıracaksınız!
Sayın bakanlarım ve grup başkanvekillerim! Öz eleştiri yapmamız kaçınılmazdır. Emeklilik sistemindeki bu haksızlığın ve adaletsizliğin giderilip SGK’nın saygınlığı ve güvenilirliği yeniden tesis edilmelidir. Aksi takdirde cumhurbaşkanlığı seçiminde çok büyük bir oy kaybı yaşanacaktır. İnsanlar, davul ve zurnalar eşliğinde meydanlarda halaylar çekip “emsallerimizi emekli ettiniz bizi de emekli edin” deyip erken emeklilik talebinde bulunuyorlar. Bir günle bir ayla EYT şansını kaçıranların yani 60 yaşında emekli olacakların 40 yaşında emekli olanların iki üç katı maaş alabilecekleri bir sisteme geçilmesi elzemdir. Böyle bir adımın atılması 08/09/1999 sonrası sigorta girişlilerin erken emeklilik taleplerini ortadan kaldırmış olacaktır. Şehir şehir dolaşıp şarkılı ve türkülü erken emeklilik talebinde bulunanların eylemleri haksızlığın ve adaletsizliğin giderilmesiyle son bulacaktır.
Bir hususu daha dile getirmek gerekiyor. “Emekli olayımda nasıl olursa olsun” deyip primlerini düşük yatırmış ya da 3600 günle emekli olmuş galerici, kuyumcu, mobilyacı ve yüksek kira gelirli esnaf gruplarının emekli maaşlarının hazine desteğiyle taban maaşa yükseltilmesine gerek var mıydı? 1,500-2,000 tl hazine desteği alan bu gurupların bıyık altından devlete güldüklerini belirtmek isterim! Herkes için, ‘ne kadar ekmek, o kadar köfte’ olmalıdır. Üzülerek belirtmek isterim ki, meclisteki vekillerimiz serzenişlerimize duyarsız kalıyorlar.
Bir mahallede bir kişinin (muhtar) oyunu alabilmek için o kişiye asgari ücret + sigorta ile birlikte 30 bin tl yi aşkın para ödemesinin ne kadar gereksiz olduğu sosyal medyaya yağan mesaj yağmurlarından anlaşılmış olması gerekmiyor mu? Bu gereksiz ödemelerin de çok büyük oy kayıplarına sebep olduğunu belirtmek isterim. Avara avara dolaşan insanların bir eline silah, bir eline de maaş kartı verip ‘ne oldum delisi’ yaparsanız eğer kudurttuğunuz o insanlar bir zaman sonra erkek atlar gibi kişneyip polisi dahi tehdit eder hale gelirler.
Memleketin tamamı muhtarlıkların kaldırılması yönünde serzenişte bulunurken üzülerek belirtmek isterim ki, vekillerimiz bu serzenişlere duyarsız kalıyorlar. Şehirlerdeki muhtarlıkların kaldırılması yönünde bir karar alınması memleketi sevince boğacaktır, inanın bayram havası oluşacaktır. Köylerdeki eğitimsiz insanların (muhtar) yerine ise tarım ve hayvancılıkta eğitilmiş veteriner ve ziraat mühendisleri istihdam etmek daha yararlı olmaz mı? Hem tarım ve hayvancılıktaki verimi artırmış oluruz, hem de her beş yılda bir yapılan o kavgalı seçimlerden kurtulmuş oluruz. Böyle bir projenin hayata geçirilmesi tarım ve hayvancılıkla uğraşan insanlarımızı da ziyadesiyle memnun edecektir. İnanın, yaşayacağımız mutluluğu ben tarif edemiyorum. Üç gün şükür orucu, sabahlara kadarda şükür namazı kılacağımı ahdediyorum. Saygılarımla. (Mektubumuz, Hazine ve Maliye Bakanımız Mehmet ŞİMŞEK, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız Vedat IŞIKHAN ve Ak Parti grup başkanvekillerimizle paylaşılmıştır.)
