ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, yıllardır bu kürsüden ya da Türkiye Büyük Millet Meclisinde tüm denetleme yollarına başvurarak ülkemizin bir gerçekliğini, afeti ve deprem gerçekliğini anlatmaya çalıştık. Ama görüyorum ki ne yazık ki başarılı olamadık, yedi düvele anlattığımızı sizlere anlatamadık, anlamadınız.
 

Değerli arkadaşlarım, cumhuriyetin 100'üncü yılını hep birlikte kutluyoruz ama cumhuriyetin ne hâlde olduğuna da kısaca bakmakta fayda var: Özelleştirme politikalarıyla cumhuriyetin inşa ettiği nice kıymeti yok pahasına sattınız, yandaşlarınızı zengin ettiniz. Eğitimde dijital dönüşümde dünya çağ atlarken bizim bilimsel kurumlarımız hurafelerin, liyakatsizliğin eline bırakıldı. 11 ilde meydana gelmiş afetin yaralarının üzerinden tam dokuz ay geçmesine rağmen yaraları sarmakta ne yazık ki acizsiniz. Cumhuriyetle yaşıt kurumlarımız hatta Osmanlı'dan gelen kurumlarımız, Kızılayımız, AFAD'ımız en kritik zamanlarda sayenizde sınıfta kaldı.
 

Sayın milletvekilleri, elbette ülkenin bir dönüşüme ihtiyacı var, şüphesiz bu ülkenin yenilenmeye ihtiyacı var ama bu yorgun kadrolarla ve bu zihniyetle bunun gerçekleştirilmesi mümkün değil. AKP iktidara geldiğinde 17 Ağustos depreminin acısı hâlâ tazeydi, üzerinden tam yirmi dört yıl geçti; tüm iktidar olanaklarına rağmen ne yaptınız? 6 Şubatta anladık ki kocaman bir hiç. Deprem sonrası getirilen 6 kalem vergiden 90 milyar, sadece özel tüketim vergisinden 85 milyar topladınız; kuru güncellersek bugünkü rakamlarla 700 milyar topladınız ama ne hesabını verebildiniz ne de hiçbir şeyi başarabildiniz.
 

Değerli milletvekilleri, yirmi yıldır yurttaştan depreme karşı milyarlarca vergi toplayan AKP iktidarı ne yaptı? Bir kanuni düzenleme yapmak için ülkemizin enkaza dönmesi mi gerekiyor? 6 Şubattan bu yana kadar yaşadıklarımız ortada. Yıllardır deprem diye diye dilimizde tüy bitiyor, Marmara Denizi depremine dikkat çekiyoruz ama bunun için tek bir adım atmıyorsunuz. Bırakın adım atmayı, bununla ilgili çalışma yapan ilçe belediyelerini, büyükşehir belediyelerini koordinasyonu bıraktık engellemeye çalışıyorsunuz. 6 Şubatta gördük ki bu ülkede sadece yapılar değil devletin kurumları da çürümüş, devletin kurumları da ne yazık ki çökmüş değerli arkadaşlarım. Zor zamanlarda yurttaşın imdadına koşması gereken kurumlarımız liyakatsizlikle, yandaşlıkla içten içe ne yazık ki çürütülmüş.


Şimdi, değerli arkadaşlar, depremin üzerinden tam dokuz ay geçti ve kış geliyor. İnsanlar çadırlarda yaşamaya çalışıyorlar. Dokuz ay geçti ve siz şimdi hâlâ insanların derdine derman olabilmiş değilsiniz. Üzülerek söylememiz gerekir ki başka bir enkaz da sizsiniz değerli milletvekilleri, hükûmetiniz değerli milletvekilleri. (CHP sıralarından alkışlar) Bunu sevinerek söylemiyorum, bunu üzülerek söylüyorum.

