HAYIRDA HAYIR VAR(?)!...

12 Eylül darbesinin izlerini silmeye yetmese de, bir nebze olsun acı çekenlerin yarasına merhem olabilecek mini anayasa paketi nihayet halka sunulmak üzere meclisten geçti. Bu mini taslak her zamanki alışkanlıklarından vazgeçemeyen eski lider Baykal’ın ve CHP örgütünün engeline takıldı. CHP bu taslağın Anayasaya aykırı olduğunu iddia etti. CHP Anayasa değişikliği paketinin bazı maddelerinin iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle AYM’ye 111 Milletvekilinin imzası ile başvurdu. Geçtiğimiz hafta Anayasa Mahkemesi, Anayasa değişiklik paketini kısmen iptal etti. Kısmen iptal, Anayasa Mahkemesi'ne ve HSYK'ya üye seçimiyle ilgili fıkraları kapsıyor. Bu da paketin kaportası çizilse de, halka gideceği anlamına geliyor. En başından pakete karşı duran CHP ve CHP’nin yeni Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu; “Hayır diyeceğiz, çünkü hayır da hayır var” dedi. Mecaz anlamda kullandığı hayır kelimesi ile temas etmek istediği dini terim ile bağdaşmayan bu cümleye halk ne diyecek? 12 Eylül’ün izlerini taşıyanlar hayırda hayır var söylemine katılacak mı? Kemal Kılıçdaroğlu bu söyleminin içini doldurabilecek mi? CHP neden halka gitmekten bu kadar korkuyor? MHP tabanı 12 Eylül darbesinde en çok acıyı yaşayan değil mi? 

12 EYLÜL’E GİDELİM

12 Eylül de dramatik sahneler yaşanıyordu. Bu gün 12 Eylül ürünü olan Anayasayı değiştirmek isteyen iktidara karşı duranların başını çeken MHP tabanının acılarını görmezden geliyor. Bu acının derinliğini asılan gençler gözler önüne seriyor. En gençleri 20 yaşındaydı. Ahmet Kerse, 31 Ocak 1983, Gaziantep Cezaevi'nde idam edildi. Ali Bülent Orkan, 13 Ağustos 1982, Ankara Merkez Kapalı Cezaevi'nde idam edildi. Cengiz Baktemur, 2 Mayıs, 1982, Elazığ Kapalı Cezaevi'nde idam edildi. Cevdet Karakuş, 4 Haziran 1981, Elazığ Kapalı Cezaevi'nde idam edildi. Fikri Arıkan, 27 Mart 1982, Mamak Askeri Cezaevi'nde idam edildi. Halil Esendağ, 5 Haziran 83, İzmir Buca Cezaevi'nde idam edildi. İsmet Şahin, Paşakapı Cezaevi'nde idam edildi. Mustafa Pehlivanoğlu, 7 Ekim 1980'de ve Selçuk Duracık, 5 Haziran 1983'te idam edildi...

Selçuk Duracık ve Halil Esendağ'ın idam edildikleri 3 Haziran'da radyodan duyuruldu. Ancak onlar gerçekte 5 Haziran'da idam edildiler. Çünkü cezaevinden alınıp iki gün boyunca işkenceye tabi tutuldular! Ülkücülerin vatan ve millet sevgileri sürekli istismar edilmiştir. Mesela İrfan Sönmez, 12 Eylül öncesinde Manisa Ülkü Ocakları Başkanlığı yapmış. O anlatıyor: "Ankara'da Bahçelievler'de çeşitli suçlardan dolayı aranan ülkücülerin kaldığı evler vardı. Buraya zaman zaman resmi görevliler gelerek “Büyük adam öldürün de kimi öldürürseniz öldürün” diye telkinde bulunuyorlardı. Öte taraftan 12 Eylül zihniyeti CHP’nin tabanına da aynı acıları yaşattı. Adnan Menderes’ten beri süren bu zihniyet  6 Mayıs 1972'de Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ıda idam etti. Bu gençleri sahiplenen CHP nasıl oluyor da bu zihniyetin tahakkümde yapılmış anayasanın değiştirilmesine karşı çıkıyor? İki kutuplu dünyanın soğuk savaş döneminde istihbarat örgütlerinin cirit attığı Anadolu’da iki ihtilal arasında birçok acı yaşandı. Avrupa’da başlayan ve Türkiye’ye sıçrayan 1968 sol öğrenci hareketleri, daha sonra ülkeyi kana ve kaosa götürecek olan silahlı devrim provaları, bunlara milliyetçi duruş göstererek tepki veren ülkücüler... Ülke yoğun çatışmalı günlerden geçti yıllarca. 12 Mart öncesinden 12 Eylül 1980’e kadar uzanan süreçte 5 bin 800 kişi öldü. Bunların 2 bine yakını ülkücü hareket mensubuydu. Gencecik fidanlar heba oldu. Bu fidanlar heba olması sırf makamlarını ve otoritesini kaybetmek istemeyenlerin yüzünden meydana geldi. Her dönemde demokrasi karşıtı bu güçler insanları kutuplaştırmayı başardılar. Bu dönem de demokrasi yolunda adımlar atan Ak Parti iktidarının bütün çalışmaları engellenmek isteniyor.  

MİLLET NE YAPMALI? 

   Halkın yararına çıkarılmak istenen bu demokratik maddeler için sandık başına gidildiğinde eminim ki soldan da, sağdan da bu acıları yaşayanlar geçmişe şöyle bir göz atacaktır. Bir yandan gözlerinin önüne asılan Deniz Gezmiş ve arkadaşları, öte yandan da Mustafa Pehlivanoğlu ve arkadaşları gelecektir. Ülke bir daha demokrasi karşıtlarının tahakkümüne girmesin diye referandum da sandık başına gidilmeli ve “evet oyu kullanılmalı, çünkü evet de hayır vardır” Bu hayrın sebebini de 12 Eylül de cereyan eden olaylar, idamlar ve acılar ispatlamaktadır. Yoksa “Hayır da hayır var” deyip içini dolduramayacaksan bu söylemin ne anlamı olabilir? Halkçı olan bir kimse darbelerin yanındaysa, halka tuzak kuranların yanındaysa, halkçı olduğuna kendisini bile inandıramayacaktır. Sayın Kemal KIlıçdaroğlu ayakları üstünde duracak bir liderse Önder Sav’dan ipini koparmalı ve halkla birleşmelidir. Yoksa yayılan söylemlerin gerçekleşip Deniz Baykal’ın yeniden partinin başına geçeceği yakındır.   

Editör: TE Bilisim