Başbakan Erdoğan'ın imzasıyla TBMM Başkanlığı'na sunulan "Demokratik Açılım"la ilgili Genel Görüşme Önergesi'nin öngörüşmesi, Genel Kurulu'na geldi. TBMM Genel Kurulu, TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin'in başkanlığında toplandı. Kurulda "Demokratik Açılım" konusunda genel görüşme önergesinin öngörüşmeleri yapılıyor. Meclis Genel Kurulu'nda Kürt açılımı oturumunun Atatürk'ün ölüm yıldönümü olan 10 Kasım'dan başka bir gün yapılması için CHP ve MHP'nin verdiği öneriler reddedildi. TETİKÇİ TARTIŞMASI Öneriler görüşülürken Meclis'te gergin anlar yaşandı. AK Parti Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan'ın, "Bu ülkede tetikçiliği kimin yaptığını bu millet bilir; kimin darbelerle, darbecilerle kol kola gezdiğini herkes bilir" sözleri tartışma yarattı. MHP'DEN SERT ELEŞTİRİ MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır, Atatürk'ün ölümünün 71. yılında, Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyetin temel değerlerinin sorgulanmaması gerektiğini daha önce bir çok kez dile getirdiklerini söyledi. "Bu konu sıradan bir konuysa... Biz öyle olmadığını düşünüyoruz. Bugünü sıradan bir konu olarak görüyorsanız ki o yönde beyanlarınız var" diyen Şandır, iktidarın öngörüşmenin bugün yapılması konusunda inat ettiğini belirtti. KİME MEYDAN OKUYORSUNUZ ? AK Parti'lilere, "Kime meydan okuyorsunuz? Bazılarına göre siz Cumhuriyetle dövüşüyorsunuz, bir rövanş psikolojisiyle Cumhuriyetin değerlerine karşı anlamsız bir inat ortaya koyuyorsunuz. Neyinizi tatmin ediyorsunuz?" diye seslenen Şandır, "Bir başka bayrak yükselirken, 'Türk Bayrağını yarıya indirmenin kutlaması yapılıyor' deniliyor. Bu doğru mu?" diye sordu. AK Parti sıralarından, "hayır" sesleri duyuldu. Şandır, AK Parti'nin bu tutumunu "gaflet ötesi bir durum" olarak nitelendirdi. MECLİS BAŞKANI ŞAHİN'E ELEŞTİRİ Meclis Başkanı Mehmet Ali Şahin'in tutumunu da eleştiren Mehmet Şandır, "Meclisin kuruluş felsefesini bizim adımıza savunmak, Meclis Başkanına düşerdi" dedi. Şandır'a yanıt veren Şahin, görevinin tarafsız davranmak olduğunu belirtti. Bu önerinin gündeme geldiği Danışma Kurulu'nda partiler arasında mutabakat sağlanması konusunda çalıştığını kaydeden Mehmet Ali Şahin, "Grup önerileri geldi ve konunun bugün görüşülmesi kararı verildi. Meclis Başkanı ve Başkanlık Divanı olarak, Genel Kurul'un verdiği karar gereği, bugün bunları görüşmenin dışında bizim başka alternatifimiz olabilir mi? Ben Meclisin verdiği kararın üstünde, onu değiştirecek yetkiye sahip miyim?" dedi. "ATATÜRKÇÜLÜK TERÖRİSTİ DAĞDAN İNDİRMEKTİR" Önerinin aleyhinde söz alan AK Parti'li Avni Doğan, Meclis'teki 3 siyasi partinin gereksiz yere Danışma Kurulu'nu toplantıya çağırdığını ve çalışmaları engellemeye çalıştığını öne sürdü. Doğan, "Hükümet, genel görüşme istiyor. 'Milli birlik ve bütünlük projesi adı altında barış projesi getirdim, bunu görüşelim, demokratik açılım projesi getirdim, bunu görüşelim' diyor" diye konuştu. Muhalefetin bu sözlerine tepki göstermesi üzerine Avni Doğan, Victor Hugo'nun, "Ağlama, gülme, bağırma, dinle ve anla" sözlerini hatırlatarak, "Dinleyin ve anlayın" dedi. AK Parti'li Doğan, "Bugün, yas günü falan değil. Hem 'Atatürk ölmedi, kalbimizde yaşıyor' diyeceksiniz hem de yas günü diyeceksiniz. Bugün, Atatürk'ü anma günü, bugün ülkenin milli birliğini ve bütünlüğünü anma günü. Bu proje, bugün görüşülmeyecek de ne zaman görüşülecek? Bu 'istemezük' siyaseti yeniçeriden bu yana geliyor. 