DR. DİLEK KAYA İMAMOĞLU’NDAN ‘İBB BORSASI’ VE ‘KİRALIK KATİL’ TEPKİSİ: ÖZGÜRLÜĞÜ PARAYLA PAZARLIK KONUSU YAPMAK, İNSANLIK ONURUNA İHANETTİR
Kamuoyuna yansıyan “İBB borsası” ve “kiralık katil” senaryolarına tepki gösteren Dr. İmamoğlu, “Özgürlüğü parayla pazarlık konusu yapmak, insanlık onuruna ihanettir. Algı operasyonlarıyla toplumun kafası karıştırılmaya, masum insanlar suçluymuş gibi gösterilmeye çalışılıyor. Bu tablo, bize çok yakın bir geçmişin karanlık kumpas günlerini hatırlatıyor. Ama milletimiz gerçeği görüyor,” şeklinde konuştu.
İstanbul Times Haber Merkezi - Hüseyin Çetiner
SUSMAYACAĞIZ, YILMAYACAĞIZ, YALNIZ KALMAYACAĞIZ
“Yozlaşma artık her yerde karşımıza çıkıyor,” diyen Dr. İmamoğlu, “Sahte diplomalarla yüzlerce insan aramızda dolaşırken, Türkiye’nin en köklü üniversitelerinden birinden mezun olmuş Ekrem İmamoğlu’nun diploması, 31 yıl sonra temelsiz şekilde iptal ediliyor. Esenyurt Belediye Başkanımız Ahmet Özer 297 gündür tutuklu. Beşiktaş Belediye Başkanımız Rıza Akpolat 218 gündür tutuklu. Ekrem İmamoğlu ve arkadaşları 154 gündür tutuklu. Bu tablo karşısında kim adaletten, eşitlikten söz edebilir?” ifadelerini kullandı.
ADALET OLMADAN HUZUR, HUKUK OLMADAN DEMOKRASİ OLMAZ
5 aydır iddianame yazılmamasına tepki gösteren Dr. İmamoğlu, “Bugün, ilk duruşmada suçsuzluğu kanıtlanabilecek insanlar cezaevlerinde... Adalet ve vicdan, siyasetin üstündedir. Bu inançla, 86 milyonu adalet için dayanışmaya davet ediyorum. Unutmayalım ki karanlığın en koyu anı, şafağın en yakın olduğu andır. Bizim mücadelemiz, yalnızca bugün için değil; çocuklarımızın özgür yarınları içindir. Ve o yarınlar mutlaka gelecek. Saraçhane’den bir kez daha haykırıyoruz: Adalet olmadan huzur olmaz, hukuk olmadan demokrasi olmaz. Biz susmayacağız, yılmayacağız, yalnız kalmayacağız. Çünkü biz, birbirimizin sesiyiz, birbirimizin umuduyuz. Hepimizin nefesi, sözü ve yüreği birleşene kadar bu mücadele sürecek. Ve bir gün mutlaka; adalet, özgürlük ve bereket bu topraklara geri dönecek,” dedi.
ADALET VE VİCDAN, SİYASETİN ÜSTÜNDEDİR
Basın açıklamasının ardından, sırasıyla; Medya A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ongun’un kızı Lal Ongun, İBB Genel Sekreter Yardımcısı Gürkan Alpay’ın kızı Duru Alpay, Esenyurt Belediyesi memurlarından Ali Fırat Baycan’ın annesi Teslim Baycan ve Saraçhane eylemlerinde tutuklanan gençlerden Yusuf Efe Aktaş söz alarak, yaşadıkları hukuksuz süreci kamuoyu ile paylaştı.
