Karabat yaptığı açıklamada şunları söyledi;

Ülkeleri geliştirip yükseltmek ancak insanı eğitmekle olur. Milli değerlerine sahip çıkan, sorgulayan, yaratıcı, yüreği doğa ve insan sevgisi dolu mutlu insan yetiştirmek ancak çağdaş ve bilimsel eğitimle mümkündür. Bu nedenledir ki bizler eğitimi, hem cumhuriyetimizin hem de demokrasimizin temeli olarak görüyoruz. Öyle ki bugün demokrasi, hukuk ve siyaset alanındaki açmazlarımızın kaynağında eğitim olduğunu söylemek hiç de abartılı olmaz.

AKP, Eğitimi Kendi İdeolojisine Göre Şekillendiriyor

15 yıllık AKP iktidarı döneminde, Millî Eğitim Temel Kanunu’yla belirlenen ve evrensel değerler olarak da kabul edilen bilimsellik, çağdaşlık, ulusallık, tarafsızlık ve objektiflik gibi ilkeler bir kenara itildi. Eğitim belli bir ideolojiye hizmet eder hâle getirildi.

AKP, eğitim sistemini kendi siyasal-ideolojik hedeflerine göre biçimlendiriyor. Bunu da açıkça ifade etmekten çekinmiyorlar. “Kindar ve dindar nesil” ifadesinde karşılığını bulan bu ideolojik dönüştürme, imam hatiplerin yaygınlaştırılması, eğitimin cemaat ve vakıf gibi çağdışı odaklara açılması, Atatürk ve Cumhuriyet değerlerinin müfredattan çıkarılması gibi adımlarla kendini gösteriyor. Ayrıca eğitimin ticarileştirilip özelleştirilmesi, özel öğretim kurumlarının önü sınırsızca açılırken devlet okullarının kaderine terkedilmesi, eğitim politikalarının eğitim-piyasa ilişkisine göre belirlenmesi ve halkın cebinden yaptığı eğitim harcamalarının giderek artması da bu ideolojik dönüşümün iktisadi boyutunu oluşturuyor.

Son 15 yılda eğitimde neler oldu? 8 Milli Eğitim Bakanı değişti. Eğitimde başta sınav sistemleri olmak üzere 17 temel değişiklik yapıldı. Çocuklar hangi sınava alışacağını, öğretmenler neyi öğreteceğini şaşırdı. Ülkemizde, atanmayan, yaklaşık 400 bin öğretmen varken, Türkiye’de “sözleşmeli ve ücretli öğretmenlik” adeta kurumsal hale getirildi. Eğitimci vasfı taşımayan kişiler kadrolaşma zihniyetiyle en önemli görevlere getirildi. AKP en büyük kadrolaşmayı eğitim alanında yaptı. Okullarımızı nitelikli – niteliksiz gibi bir ayrıma tabi tutarak eğitim tarihimize kara bir sayfa düşürdüler.

Yapboza Dönen Sınav Sistemleri

Bir sabah uyandık ki bir kişinin sözüyle sistem değişti. TEOG’u en iyi sınav sistemi ilan edenler, TEOG kalkacak dedi. Özel derslere servet yatıran, TEOG stresiyle mücadele eden yüzbinlerce aile ve çocuk mağdur oldu.

Kapalı kapılar ardında seçim günü belirleyenler, öğrencilerin sınav gününü bile dikkate almadılar. Sınav seçim sebebiyle bir hafta ertelendi. Yine LGS sonuçları da seçim sonrasına bırakıldı. Görüyorsunuz ki çocuklarımızın geleceği AKP’nin siyasi emellerine göre şekilleniyor. Bir gecede müfredatı, sınav sistemini, sınav tarihini değiştirmek demek, çocuklarımızın geleceğini çalmak demektir. Çocuklarımızın geleceğinin tayin edildiği böylesi değişikliklerin keyfi ve tepeden inme bir anlayışla yapılmasının bedelini tüm toplum olarak hep birlikte ödeyeceğiz.

4+4+4 Tam Bir Fiyasko

Halen uygulanan ve eğitim sistemini çökme noktasına getiren 4+4+4 uygulaması muhalefet partilerinin bütün itirazlarına ve eleştirilerine rağmen hayata geçirildi. Bu sistemin uygulanmasının birçok yönden imkânsız ve bilim ilkelerine aykırı olduğunu her fırsatta dile getirildi. Bugün ortaya çıkan başarısızlık, Milli Eğitim Bakanlığı’nın yeniden sistem değişikliği arayışına itmiştir. Başta sendikalar olmak üzere birçok STK’nın itiraz ettiği 4+4+4 dayatmasının asıl amacı, eğitim sistemini “piyasanın ihtiyaçları” ve “inanç istismarı” üzerinden dönüştürmek.

4+4+4 düzenlemesinin uygulandığı son beş yıla ilişkin resmi verilere bakıldığında, eğitimde yaşanan ticarileştirme ve dinselleştirme uygulamalarının nasıl iç içe geçtiği, öğrenci ve öğretmenlerin nasıl bir cenderenin içine sıkıştırıldığı görülebilir. 4+4+4 eğitim modeli ile stajyer veya çırak gibi isimlerle işçileştirilen çocukların sayısı 1,5 milyona ulaştı. Yine bu uygulama sonucu özel öğretim kurumlarına talep iki kat arttı.

Devlet, yeterli kapasitede okul ve yurt açmayarak, adeta yoksul öğrencileri temel barınma gereksinimlerinden yoksun bıraktı. Çocuklarımızı cemaatlerin ellerine teslim etmiş oldu.

AKP, eğitimi bir taraftan ticarileştirirken aynı zamanda da dinselleştirdi.

