Söylediklerim acı, sivri ve inciticidir. Lütfen bu acıtıcı sözlerimden dolayı beni affedin.

Zira maslahata göre konuşmak, yazmak insanların hoşuna gider.

Yalan, hile ve pohpohlama tatlı, hakikat ise acıdır. Ağrının olduğu yeri uyuşturmak ve hastalığın varlığını inkâr etmek hastayı sakinleştirir.

Ancak biz, vatandaş ile karşı karşıyayız ve acı da olsa şu gerçeği açık ve net bir şekilde onlara söylememiz gerekir: Vatanseverlik sadece bayrakla olmuyor, sahip çıkalım bu coğrafyamıza. Bu milletin vatan sevgisi sağa sola bayrak asmaktan ibaret değildir.

Hiç ülkemi güzelleştireyim, yerlere çöp atmayayım, çevremi temiz tutayım, ağaçlandırayım diyen yok. "Ben bu vatanın yeşiline, taşına, toprağına ölürüm “diyen adam ertesi gün ormanda mangal yakıp yerlere çöp atıyor.

Bir hafta sonra belgrad ormanından 1 günde piknikçilerin bıraktığı 10 ton çöp çıkarılmış. Doğa bunu yanımıza kar bırakmaz. Ama bugün ama yarın acısını çıkarır. Nasıl yabani hayvanlara saygı göstermeyip gözle görülmeyen küçük bir virüsün dünyadaki herkesin yaşamını değiştirebildiği gibi…

Kur’an –ı Kerim’de Allah bizleri uyarıyor aslında Rum, 41 Ayet: İnsanların kendi işledikleri (kötülükler) sebebiyle karada ve denizde bozulma ortaya çıkmıştır. Dönmeleri için Allah, yaptıklarının bazı (kötü) sonuçlarını (dünyada) onlara Tattırılacaktır. Ama anlayan bilen çaba gösteren olmaması da bize bu ayeti hatırlatıyor.

Türkiye’nin gündeminde denizlerimizin hali gözler önüne serilirken, bizim hâlâ anlamsız siyaset sorunlarıyla uğraşmamız... Yazacak bir kelime aslında var ama Türkiye’de temel problem şu; bilgili insanların yetkisi yok, yetkililerin de bilgisi yok...

Türkiye’nin neresine giderseniz gidin, sürekli çevre kirliliği, çarpık düzensiz yapılaşma, rant uğruna kaybolan verimli araziler ve ormanlar göreceksiniz! Saygımız yok, ne çevreye ve doğaya ne de insan dâhil tüm canlılara.

Benim yazımı okuyun, söylediğim her şeyi kabul edin demiyorum. Sadece şu kadarını bilmenizi istiyorum:

Ben hiçbir maslahat ve çekinceyi dikkate almadan yazıyorum, beni bağlayan tek şey vardır o da hakikattir.

Görüşlerimde yanlışlık var ise de, niyetimde hiçbir kötülük yoktur. Feryat ve figanımın tek nedeni, sorumluluk hissim ve dertli olmamdır.

Altından, gümüşten daha değerli denizlerimizi kaybetmeyelim .

Üç tarafı denilerle çevrili ülkemizde deniz kirliliği her geçen gün artıyor. Bunların en çok denizlerden çıkan ise plastik ürünleri olduğu istatiksel olarak kanıtlanmıştır. Dünya plastikle tanışalı 112 yılı geçti. Plastik, bulunuşundan kısa bir süre sonra dayanıklı olması nedeniyle üreticilerin gözdesi haline geldi.

Ancak bu dayanıklılık kısa sürede sorun yaratmaya başladı. Çünkü plastiği yok etmek mümkün değil. İlk üretilen plastikler dahi dünyanın bir yerinde uzun yolculuklarına devam ediyor. Ve biz dünyadan gittiğimizde bile plastik burada olacak. Olması da acı bir durum olarak gözlerimizin önüne seriliyor. Adeta dünya ve geneline şöyle bir baktığımızda ise plastik su şişeleri, torbalar, kaplar, poşetler dahası…

Dünya genelinde yılda 400 milyar kilonun üzerine plastik üretilmesi de acı bir gerçek olarak kayıtlara geçiyor. Bu plastiklerin yarısından fazlasının ise tek kullanımlık olduğunu biliyoruz.

