Mustafa Kemal Atatürk’e göre: “Vatanını korumak, çocukları korumakla başlar.” Kazanılan zaferden hemen sonra 17 Ekim 1922’de, Bursa’da çocuklara şöyle seslenir:

"Küçük hanımlar, küçük beyler!

Sizler geleceğimizin gülü, yıldızı, talih ışığısınız. Memleketi asıl aydınlığa sizler kavuşturacaksınız. Kendinizin ne denli önemli, değerli olduğunuzu düşünerek ona göre çalışınız. Kızlarım, çocuklarım, sizlerden çok şey bekliyoruz."

23 Nisan’ın coşkusunun yanında, 100 yılın ardından, o günleri yâd etmek adına cümleler kurabilmek ve gelecek 23 Nisan’lara bırakabilmenin sevinci içerisindeyim aynı zamanda...

Bir 23 Nisan günü...

Abim ve ben izciydik.

İzci kıyafetlerimiz ile gelmiştik bayram yerine. Her bayram günü olduğu gibi o gün de heyecanlıydım. Atatürk hakkında çok fazla bilgim olmamasına rağmen sanki onu derinlemesine biliyor, yaşımdan daha uzun yıllar tanıyormuşum gibiydi... Ve dinmek bilmeyen gurur; içimden taşacaktı.

Sağ elim ile izci selamını verip, attığım her adımı Atatürk için atıyor gibi hissediyordum. Attığım her adımda ona yaklaşıyormuşum gibi...

Bayram yerinin kalabalığı, coşkusu, her sınıfın ayrı bayram kostümü, haftalardır okulda yaptığımız provaların beklenen günü, çalan şarkılar, okunan şiirler...

İnce hislerdi.

Şimdi:

hisler, inceldi!

Yıllarca herhangi bir sebepten kutlanmak istemeyip, kutlatılmayan çocuk bayramımız bu yıl da korona virüs nedeniyle kutlanmıyor.

Kutlanmıyor diye üzülmüyorum. Ben o hüznü kaldırıldığı ilk an da yaşamıştım zaten. Hisler inceleli çok oldu!

İncelen hisler, git gide yitirilen değerler olduğu için tabii.

Fikirlerin incelmesi, söz konusu bile değil.

Ben hala o gün ki çocuğum. Aynı coşku içimde, Atatürk’ü de şimdi daha çok tanıdım.

Değişen sadece tarih oldu!

Fikrimin ince gülü, bizlere bıraktığın eserler için sana minnettarım.

***

100 yıl önce ülkemiz kurulurken içerisinde bulunduğu şartları hepimiz biliyoruzdur diye tahmin ediyorum!

Çekilen zorlukları, pes etmeyişi, yokluktan var etmeyi, yenilmenin ihtimalini bile vermeden savaşa hazır olmayı, kazanmayı...

“Kolay kurulmadı bu Cumhuriyet” denilir ya hep. İşte bu cümlenin altında yatan zorluğu da idrak etmek gerek.

Bizim binlerce nedenimiz var!

Atatürk’ü sevmek, hatırlamak, hatırlatmak, unutmamak, unutturmamak, korumak için binlerce nedenimiz var.

Cumhuriyet kuşağını anmak ve anlatmak; Sarıkamış’ta donarak ölenleri, Çanakkale’de gömdüğümüz yüz binleri, Yemen’de, Galiçya’da, Trablusgarp’ta, Bingazi’de şehit düşenleri anmak, anlatmak için binlerce nedenimiz var.

19 Mayıs 1919’da Samsun’da başlayıp, 23 Nisan 1920’de TBMM’yle taçlanan, 29 Ekim 1923’de Cumhuriyetin ilanıyla sonuçlanan anların; savaşan kahramanlarını alkışlamak için binlerce nedenimiz var.

Ulu önderimizin bize bıraktığı devrimleri her geçen gün anlatmak için binlerce nedenimiz var.

Atatürk ve yol arkadaşlarının, ülkemizin dününü okuyarak, bugününü yaşayarak, yarınlarını da tahmin ederek görmenin, anlatmanın binlerce nedeni var.

Bir de:

“Benim kahramanlarım hayallerini hiçbir şeye satmayan kişilerdir” diyen Atatürk’ün izinden giderek, hayallerini satmayacak insanlarla yürümek gibi sorumluluklarımız var!

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 100. kuruluş yıl dönümünde Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e silah arkadaşlarına, canları, malları pahasına onlara destek olan Anadolu’nun cefakâr insanına minnetlerimi sunuyorum.

“Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir” Sarayın değil.

İstanbul Times / Handa Balcan