ADALET VE VİCDAN, SİYASETİN ÜSTÜNDEDİR
19 Mart sivil darbesinin mağdurları tarafından kurulan Aile Dayanışma Ağı (ADA), dördüncü buluşmasını Saraçhane Parkı’nda gerçekleştirdi. Buluşmaya, iktidar kumpasıyla özgürlüğü elinden alınan seçilmiş İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı, Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun eşi ve sivil toplum gönüllüsü Dr. Dilek Kaya İmamoğlu, CHP Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş, CHP Parti Meclisi üyeleri Sinem Kırçiçek, Berkay Gezgin, CHP milletvekili Türkan Elçi, İBB Başkanvekili Nuri Aslan, İmamoğlu ile cezaevinde görüşerek süreci kitaplaştıran gazeteci Mustafa Balbay ve tutuklu aileleri ile kalabalık bir vatandaş topluluğu katıldı.
DİLEK İMAMOĞLU: “UMUTLARI KOPYALA-YAPIŞTIR ÖZENSİZLİĞİYLE HİÇE SAYMAK VİCDANLARI KANATIYOR”
ADA’nın dördüncü buluşmasında, bir kez daha Saraçhane’de bir arada olduklarını belirten Dr. İmamoğlu, açıklamasında şunları söyledi:
“Bugün, yine milletin evi Saraçhane’de, hak ve adalet için bir aradayız. Haksızlıkların ve hukuksuzlukların karşısında dimdik durduğumuzu, birbirimizin yanında olduğumuzu göstermek için buradayız. Hepinizin varlığı, dayanışmamıza güç katıyor. Ne yazık ki bu hafta da ülkemizin gündemi karanlık gelişmelerle doluydu. Milli irade, bir kez daha yargı eliyle hiçe sayıldı. 44 kişi, sabaha karşı evlerinden koparıldı, gözaltına alındılar. Beyoğlu Belediye Başkanımız İnan Güney ve 16 kişi tutuklandı, cezaevine gönderildiler. Hazırlanan dosyaların kopyala–yapıştır belgelerle oluşturulduğunu, birbirinin aynı sevk yazılarının yazıldığını görüyoruz. İnsan hayatını, aileleri, umutları böylesine özensiz bir şekilde hiçe saymak vicdanları kanatıyor.”
“TOPLUMU, SEÇİLMİŞ BELEDİYE BAŞKANLARININ SUÇLU OLDUĞUNA İNANDIRAMAYANLAR, ŞİMDİ AİLELERİ HEDEF ALIYOR”
“Toplumu, seçilmiş belediye başkanlarının suçlu olduğuna inandıramayanlar, şimdi aileleri hedef alıyor. İnsanları cezaevinde baskı altına alarak iftiraya zorlamaya çalışıyorlar. Daha da vahimi, ‘İBB borsası’ adı altında, özgürlük vaatleriyle insanların umutlarını sömürmeye kalkışanların varlığıdır. Özgürlüğü parayla pazarlık konusu yapmak, insanlık onuruna ihanettir. Bunlar yetmezmiş gibi, asılsız ‘kiralık katil’ senaryoları üretiliyor, algı operasyonlarıyla toplumun kafası karıştırılmaya, masum insanlar suçluymuş gibi gösterilmeye çalışılıyor. Bu tablo, bize çok yakın bir geçmişin karanlık kumpas günlerini hatırlatıyor. Ama milletimiz gerçeği görüyor.”
“SAHTE DİPLOMALARLA YÜZLERCE İNSAN ARAMIZDA DOLAŞIRKEN, EKREM İMAMOĞLU’NUN DİPLOMASI, 31 YIL SONRA TEMELSİZ ŞEKİLDE İPTAL EDİLİYOR”
“Yozlaşma artık her yerde karşımıza çıkıyor. Sahte diplomalarla yüzlerce insan aramızda dolaşırken, Türkiye’nin en köklü üniversitelerinden birinden mezun olmuş Ekrem İmamoğlu’nun diploması, 31 yıl sonra temelsiz şekilde iptal ediliyor. Esenyurt Belediye Başkanımız Ahmet Özer 297 gündür tutuklu. Beşiktaş Belediye Başkanımız Rıza Akpolat 218 gündür tutuklu. Ekrem İmamoğlu ve arkadaşları 154 gündür tutuklu. Bu tablo karşısında kim adaletten, eşitlikten söz edebilir? 5 aydır iddianame bile yazılmadı. Bugün, ilk duruşmada suçsuzluğu kanıtlanabilecek insanlar cezaevlerinde... Milletin oylarıyla görev almış belediye başkanları ve liyakatli bürokratlar, tutuklu yargılanıyor. Yüzlerce insan ve aileleri, neyle suçlandıklarını öğrenmeyi bekliyor. Ağır hastalıkları olanların bile tutuksuz yargılanmaları engelleniyor. Onlar içeride, aileleri dışarıda her gün umutla, özlemle bekliyor. Bu yaşananlar sadece adaletsizliği değil, aynı zamanda insan hayatının hiçe sayıldığını gösteriyor.”
