Arnavutköy ilçe sınırları içerisinde yer alan Nakkaş Mahallesi 550 yıllık geçmişe sahip. Köy, İstanbul’un fethinden sonra Fatih tarafından sarayda nakışçı olarak görev yapan Nakkaş Baba’ya arpalık olarak hediye edilmiş. Nakkaş Köy’ü meydanına Nakkaş Baba tarafından yaptırılan camii ise 521 yıllık geçmişiyle dimdik ayakta. Her tarafı tarih kokan köyün sokaklarında asırlık çeşmelere rastlamak da mümkün.

 Baba Nakkaş ve  Nakkaş Köyü Camiini yaptıran kişi ile ilgili tarihi bilgiler   

Baba Nakkaş’ın kişiliği, eserleri  ve önemi  ile ilgili ilk ayrıntılı araştırma ve  yayın Prof.Dr. Süheyl Ünver tarafından 1954 yılında yapılmıştır. S. Ünver Fatih’in Çatalca’nın Kutlubey ve İnceğiz  köylerini  Nakkaş Şeyh Mustafa’ya temlik ettiğini yazmıştır. Sanatkarın evinin bulunduğu ve camisini yaptırdığı yer Baba Nakkaş Köyü olarak anılmaktadır. Sanatçının eserlerinden bir bölümü Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesindedir.

Nakkaş Şeyh Mustafa / Baba Nakkaş’ın Arapça vakfiyesinde    geniş topraklarını  kurduğu vakfa gelir sağlamak üzere bağışladığı yazılıdır. S. Ünver Nakkaş köyündeki ilk caminin 1476 tarihinde yapıldığını  ileri sürmektedir. Baba Nakkaş’ın ölümünden sonra da köy ve çevresi sultanların av ve dinlenme amacıyla ziyaret ettikleri bir yer olmayı sürdürmüş;  Baba Nakkaş’ın soyundan gelenlerin üstlendikleri görevler nedeniyle köy 16. yüzyılda da önemini korumuştur.

Y. Öztuna “Nakkaşzadeler” ailesiyle ayrıntılı bilgiler sunmakta ve Baba Nakkaş’ın Özbek kökenli olduğunu ileri sürmektedir. Nakkaş Köyü, ile ilgili olarak Hadikatü’l Cevami’de  şöyle denilmektedir:

“ .. Baba Nakkaş vilayet-i Acemde sünnilerden bulunup, zamanında zuhur eden fitne sebebiyle terk-i diyar ve mahall-i mezburda karar edüb, nakkaşlık san’atında maharet-i kesimleri olmağla beyne’n-nas şöhret bulmuş ve Devlet-i aliyyede haylice şakirdler yetişdirmiştir. Müma-ileyh Sultan Süleyman Han hazretlerinin evasıt-ı saltanatlarında vefat eylemiştir.

Bu anlatıma göre  ülkesindeki karışıklıklardan kaçarak Osmanlı diyarına gelen Baba Nakkaş Çatalca’nın  bir köyüne yerleşmiş ve sanatkarlar yetiştirmiştir.

Kapısı üzerindeki kitabeye göre Nakkaş Köyündeki cami 989H./ 1581 tarihlidir.   S. Ünver’e göre, kitabe itinasız bir istifle, güzel olmayan sülüs hatla yazılmıştır. Kitabede caminin ilk yapanın Baba Nakkaş olduğu, daha sonra Ömer Osman-ı Can  tarafından onarıldığı belirtilmiştir:

Evvela bu camii kıldı bina

Baba Nakkaş-ı güzin-i arifin

Eyledi tamirine anın şüru’

Ba’dehu derviş-i hayr-üs-salihin

Namına derler Ömer Osman-ı Can

Kıldı itmam anı bir merd-i güzin

Görse Rasim muhrik-i tabın anın

Eyler idi serfürü Nakkaş Hüseyn

Tarziya anın dedim tarihini

Beyt-i Aksay-ı mukaddes mescidin

989 “

Hadikatü’l Cevami’de  ise cami ve çevresindeki külliye ile ilgili olarak farklı bilgiler  bulunmaktadır. Ayvansarayi Hüseyin Efendi “Nakkaş Karyesindeki” cami, çeşmeler, mektep  ve hamamdan oluşan külliyenin Yeniçeri Efendisi Mehmet Sa’id bin İbrahim Efendi tarafından yaptırıldığını  ileri sürmektedir: 

Katib-i mezburun kabri İstanbul kurbünde Baba Nakkaş karyesinde bina eylediği cami’indedir ki anın civarında imaret ve mekteb ve hammam gibi sair hayratı dahi vardır. Hayrat-ı mezburede Baba Nakkaş Şeyh Mehmed-i Nakşibendi’nin alakası yokdur. “

Nakkaş Köyü Camiinin kıble duvarının önünde  bir açık türbe bulunmaktadır. Taşında bir  tarih ve yazı bulunmayan mezarın Baba Nakkaş’a ait olduğu ileri sürülmektedir. Mezarı çevreleyen demir parmaklığın üslubu, 20. yüzyıl başında yapıldığına işaret etmektedir.