'Boğaz Köprüsü yapılıyor' istemezük; Annan Planı oylanıyor, istemüzük.... Türkiye artık kabına sığmıyor, iç barışını ve huzurunu sağlamak zorunda. Atatürkçülük, yas tutmak değildir. Atatürkçülük, bir paradigmanın arkasına sığınıp çözümsüzlüğü desteklemek değildir, halkının iyi eğitim almasını sağlamaktır, enflasyonu düşürmektir. Atatürkçülük, teröristi dağdan indirmektir. Bu ülkede, iki tür siyaset yapılıyor: Biri istikrardan yana olanların siyaseti, diğeri 'kurt buhranlı havayı sever' misali kaos siyaseti yapanların siyaseti. Ama mutlaka istikrar kazanacaktır. Darbeleri alkışladınız" dedi. Kimseye meydan okumadıklarını belirten Doğan, "Türkiye'deki karanlığa, teröre meydan okuyoruz. Bu ülkede bir başka bayrağın yükseldiğinden söz etmek yanlıştır. Bu ülkede sadece bir bayrak yükselir, o da ayyıldızlı al bayraktır" dedi. Avni Doğan, Atatürk'ün istismar edildiğini ifade ederek, "Bu ülkede kadim zamandan beri tetikçililiği kimin yaptığını bu millet bilir; kimin darbelerle, darbecilerle kol kola gezdiğini herkes bilir" dedi. CHP ve MHP'li milletvekilleri, konuşması sırasında Avni Doğan'a tepki gösterdi ve sık sık laf attı. TETİKÇİ KİM ? CHP Grup Başkanvekili Kemal Anadol ve MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır, Doğan'ın konuşmasında, partilerine sataşmada bulunduğunu belirterek, söz istediler. TBMM Başkanı Şahin, Anadol'un isteği üzerine, AK Parti'li Doğan'a, "darbecileri alkışladınız" sözüyle kimi kastettiğini sordu. Doğan da herhangi bir siyasi parti grubunu kastetmediğini söyledi. Avni Doğan'ın, bu sözüne de tepki gösteren CHP'li milletvekilleri, sıra kapaklarına vurdu. Daha sonra kürsüye gelen MHP'li Şandır, Avni Doğan'ın söylediklerini kendisine ve grubuna iade ettiğini söyledi. Doğan'ın, Mecliste "tetikçi" olduğunu söylediğini ifade eden Şandır, "Bizi, CHP'nin ağzıyla konuşmakla suçlaması haddi değil" dedi. Avni Doğan'a, "Senin geçmişini de biliyoruz biz" diye seslenen Mehmet Şandır, Doğan'ın, tetikçinin kim olduğunu açıklaması gerektiğini bildirdi. Şandır, "TBMM'de tetikçi olan kim? Ya tetikçinin kim olduğunu açıklayacak ya da özür dileyecek" diye konuştu. "HADİ CANIM SENDE" Şandır'ın ardından kürsüye gelen CHP Grup Başkanvekili Anadol, kimsenin, Kuvvayi Milliyeyi örgütlemiş, Cumhuriyeti kurmuş CHP'ye dil uzatamayacağını belirtti. "CHP grubu içinde darbecileri alkışlayan şeref yoksunu bir tek milletvekili yoktur" diyen Anadol, DTP'nin daha önce Genel Kurula getirdiği, darbecilerle ilgili araştırma komisyonu kurulması önerisine, AK Parti'nin karşı çıktığını, partisinin ise katıldığını anlattı. Kemal Anadol, "12 Eylül darbesini yapanlar, darbeci yaşıyor. Dedik ki 'darbeciler yargılanacaksa önce onlar yargılansın.' Sayın Başbakan, 'eğer bu, sulu bir şaka değilse hemen evet diyeceğiz' dedi. CHP de size öneride bulundu. 