Bu hafta dizilerin, yarışmaların, toplumu nasıl yok ettiğini çocuklarımızın özenmelerini anlatmak istedim. Dikkat ederseniz özellikle aileler çocuklarımızla, beraber dizilerle oturup kalkıyorlar.
Örnek verecek olursak aşkı memnu dizisi aldatmayı ne kadar normalmiş gibi gösteriyor. Evcilik oyunu yarışması ertesi günü çocukların arkadaşlarına anlattığı bir yarışma oldu. Bir evin içinde yaşanan yalan yanlış evlilik şekilleri benim görüşümce.
Yapılan araştırmalarla, medya araçlarının çocukların fiziksel, psikolojik, sosyal gelişmelerini olumsuz etkilediği uzmanlar tarafından belirtilmektedir. Eskiden sadece oturma odalarında olan televizyon artık yatak odalarına, çocuk odalarına ve mutfaklara kadar girmiş eğlence ve iletişim aracı olan bilgisayar artık çocuklarımız için bir vazgeçilmez haline gelmiştir.
Türkiye’de Okuma ve İzleme Oranları
Dergi okuma oranı % 4
Kitap okuma oranı % 4,5
Gazete okuma oranı % 22
Radyo dinleme oranı %25
Televizyon izleme oranı %94
Öyle inanıyorum ki bu tür ahlaksız diziler ve yarışmalar,senaristin hayal gücünün ötesinde Türk toplumunu örf, din ve dil tahribatıyla yozlaştırmak toplumu içerden çökertmek için özellikle oluşturulmuş bir politika olduğunu ciddi ciddi düşünüyorum.Bu düşünce, benim komplo teorim değil, BİLAKİS bütün dünyanın Türkiye gibi iman dolu tarihi bir geçmişi olan, geleneklerine bağlı ülkeyi yok etmeye çalışanların ekmeğine yağ sürmektir
Eskiden (Henüz hâya perdesi yırtılmamışken), bir kıza yan bakıldığında mahallenin erkekleri için kavga konusu olunurdu. Bazılarına yobazca gelse bile sahiplenme duygusu vardı, ağabeylerimizde babalarımızda, modernlik anlayışıyla şimdi baktığımızda etrafımızdaki erkeklere), birde baba olanlara kızım şöhret olsunda çok paralar kazansın diye elleriyle götürüp ne idüğü belli rezil! Yarışmalara katılmaları için teşvik ediyorlar,
Toplumsallaşmak birlik beraberlik değerlerini yitirdi. Yerine bireyci bencil kimlikler oluştu. Önümüze her sunulan programı büyük bir lütufmuş gibi seve seve kabul etmektense vicdani irademizi kullanarak seçim hakkımızı "beynimizi" kullanalım derim. Bugün TV aracılığıyla evlerimize sokulduğu gibi yarın fikrimize sokulursa hiç şaşmam. Biz değerlerimizi korumak adına seyretmemek fedakârlığını gösterirsek kaybedeceğimiz hiçbir şey olmaz, zirâ Ra'd suresi 11. ayet'de: “Bir toplum kendilerindeki özellikleri değiştirinceye kadar Allah, onlarda bulunanı değiştirmez…” buyurulu yor. Yanı sıra: Efendimiz bir hadis-i şerifinde, “Sizler nasılsanız öyle yönetilirsiniz” buyurmakta. Tercihlerimizi doğru yönde kullanırsak uyutul mayada müsaade etmemiş oluruz.Bunları yazarken de televizyonun kendisine karşı değilim.Yayınlanan içeriği düşük ve topluma bir şey kazandırmayan programların yayınlanmasına karşıyım.Bakar mısınız evlilik oyunu !... Böyle önemli bir müessese oyuna alet edilebilir mi ?
Müslüman Türk Milleti, harcında var olan bu anlayış sayesinde en zor dönemlerinde bile İslam'ın sancaktarlığını yapmış, bu sayede mevcudiyetini, bütünlüğünü ve otoritesini muhafaza etmiştir. 2000'li yılları modern, ilerici ve refah düzeyi yüksek bir Türkiye olarak karşılamak isteyenler, bunun ancak dini kimliğimizin korunması ahlaki değerlerimizi yitirmemesi ile gerçekleşebileceğini, yoksa ahlakın olmadığı bir ortamda toplumdan da, milletten de, devletten de söz edilemeyeceğini bilmelidirler. Kanayan yaramıza parmak basıp, içimdekileri bir nebzede olsa sizlerle paylaşmak istedim.