“TEK TALEBİMİZ, SEVDİKLERİMİZİN TARAFSIZ MAHKEMELERDE, TUTUKSUZ VE ADİL BİÇİMDE YARGILANMASIDIR”
“Bu durum, vicdanları yaralıyor, yaşam hakkını ihlal ediyor. Bizim tek talebimiz, sevdiklerimizin tarafsız mahkemelerde, tutuksuz ve adil biçimde yargılanmasıdır. Aylardır yaşadığımız tüm bu karanlığın içinde, yüreğimizi ısıtan bir haber de aldık. Cezaevinde tutuklu olan ve bebeğinin doğumuna şahitlik etmesine izin verilmeyen Ramazan Gülten, ilk kez açık görüşte bebeğini kucağına aldı. Onların o anını düşündükçe, biz de gözyaşlarımızı tutamıyoruz. Ramazan’a, kıymetli eşi Pınar’a ve küçük Maya’ya mutlu, huzurlu, özgür bir ömür diliyoruz. İşte biz, yalnızca adalet ve hukuk için değil, aynı zamanda bu güzel anların yaşanabilmesi için de bir aradayız. Çünkü biliyoruz; ya hep beraber ya hiçbirimiz! Türkiye’ye adalet, özgürlük ve bereket gelene kadar bu mücadeleden asla vazgeçmeyeceğiz.”
GAZETECİ BALBAY’A “KİTAP” TEŞEKKÜRÜ
“Bugün aramızda olan Sayın Mustafa Balbay’a teşekkür ediyorum. Her sayfası birbirinden değerli bilgilerle işlenmiş son kitabı ‘Asla Vazgeçme – Ekrem İmamoğlu’nun Yolculuğu’ndan bir pasajı sizlerle paylaşmak istiyorum: ‘İmamoğlu’nun sık kullandığı sözlerden biri şu oldu: Asla vazgeçmeyeceğim! Daha yaşanabilir, Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının kurduğu Cumhuriyet’in temel değerlerinin, çağın gerekleriyle bütünlendiği bir Türkiye idealinden asla vazgeçmeyeceğini haykırdı. Kitaba isim olarak da bu yakışırdı!”
“SARAÇHANE’DEN BİR KEZ DAHA HAYKIRIYORUZ”
“Adalet ve vicdan, siyasetin üstündedir. Bu inançla, 86 milyonu adalet için dayanışmaya davet ediyorum. Unutmayalım ki karanlığın en koyu anı, şafağın en yakın olduğu andır. Bizim mücadelemiz, yalnızca bugün için değil; çocuklarımızın özgür yarınları içindir. Ve o yarınlar mutlaka gelecek. Saraçhane’den bir kez daha haykırıyoruz: Adalet olmadan huzur olmaz, hukuk olmadan demokrasi olmaz. Biz susmayacağız, yılmayacağız, yalnız kalmayacağız. Çünkü biz, birbirimizin sesiyiz, birbirimizin umuduyuz. Hepimizin nefesi, sözü ve yüreği birleşene kadar bu mücadele sürecek. Ve bir gün mutlaka; adalet, özgürlük ve bereket bu topraklara geri dönecek. Önümüzdeki hafta yeniden buluşmak üzere hepinizi umutla, sevgiyle selamlıyorum.”