'Yetkili kurullarımız inceleyecek' dediniz, hala cevap vermediniz. Hadi canım sende hadi canım sende" diye konuştu. ŞANDIR'A SÖZ VERİLMEDİ MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır, konuşmalar sırasında sataşma olduğu gerekçesiyle söz istedi. Oturumu yöneten TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin'in söz vermemesi üzerine, MHP ile CHP'li milletvekillerin oturdukları yerden sıra kapaklarına vurarak tepki gösterdi. Şahin, "Sıra kapaklarına vurmak suretiyle ne yapmak istiyorsunuz? Cihazlar bozulabilir. Lütfen" diyerek milletvekillerini uyardı. AK Parti Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan, sataşmaya neden olan konuşmalarına açıklık getirmek için söz aldı. Konuşması sırasında muhalefet milletvekillerinden birinin, "sen tetikçilik yapıyorsun" dediğini ifade eden Doğan, "Atılan lafın hangi gruptan geldiğini bilmiyorum. Ağzımdan MHP veya CHP sözcükleri çıkmadı. Ben laf atana yönelik 'kimin tetikçilik yaptığını milletimiz biliyor' dedim" şeklinde konuştu. TBMM Başkanı Şahin, Doğan'ın, MHP'ye yönelik "CHP Ağzıyla konuşmak yakışmıyor" şeklinde sözlerine muhalefetin itirazı bulunduğunu belirterek, Doğan'ı, bu konuya açıklık getirmesi konusunda uyardı. Doğan, "Bugünkü MHP'nin üslubunu CHP'ye benzettim. Bu konuda beni sınırlayamazsınız. Siz bizi kimlere benzetmiyorsunuz ki biz size bir şey diyor muyuz? Bu benzetmeyi yapmak benim hakkım. Bu hakkımı kimseye vermem kusura bakmayın" diye konuştu. "BU RÖVANŞ ALMAKTIR!" CHP Grup Başkanvekili Hakkı Süha Okay, bugünkü gergin ortamın nedeninin TBMM Başkanı Şahin'in tutumundan kaynaklandığını iddia ederek, Şahin'i, "açılımla ilgili öngörüşmenin 12 Kasımda yapılması için Hükümetle görüşüp girişimde bulunmadığından" dolayı eleştirdi. Öngörüşme tarihini, 10 Kasım olarak belirleyen kişilerin, bugün için "365 günden bir gün, sıradan, herhangi bir gün, özel önemi yok" şeklinde beyanatları bulunduğunu savunan Okay, "Bugün, özel önemi olan bir gün. Cumhuriyetimizin kurucusu, çağdışı kafalardan, yokluklardan, yoksulluklardan ülkemizi kurtaran bir vatan kahramanının ölüm yıldönümü. 'Tatil değil, zaten Meclis çalışıyor, bu da bir denetim konusudur' mantığı var. (Açılım konuşulmaya başladıktan itibaren) 6 ay geçtikten sonra 10 Kasımı Hükümet takvim olarak veriyor. Gerginliğin uzlaşmazlığın arkasında AKP grubunun bu tavrı yatıyor. 6 aydır konuşuyoruz. 10 Kasım olursa Atatürk'ün gününü gölgelersin. Mustafa Kemal'le kavgan var senin" diye konuştu. Okay, 10 Kasım dolayısıyla bugün özel gündemlerin belirlendiğini, özel programlarla Atatürk'ün anıldığını belirterek, "Yarınki haberleri biçimlendirmek için bu günün seçildiğini, bunun bir tesadüf değil bilinçli, sistemli getirilmiş bir tarih" olduğunu iddia etti. Okay, "Öngörüşmenin 12 Kasımda yapılmamasının nedeni ne, aceleniz ne? Geçen hafta neden getirmediniz? Biz 10 Kasımda yapılmasın istiyoruz; yapıyorsanız bu meydan okumaktır, rövanş almadır bu. Hiç kimse bunun masum tarih çakışması olduğunu söyleyemez. Bu ülkede ümmetten ulus yaratan, kuldan özgür birey yaratan Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal'in anıldığı gün bu tartışma açılmıştır. Ne yaparsanız yapın, Mustafa Kemal ve onun eserlerini engelleyemeyeceksiniz" dedi. İÇİŞLERİ BAKANI ATALAY KÜRSÜDE İçişleri Beşir Atalay, demokratik açılımı baştan beri sadece AK Parti iktidarının meselesi olarak görmediklerini belirterek, "Bunu, partiler üstü bir milli mesele olarak gördük. Biz, demokratik açılımı başlattığımız andan itibaren, hiçbir illegal oluşumu muhatap almayacağımızı açıkça ilan ettik ve kesinlikle almadık" dedi. Atalay, Genel Kurul'da "Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi" konulu Genel