Hadi gelin sormayalım ne zamana kadar, deprem olana kadar!

Yollarımız çok güzel, binaların dış cepheleri lüks, yol kenarlarında ithal lalelerimiz var… Bu var olanlar 1999 depreminin eseri mi, yoksa AKP hükümetinin milletin gözünü boyamak için kaptıklarının kırıntısı mı?
1999 depreminden sonra:
-Ek gelir vergisi
-Ek kurumlar vergisi
-Ek emlak vergisi
-Ek motorlu taşıtlar vergisi
-Özel iletişim vergisi
Yoksa bu toplanan ek vergiler bütçenin açıklarına mı gitti?

Bu ek vergileri hesaplamak için matematiğe hiç gerek yok herkes fazladan verdiklerini yapamadıklarıyla çarpınca kişisel zararını tespit edebilir… Bu işin maddi kısmı birde manevi boyutu var ki bunun hesabı kitabı yapılamaz.

Öyle bir hükümet ki yapması gerekenleri bir lütuf gibi insanların karşısına çıkarıyor yetmiyor, üstüne: insanlardan yardım için toparladıklarını da bir sonraki dönemi garantilemek için kullanmaktan çekinmiyor.

2002 den beri başarı olarak sunduğunuz yollarınız vardı iftihar kaynağınızdı, kaynağı meğer halkın yardımlarıymış. Halkın kendi duyarlılığı fedakârlığı hükümetin başarısı haline gelebiliyor.

Halktan halka aktarımda sorun yokta,  devletten halka giden kanallarda sorun var!

Alt yapı değil dış cephe boyama, kaplama, insan gözü kapama!

Bakırköy civarında on bin iki yüz konut deprem konusunda sıkıntılı bunlarla ilgili bir çözüm önerisi olmadığı gibi sunulan çözüm önerileri ellerinin tersiyle itiliyor nedense.

İnsanın canını koruyucu bir projenin öncelik kazanmasının önündeki engeller neden?

CHP millet vekili Erdoğan Toprak’ın da dediği gibi:, “Kadir Topbaş, ranta dayalı bir anlayışla İstanbul’u yönetiyor. Bakırköy’ün sahillerinin talan edilmesine gelince, bu işlere ortak olacaksın, izin vereceksin ama iş Bakırköylü yurttaşlarımızın depremde can güvenliğine gelince, bunun için hazırlanmış planları Bakırköy Belediyesi’ne iade edeceksin. Bu durum, Kadir Topbaş’ın yönetim anlayışını da ortaya koyuyor”.

Kadir Topbaş’ın belediyeliğinde böyleyken, 1996 yılında belediye başkanlığı yapan Sn: Tayyip Erdoğan Ayamama Deresinin plan ve imarını yapmıştır. Yeşil alanların imara açıp dereyi ıslah ederek 2009 senesinde ki acı sonlarının yaşanmasına iznin vermiştir. Ben yazdım ben oynadım zararı başkasına çektirdim ne olmuşun örneği maalesef.

2009 yılında yaşanan bu sel felaketinin ardından 2 yıl geçmesine, 4 ilçeyi ilgilendiren birçok kişinin can sağlığını tehlikeye sokan bir konumdayken Van depremiyle gündeme gelip göstermelik birkaç fakir fukaranın evi yıkılıyor.
Ranta dayalı projelerle insanların gözleri boyanıyor.

Oy alma hırsıyla hedeflenen noktalarda insanlarımız kalmayacak ama yok kalan sağlar bizimdir deniliyorsa doğru stratejide ilerleniliyor. 
İnsan canını verilmesi gereken ehemmiyetlerimiz olayların yaşandığı esnada konuşuluyor ve orda kalıyor.

İnsanın canı rant peşinde koşanların peşkeşi haline gelmemeli herkes verdiğinin ve almadığı hizmetlerin hesabını sormalı.