Hani “ailemiz için yaşıyoruz, şöyle değer veriyoruz, böyle bitiyoruz” diyoruz ya ne değeri herkes kendine gelsin. Farkında olmadan kopuyoruz ailemizden, bir birimizden. Aynı çatı altındayız ama farklı yerlerde yaşıyor gibi bir çatının altındayız. Kız odada, oğlan tabletin başında, hanım telefonda, arada mutfakta karşılaşıyoruz “merhaba hanım görüşmeyeli nasılsın?” ya da “merhaba kızım, oğlum ne var ne yok? ” sonra onlara söyleyecek tek kelime “iyi geceler.” gün ne kadar da kısaymış diyoruz. Bu günde nasıl bitti diye düşünüyoruz zaman zaman. Herkese bu makale ile sesleniyorum. Korona virüs ailemizi elimizden alıyor. Okullar uzaktan eğitim verirken evde kalan çocuklar enerjilerini atamıyor. Çocukların çeşitli yaramazlıklarından bunalan anne ve babalar çocukların ellerine tablet, telefon vererek onları biraz susturuyorlar. Kendilerine zaman ayırdıklarını düşünseler de aslında gelişim çağında olan çocukların hayatlarından çalıyorlar. Ama farkında değiller.

Korona virüs arttıkça ailemizi ve çocuklarımızı kaybediyoruz. Kendi içinde bölünen bir ev ayakta duramaz sözü çınlıyor kulaklarımızda, çoğu insan bilgisayarlar hakkında hiçbir şey bilmiyorken çocuklarımız ne bilebilir ki ? Ama merak etmeyin bilgisayarlar biz ve çocuklarımız hakkında çok fazla şey biliyor.

Geleceğimiz dediğimiz çocuklarımız anne ve babadan uzaksa her şeyden uzaktır, uzaktadır. Ailelerin bir an önce sorumluluklarını üstlenmesi gerekir. Mobil cihazlar, bulaşıcı bir hastalık gibi dört bir yanımızı sarmışken, bununla birlikte bağımlılık günbegün artıyor ve biz bunu görmezden mi geliyoruz? Şimdi düşünme zamanı(!) Instagram, Facebook ve Whatsapp'tan gelen beğeni ve mesajlar çocuklarımızdan daha mı değerli? Şimdilerde herkes yalnız, yorgun ve tek başına...

Korona virüsten dolayı kaybettiğimiz o kadar çok değerimiz var ki, bunları anlatmaya sayfalar yetmez. Toplum olarak bizim kültürel ve ahlaki o kadar çok değerlerimiz varancak, bunların birçoğunu ülkemizi saran Covit 19 salgınından dolayı zaman içinde kaybettik ya da kaybetmek üzereyiz. Biz aslında hayatı yaşamayı kaybettik. Yalnızlığın içine doğru ilerliyoruz. Şimdi ise herkesin ayrı bir dünyası var. Herkes kendi dünyasında mutlu olabileceğini zannediyor ama tabiat kanunları gereği yalnız yaşanmaz, bu virüs bizi yalnızlığın içine doğru çekiyor.

Şimdilerde aynı apartmanda oturan insanlar yan komşusundan bile habersiz. Kim hasta, sağlığı nasıl ve ihtiyaç sahibi mi bilmek istemiyor, ilgi alanlarına da girmiyor zaten. Yolda karşılaşsalar bile ne bir selam var, ne de bir tebessüm, iki yabancı gibiler. Durum böyle olunca, birbirinden soğuyan, kardeşlik, dostluk ve komşuluk kavramlarını yitiren bir kuşaktan büyüdüklerin’ de nasıl bir birliktelik bekleyebiliriz ki?

Maddi değerler peşinde koşarken, o kadar çok manevi değerlerimizi kaybediyoruz ki, farkında bile değiliz. Koronavirüs bize büyüklerimizi unutturdu. Büyükler ise unutulur oldu. Asıl mutluluk bu değerlerle yok oluyor farkında değiliz… İnsanları rahatlatan, mutlu eden sohbetler yok oluyor. Acaba yitirdiğimiz değerlerimizi bir gün bulabilecek miyiz? Kim bilir belki de sarılmayı tamamen yasaklayan koronavirüs bittiğinde birbirimize olan farkındalığımız artar. Geçmişten günümüze kadar gelen toplumsal değerlerimizi hızla kaybediyorken, toplum olarak kendimize bile yabancılaşmanın bizlere verdiği zararları fark edebilirsek, önce içimizdeki bize, sonra ailemize ve daha sonra’ da topluma faydalı, değerlerine saygılı, birbirini seven, anlayan, merhametli, hoşgörülü, bireyler olabilirsek ne mutlu hepimize.

Satırlarıma son verirken küçük ama içinde büyük anlam barındıran bir alıntıyla bitirmek isterim. Anne çocuğun odasında bir not görür alır ve okur.

Kâğıtta şunlar yazılıdır;

Benim dileğim, akıllı bir telefona dönüşmektir. Çünkü annem ve babam telefonlarını gerçekten çok seviyorlar. Sadece telefonlarına dikkat gösteriyorlar, hatta bazen de beni unuttukları olur. Anne ve babam işten yorgun döndüklerinde, vakitlerini telefonlarıyla geçirirler, benimle değil. Önemli bir işle meşgul olsalar dahi, eğer telefonları çalarsa, anında yanıt verirler. Ama aynısını benim için yapmazlar, ağlasam bile… Annem ve babam cep telefonlarında oyun oynarlar, benimle değil. Telefonla konuşurken, heyecanla yanlarına gidip bir şey paylaşmak istesem, hemen susturup, yanlarından gönderirler. Bu yüzden cep telefonu olmaktır dileğim. Çünkü belki de ancak o zaman beni telefonları kadar severler… Saygılarımla…

İstanbul Times / Ömer Kantemür

Editör: TE Bilisim