Kılıçdaroğlu mu, Demirel mi?

Bence boynuz kulağı geçti !

Süleyman Demirel’in “Onlar ne veriyorlarsa benden yüzde 5 fazlası” şeklindeki “ti”ye alınan vaadi, bugün CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun vaatlerinin yanında masum kalır. Demirel’in “500 günde ekonomiyi düzlüğe çıkarırım” sözü Kılıçdaroğlu’nunkilerinin yanından bile geçemez…

Kemal Bey sağolsun, bize uçuk kaçık vaatlerin havada uçuştuğu o kara günleri yeniden hatırlattı. İnsan hastalanmadan sağlığının, yoksul olmadan zenginliğinin, ölmeden yaşamının kıymetini bilmeli. Gerçekten çok doğru bir öğüt. Hafızamızı biraz yoklarsak, bugünlerin kıymetini çok çok iyi bilmemiz gerektiğini anlarız…

Öyle hiç gerilere, o benzin kuyruklarına, yemeklerde kullanılan 250’şer gram yağların raf altında torpillilere satıldığı günlere gitmeyelim. AK Parti’nin iktidara gelmeden önceki dönemi hatırlayalım…

Yıl 2001: IMF’ye olan borç 25.6 milyar dolar, enflasyon yüzde 68, ihracat 25 milyar dolar, yıllık ekonomi yüzde 9.4 küçüldü, kişi başı milli gelir 3 bin dolar, Merkez Bankası rezervi 22 milyar dolar, gecelik faiz oranı yüzde 7500, TOKİ toplu konut sayısı 43 bin, toplam bölünmüş yol 6.100 kilometre, sağlığa ayrılan bütçe 2.9 milyar TL, kamu yatırım miktarı 8.7 milyar TL.

Yıl 2011: IMF’ye olan borç 5.5 milyar dolar, enflasyon yüzde 4.8, ihracat 114 milyar dolar, yıllık ekonomi yüzde 8.9 büyüdü, kişi başı milli gelir 10 bin dolar, Merkez Bankası rezervi 82 milyar dolar, gecelik faiz oranı yüzde 6.25, TOKİ toplu konut sayısı 480 bin, toplam bölünmüş yol 19.700 kilometre, sağlığa ayrılan bütçe 14 milyar TL, kamu yatırım miktarı 35 milyar TL.

“Benim adım Kemal”in penceresinden bakarak yukarıdaki rakamların yalan söylediklerini iddia edelim. Peki; görünen, elle tutulan gerçeklere ‘yalan’ demek mümkün mü? Şimdi; başta komşumuz Yunanistan olmak üzere, Portekiz ve İspanya gibi ülkelerin durumlarına bakarak ülkemizi yöneten AK Parti Hükümeti’ne teşekkür etmemiz gerekmez mi? Yunanistan’da emekliler bir-iki ay sonra maaş alamayacak tehdidi karşısında. Yunanistan’ın bu durumu size AK Parti Hükümeti öncesinin Türkiye’sini hatırlatmıyor mu? Bir milyar dolar borç alabilmek için IMF’nin kapısında elpençe beklediğimiz günleri ne çabuk unuturuz?

Sıkıntıda olan sadece yukarıda saydığım üç ülke değil tabi. İngiltere, Danimarka, İtalya ve bir zamanlar çöpçü olarak bile gitmek için can attığımız Almanya bile bütçe açıklarını kapatabilmek için kemer sıkma politikasına başladı. Dünya hala ekonomik krizle boğuşurken Kılıçdaroğlu’nun bol keseden vaade bulunması bana açıkçası inandırıcı gelmiyor, hatta bu vaatleri tebessümle karşılamak durumunda kalıyorum. Hesap uzmanı olduğunu öne süren Kemal Bey’in ya hesap makinesinde bir sorun var ya da iktidara gelemeyeceğini bildiği için “bekara karı boşamak kolay” misalindeki gibi aklına geleni söylüyor.

Bir parantez açarak hatırlatmak istiyorum; iktidara gelemeyeceğini ben öne sürmüyorum, kendisi bizzat itiraf etti zaten. Başbakan Erdoğan’ın “İktidara gelemeyen genel başkanlıktan ayrılsın” restine karşılık Kılıçdaroğlu’nun “Partisinin oyu azalan genel başkanlıktan istifa etsin” karşılığını vermesi zaten Kemal Bey’in iktidar gibi bir beklentisinin olmadığını ortaya koyuyor…

Kılıçdaroğlu, “Her aileye 600 TL aylık bağlayacağım” diyor. Bu parayı duyan asgari ücretliler niçin çalışsın o zaman?

Yaz tatilinde askerlik” vaadine ne demeli?

Ortada hesap-kitap yok, CHP liderinin tek sermayesi ise “ismi”. “Bunları nasıl yapacaksınız, bu kadar bütçeyi nasıl bir araya getireceksiniz?” şeklindeki soruya Kılıçdaroğlu’nun cevabı şöyle: Benim adım Kemal…”

Deniz Baykal’ın kaset skandalından sonra istifa ettiği dönemde “genel başkanlığa aday olmayacağım” diyenin de adı Kemal… Kendisini evinden alıp partiye götüren, genel başkanlığı sürecinde hep arkasında olan ve sonradan ne yönetimde ne de milletvekilliği adaylığında ismi bulunmayan Önder Sav’a da çalım atanın adı Kemal…

SADECE SAĞLIK REFORMU YETER

Dış itibar, demokratik açılım, ücretsiz kitap, memurlara toplu sözleşme hakkı ve hayalden gerçeğe dönüştürülen daha bir çok kazanımları bir tarafa bıraksak, sadece sağlıkta yapılan reform bile AK Parti’ye yeniden “evet” demek için yeterli aslında. Bu kadar hizmet, değişim, dönüşüm gün gibi ortada dururken hala AK Parti’yi başarısız göstermek insafa sığmaz doğrusu…

Editör: TE Bilisim