Ne yazık ki kendisi enkaz olan, yurttaşı enkazdan kurtaramayan bir hükûmetle karşı karşıyayız. Şunu da söylemek isterim, bakıyorum yaptığınız işlere, gerçekten niyetiniz yurttaşın hayatını koruma mı, gerçekten yurttaşın hayatını kollamama mı, onun derdine derman olmak mı yoksa başka bir şey mi diye baktığımızda sorguladığım şeylerden bir tanesi şu: Değerli arkadaşlar, bu kentsel dönüşümü mesela İstanbul'da nerelerde yapıyorsunuz? Az önce Sayın Zeybek de söyledi, siz kentsel dönüşümü Beşiktaş'ta yapıyorsunuz, kentsel dönüşümü Sümerbankın arazilerinde, Bakırköy'de yapıyorsunuz, kentsel dönüşümü sahil kentlerinde yapıyorsunuz.

Siz kentsel dönüşümü tasarlarken acaba kaç tane yurttaşın barınma hakkını sağlarız, kaç tane yurttaşımız sağlıklı bir şekilde barınır diye düşünmüyorsunuz. Siz kentsel dönüşümden bahsederken konutun metre karesinin kaç para ettiğini düşünüyorsunuz, insan hayatını dolarla, metrekare birimiyle ölçüyorsunuz. Reva mıdır bu değerli arkadaşlarım? Ne yazık ki durum böyle. Ben itiraz eden milletvekiline İstanbul'un sahillerine bakın derim. Kentsel dönüşümü nerede yapıyorsunuz? Olimpiyat arazisi diye tesis edilmiş alanlarda.

Yaklaşık 1.700 tapu sahibinin olimpiyat arazisi diye arsasında önce imarı sıfırlayarak, oranın arsasını değersiz hâle getirerek sonra olimpiyattan vazgeçtik diye o arsaları kendi belediyelerinize alarak, o belediyenin şirketlerine alarak vatandaşın malını pul ederek kentsel dönüşüm yapmaya çalışıyorsunuz.

Şimdi soruyorum: Bir kentsel dönüşüm varsa ve orada bir mülk varsa, onun sahibi varsa, orada bir değer artışı varsa, siz bu değer artışına oradaki mülk sahibini ortak eden bir kentsel dönüşüm modeli geliştirebiliyor musunuz? Oradaki değer artışına kamuyu ortak eden bir kentsel dönüşüm modeli geliştirebiliyor musunuz? Ne yazık ki hayır.

Sadece ve sadece size yakın inşaat şirketlerinin kâr edebileceği bir inşaat düzenini öngörüyorsunuz, rant düzenini öngörüyorsunuz ve bütün büyüme sisteminiz, Türkiye'deki büyüme sisteminiz inşaat temelli bir büyüme sistemi, inşaat temelli bir büyüme sistemi ve ne yazık ki plansız büyüyorsunuz. Bu plansız büyüme İstanbul'a ihanetin ta kendisi.

Zaten itiraf ediyorsunuz "İstanbul'a ihanet ettik." diyorsunuz. Bu plansız büyüme, inşaata dayalı büyüme modeli hem İstanbul'a hem büyükşehirlere hem de bu ülkeye ihanetin ta kendisi değerli milletvekilleri; bunu özellikle söylemek isterim. Bu büyüme modelini de gözden geçirmek bence öncelikli işlerden bir tanesi diye düşünüyorum.
 

Şimdi, başka bir konu: Esenyurt mağdurları. Değerli arkadaşlar, bir ev alabilmek, onun için fedakârlık yapmak nasıl bir şeydir, bilir misiniz? Yıllar boyu biriktirirsiniz, çocuğunuza bir ev almak istersiniz, bazen çeyiz parasından, bazen emekli parasından fedakârlık yaparsınız.

Esenyurt'ta böyle 20 binden fazla konut var; 100 bine yakın insanın yeni bir evde yaşama hayali var ve ne yazık ki belediyenizin verdiği garantiler var, ne yazık ki belediyenizin verdiği ruhsatlar var. İnsanlar buna güvenerek evler almışlar ve ne yazık ki bir evde kiminle ortak olduğunu bilmeden üç kişiyle, dört kişiyle ortak olmuşlar.

