Son günlerde bu kadar çok yabancının ülkemize gelmesi ve buraya yerleşmeleri ister istemez dikkat dolayısıyla da tepki çekiyor.

Buda şunu gösteriyor

Türkiye'nin her yerinde herkes sokaklarda kim bu sokaklardakiler diye baktığımızda ise kimse birbirini tanımıyor. Bu kültürün hızlı şekilde bozulduğunu gözlerimiz ile görüyoruz.

Neden Türkiye'ye gelmeye çalışıyorlar? ABD ile birlikte görev yapan ABD ajanı Afganlar Taliban korkusu ile Afganistan'dan kaçıyorlar. Bunlar eğitimli ajanlar diye iddia edilen bilgiler arasında bu da geleceğe korku ile bakmamıza neden oluyor.

Olay göç veya buraya gelmeleri değil düzensiz şekilde şehirlere yayılmaları. En tehlikelisi bu.

Başka Ülkeler gibi Ülkemize de girişler bu kadar serbest olmamalı!

Bu konuyu biraz açmamız gerektiğine en azından bilgilenmemiz gerektiğine inanıyorum.

Mülteci ve geçici sığınmacı kavramı farklı kavramlardır. 2013’de çıkan yasaya göre Suriye’den ve diğer ülkelerden gelenler geçici sığınmacılar. Mülteci ve sığınmacılar hiçbir ülkenin kendi vatandaşıyla eşit seviyede olamaz.

Bunun ırkçılıkla bir alakası olmadığı gibi birleşmiş milletler tarafından belirlenmiştir.

Hiçbir ülke vatandaşı Avrupa’da elini kolunu sallayarak ülke içine girip diğer vatandaşlar gibi temel haklardan faydalanamaz.

İlk olarak yabancılar dairesine gitmek, kimlik belirtmek, hangi güzergâhtan geldiğini ve ülkesinden neden kaçtığını söylemek zorundadır.

Eğer bunları yapmaz ise sokakta karşısına çıkan her polisten kurtulmak zorundadır.

Zira bir kimlik kontrolünde enselenip geldiği ülkeye gönderilir.

Eğer girer girmez polise teslim olursa kilitli bir odaya alınır ve film başlar.

 İlk ifadeye yol ifadesi denir.

Sonra belirlenen kamp bölgesine gönderilip, orada sağlık durumu kontrol edilir, parmak izleri araştırılıp Avrupa veri tabanından daha önce herhangi bir Avrupa ülkesine iltica başvurusu yapılmış mı bakılır.

 Eğer daha önce başvuru yapılmışsa ve kabul edilmiş ise şimdiki başvuru yaptığı ülkede sebepleri göz önünde bulundurulmadan direk ret verilir.

Eğer ilk başvurusu ise artık hukuki işlemler başlar.

Çalışma hakkın yok, belli bir bölge dışına çıkma hakkın yok. Geliş sebebini kanıtlayıcı somut belge falan varmış diye mahkemeler sana randevu verir. Gel kanıtla diye.

 Zaten çoğunu alt mahkeme kabul etmez. Üst mahkemelerde bunu emsal göstererek durumu pozitif görmezler. Üst mahkemeleri görme şansın olur mu o da bilinmez. Keza yüzde 95'i üst mahkemeyi göremeden bir sabah saat 4-5 gibi 20 tane polis eşliğinde terörist muamelesi görür gibi evinden alınır ve de port işlemi başlar. Diyelim ki kabul edildi. Sancılı bit oturum alma süreci başlar.

Dünyalar kadar paralar verirsin avukatlara. İltican kabul edildi ve o ülkede kalma hakkın var diyelim. Bu da garanti değil. En küçük bir olumsuz davranış suça karışma bütün uğraşını boşa çıkarır yine de port. Sığınmacı ve mülteci hukukuna göre ülkesinden kaçan bir insan hiçbir şekilde o ülkeye tekrar gidemez.

Gittiği anda oturumu tamamen iptal edilir. Eğer gidebiliyorsa orada sorunun yok kabul edilir. Bunun örnekleri çoktur.

Bunun ırkçılıkla bir alakası yoktur. Kendi insanın refahını düşünmek, oturtmuş olduğun sistemi yıpratmamak, güvenliği sağlamaktır. Her mültecinin ülkeye maliyeti aylık 2500 Euro ve daha fazlası olduğu iddia ediliyor. Biz bu parayı kendi geleceğimiz insanlara hizmet ve çocuklarımızın geleceği eğitim harcamaları, işsizlik maaşları ve sayamayacağım birçok şey

Bizde mülteciler birinci sınıf hayat yaşarken kendi vatandaşımız ikinci sınıf hayat yaşıyor. Bizdekiler mülteciye göre aşırı özgüvenle yaşıyor. Bunların ülkedeki sisteme entegre olması için en az 2 -3 yıl mahkemelerle uğraşması lazım. Ancak kabul edildiği zaman iş, oturum süreci başlar. Vatandaşlığı nasıl olması gerektiğini anlatma zaten gerek yok.