BU DA BAŞKA BİR MEKTUP
Değerli bakanlarım ve değerli gurup başkanvekillerim! Sesime kulak veren herkesi saygıyla selamlıyorum. Biliyorsunuz, memleketimizde yerel seçimler yapılacak. Partilerin belediye başkan adayları seçilmeleri halinde neler yapacaklarını ve kime, hangi kesime neler vereceklerini vadediyorlar. Seçim öncesi ise, cami önlerinde lokum, şerbet ve hurma, mahalle aralarında ise kapı kapı dolaşıp zeytin, bulgur ve makarna gibi gıda kolileriyle insanların iradelerini satın almaya çalışıyorlar. Kapı önlerinde bulgur, pirinç ve makarna ile insanları rencide etmek ahlaksızlıktır.
İnsanları önce fakir düşürüp sonrada iki kilo zeytinle kurtarmaya çalışmak fakirleştirilmiş o halkı aptal yerine koymaktır. Seçim çalışmalarında yapılan bu masraflar ve israflar yani lokum, şerbet, hurma, makarna ve bulgurlar politikacıların cebinden değil, yine bu halkın cebinden çıkmaktadır. Günlerce sokak sokak dolaştırılan propaganda araçlarının yakıt masrafları da bu fakir halkın cebinden çıkmaktadır. Ben bütün bu yapılanları yani ikram ve iyilik gibi gözüken her şeyi bu güzel memleketimin güzel insanlarına yapılmış bir hakaret olarak görüyorum.
Bulgur, pirinç ve makarnalarla sizlere anlatmak istediğim şey şudur. Birçok politikacı bu ürünlerle halkın iradesini satın almaya çalışıyorlar. Peki, en pahalı oy hangi seçim döneminde satın alınmıştır ya da satın alınmaya çalışılmıştır. 14 Mayıs 2023 genel seçimlerinde satın alınan ya da satın alınmaya çalışılan oylar en pahalı oylardı. EYT’yi bir günle kaybeden kadınlarda 20 yıl, erkeklerde ise 17 yıl fark oluşmuştur. Yani 8 Eylül 1999 sigorta girişli bir EYT’li 9 Eylül 1999 sigorta girişli bir kadından tam 20 yıl erken emekli olmaktadır. Bugün en düşük emekli maaşı 10 000 tl dir. Hükümet EYT’yi çıkarırken 20 yıl erken emekli ettiği bir kişiye minimum 2 400 000 tl para ödemiştir.
20 yıl erken emekli olan 10 000 tl maaşlı bir kişi 2 400 000 tl
20 yıl erken emekli olan 40 000 tl maaşlı bir kişi 9 600 000 tl.
İktidar partisi, yaşı gelmeden 20 yıl önce emeklilik hakkını verdiği kişilere bu meblağları peyderpey ödeyeceğini taahhüt etmiştir. Yıl sayısı aşağı düştükçe bu rakamlarda aşağı düşecektir. Ben bir oy için ödenen rakamları anlatmaya çalıştım. Bu rakamlarla İstanbul’un birçok semtinde çok iyi evler satın alabilirsiniz. Peki, 20 yıl erken emekli edip minimum -2,5- maksimum -10- milyon tl ödediğimiz bu bir oyun yasayı çıkaranlara yani iktidar partisine oy olarak yansıyacağının garantisi var mı? Tabii ki hayır. İşin en acı tarafı da şu ki garantisi olmayan bir oy için bir ev parası ödenmesidir. Garantisi olmadığından dolayı 14 Mayıs 2023 seçimleri ikinci tura yani 28 Mayıs’a kaldı. Bu kadar parayı ödemeyi taahhüt ettiğin iki buçuk milyon EYT’linin oylarını alabilmiş olsaydın eğer o seçim ikinci tura kalır mıydı? Şimdi soruyorum! Garantisi olmayan bir oy için minimum -2,5- ve belki de -10- milyon ödemek akıl işi mi! Bu kadar parayı verdiğin kişi ya oy vermezse--- uçtu para! Ve uçtu da!
Yeniden Refah Partili dostlarıma;
“Tek ümidimiz sizsiniz, bizi (yani cumhur ittifakını) desteklemezseniz seçimi kaybediyoruz! Anketler bunu söylüyor” dediğimde;
“ Ne yapalım kaybediyorsanız. Biz kendi partimizi destekliyoruz, kimsenin partisine baston olamayız” diyorlar. Ben kendilerine;
“Bakın, bu iktidar partisi sizi (EYT’den) emekli etti, vefa borcunuz var” dediğimde;
“Etmeseydi” diye cevap veriyorlar. Ne kadar acı değil mi? İnanın insanın içi sızlıyor!