Genel yerleşme

Batıya bakan hafif eğimli bir yamaca kurulan cami kurşun çatısı ve küçük minaresiyle Çatalca yönünden köye girişte göze çarpmaktadır (F.1). Köyün çınarlı , çeşmeli ve kahveli meydanı caminin hemen yanındadır.  Külliyenin 1950’lerde harap durumda olan hamamı günümüze ulaşamamıştır. 

Cami geniş bir bahçe içinde yer almaktadır (F. 2-4). Ön avlunun kuzeybatı ve güneybatı yönleri 20. yüzyılda yenilendiği anlaşılan alçak taş duvarlarla çevrilidir (F.5-6). Batı yönündeki duvarda akmayan bir çeşme  (F. 7) bulunmaktadır.

Avluya  esas giriş kuzeybatı yönündendir. Burada duvar alçaktır ve düzgün bir kapı bulunmamaktadır.  Ön avluda ulu ağaçlar ve tarihi bir kuyu yer almaktadır (F. 3, 8) . Avlunun kuzey yönündeki helalar  yenilenmiştir. Ön avlunun  kuzeydoğu tarafında,  birkaç yıl önce yenilenen imam evi ve ekleri yer almaktadır (F. 9,10). Arazi doğuya doğru yükseldiğinden eski meşrutanın yerine yapıldığını   tahmin ettiğimiz imam  evi camiye göre daha yüksek bir konumdadır.

Köy meydanına yakınlığı dolayısıyla, Caminin güneybatı  yönündeki avlu girişi  halk tarafından  daha fazla kullanılmaktadır. Girişin iki yanında,   ana yoldan geçenlerin  görebileceği şekilde ,  tarihi mezarlar   bulunmaktadır (F. 11).

Mezarlık

Caminin  kıblesindeki geniş alana yüzyıllar boyunca gömü yapılmış, selvi, çam ve  akasya ağaçlarıyla gölgelenen büyük bir mezarlık gelişmiştir (F. 12).  Burada tesbit edilebilen en eski mezar  taşının 1526 tarihli olduğu ve Baba Nakkaş’ın  oğlu Mahmut Çelebi’ye ait olduğu ileri sürülmektedir. Mezarlıkta 18. ve 19. yüzyıllara ait çok sayıda mezar  bulunmaktadır.

Baba Nakkaş Camii ve Haziresi İstanbul II Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından 1997 yılında tescil edilmiştir. Cami ve haziresi  Köyiçi mevkiinde, 17 Pafta 674, 675,676 ve 677 parselleri üzerinde bulunmaktadır.

Çeşme

Mezarlığın güneydoğu  duvarına bitişik tek yüzlü çeşme çınarlı köy meydanına doğru bakmaktadır (F. 13). Osmanlı Klasik dönem  karakteri taşıyan  yapının onarımlar geçirdiği, üzerinde bulunan  iki ayrı tarihli kitabeden anlaşılmaktadır. Kitabelerden ikisi de ön cephededir. Sivri kemerin üstündeki alanda simetrik konumda blunan ilki 1255H./ 1839 tarihlidir. 1323 H./1905 tarihli ikinci yazıt, nişin gerisindeki yüzeye yerleştirilen bir  mermer  levha üzerindedir .

Kesme taştan yapılan çeşme hala kullanılmakta,  suyu akmaktadır. Çeşmenin yalağı  bir niş  içine yerleştirilmiştir. Ayna taşının iki yanında birer maşrapalık bulunmaktadır.

17 Ada 677 parselde bulunan çeşme 1998 yılında İstanbul II Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu kararıyla tescil edilmiştir.

 Mimari  önem

Onarımlar geçirmesine karşılık, Nakkaş Camii 16. yüzyıldan günümüze  önemli izler taşıyan bir eserdir. Yapım tarihi Mimar Sinan döneminin sonuna rastlamaktadır; Çatalca’daki Ferhat Paşa Camii ile benzer bazı ayrıntılara sahip olması Mimar Sinan döneminin yaygın etkisini yansıtmaktadır . Burada İstanbul ve Balkanlar’da çok  örneği bulunan ahşap çatılı mescit tipinden, yan mekanlarının zenginliği ve  değişik işlevleri tek çatı altına   toplayan düzenlemesiyle  ayrılan  özel bir  uygulama vardır.