Görüşme önergesinin öngörüşmesinde, Hükümet adına söz aldı. Demokratik açılım konusunda neden "Genel görüşme" önerilerini açıklamak için söz aldığını ifade eden Atalay, "Yüce Mecliste tarihi oturumlardan birini daha gerçekleştiriyoruz. Bu Meclis, en olumsuz koşullarda kurulmuş, Kurtuluş Savaşı'nı yönetmiş ve milletimizi zafere ulaştırarak Cumhuriyetimizi ilan etmiştir. Ülkemizin en hayati meseleleri, kurulduğu günden beri bu çatı altında tartışılmıştır. Bu vesileyle Meclisimizin ve Cumhuriyetimizin kurucusunu, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü vefat gününde bir kez daha rahmet ve minnetle anıyoruz. Açılımın sahibi ve adresi olarak hep Yüce Meclisi işaret ettik" ifadelerini kullandı. "Muhatabımızın millet ve milletin temsilcileri olduğunu vurguladık" diyen Atalay, "Konunun milli iradenin ve demokrasinin tecelligahı olan Meclisin çatısı altında tüm boyutlarıyla tartışılacağını ve çözüm yollarının bulunacağını söyledik. Yüce Meclisin mehabetine yakışır şekilde bu görüşmeyi gerçekleştireceğimizden ve konuyu aziz milletimizin beklentileri doğrultusunda seviyeli bir üslupla tartışacağımızdan kuşku duymadığımı belirtmek isterim. Ayrıca, şunu da ifade etmek isterim ki biz demokratik açılımı baştan beri sadece AK Parti iktidarının meselesi olarak görmedik. Bunu partiler üstü bir milli mesele olarak gördük. Bu nedenle de her fırsatta muhalefet partilerinin katkılarını almak istedik. Onlara açık çağrılar yaptık, randevu taleplerinde bulunduk. Ancak maalesef bazı muhalefet partilerimiz bu taleplerimizi geri çevirdiler" diye konuştu. Atalay, buna rağmen, bu meselenin Meclis çatısı altında tartışılarak iktidarı ve muhalefetiyle milletin temsilcilerinin görüşlerini almak istediklerini belirterek, "Nitekim, Genel Görüşme anayasal sistemimizde hükümeti denetleme yollarından biri olduğu halde, Yüce Meclisi bilgilendirmek ve muhalefetin görüşlerini dinlemek maksadıyla bu önergeyi Hükümet olarak biz verdik" dedi. MUHALEFETE BÖYLE SESLENDİ Çoğulcu demokratik rejimlerde muhalefetin görevinin, iktidarı sadece eleştirmek olmadığını, muhalefetin, toplumsal sorunları çözmeye yönelik görüş ve önerilerini kamuoyuna sunmak göreviyle de karşı karşıya olduğunun unutulmamasını isteyen Atalay, "Demokrasilerin olmazsa olmazı muhalefettir. Zira, iktidar her rejimde muhalefet ise sadece demokrasilerde vardır. Ancak çağdaş demokrasilerde muhalefet sorunun değil, çözümün bir parçasıdır. Sadece sorunun parçası olan ve toplumsal meseleler konusunda hiçbir projesi ve gelecek tasavvuru olmayan muhalefetin kimseye faydası yoktur. Temenni ederim ki bu görüşme vesilesiyle muhalefetimiz, demokratik açılım konusunda şu ana kadar hükümetimizden esirgediği yapıcı önerilerini, alternatif projelerini ve çözüme yönelik katkılarını da bizimle paylaşır" dedi. Atalay, "Başlattığımız tarihi açılımın anlam ve önemini kavrayabilmek için birliğimize kasteden bu oyunları ve bugün nasıl bir meseleyi çözmeye çalıştığımızı bilmemiz gerekiyor. Özellikle son çeyrek asırda kanlı ve tahrip edici bir hale gelen, buna karşın çözümü sürekli ertelenen, ertelendikçe de daha karmaşık ve içinden çıkılamaz hal alan ciddi bir terör meselesiyle karşı karşıyayız. Bu meselenin tanımlanması ve kaynakları konusunda ne düşünürsek düşünelim, üzerinde herkesin birleştiği, hepimizi yaralayan bir