“Bakın, kimsenin iradesini parayla satın alamazsınız. Ödediğiniz paralar heder olur. Yani hazinenin parası buhar olur.
Peki, EYT’liler bu şansı nasıl elde ettiler? Taş atıp ta cam mı kırdılar? Hayır! Bir tek cam kırmadan istediklerini elde ettiler diyemeyeceğim, çünkü onlar almadılar, politikacılar verdiler. Fransa’da emeklilik yaşının 62 den 64 e çıkarılması için yasa hazırlanırken çalışanlar başkent Paris’de dâhil bütün büyük şehirleri ateşe verdiler, barikatlar kurup arabaları yaktılar, bütün bu yapılanlara rağmen devlet yine geri adım atmadı. Emeklilik yaşını 62 den 64 e çıkardı. Peki, benim bu güzel ülkemde ne yaptılar? Benim ülkemde ise tam tersi yapıldı. Emeklilik yaşını 60 dan 40 a düşürmek için meydanlarda davul zurna eşliğinde halaylar çektiler, oyunlar oynayıp emekli olma şansı yakaladılar.
Bakın, güle oynaya, davulla zurnayla emekli oldular. “Hak kazanma” gibi bir deyim kullanamıyorum, çünkü bunlar hak gasp ettiler. Düşünebiliyor musunuz, bir taş atıp bir cam kırmadan yirmi yıl erken emekli oldular. Fransa’da ise şehirleri yakıp yıkmalarına rağmen hükümet yine geri adım atmadı. “Milletimin zararına olan şeye seçim kaybetsek de yokum” deyip bir dönem sonra “Milletimin zararına olan şeye evet” demeyi ben ihanet olarak adlandırıyorum. Milletimin zararına olan bir şeyi bilmeyerek yapmak hatadır, bilerek yapmak ise ihanettir.
Ben, mecliste kanun çıkaran vekillerimize şunu söylemek istiyorum: “Doğru söyleyenler köyde kalmalıdır, köyden kovulmamalıdır. Kovarsak eğer köyümüzde doğru söyleyecek kimse kalmayacaktır. Başarılara ‘başarı’, ihanetlere de ‘ihanet’ diyebilecek birileri hep olmalıdır. Doğru söyleyebilecek kimselerin yokluğu ihanetlerin başarı gibi gözükmesine sebep olacaktır.” Mecliste, “kabul edenler ve etmeyenler” çağrısına el kaldıran o eller ihanete el kaldırmışlardır. Sayın vekiller! Kanunlar çıkartılırken yapılan oylamalarda verilen oyların ve atılan imzaların sizleri nasıl bir vebal ve sorumluluk altına soktuğunun farkında mısınız? Unutmayın ki, altın ve gümüşün olmadığı o günde yani hesap gününde ne milletvekili dokunulmazlıklarınızın ne de korumalarınızın size bir faydası olmayacaktır. Herkes hesabını yalnız verecektir.
Dönemin maliye bakanı; “Bir gap yaptırdı 22 gap kadar masraf çıkarttı” diye uzun yıllar başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı yapmış rahmetli Süleyman Demirel’i suçluyordu ve haklıydı da. O dönem maliye bakanlığı yapan Sayın Mehmet Şimşek bugün bir kez daha o bakanlığın başında bulunmaktadır. O gün bir gap yaptıranların 22 gap kadar masraf çıkarttıklarının hesabını yapan Mehmet Şimşek bakanımın; bugün bir Artvin barajı yaptıranların EYT ile kaç Artvin barajı kadar masraf çıkarttıklarının hesabını da yapıp kamuoyuyla paylaşma zorunluluğu vardır.
Ben bir Türk vatandaşı olarak bunu kendisinden bekliyorum. Açıklaması için EYT ihanetini gerçekleştirenlerin ölmesini mi bekliyor. Yaptıkları ihaneti başarı olarak adlandıran Sayın gurup başkanvekillerim! Devletin hazinesini çarçur etmek başarı mı sayılıyor! Sayın Mustafa Elitaş, Sayın Muhammet Emin Akbaşoğlu.