TUTUKLU YAKINLARI YAŞADIKLARINI KAMUOYU İLE PAYLAŞTI
Dr. İmamoğlu’nun açıklamasının ardından, sırasıyla; Medya A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ongun’un kızı Lal Ongun, İBB Genel Sekreter Yardımcısı Gürkan Alpay’ın kızı Duru Alpay, Esenyurt Belediyesi memurlarından Ali Fırat Baycan’ın annesi Teslim Baycan ve Saraçhane eylemlerinde tutuklanan gençlerden Yusuf Efe Aktaş söz alarak, yaşadıkları hukuksuz süreci kamuoyu ile paylaştı.
MURAT ONGUN’UN KIZI LAL ONGUN:“O GÜN, O SARILIŞIN AĞIRLIĞINI ANLAMAMIŞTIM”
“19 Mart sabahı, ailemden 1980 km uzakta okumak için gittiğim başka bir ülkede, henüz orada saat daha gecenin 4’ü- 5’iyken büyük bir şokla uyandım. Canım babama, bundan sadece 1 hafta önce sıkıca sarıldığımda, evimizde, huzurlu ortamımızda sarılacağım son bir pazar günü olacağını hiç düşünmemiştim. O gün, o sarılışın ağırlığını anlamamıştım. O günden bugüne 5 ay geçti. Bu 5 ayda babama sadece 7 kere, buz gibi bir ortamda, parmaklıkların içinde, dakikaları sayarak, her defasında vedanın en zor halini yaşayarak sarılabildim. Haksız, hukuksuz, iftiralar ile dolu bir sürü çirkin ithamlarla geçen bu günlerimizde, annemi ve kardeşimi yalnız bırakmamak için apar topar döndüğüm evimizde yeni normalimize alışmaya ve alıştırılmaya zorlandık.”
“O SABAH ANNEM, KARDEŞİMİN KOYNUNDAN ÇIKIP, NEZARETHANEYE GÖTÜRÜLDÜ”
“Derken bir sabah daha; şafak vakti saat 6’da kapı ziline fırladık. Üstelik bu kez polisler annemi almaya gelmişti. Hem de kardeşimin koynundan. Bir gece önce kardeşim, ‘Babamı çok özledim, artık dayanamıyorum, anne, babam eve ne zaman gelecek’ diye ağlaya ağlaya annemin koynunda uyuyakalmıştı. O sabah annem, kardeşimin koynundan çıkıp, nezarethaneye götürüldü. Ve kardeşim, babam için ağladığı gecenin sabahına annemsiz uyandı. Biz 2 kardeş, sevgili Kadriye Kasapoğlu’nun oğlu Çınar’dan biraz daha şanslı olacağız ki evde teyzemiz de vardı. Yoksa, belki biz de üst komşuya teslim edilecek, meraklı gözlerle annemizin yolunu gözleyecektik. Ve asla unutamayacağım o gün… Annemin ev hapsi aldığı gün. Adliyenin önündeydim. Kapıdan çıktığını gördüğüm an koşmaya başladım. Gözyaşlarımı durduramıyordum. O an daha önce hiç yaşamadığım ve asla tarifi olmayan bir his yaşadım. Ve belki de hayatımda ilk kez ‘İyi misin?’ sorusunu yüzlerce kez sordum. Çünkü o gün, o soruya net bir cevabım yoktu. Çünkü o gün, annemin iyi olduğuna dair hiçbir güvencem yoktu.”
“BOYNUMUZU SADECE BU MİKROFONLARA KONUŞMAYA ÇALIŞMAK EĞDİREBİLİR”
“Babamız ve annemizden sonra, bu 5 ay boyunca bize babalık yapan, yanımızda bir dağ gibi duran, tanıdığımız ilk günden beri dünyalardan çok sevdiğimiz eniştemizi, bizim için 2. babamızı, Can abimizi aldılar. Bizim için güven, şefkat ve destek kaynağıydı. Kardeşim ve benim için ikinci bir baba, annem için yükünü hafifleten bir omuz, teyzem için ise nefes alabilmesini, ayakta durmasını sağlayan en büyük gücü ve sığınağıydı. Adliye önünde umutla saatlerce bekleyip o haberi almanın yükü, sabah 6’larda en sevdiklerini almaya gelen o kapı zillerinin travması bizlerde kaldı. Tüm bunların neden, nasıl olduğunu anlamlandırmaya çalıştığımız bu 5 ayda anlamlandırabildiğimiz tek şey; babam ve tüm yol arkadaşlarının, Ekrem başkanımızın alnı ak, başının dik oluşudur. Onlar boynunu eğmediği sürece bana ve aileme boynumuzu sadece bu mikrofonlara konuşmaya çalışmak eğdirebilir.”
