Başbakan’dan ‘başörtüsü’ ve ‘mahalle baskısı’ mesajı: Diyanet İşleri Başkanlığımız var. Yeterli görmüyorsanız ilave bazı bilim adamlarının da görüşünü alalım. Oturalım, şu sorunu bir defa ortadan kaldıralım. Kaçak göçek olmasın. Şu mahalle baskısı adı verilen şeyi ortadan kaldıralım.
Başbakan Erdoğan, mezunu olduğu Marmara Üniversitesi’nin 2010-2011 Eğitim Öğretim Yılı açılış törenine katıldı.
Sultanahmet’teki Rektörlük Binası’nın Ord. Prof. Dr. Nihad Sayar Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen törende, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Rektör Prof. Dr. Zafer Gül’e gönderdiği mesajı okundu. Erdoğan, mezun olduğu üniversitenin yeni eğitim ve öğretim yılı açılışında bulunmanın heyecanını yaşadığını belirterek, “Emeği geçen hocalarıma, üniversite çalışanlarına saygı ve şükranlarımı sunuyorum” diyerek başladı. Başbakan, özetle şöyle konuştu:
12 EYLÜL’Ü BU SIRALARDA YAŞADIM: 12 Eylül 1980 müdahalesi olduğunda ben okulumuzun sıralarında o zaman bir öğrenciydim. İnanın, o karanlık günlerin acısını en çok üniversiteler, öğretim üyeleri ve öğrenciler
PROF’LARIN İŞİNE SON VERİLDİ: Değerli birçok bilimadamımız 1983’te çok ağrıma gidiyor, 1402 Sayılı Yasanın 2’inci Maddesi, Sıkıyönetim Komutanlığı tarafından değiştirildi, bugün inanmakta anlamakta çok çok güçlük çektiğim o maddede şu ifadeler yer alıyordu:’Genel güvenlik, asayiş veya kamu düzeni açısından çalışmaları sakıncalı görülen kamu personelinin işine son verilmesi, yerel yönetimde çalışanların görevden uzaklaştırılması veya işlerine son verilmesi ilgili kurum ve organlarca derhal yerine getirilir.’ Yani, kimse o gün oradaki idarenin sorumlu olan kişileri ‘ben seni sakıncalı gördüm’ dediği anda iş bitmiştir. Bu yasanın ardından çoğu prof. olan yaklaşık 100 öğretim üyesinin işine son verildi. Hatta bazı öğretim üyeleri kendi iç dünyasının vidanının sesinin kendi onur dünyasında mahküm olmasını mahpus olmasını istemedi ve ayrıldılar. Aslında o bir isyanın neticesi. Bugün sahip olduğumuz demokratik standartları ve demokratik ortamı anlayabilmek, değerini bilmek açısından o günlerin mutlaka hatırda bulundurulması gerekir. Acıların tekrar yaşanmaması için ders almak için geleceğe güvenle bakabilmek için, 12 Eylül’lerin mutlaka iyi analiz edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Türkiye’de 1960 sonrasında hemen her 10 yılda demokrasiye müdahaleler yaşandı.
YÖK’Ü KALDIRMA MESELESİ: Muhalefet çıkıyor, ‘12 Eylül’le yüzleşeceksiniz, hadi o zaman YÖK’ü kaldırın’ diyor. Bunu söyleyenler, 12 Eylül sonrası dönemde bu ülkede zaman zaman iktidar ortağı oldular. O gün YÖK’ü kaldırmak için adım atmayanlar bugün de maalesef 12 Eylül’le yüzleşmek için de adım atmıyorlar.
MAHALLİ BASKISI KALKSIN: Başörtüsü meselesinin mucitleri olanlar 30 yıl boyunca bu meseleyle Türkiye’yi meşgul edenler, sorunun çözümü önünde duranlar bugün çözüm istediklerini ifade ediyorlar. Söylediklerinde samimi olmalarını diliyoruz. Buna inanmak istiyoruz. Biz dün olduğu gibi bugün de Türkiye’yi aydınlığa taşıyacak, demokrasinin standartlarını daha ileri götürecek her türlü projenin içinde olacağımızı, destek vereceğimizi, işbirliği yapacağımızı bütün samimiyetimizle ifade ediyor. Her şeyi konuşalım. bunlardan rahatsızlık duymayalım. 12 Eylül’den kalan her şeyi konuşalım. Ben YÖK’le ilgili