gerçek vardır. O da bu meselenin ülkemize ve insanımıza her bakımdan kaybettiren, on binlerce insanımızın canına mal olan, kaynaklarımızı ve enerjimizi tüketen yakıcı bir mesele olduğu gerçeğidir" ifadelerini kullandı. "GERÇEKLE YÜZLEŞİLMELİ" "Artık, bu gerçekle yüzleşilmesi ve milletimize yıllardır acı çektiren bu sorunun palyatif tedbirlerle değil, gerçek ve kalıcı müdahalelerle çözüme kavuşturulması gerekmektedir" görüşünü dile getiren Atalay, diğer tüm kronik meselelerde olduğu gibi, terör meselesinin de cesaret, samimiyet ve kararlılıkla çözülebileceğine inandıklarını belirtti. Bu anlayışla, yıllardır devam eden terörün sonlandırılması, temel hak ve özgürlükler alanının genişletilmesi, birlik ve dirliğin pekiştirilmesi amacıyla demokratik açılım çalışmalarını başlattıklarını anlatan Bakan Atalay, şunları kaydetti: Demokratik açılımı, devletin tüm kurumlarını ve milletin tüm kesimlerini içine alacak şekilde, bir devlet politikası olarak ve mümkün olan en geniş katılımla yürütmeye çalışıyoruz. Süreç içerisinde, ortak aklın ortaya konması ve sorunun çözümü konusunda geniş bir mutabakat sağlanabilmesi için, ilgili tüm devlet kurumlarının temsilcileriyle, siyasi partilerle, meslek odalarıyla, sivil toplum örgütleriyle, bilim adamları ve gazeteci-yazarlarla bir dizi görüşmeler ve toplantılar yaptık. Biz, demokratik açılımı başlattığımız andan itibaren, hiçbir illegal oluşumu muhatap almayacağımızı açıkça ilan ettik ve kesinlikle almadık. Görüşmelerde bulunduğumuz kurum, kuruluş ve kişiler bu sorunun mutlaka çözülmesi, ancak, bu iş yapılırken bizim de her fırsatta üzerinde durduğumuz hassasiyetlere dikkat edilmesi gerektiğini ifade etmişlerdir. Baştan beri şunu söylüyoruz. Bu ülkede aklı başında olan hiçkimse, Anayasanın değiştirilmesi teklif edilemez esasları olan devletin bütünlüğünü, resmi dilin Türkçe olduğunu, bayrağın ay yıldızlı bayrak olduğunu ve milli marşın İstiklal Marşı olduğunu tartışamaz. Yüce Meclisin huzurunda bir kez daha ifade edelim ki, demokratik açılım üniter yapımızı, birlik ve bütünlüğümüzü bozacak hiçbir unsur ihtiva etmemektedir, etmeyecektir. Aksine, bu bir Milli Birlik ve Kardeşlik Projesidir." AK PARTİ RAKİPSİZ SÖZÜ KIZDIRDI Atalay, AK Parti'nin, ülkenin her bölgesini ve kesimini temsil eden bir Türkiye partisi olduğunu belirterek, "Bu konuda da maalesef rakipsizdir. AK Parti dışındaki tüm partiler, bölge partileridir" dedi. Atalay'ın bu sözlerine CHP ve MHP milletvekilleri sıra kapaklarına vurarak tepki gösterdi. CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun ayağa kalkarak söz istemesinin ardından, CHP'li milletvekilleri, üzerinde, "Atam İzindeyiz", "Atam Eserlerine Sahip Çıkacağız', "Cumhuriyeti Sen Kurdun Onu Yaşatacak Olan Bizleriz" yazılı pankartlar açtı. Birleşimi yöneten Meclis Başkanı Mehmet Ali Şahin, CHP ve MHP milletvekillerini, "Burası TBMM'dir, miting alanı değil... Pankartları indiriniz" diye uyardı. İdare amirlerini görevlerini yapmaya davet eden Şahin, CHP'lilere, "Pankartları indirin ya da dışarı çıkarın" diyerek birleşime ara verdi. Tartışma, verilen arada da sürdü. Oturuma verilen aranın ardından Bakan Atalay, sözlerinin yanlış algılandığını belirtti. Atalay,"İşte tam da bundan dolayı, Türkiye'nin birlik ve beraberliğinin en büyük güvencesi ve sigortası partimiz ve hükümetimizdir. İşte