Sayın Vedat Bilgin, Sayın Nurettin Nebati ve Sayın Cumhurbaşkanım. Rahmetli Süleyman Demirel’in 38 yaşında emekli ettikleri daha bu milletin sırtından inmeden bu kez 40 yaşındaki -2,5- milyon insanı hazinenin kapısına bağladınız. Hazineden para aktarmadan emeklinin maaşını ödeyemiyorsunuz. 15 yıl pirime karşılık -45-yıl maaş ödemesinin sürdürülebilir olmadığını siz bilmiyor musunuz? Bu vebalin altından nasıl kalkacaksınız.
40 yaşında emekli ettiğiniz bu insanlar -Z- kuşağı diye adlandırılan bu gençlerin sırtında kaç yıl duracaklar biliyor musunuz? En az 40 yıl! Peki, sürdürülebilirliği olmayan bu duruma hazinemiz kaç yıl dayanır? Ne yazık ki, yıl yerine ay konuşmamız gerekiyor. Yani 1999 depreminde deprem paralarıyla memur ve işçi maaşlarını ödediğimiz günlere geri döndük.
Senelerce her seçim öncesi rahmetli Savaş Ay’ın Kemal Kılıçdaroğlu ile yaptığı programı televizyonlardan gösterip; “Kemal Kılıçdaroğlu SSK yı batırdı” diye suçladınız. Bugün Kılıçdaroğlu dönüp; “siz benden daha beter ettiniz” dese haksız mı şimdi? Gerçi Kemal Kılıçtaroğlu da bu ihanetin baş mimarlarındandır. O da hükümeti tuzağa düşürmek için EYT yi körüklemiştir ve de başarılı olmuştur. Anlaşılan o ki, iktidarı ve muhalefeti, bütün siyasi partiler iktidar olabilmek için her türlü ihaneti gerçekleştirebiliyorlar.
Bu ihanet hazırlık aşamasındayken ne bir kanaat önderi, ne bir akademisyen ve ne de bir parti lideri çıkıp da, “yapmayın etmeyin, yazıktır günahtır, milletin parasını çarçur etmeyin” demedi, herkes seyretti. Sırası gelince de, ben daha çok vatanperverim diyerek milliyetçilik konusunda yarışa girerler. Bir dönem sonra bir ihanet daha gerçekleşirse eğer o günü ‘ekonomi bayramı’ ilan edip davullar ve zurnalar eşliğinde meydanlarda halaylar çekip bayramımızı kutlarız artık.
“Gaz bulduk, tuz bulduk, petrol bulduk, şunu bulduk bunu bulduk” diye gelen ama yalan ama gerçek müjdelere inanın ben sevinemiyorum. Bu müjdelerin doğru olduğunu ve hazineyi doldurduğumuzu kabul edelim. Hazinenin parasını Eminönü’ndeki kuşlara yem serper gibi saçıp savurduktan sonra gaz, tuz ve petrol bulmak fayda eder mi? -2,5- milyon insanı bir günde emekli etmek ne demek! Böyle bir olay süper devletlerin ekonomilerini dahi çökertir.
Sayın Cumhurbaşkanımız, ”ben iki bakanımıza yani Sosyal Güvenlik Bakanımız Vedat Bilgin ve Maliye Bakanımız Nurettin Nebati’ye talimat verdim. Birlikte çalışın bakalım bu işin altından kalkabilecek miyiz?” diye iki bakanı EYT için görevlendiriyor. Her iki bakanımızda çalışmalarını tamamladıktan sonra kamuoyuna duyuruyorlar. Sosyal Güvenlik Bakanımız;
“EYT den emekli olacak sayı toplamda -2,5- milyon, fakat bunların bir kısmı memur. Bunlar emeklilik istemeyebilir diye açıklama yapıyor. Maliye Bakanımız Nurettin Nebati ise;
“EYT nin bütçeye maliyetini hesapladık. Para kasada hazır duruyor.” diye açıklama yapıyor. Bugün ise emeklilerimizin zam taleplerini dile getiren politikacılara Cumhurbaşkanımız kızarak; “Birileri çıkıp 10 bin lira seyyanen ekleyelim diye emeklileri tahrik ediyor. 16 milyon emeklimiz var. Bunu eklemek demek 1,7 trilyon lira eklemek demek. Dikkat ediniz mevcut maaş tutarından bahsetmiyorum. Ek artışın maliyetini anlatıyorum. Ülkemizde tek çivi çakmasak, bütçeyi buraya aktarsak bile yetmiyor. Deprem harcamalarını tamamını bu iş için kullansak bile yine yeterli gelmiyor. Devletin çalışanlarına maaşlarını vermesek o zaman belki bu tutarı karşılayabiliriz.” diye yanıt veriyor.