Ölü Projeler ve İhya Olan Yandaşlar

AKP iktidarı kuşkusuz projeler konusunda çok mahir. Tıpkı yaptıkları köprüler, otoyollar gibi. Kimseye danışmadan, kendi bildiklerini mutlak doğru olarak gördükleri için ortalık projeden geçilmiyor.2011 yılında AKP Genel Başkanı Sayın Erdoğan’ın duyurduğu ve MEB’in başlattığı FATİH projesinde geçtiğimiz günlerde değişikliye gidildiği açıklandı. Kendileri itiraf etmese de yapılan açıklamalar bu projenin iflas ettiğini ortaya koyuyor. Çünkü yıllar önce ortaya konan hedefler ile gerçekleşen sonuçlar arasında büyük bir uçurum var. 2017’de sadece iletişim operatörlerini etkinleştirmek için bakanlık bütçesinden 2 milyon 159 bin lira harcanan bu projeye 2 milyar liranın üstünde bir para harcadığı tahmin ediliyor.

Cumhuriyet Tarihinin En Adaletsiz Dönemini

Eğitim olanaklarından ve yatırımlarından vatandaşların aldığı pay ciddi farklılıklar gösteriyor. Bir kamu hizmeti olması gereken eğitim ve sağlık gibi temel alanlarda vatandaşlar arasında ciddi makas farkları oluşmaya başladı. Bu her şeyden önce Anayasa’nın eşitlik ilkesine ters düşüyor.

AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında MEB bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan pay yüzde 17.18 iken 2018 yılı itibarıyla bu oran yüzde 8.36’ya gerilemiştir. Bu düşüş de her yıl kademeli olarak artmaktadır. Neredeyse yüzde ellilik devasa bir düşüşten bahsediyoruz.

Devletin TÜİK raporları da açık bir eşitsizliği ortaya koyuyor. TÜİK rakamlarına göre Türkiye’de eğitim harcamalarının yüzde 65’ini en zengin yüzde 20’lik kesim yaparken, en düşük yüzde 20’lik kesimin eğitim harcamaları içindeki payı sadece yüzde 2,2’dir.

AKP’nin, 2017-2018 eğitim öğretim yılında özel öğretime ayırdığı pay Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana en yüksek seviyeye ulaşmıştır.

Eğitimde Neler Hedefliyoruz

Bizler Cumhuriyet Halk Partisi olarak eğitimi çağdaşlaşmanın, toplumsal barışın ve kalkınmanın en temel öğesi olarak görüyoruz. Eğitimdeki başarı ve performansımız ekonomiden siyasete, sağlıktan üretime kadar her alanı doğrudan ilgilendiriyor. Bu yüzden de eğitim konusu gerçek manada “milli bir mesele” olarak görülmelidir.

Seçim bildirgemizde de ayrıntılı bir şekilde ifade ettik. Öncelikle eğitimi bir siyasetin malzemesi ve istismar alanı olmaktan çıkarmak istiyoruz. Bunun için de hem Genel Başkanımız Sayın Kemal Kıçdaroğlu’nun hem de Cumhurbaşkanı Adayımız Sayın Muharrem İnce’nin sık sık vurguladıkları gibi her alanda olduğu gibi özellikle eğitimde geniş bir ortak anlayış geliştireceğiz. Sistem değişiklikleri yapmadan toplumun tüm kesimlerini sürece dâhil ederek, demokratik ve katılımcı bir süreç işleteceğiz.

Hükümetler Değişse de Sistemler Değişmemeli

Eğitim, süreklilik ve istikrar isteyen bir alan. Dolayısıyla öyle bir sistem inşa etmeliyiz ki hükümetler değişse bile eğitim sistemimiz saat gibi işlemeye devam etsin. Dahası art niyetler olsa bile bu sisteme müdahale etmek, keyfi değişikliklere gitmek kolay olmasın. Bir alanda başarılı olmanın en temel anahtarı istikrar ve süreklilik çünkü.

Biz, CHP olarak eğitimin parasız, demokratik, laik ve bilimsel olmasından yanayız. Eğitim hakkının önündeki tüm engeller kaldırmak, eğitimi kamusal hale getirmek ve dinselleştirmenin önüne geçmek istiyoruz.

Çocuklarımızın hayatı da başarısı da, yetenekleri de sınavlara endeksli olmayacak!

Çocuklar önce umutlu olmayı, geleceğe inanmayı, sanatı, edebiyatı, bilimi, sporu öğrenecek!

Her çocuk kendi yeteneğine göre bir gelecek hayal edebilecek.

“Kindar” Değil, Sorgulayan Nesiller

CHP iktidarında eğitim sistemini ırkçı, etnik ayrımcı, dışlayıcı, cins ayrımcı, farklı kültürleri yok sayan ve piyasa değerlerini yücelten tüm öğelerden arındırmayı hedefliyoruz. En önemli hedeflerimizden biri de çocuklarımızı her türlü suistimale karşı, tavizsiz bir şekilde koruyacak politikaları hayata geçirmek. Bu anlamda Çocuk Koruma Kanunu’nu BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni temel alarak yeniden düzenleyeceğiz.

Eğitim süreci özgür düşüncenin önünü açacak, çocukların zihinsel gelişimlerine yardımcı olacak biçimde yeniden düzenlenmelidir. Bunun için çağın gereklerini gözeten bir anlayışla tüm eğitim sistemi yeniden ele alacağız. En temel hedefimiz “Kindar” nesiller değil, eleştiren, sorgulayan ve kendi geleceğine sahip çıkacak sağlıklı nesiller yetiştirmek olacak.

Editör: TE Bilisim