bunu demek istemiştim ama dinlenilmedi" diye konuştu. Demokratik açılımın hedeflerinden birinin, her türlü görüşün barışçıl şekilde ifade edilebildiği, çözüm önerilerinin karşılıklı hoşgörü içinde tartışılabildiği, çoğulcu ve özgürlükçü bir ortamın sağlanması olduğunu anlatan Atalay, "Bu hedefin büyük ölçüde gerçekleştiğini görmek bizi ziyadesiyle memnun etmektedir. Yaklaşık dört aydır, her platformda açılım tartışılmaktadır. Belki de tarihimizde ilk kez, önceden tabu olarak görülen meselelerimiz bütün yönleriyle konuşulmaktadır. Aydınlar, sivil toplum örgütleri, meslek kuruluşları, basın mensupları, siyasi partiler, vatandaşlarımız, kısacası toplumun tüm kesimleri büyük bir olgunlukla ve karşılıklı anlayışla kronikleşmiş sorunları tartışmaktadır. Bu durum, fırtınalı günler yaşayan genç demokrasimizin geldiği aşamayı göstermesi bakımından son derece olumlu bir gelişmedir" dedi. Beşir Atalay, "Elbette farklı görüşler, korkular ve kaygılar olacaktır. Demokratik toplumlarda farklılıkların olması son derece normaldir. Burada önemli olan, birbirimizin hak ve hukukuna saldırmadan, karşılıklı anlayış ve hoşgörü içerisinde medeni insanlar olarak meselelerimizi tartışabilmektir. Bazı olumsuz ve yıkıcı tavırlara rağmen, milletimizin sağduyusu sayesinde bunu önemli ölçüde başardığımızı söyleyebiliriz. Biz istiyoruz ki, Meclisimiz toplumda oluşan bu karşılıklı anlayış ve şefkat dilinin gelişmesine öncülük yapsın. Buradaki konuşmalar, topluma kin, nefret ve düşmanlık değil, birlik, kardeşlik ve şefkat duyguları yaysın" diye konuştu. Atalay, "Milletimize yıkıcı, olumsuz ve karamsar mesajlar yerine, olumlu ve kucaklayıcı mesajlar verelim. Milletin, temsilcilerinden istediği kavgayı ve düşmanlığı körüklemeleri değil, sevgi ve kardeşliği teşvik etmeleridir. Milletimizin bu isteğine uygun hareket ettiğimizde, inanın Yüce Meclis üzerine düşen görevi hakkıyla yerine getirmiş olacaktır. Gelin, bu milli meselede parti menfaatlerimizi ve siyasi hesaplarımızı bir kenara bırakalım. Milletimizi tüm renkleriyle kuşatan, hiçbir kişiyi ve kesimi ötekileştirmeyen, kardeşlik duygularımızı pekiştiren bir siyasi şefkat dilini hep birlikte inşa edelim. Yüce Meclis, buna öncülük etsin" çağrısında bulundu. ATILACAK ADIMLAR PERŞEMBE GÜNÜ Beşir Atalay, "demokratik açılım" kapsamında atılacak adımları, genel görüşme istemi ile ilgili önergenin kabulü halinde, iki gün sonra (Perşembe günü) açıklayacağını söyledi. Atalay, AK Parti olarak, iktidara geldikleri günden beri terörün kabul edilemez, mazur görülemez, tahammül edilemez olduğunu devamlı vurguladıklarını belirterek, "Hükümet olarak, bu konuda kararlı olduk ve terörle mücadelede en ufak bir zafiyet göstermedik, bundan sonra da göstermeyeceğiz" dedi. Terörle mücadele eden güvenlik güçlerine, sınır ötesi operasyon yapma yetkisi dahil, gerekli her türlü imkanı sağladıklarını, bugüne kadar da güvenlik güçlerinin, terörle mücadelede üzerlerine düşen görevi fedakarca ve başarılı bir şekilde yerine getirdiklerini ifade eden Atalay, "Kendilerine milletçe şükran borçluyuz" diye konuştu. Terörle mücadelenin sadece güvenlik tedbirleriyle başarıya ulaşamayacağı, meselenin diğer boyutlarının da başarılı bir şekilde ele alınması gerektiğinin artık herkes tarafından kabul edilen bir gerçek haline geldiğini belirten