Bizlere insan olarak birçok şeyi anlama, çözme, düşünme, yapma özelliği yüklenmiştir ama nedense hiçbirimiz bunun farkında değiliz. Yaradan daha bize ne yapsın? Bütün formülleri önümüze serivermişken bizler onu keşfedemiyorsak; çözemiyorsak, anlayamıyorsak ve bunu başka birileri çözüyorsa, bizler de onların esiri oluyorsak; 'Allah var bize yardım eder' demekle tevekkül etmiş olmuyoruz.

Allah bize akıl ve kendimizi tanımamız için birçok fırsat vermişken biz rahatımıza bakarsak elbette bize ve ülkemize yapılanlara seyirci kalırız… Yapmamız gerekeni yapmalı ve ayağa kalkıp silkelenerek kendimize gelmeliyiz. Birileri bizim adımıza sürekli araştırıyor ama biz bunun farkında değiliz.

Boynuna tasma takıldığında artık sen kendinin değil başkasının emrinde olursun. Olmamak için ne yapmak gerekiyor? Günümüz teknolojisinin gelişmesiyle farklı yönlere evrilen bilimi yakından takip etmeli ve uyanık olmalıyız. DNA, RNA üzerinde bu denli çalışmalar yapılırken; ‘Aaa bilim ne kadar gelişti’, demek yerine gelişimin özünü görebilmeli neyin amaçlandığını anlayabilecek ferasette olmak için çabalamalıyız.

Yeni nesil teknolojide Bilgisayarları hacklenme devri yavaş yavaş yön değiştiriyor. Biyolojik çalışmalar gün geçtikçe artıyor. Genetik savaşları için ilk adımlar atılıyor. Bilim insanları organlarımızın genetik kodları bulunduğunu iddia ediyor ve bu kodlar sayesinde insanlar, hayvanlar hatta doğa yönetilebiliyor.

Genetik kodlarımızı, DNA’larımızı koruma altına almalıyız.

Nedir bu DNA?

DNA’lar kısaca bilginin depolandığı yerdir ve hiç bir şekilde silinmez bir yapı içerisinde muhafazalıdır. Bu bilim adamlarının bulamayacağı bir yapıda gizlenmektedir. Her canlının bir genetik kodu vardır DNA’nın boyutu 2 metredir çok inanılmaz yoğun bir şekilde sıkıştırılmıştır. Arasındaki mesafe ise bir metrenin milyarda biridir. İçimizde milyarlarca km uzunluğundaki DNA sıkıştırılmış vaziyettedir. DNA hatta insanın yaratılış kodu olarak da biliniyor. İnanışa göre ahirette de bu bilgiler açığa çıkarılacaktır.

Bilgisayar nasıl kodlardan oluşuyorsa insan DNA’sı da aynı şekilde kodlardan oluşuyor. Bilgisayar gibi insan vücudu da devasa bir makine olarak kabul ediliyor. Bilgisayara dışarıdan atılan yazılımlar ile nasıl müdahale edilebiliyorsa insan vücuduna da aynı şekilde dışarıdan uygulamalar ile müdahale edilebiliyor.

Bilim insanları da tıpkı hackerlar gibi insan DNA’sına dışarıdan müdahale edip, değiştirebilir hale geldi. Bu sızıntılar aracılığıyla gelecekte ölümcül olabilecek değişimler mümkün hale geliyor. Çokta uzak olmayan bir gelecekte yaşanması muhtemel olay öngörüsüyle kendinizi hayallerimizin sınırlarını zorlarken bulmanıza yol açacak. DNA hakkında bilmediğiniz her şeyin bize ciddi zarar verebilir olduğunu göreceğiz.

“Genler değiştirilebilir, sentezlenebilir, bölünüp eklenebilir, yeniden kodlanabilir hatta ait olmadıkları yerlere konulup olmaları gereken yerden çıkarılabilir.”

Bilim insanları yıllar önce bu konuya dikkat çekmiş ve bunları dile getirmişlerdir. Konunun ne kadar ciddi olduğunu anlamamız gerekiyor. Birileri bizi oyalarken birileri ise bizim içimize girmeye çalışıyor. Bu konuda devlet büyüklerimizin biran önce tedbirler alarak, bu konu üzerinde uzman yetiştiren birimler kurarak, çalışmalara başlaması gerekiyor. İnsana sağlık vereninde zehirleyeninde, iyileştireninde, öldüreninde yine insan olduğu unutulmamalıdır.

Unutmayalım ki her şey bir ilk ile başlar ateşin kullanıma arz edilmesi ile birlikte insanın da evrimsel süreçteki modern insana doğru yolculuğa başladığı gibi.

“1970 de koyun kodlandı.

1980 de DNA kodları değişimi genişletildi.

1984 DNA kodlarından kimlik tespiti yapıldı.

1988 de ilk cinayet DNA’ya göre tespit edildi.”

Bugün kullandığımız şekerin %90’ı genetiği ile oynanmış bitkilerden üretiliyor. Çekirdeksiz karpuz, fazla süt veren inekler, fazla yumurta veren tavuklar, çok doğuran balıklar, bal yapan arılar, genetiği oynanmış hayvanlar arasında ilk sıradalar.

20. Yüzyılda birçok çalışma yapıldığını ve çoğunun gizlendiğini biliyoruz. Maymun türlerinin insana en yakın DNA dizinlerine sahip olduğu bilinirken, farelerin ise bize benzerlik oranı ise %92. Neden benzerlik oranı az olan fareler üzerinde deneyler yapılıyor diye sorabilir siniz: nedeni, farelerin genetiği kolaylıkla değiştirilebiliyor olmasıdır.

Yeni nesil teknoloji ile birlikte Hackerların bilgisayar sistemlerine sızdığı gibi DNA’ların içine sızıp yeni DNA’lar işleyerek ya da ölümcül kalp krizleri, Alzheimer gibi hastalıkları tetikleyecek genetik değişimler yaratarak organizmalar manipüle edilebilmektedir. Bunları yapanlar; günümüzde pek bilinmeyen ama yakın gelecekte karşımıza biohacker olarak tanıtılacak kişilerdir. Güvenlik Uzmanı olan Mark Goodman bugünün bio suçlarını 1980’lerdeki bilgisayar suçlarına benzetiyor ve durumun ne kadar ciddi olduğunun zamanla anlaşılacağını dile getiriyor.

Genetik mühendisliği sadece genetik kodları okuma DNA’yı oluşturan genomların sıralamalarından anlam çıkarma, tanımlama ile ilgilenirken, alanı bunlarla sınırlıyken günümüz teknolojisiyle bambaşka bir çağa evrilmiştir. Tanımlamayı aşıp artık yeni DNA nasıl yazılır bunu öğreniyoruz. Durum böyle iken sonuçlarının nerelere varacağını kestirmek zorlaşmakta. Bilim insanları bu uygulamanın tehlikeli olabileceği sınırlar üzerinde çalışmalarını sürdürüyor.

Aynı bir dövme yaptırır gibi, genlerimizi değiştirebilme veya genetiğimize izin alınmadan müdahale edilmesi düşüncesi bile bizi korkutmaya yetiyor. Bu gidişat üzerinde iken çok çabuk toparlanmalı, daha çok okumalıyız. Daha çok bilmeli, keşfetmeliyiz. Daha çok araştırmalıyız ve başkalarına aktarmalıyız.

Unutmayalım ki kendimizi geliştirmek kadar insanların kendilerini geliştirmelerine faydalı olmak da çok önemlidir.

Saygılarımla

Ömer Kantemür