Bu Türkiye'nin gündeminde yeni değil, bugün söylemiyoruz, on yılı aştı, herkes biliyor, Esenyurt'ta yaşayan herkes biliyor, geçmiş Belediye Başkanınız biliyor, bakanlarınız biliyor.
 

Peki, siz Kiler'in Sapphire'ine Halk Bankasından batık krediler verirken, finans kaynaklarını oraya ayırırken -ya Allah aşkına- bu kaynakların bir kısmını Esenyurt'taki yoksul konut mağdurları için neden aktarmıyorsunuz, neden? Bunun önünde bir engel mi var? Kaynağı yoksula aktarmanızın önünde hangi engel var? Getirin yasaları, burada hep beraber alkışlayarak çıkaralım, getirin hep beraber çıkaralım! (CHP sıralarından alkışlar) Var mısınız buna siz? Yok.

İmamoğlu ve Prof. Dr. Ahmet Özer'den Gövde Gösterisi İmamoğlu ve Prof. Dr. Ahmet Özer'den Gövde Gösterisi

Bir şey daha soracağım sahi. Dünya 5'ten büyük değil miydi? Esenyurt'ta kimden korkuyorsunuz? O inşaat sahipleri, kim onlar? Kim? Korkuyor musunuz onlardan siz? Niye onlarla baş edemiyorsunuz? Bir avuç çeteye mi teslim olacağız biz? Yakışır mı bu bize? Türkiye Cumhuriyeti'nin bir hükûmetine, Türkiye Cumhuriyeti'nin bir bakanına bir inşaat mafyası sistemine, bir rant mafyası sistemine, düzenine teslim olmak yakışır mı, insanları mağdur etmek yakışır mı? Yakışır mı değerli arkadaşlar?

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) – Yakışmaz

ÖZGÜR KARABAT (Devamla) - Ya, Allah aşkına vicdanınıza sorun. İnsanlar çeyiz paralarıyla ev almışlar ya! İnsanlar çeyiz paralarıyla ev almışlar, çocuklarını okula gönderememişler ve ev almışlar, hâlâ taksit ödüyorlar, almadıkları evin taksitini ödüyorlar, almadıkları evin taksitini ödüyorlar değerli arkadaşlar. Bu reva mıdır, bu insanlık mıdır? Bunu sorgulamak hepimizin ne yazık ki hakkıdır.

Ya, şunu söyleyeyim: Şimdi herkese para var. Az önce Sayın Zeybek söyledi, 100 metrekarelik bir konutun maliyeti 2 milyon 850 bin, değil mi? Peki, hiç hesapladınız mı kaç asgari ücret bu? Türkiye'ye getirdiğiniz düzenin sonucu bu, tam 250 asgari ücrete denk geliyor. 250 asgari ücreti kaç yılda kazanıyorlar? Ya, arkadaşlar, yirmi yıldan fazla.

Yani insanlar hiçbir harcama yapmayacaklar, ne okula gidecekler ne yiyecekler ne içecekler; 250 asgari ücreti verecekler ve bir konut sahibi olabilecekler, bir konut sahibi olabilecekler. Herkese var, Türkiye Cumhuriyeti'nin yoksul vatandaşlarına yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Karabat, lütfen tamamlayalım.

ÖZGÜR KARABAT (Devamla) - Teşekkür ediyorum, toparlıyorum.

Yabancı için kaynak var, göçmen için kaynak var, sığınmacı için kaynak var, Kiler'e kredi için kaynak var, Demirören'e kredi için kaynak var ama ne yazık ki fakire kaynak yok, fukaraya kaynak yok, barınma ihtiyacı için kaynak yok. İşte, sizin Türkiye Yüzyılı'nız bu; işte, sizin tercihiniz bu değerli arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)

Kaynak:İstanbul Times Haber Ajansı (İTHA) 

Editör: TE Bilisim