Atalay, "Başlattığımız Demokratik Açılım, terörü tüm boyutlarıyla ve bir bütün olarak ele almaktadır. Dolayısıyla, açılım süreci terörle mücadeledeki zafiyetin değil, tersine kararlı ve azimli mücadelenin bir sonucu ve gereği olarak anlaşılmalıdır" dedi. "YENİ ACILAR İSTEMİYORUZ" İçişleri Bakanı Atalay, terörle mücadele ederken, binlerce şehit verildiğini, binlerce güvenlik görevlisinin gazilik mertebesine ulaştığını, binlerce vatandaşın hayatını kaybettiğini, Türkiye'nin birlik ve bütünlüğünü, bu mücadeledeki kararlılığın şehit ve gazilerin fedakarlıklarına borçlu olunduğunu ifade ederek, "Bu vesileyle, bir kez daha tüm şehitlerimizi rahmetle, gazilerimizi de minnetle anıyoruz. Şehitlerimizin geride bıraktıkları emanetleri ve gazilerimizi başımızın tacı olarak görüyoruz. Onların istismarına ve incitilmesine asla müsaade etmeyeceğimizi de bir kez daha ifade ediyoruz" diye konuştu. Terörün, tüm dünyada olduğu gibi, Türkiye'de de büyük acılar yaşattığına vurgu yapan Atalay, millet olmanın gereğinin, bu acıları paylaşmayı ve birlikte yas tutmayı başarabilmek olduğunu kaydetti. Atalay, "Biz bunu yaptık ve yapıyoruz. Ancak artık acıların da bitmesini istiyoruz. Şehit ve gazilerimize yenileri eklenmesin diyoruz. Daha fazla ana ve babanın yürekleri dağlanmasın istiyoruz. Paylaşılacak yeni acılar, yası tutulacak yeni kayıplar istemiyoruz. Kısaca, artık yeter diyoruz" dedi. İçişleri Bakanı Atalay, kronikleşen terörün; bir süre sonra belli kesimlerin varlığından ekonomik, kurumsal veya siyasi rant devşirdikleri devasa bir sektör haline geldiğini söyledi. "ÇATIŞMA LOBİSİ" Atalay, bu kötülük sektörünü besleyen, terörün sonlandırılmasına yönelik her adımı boşa çıkarmak için canla başla çalışan bir "çatışma lobisi"nin varlığının millet tarafından bilindiğini kaydetti. Atalay, "İşte demokratik açılım, sadece teröristle mücadeleyi değil, teröristi üreten ve onu sürekli hale getiren bu çatışma lobisiyle de mücadeleyi esas alan bir süreçtir. Demokratik açılımı, bir bölünme projesi olarak sunmaya çalışıp topluma sürekli bölünme fobisi pompalayanlar, bilerek ya da bilmeyerek bu çatışma lobisinin değirmenine su taşıyorlar" şeklinde konuştu. Özellikle etnik milliyetçiliğe dayanan terörün çözümünde demokratikleşmenin önemli olduğunu düşündüklerini ifade eden Atalay, demokrasinin; özgürlük ve güvenliğin, "birbirini gerektiren değerler" olarak kabul edildiği bir yönetim modeli olduğunu, bu iki değerin, birbirine karşıt olmadığını vurguladı. Atalay, "Tersine özgürlük, ancak güvenliğin sağlandığı bir ortamda mümkündür. Güvenliğin tam olarak sağlanması da, herkesin kendisini devletin eşit vatandaşı olarak hissettiği, 'öteki' olarak görmediği bir özgürlükçü düzenin varlığına bağlıdır. İşte biz, Demokratik Açılımla özgürlük-güvenlik birlikteliği ve uyumunu pekiştirmek istiyoruz. Hedefimiz, herkesin ama herkesin terör ve şiddetten arındırılmış bir coğrafyada kendini güvende ve özgür hissettiği, huzurlu, mutlu ve müreffeh bir ülkeyi adım adım inşa etmektir" dedi. İçişleri Bakanı Atalay, demokratik açılımı başlattıkları andan itibaren, daha ilk basın toplantısında hedefleri açıkça ortaya koyduklarını, buna rağmen, "açılımın hedeflerinin belirsiz olduğu, binilen geminin rotasının belli olmadığının söylendiğini", bu nedenle, Meclisin huzurunda bu hedefleri yeniden hatırlatmakta