“BİR İNSANIN EN BÜYÜK GÜCÜ, DOĞRU BİLDİĞİ YOLDAN DÖNMEMESİDİR”
“Biz, en karanlık günlerde bile gördük ki; bir insanın en büyük gücü, doğru bildiği yoldan dönmemesidir. Ve biz, babalarımızdan, annelerimizden, onların dostlarından ve yol arkadaşlarından işte tam da bunu öğrendik. Onlar bize doğruluğun, dürüstlüğün, adaletin değerini bir kez daha gösterdiler. Canım babacığım şunu bil ki; tüm dostların, seni tanıyan herkes, tüm çalışanların senin güzel kalbini, merhametini, çalışkanlığını, işine saygını, şehrine ve ülkene faydalı bir birey, bürokrat olmak için harcadığın çabanı biliyor, seninle gurur duyuyor. Biz çocukların, ev hapsinde olduğu için burada olamayan ama kalbi her an seninle atan annem, biricik babaannem, ablan seninle gurur duyuyoruz, biliyoruz ki; gerçek, zamanı geldiğinde güneş gibi doğar; haksızlıklar da o ışığın altında tek tek hesabını verir.”
GÜRKAN ALPAY’IN KIZI DURU ALPAY: “ÖNCE GÜRKAN AKGÜN AMCAMI ALDILAR”
“Adım Duru Alpay, İBB genel sekreter yardımcısı Arif Gürkan Alpay’ın kızıyım ve 19 Mart tarihinin aklımda böyle bir şekilde yer etmesini hiç istemezdim. 19 Mart tarihini sabırsızlıkla bekliyordum ben; çok sevdiğim bir sanatçı tam da bu tarihte konser verecekti, babam ve hem iş arkadaşı hem de dostu olan Gürkan Akgün ile beraber gidecektik bu konsere. Ben o gece yatağıma mutlulukla ve sabırsızlıkla girdim. Ancak hepimiz sabahında dehşetle uyandık. Gözaltına alınan 94 kişinin arasında Gürkan amcam da vardı. O sabah evimizin önüne park edilmiş tomalar ve polis arabalarının arasından gitmiştim okula. Okulda bu kadar fazla kişinin alındığını öğrenince, dehşete kapıldım. Bu şekilde hatırlayacaktım 19 Mart gününü. Tabii burada da bitmemişti. Biz, 19 Mart sabahını iki kere daha yaşayacaktık. Babam, 26 Nisan tarihinde gözaltına alınıp 4 gün sonra adli kontrol kararıyla tahliye edildi. 23 Mayıs tarihinde tekrar gözaltına alındı ve bu sefer özgürlüğüne kavuşamadı.”
“BABAMI CEZAEVİ DUVARLARININ DIŞINDA, GÜNEŞİN ALTINDA TEKRAR GÖRMEK İSTİYORUM”
“Bu söylediğim iki tarihte de ayrılırken, kardeşim ve bana başımızı dik tutmamızı, güçlü olmamızı söylemişti. Güçlü, doğru ve dürüst insanın gururu bir çift kelepçe ile kırılamazdı çünkü. Babam ailesinden, arkadaşlarından, 2015 yılından beri gururla çalıştığı görevinden 4 aydır uzak. Bu dört ay süresinde bizim yanımızda olamadı, bizimle gülemedi, ağlayamadı. Kardeşime sarılarak onu üniversiteye yollayamadı. Babam ve babam gibi birçok kişinin Silivri’de, haksız bir şekilde geçirmek zorunda kaldığı zaman, bizim gibi aynı şeyleri deneyimlemiş ailelerin çektiği acı asla telafi edilemez. Ancak devam etmek zorunda değil. Adaletin bir an önce yerine getirilmesini istiyorum, usulsüzce cezaevlerinde yatıp kalkmaya mahkum edilmiş herkesin özgürlüklerine kavuşmasını istiyorum. Babamı cezaevi duvarlarının dışında, güneşin altında tekrar görmek istiyorum.”