Ben buradan Cumhurbaşkanımıza seslenmek istiyorum; Sayın Cumhurbaşkanım, asrın felaketini yaşadığımızda memleketin sırtına kene gibi yapışmak isteyen bu ucube guruba, “sayın arkadaşlar 10 tane şehir yerle bir oldu, biz bu işi birkaç yıl öteleyelim” diyebilirdiniz ama demediniz. Siz, Maliye Bakanı Nurettin Nebati’nin ‘EYT nin bütçeye maliyetini hesapladık. Para kasada hazır duruyor’ sözüne mi aldandınız. Ben, Vedat Bilgin ve Nurettin Nebati’nin ya sizi aldattıklarını ya da yanlış hesap ettiklerini düşünüyorum.
O gün oy için 40 yaşındaki insanları emekli ederken 70-80 yaşındaki insanları aç bırakabileceğinizi ya hesap edememişler ya da sizden gizlemişler. ‘Para kasada hazır duruyor’ sözü sizi aldatmış olmalı. Siz emekli ettiğiniz insanlara bir yıl değil ölene kadar maaş vereceğinizi taahhüt ediyorsunuz. Bugün sayıları 16- belki de -17- milyonu bulmuş emeklileri nasıl doyuracağız. 40 yaşındaki insanları emekli edip oylarını alalım derken bu kez pastadan payları küçülen 70-80 yaşındaki emeklilerin oylarını kaybettiniz. Ucuz sinema ve tiyatro biletleriyle mi yaşlı emeklilerin hayatlarında iyileştirmeler yapacaksınız!
Bir hususu daha belirtmek istiyorum. 45-50 yaşında iş bulamıyoruz diye mazeret uyduran o EYT liler sizin deyiminizle bugün ‘çift dikiş’ yapıyorlar. Ben bugün 60 yaşımdayım ve hala çalışıyorum. Peki, 70-80 yaşındaki yaşlılar nasıl çalışacak? Belediye başkan adaylarının, ”ben muhtaç emeklilere aylık -3-5- bin tl yardımda bulunacağım” gibi seçim vaatleriyle mi yaşayacaklar. Bu, o yaşlı insanların onurlarını incitmez mi? Oy uğruna 40 yaşındaki insanları emekli ederken 70-80- yaşındaki insanları belediyelere muhtaç ettiniz.
Sayın Cumhurbaşkanım! Ben emekli olabilmek için beş yıl yaş bekledim. Minimum maaştan beş yılın karşılığı 600 000 tl dir. Devlet benim 600 000 tl mi ne zaman ödeyecek. Peki, bu hak değil mi? Altı milyon insanın böyle bir hak kaybı var. Devlet öncelikli olarak bu hak kayıplarını ödedikten sonra EYT denilen bu ucube gurubun maaşını ödemelidir. Günlerce meydanlarda ”mağduruz, mağduruz” deyip davul zurna eşliğinde halay çektiler.
Onlar mı mağdur yoksa benim gibi yaş bekledikten sonra emekli olan altı milyon mu mağdur? Ben hakkımı helal etmiyorum. Bu mu adalet! Bir yandan “çok çalışmalıyız, üretim yapmalıyız, üretim olmadan kalkınma olmaz” diyoruz diğer yandan ise saçına ak düşmemiş insanları iş hayatından çekip emekli ediyoruz. İnsanları genç yaşta emekli ederek mi kalkınacağız! Böyle adalet ve kalkınma olmaz. Bu mu adalet ve kalkınma?
Benim hak kaybım EYT öncesiydi, birde EYT sonrası hak kayıpları var. Bir günle, bir ayla bir yılla 17-20 yıl sonra emeklilik olur mu? Danışmanlarınızdan; ‘Sayın Cumhurbaşkanım, bir günle EYT yi kaçıran 20 yıl sonra emekli olabilecek, burada bir adaletsizlik var.’ diye sizi uyaran olmadı mı? Sevindirdiğinizden daha çok nefret ettirdiğiniz oldu.