Dünya nüfusu arttıkça plastik çöpün oranı da artıyor. Neden plastikler yok edilemez bir maddeden üretilir? Denizler bir akıntı halinde olduğundan dolayı her hangi bir ilden atılan bir çöp sürüklenip durur.

Gelişen teknolojiye her geçen gün bir yenisi eklenirken neden denizlerimizin temizliği ile ilgili teknolojik bir yapı üretilmiyor?

Bu güne kadar 9 trilyon kg plastik ürettiğimizi biliyor musunuz? Ve bunların hala atık olarak denizlerimizde olduğunu biliyor olmamız da insanın içini acıtmaya yetiyor. Yanlış üretim teknikleri bizi bu noktaya getirdi. Artık daha çok dikkat etmemiz gereken bir döneme girdik 21.Yüz Yıl… Doğa artık eskisi gibi güçlü değil lütfen bir an önce karar alınsın fabrikaların atıkları arıtılsın.

Deniz suyu sıcaklığının yükselmesi ve denizlerin durgunlaşması (dalga olmaması) deniz salyasına neden oluyor. Ayrıca çevre kirliliğinin denizlere yansıması, denizlerdeki kirliliğin ve atıkların çoğalması deniz salyasının oluşmasına neden olan Fitoplanktonların da hızla çoğalmasına neden oluyor.

Türümüzün bilgisizliğinin ve bencilliğinin sonuçlarının net bir şekilde yaşamaya başladığımız 21. Yüzyılda artık uyanma ve denizlerimizi kurtarma vaktidir. Denizlerimizin içinde yaşayan canlılarımızın sesini duyma vaktidir. Türkiye’m

Neden plastiklerin yerine farklı balıklara zarar vermeyecek kendiliğinden yok olan hatta balıklar tarafından yenilebilen poşetler üretilmiyor.

Böyle bilinçsiz devam edilirse maalesef ki yazın bir amacı kalmayacak. Şunu biliyorum ki İnsanoğlu doğa ile savaşını kazanırsa, olan bize olur. Denizleri sadece yazın tatil için serinlemek için bilmeyelim bilimsel olarak da faydalarını bilelim. Gökyüzünün ne kadar güzel olduğunu şimdi daha iyi anlıyorum.

Gökyüzü, insanlardan uzak olduğu için bu kadar güzel bu da bize biz insanlar olarak yaşam alanlarımıza tahrip etmekle hep birinciyiz. İnsan eli değmeyen her yer çok güzel sözü bunu doğruluyor.

Zamanında bu denizin iki yakasındaki boğazlarda büyük savaşlar yapılmış ve birçok atalarımız şehit olmuş. Bizler ise atalarımızın kanı ile karışan denizinin ölmesine göz yumamayız.

Aslında deniz kirliliği aynı zamanda ülkemizde yaşayan tüm insanların en önemli problemlerinden biridir. İlk önce insanlarımızın bilinçlendirilmesi oldukça önemlidir. Eğer deniz yüzeyi kirli olursa güneş ışınları deniz içerisinde fotosentez yapan canlılara ulaşamaz.

Deniz salyaları 1989-2021 dan beri devam ediyor. Siz her elinizi yıkadığınızda, duşa girdiğinizde bulaşıkları yıkadığınızda bunlara birde fabrika atıkları eklenince, bu sular denizlere karışıyor. Tam 32 yıldır şuanda 30 metre aşmış derinlikte bulunuyor. Doğa insanların pisliğini ,bir yere kadar temizler ama emin olun, oksijeni sadece ormanlar üretmiyor.

Fitoplanktonlar dünyadaki oksijen kaynağının büyük bir kısmı bu canlılar tarafından üretilir. Bu canlılar çıplak gözle görünemeyecek kadar küçüktür. Ancak yeteri kadar sayıda bir arada olduklarında hücrelerinde bulunan klorofil sayesinde suda yeşil olarak görünebilir.

Bizle bunları bilmemiz için oksijensiz kalmamız mı Gerek lütfen yaşadığımız dünyanın farkına varalım. Nefessiz günlerin bizi beklediğini de hatırlayın

Keşke bu Marmara Denizimizin temizlenmesi için bir yardım kampanyası başlatılsa ya, az çok demeden hepimiz destek oluruz.

Lütfen çocuklarımıza güzel bir gelecek sunmak için Doğamızı koruyalım.

İstanbul Times  / Ömer Kantemür