ALİ FIRAT BAYCAN’IN ANNESİ TESLİM BAYCAN:“EKREM BAŞKANIMIZIN ÇABUK ÇIKMASINI,OĞLUMUN NİKAHINI KIYMASINI İSTİYORUM”
Dördüncü buluşmada Esenyurt Belediyesi’ne dönük operasyonda tutuklanan belediye çalışanı Ali Fırat Baycan’ın annesi Teslim Baycan da adalet ve adil yargılanma talebi için Saraçhane pakındaydı. “Yıllarca büyük emeklerle büyüttüğüm, gözüm gibi baktığım oğlum için ve onun gibi haksızlığa uğramış tüm evlatlar için ve yüreği yanan adalet bekleyen tüm anneler adına buradayım” diyen anne Baycan, duygularını, “Bizler dimdik ayaktayız. Çocuklarımız da içeride dimdik ayakta. Bu mücadele onların direnciyle, bizim yüreğimizle toplumun vicdanıyla büyüyor. Ne kadar bastırılırsa bastırılsın, haklı bir sesin susturulmayacağını herkes görecek. Anneler, evlatlar, evlatlarımız için sonuna kadar adaletin peşindeyiz. Ve biliyoruz ki; umudu olanın yenilgisi olmaz. Ekrem Başkanımızın da çabuk çıkmasını, oğlumun nikahını kıymasını istiyorum,” sözleriyle dile getirdi.
ÖĞRENCİ AKTAŞ, ERDOĞAN’IN SÖZLERİYLE SESLENDİ: MAĞDURLARIN VE MAZLUMLARIN FERYADI ARŞI KAPLAMIŞKEN…
19 Mart sivil darbesine tepki gösteren üniversite öğrencileri arasında bulunan ve Anayasal hakkını kullandığı için gözaltına alınıp, ardından tutuklanan ve bir süre cezaevinde kalan Yusuf Efe Aktaş da yaşadığı hukuksuzluğu özetle şu sözlerle dile getirdi:
“26 Mart Çarşamba günü, hukuksuz ve yoğun şiddet içeren bir şekilde gözaltına alındım. 10’a yakın, belki daha fazla, belki de daha az polis tarafından darp edildim. Sayıları hakkında ben de emin değilim. İnanın sırf anayasal hakkınızı kullandığınız için, bir polisin yumruğunu yediğinizde, kaç kişi olduklarına bakmak yerine, önce kendinizi savunmaya çalışıyorsunuz. Bu insanlık dışı muameleyi hak etmemenin tek sebebi de şuydu: Tanımadığım bir arkadaşımın gözaltı sırasında, onu gözaltına alan polis memuruna yaptığı şeyin hukuksuz olduğunu söylemekti.
Beni darp eden polislerin kask numarası bulunmadığı için şikayetçi olamadım. Bildiğim tek şey; beni darp eden polis memurlarının başındaki yetkili kişinin, bir polis memuru değil de yetkili bir polis amirinin şoförü olduğuydu. Bunu da güvenlik bürodaki arkadaşlardan öğrendim. Konuşmamı Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın çok beğendiğim bir sözüyle bitirmek istiyorum: ‘Mağdurların ve mazlumların feryadı arşı kaplamışken, artık kimse hakikatin üzerini, içi başka kavramlarla kapatamaz. Ama ne yaparlarsa yapsınlar, artık yolun sonu gözüküyor.’”
Kaynak: İstanbul Times Haber Ajansı (İTHA)