Şimdide EMADDER adıyla yeni bir ucube gurup oluştu. Onlarda davullarını zurnalarını alıp çıktılar meydanlara. Halay çekip, şarkı türkü söyleyerek emekli olabileceklerini sanıyorlar. Ve olurlar da! Ve haklılarda! Önceki guruptan yani EYT lilerden kopya çekiyorlar. EYT liler de şarkı türkü söyleyerek emekli olmuşlardı. Staj ve çıraklık mağdurlarını takiben, ümit verdiğiniz ev kadınları da davul ve zurnalarını ellerine alıp sokaklara inerlerse eğer memlekette emekli olmayan insan kalmayacaktır artık. 30-40 yaşındaki gencecik insanların, “Emsallerimizi emekli ettiniz bizi de emekli edin” deyip davullu zurnalı seslerini duyurmaya çalışmaları bir adaletsizliğin yaşandığının göstergesidir. Bu haksızlığın giderilmesi için ya bu insanlarında 40 yaşında emekli edilmesi gerekiyor ya da erken emekli edilenlerin emekliliklerinin iptal edilmesi gerekiyor. İnanın, sevindirdiğinizden daha çok nefret ettirdiğiniz insan oluşmuştur. Duyurulur.
Değerli bakanlarım ve grup başkanvekillerim! Bu bir karamsarlık ve çıkmaz yol değildir. Çok güzel sözlerimiz var; “Yanlış hesap Bağdat’tan döner, yanlıştan dönmek erdemdir” deyip bütün emeklilerin hesapları yeniden hesaplanmalıdır. Hatta gerekiyorsa eğer çıkartılacak bir kanunla haksız ve erken emekli edilenlerin emeklilikleri iptal edilmelidir.
Erken emekli edilenlerin ya da olmak isteyenlerin ise Avrupa’dan örnek alınarak (Almanya, Finlandiya) sürdürülebilirliği olan sistemler uygulanmalıdır. Emeklilik sisteminde kriterler emekli olunan yaş ve prim gün sayısı olmalıdır. Kimse vaktinden önce emekli edilmemelidir. Unutmayalım ki hepimiz bu geminin içindeyiz. Bu gemi batarsa eğer hepimiz batarız. “Ülkemizde tek çivi çakmasak, devletin çalışanlarına maaş vermesek belki emekliye zam yapabiliriz” sözü davullu ve zurnalı, şarkılı ve türkülü emekli olanların sayısından kaynaklanmaktadır. 42-43 yaşında emekli olmak ne demek! En az 50-52 yaş sınırı olmalıydı.
Son bir dertte şu ki, hastanelerde kalp ameliyatı olan ya da kalp pili taktıran ya da bir organı hasar alan binlerce kişi doktor raporlarıyla erken yaşta emekli ediliyorlar. Kalp ameliyatından çıkar çıkmaz hoplaya zıplaya Sosyal Sigortalar Kurumu’na gidip emeklilik başvurusunda bulunuyorlar. İnanın koşa koşa gidiyorlar. Çalışabilecek durumdaki binlerce genç insan emekli ediliyor. Bu iş bu kadar kolay olmamalı. Ve de kayıt dışı çalışıyorlar. Bu da başka bir çift dikiş. Malulen emekli olanların tamamı yeniden taramadan geçirilmelidir.
Hoplayıp zıplayanlara, horon tepenlere bakım parası ödeniyor. Haksız yere malulen emekli oldukları yetmiyormuş gibi bir de bakım parası alıyorlar. Şu yükün ağırlığını görebiliyor musunuz? Yapılan haksız ödemelerin yasal faizleriyle birlikte iadesi sağlanmalıdır. Yetim maaşı alabilmek için nikahsız yaşayanlar da ayrı bir dert.
Sırtüstü yatarken primleri devlet tarafından ödenmiş her yıl 55 000 muhtarın emekliye sevk edilip ölene kadar maaş bağlanması ise bu dertlerinde üzerinde bir dert. Okey ve jokey oynayarak emekli olan 55 000 insandan bahsediyorum.
Bir çok Muhtarlarımız akşama kadar kahvehanelerde okey ve jokey oynuyorlar. Mahallelerde; “Ne gerek var ki? Kaldırılsın artık şu muhtarlıklar” serzenişi var! Özellikle şehirlerdeki muhtarlıkların kaldırılması yönünde bir karar alınması memleketi sevince boğacaktır. Mektubumuz, Ak parti grup başkanvekillerimiz ve son iki dönem maliye ve çalışma ve sosyal güvenlik bakanlarımızla paylaşılmıştır.