Yangını çıkarmaya tek bir kıvılcımın yeterliliğinin farkındayız.

Öncelikli hedefimiz gençlerimizin şahsi değerlerinin farkına varmalarını sağlayarak; kişisel sorumluluk bilincini uyandırmaktır. Dahası; bilişim çağında yaşadığımız şu dönemde; kişilerarası etkin iletişimi güçlendirerek, ailevi-toplumsal birlik beraberliğimizi yeniden tesis etmek, maneviyattan uzaklaşan yaşantılarımızı gözden geçirip kısacık dünya hayatımızı soyut değerlere yönlendirmek, okumak, okutmak, okuduklarımızı paylaşmak, doğru bildiğimiz yanlışlardan sıyrılarak tarihimizi yerinde doğru kaynaklardan araştırıp öğrenmek, vatana bekçi, millete hizmetkar bireylere dönüşmektir.

Allah Hicr Suresi 29. Ayette “O na ruhumdan üflediğim zaman” buyurmaktadır.

Dil, din, coğrafya, ırk, mezhep gözetmeksizin her birey özeldir, özel yaratılmıştır. Kişi kendisine verilen bu değerin farkında olmalı yaşantısını bu değere göre dizayn etmelidir. Özel yaratılan insanın elbette başıboş bırakılması beklenemez; kendisine ve çevresine karşı sorumlulukları vardır ve kişinin en büyük düşmanı zamandır. BİZ BUNUN FARKINDAYIZ.

Yaşadığımız yerküre tamamen gerçek ve somuttur.

Sanal ortamlarda kendi yapay dünyasını oluşturan insanoğlu; etkin iletişimi bir kenara atmış, çevresiyle bağını sınırlandırmıştır. Özellikle kişinin aile içi iletişimi yok diyebileceğimiz kadar sınırlı, durağan ve sıradandır. Çünkü kişi eşinden, çocuğundan… Çaldığı vakti kendi kurduğu sanal dünyasında yapay duygularla ve gerçek zamanda yaşamaktadır. Zaman gerçek olunca zaman bilincini yitirmek ve gerçek dünyaya karşı duyarsızlaşmak elbette kaçınılmazdır. VE AİLE TOPLUMUN ÇEKİRDEĞİ, BİREYLERİN İLK OKULUDUR. BİZ BUNUN FARKINDAYIZ.

Zaman bilincini yitiren bireyin maneviyatının da sığlaşması elbette beklenen bir durumdur.

Toplumsal olaylara bakışın vicdani boyutta olması gerekirken sıradanlaşması bizler için üzüntü kaynağıdır. Toplumsal duyarlılığımızı kazanmalı, yer üstündeki sınırlı zamanımızı faydalı ilimle ve samimi eylemlerle geçirmeliyiz. Samimiyetimizi bireyden topluma geçirmeliyiz. BİZ BUNUN FARKINDAYIZ.

İstanbul Times / Ömer Kantemür