16. yüzyıldan  günümüze özgün ahşap ayrıntılarını koruyarak ulaşabilen kurşun örtülü camilerin sayısı çok azdır. Örneğin, Kocamustafapaşa’daki Ramazan Efendi ve  Büyük Çekmece’deki Sokollu camilerinin   son cemaat yerleri aslında ahşap dikmelidir. Çoğu ahşap cami değişikliğe uğramıştır; kurşun örtüleri korunsa da,  son cemaat yerleri    özgün ayrıntılarını yitirmiştir .

Nakkaş Camii’nde gözlenen bir  önemli ayrıntı da son cemaat yerinin çift açıklıklı olmasıdır. Genellikle küçük camilerin son cemaat yerleri  tektir. Burada ise tek son cemaat yeri  ile yetinilmemiş,  ayrıca caminin  kuzeydoğu cephesine bir yan sofa eklenerek, cami kütlesinin genişliği ve derinliği arttırılmıştır. Cami, tümü kurşun örtülü olan ahşap çatısı, çift son cemaat yeri ve kuzeydoğu yönündeki mihraplı yan sofası  ile ilginç ve ünik bir düzenleme göstermektedir. Özellikle  10 sütunlu giriş (kuzeybatı) cephesi, ritmik   yapısı ve  asimetrik kurgusu ile   dinamik bir anlatıma  sahiptir.

Son cemaat yeri sütunlarının oldukça yüksek ve ahşap, dış  son cemaat yeri ve yan sofa taşıyıcılarının  taş olması da özel bir uygulamadır. Çift son cemaat yerine sahip camilerde  sütunlar genellikle yuvarlak kesitli ve taştır. İç revaklar kubbeli, dış son cemaat yerleri  ahşap çatılıdır. Burada ahşap çatı tüm binayı örtmektedir.   Son cemaat yeri düz tavanlıdır, dış  son cemaat yeri tavanı  ise çatı eğimini izleyerek  saçaklara kadar inmektedir.

Şadırvanın  son cemaat yerinin uzantısı altında yer alması ise bir örneği Üsküdar Mihrimah Sultan Camii’nde görülen ender bir durumdur . Caminin kuzeybatı köşesinde,   ocağı olmaması nedeniyle mektep   olarak  teşhis etmekte zorlandığımız bir odanın  bulunması da,  caminin   sıradışı bir düzenlemesi olduğuna işaret etmektedir. E.H.Ayverdi caminin eklerle büyütülmüş olduğunu ileri sürmektedir ancak duvarlarda buna ilişkin derzler bulunmamaktadır.

 Caminin  geçirdiği onarımlar

Yapının geçirdiği onarım ve felaketlerle ilgili  kaynaklar sınırlıdır. İstanbul Vakıflar Bölge Müdürlüğü, Baba Nakkaş Vakfı ve İstanbul 1 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu arşivinden edinilen bilgilerin yanı sıra,  yayınlar ve yapının kendisi incelenerek  tarihine ilişkin  bilgiler derlenmiştir. 

Caminin minaresinin üslubu Geç Osmanlı dönemi özellikleri göstermektedir;   1894 depreminden sonra yenilenmiş olduğunu tahmin etmekteyiz. S. Ünver camiyi 1950 yılının Ağustos ayı sonunda ziyaret ettiğinde caminin onarımda olduğunu, vakfın mütevellisi  Hazım Sakaryalı’nın işin “başında durarak esaslı bir surette “ tamir ettirdiğini yazmaktadır (s.177). 

Caminin Çatalca’dan Ataman Mühendislik-Mimarlık bürosu   tarafından hazırlanan rölövesi 1998 yılında İstanbul II Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından onaylanmıştır.  2001 yılı sonunda yapılan onarımda kıble ve gb  cephelerindeki çatlaklar dikilmiş, çatı onarılmış, boya ve temizlik işleri yapılmıştır.

Daha önce yapılan onarımların gerekli şekilde belgelenmemiş olması, müdahalelerin tam olarak anlaşılmasını zorlaştırmaktadır. Örneğin çatıya yapılan müdahalelerin ne boyutta olduğu, ahşapların tümünün mü, yoksa yalnız bir kısmının mı değiştirildiği, kullanılan kurşun levhaların kaç mm kalınlıkta olduğu ve ne kadarının yenilendiği çizimler üzerine kaydedilmemiştir. Kıble duvarına yapılan sağlamlaştırma harcamalarına ilişkin açıklamalar bulunmakla birlikte, uygulama sırasında yeterince fotoğraf çekilmemiş veya arşive girmemiştir. 

Editör: TE Bilisim