Ortadoğu'nun yeraltı ve yer üstü kaynaklarını sömür kaymağını ye, göçü bize yolla, Türkiye uğraşsın! Yazık ne güzel dünya değil mi?

Gelelim madalyonun diğer yüzüne

ABD, Türkiye'de büyük huzursuzluk çıkarmak mı istiyor?

İsteye bilir nedeni ise

Birçok yer altı ve yer üstü kaynaklarına sahip olan ülkemiz, Orta Doğu’nun zengin enerji kaynaklarına da yakındır. Bulunduğu konum, gelişen ekonomisi, genç nüfusu ve sahip olduğu kaynaklarla ülkemiz geçmişten günümüze ilgi odağı olmuştur.

Türkiye'nin petrol kaynaklarına sahip ülkeler ile sanayileşmiş ülkeler arasında bulunması jeopolitik konumunu daha da güçlendirmektedir. Güçlü bir Türkiye’nin varlığı petrolden çıkarları olan ülkeleri rahatsız etmektedir.

Türkiye bunun için önemli bir ülke konumundadır. Ülkemiz diğer yandan sahip olduğu yer altı ve yer üstü kaynakları nedeniyle de komşularımızın ve bazı ülkelerin her zaman ilgisini çekmiştir.

Yurdumuz bölge ülkelerine oranla doğalgaz, su, bor, boraks, torna, krom, toryum, demir vb. Madenler açısından da dünyanın en önemli ülkelerinden biri olduğunu birçok ülke biliyor. Ayrıca verimli toprakları ve dört mevsimi bir arada yaşayan, tarımsal ürün zenginliğiyle de dünyada kendi kendine yeten sayılı ülkelerden biridir.

Bu ürün zenginliğinden dolayı bugün ve gelecekte ülkemizin artan nüfusunu besleyecek büyük bir tarımsal potansiyele sahiptir.

Bu özellikler de ülkemizin önemini artırmaktadır.

Bu nedenlerden dolayı ülkemizin ekonomik ve toplumsal kalkınmasını engellemek isteyen bazı devletler gizli ve açıktan yıkıcı ve bölücü terör ve sığınmacı gruplarını doğrudan ya da dolaylı yollardan ülkemize sokmaktadır.

Türkiye'nin etrafı adeta bir ateş çemberi içerisinde. Suriye'de, Irak'ta bölgemizdeki bazı ülkelerde devlet otoritesi kaybolmuş hatta yıkılmış durumda.

Afganların da ülke düzeni bozulmuş durumda olduğunu beyan eden ülkeler maalesef ki Türkiye’yi işaret etiler. Mülteci ile ekonomik göçmen farkını ayırt etmeliyiz. Suriyelilerin, Afganların büyük bir çoğunluğu can korkusundan gelmiyor ekonomik sıkıntılardan dolayı geliyor olduğunu az çok biliyoruz. Nerden mi? bunun en basit örneği: Bayramlarda ülkene geri dönüyorsan, kendinde o cesareti buluyorsan orada demek ki can güvenliğin tehlikede değil.

Bir diğer soruda

Sığınmacı Afganlar Taliban’dan kaçıyor olsalar ailelerinin yanlarında olmaması da kafalarda soru işareti bırakıyor.

Meydanında bir milyon Suriyeli ve Afgan’ın toplandığını, eylem yaptığını düşünün, o zaman ne olacak nasıl bir müdahale olur acaba buna karşı bir plan yapılır mı? Sokaklar çok tehlikeli olmaya başladı.

Diğer ülkeler de durum ne örnek olarak Rusya ben Afgan almam dedi, Özbekistan bana gelmeyin dedi gelenleri Taliban’a vereceğim dedi ve bin kişiyi tali bana verdi, İran istemiyor

Türkiye olarak bu kişilerin tüm kayıtları alınmalı ve şehir içine sokulmamalı ayrı bir kamp ta geçici olarak bakılmalı ne olduklarını görüşlerini niyetlerini bilemiyoruz

Türkiye’yi yöneten kişiler bu konuda halkımızı bilgilendirmeli halka güven sağlamalı aldığımız bilgilere göre sokaklarda birçok olaylar Olumsuz olarak yaşanıyor. Biz biliyoruz ki yangını çıkarmaya tek bir kıvılcım yeter o yüzden tedbirli olmamız gerekiyor. Gerekirse sokaklarda kolluk kuvvetleri, bekçiler devriye atsın.

Türkiye yi şekillendirmek isteyen güçlere karşı uyanık olmamız gerekiyor.

Vatanımız üzerinde operasyon yapmaya kalkan ülkeler bu toprakların şehit kanlarıyla sulanmış olduğunu unutmaması gerekir.

 Bu güzelim topraklarda güven içinde huzur ile yaşamak her Türk vatandaşının hakkıdır.

İstanbul Times Haber Ajansı  / Ömer Kantemür