fayda gördüğünü, daha kapsamlısını Perşembe günü anlatacağını kaydetti. Terörün, Türkiye'nin bölgesel ve küresel bir siyasi aktör olarak dünya barışına ve huzuruna yaptığı katkıyı olumsuz yönde etkileyen bir sorun olduğunu vurgulayan Atalay, "Bu sorunun çözümü, iktidarı ve muhalefetiyle hepimizin özlediği büyük ve güçlü Türkiye'nin önündeki en önemli bariyerin kaldırılması anlamına gelecektir. Diğer yandan, Türkiye'nin yapıcı ve aktif dış politikası sayesinde terör örgütünün uluslararası arenada giderek yalnızlaştırıldığı ve bununla paralel olarak etkisizleştirildiği de bir gerçektir" dedi. "TEKRARINI KİMSE AKLINDAN BİLE GEÇİRMESİN" Demokratik Açılım sürecinde birbirine bağlı iki somut sonucun gerçekleşmesinin hedeflendiğini ifade eden Atalay, şöyle devam etti: "Birincisi, terörün sonlandırılması ya da minimum seviyeye indirilmesi, ikincisi de demokrasimizin geliştirilerek, standardının yükseltilmesidir. Benzer sorunlarla karşılaşmış olan diğer ülkelerin tecrübeleri göstermiştir ki terörü sonlandırmanın yolu terör örgütünün silah bırakmasından geçmektedir. Dağdan inişlerin özünde işte bu silah bırakma vardır. Eğer eli silahlı bazı kişiler, silahlarını bırakıp ülkeye geliyorlarsa bu terörle mücadelenin hedeflediği durumlardan biridir. Buradan hiç kimse kendisi için bir zafer görüntüsü çıkarmaya kalkışmasın. Toplumun çok büyük bir kısmının duygularını rencide edici siyasi şovlar bu meselenin çözümüne değil, ancak çözümsüzlüğüne katkı sunabilir. Biz bunları asla onaylamıyoruz. Tekrarını da kimse aklından bile geçirmesin. Dağdan inenlerin görüntüsünden mutlaka bir başarı hikayesi çıkarılacaksa, bu demokratik açılımın, milli birlik projesinin ve bin yıldır birlikte yaşayan milletimizin bundan sonra da birlikte yaşama iradesinin başarısıdır. Ayrıca, Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Herkes kanunların öngördüğü usul ve esaslara uymak zorundadır. Bu konuda hiç kimsenin ayrıcalığı ya da üstünlüğü bulunmamaktadır. Şunu bir kez daha yüce heyetin önünde ifade etmek isterim; eve dönüş yapan bu vatandaşlarla ilgili bütün işlemler hukuk kuralları çerçevesinde yapılmıştır. Bu sürecin bundan sonra sağlıklı bir şekilde işleyebilmesi ve yeni sorunlara sebebiyet verilmemesi için herkesin daha sağduyulu davranması ve aklıselimle hareket etmesi gerekmektedir." 2 GÜN SONRA AÇIKLAYACAĞIM Demokratik açılımın diğer bir temel hedefinin de demokratikleşme olduğunu vurgulayan Atalay, "Zira biz, terörün de etnik milliyetçiliğin de panzehirinin demokratikleşme olduğuna inanıyoruz" diye konuştu. Esasen bu açılımın, özellikle son on yıldır hız kazanmış olan büyük demokratikleşme atılımının aşamalarından biri olduğunu belirten Atalay, "Bu atılımın bizim iktidarımız öncesinde başladığını, başta dil yasaklarının kaldırılması olmak üzere, idam cezasının kaldırılması, gözaltı sürelerinin kısaltılması ve DGM'lerin sivilleştirilmesi gibi önemli adımlardan bazılarının bizden önceki hükümetler tarafından atıldığını belirtmeyi siyasi kadirşinaslığın bir gereği olarak görüyorum" dedi. Atalay, hükümetleri döneminde atılan ve atılacak olan demokratikleşme adımlarını da önergenin kabulü halinde, iki gün sonra (Perşembe günü) anlatma fırsatı bulacağını kaydetti. Beşir Atalay, "Son olarak, bir kez daha belirtmeliyim ki demokratik açılım toplumun sadece belli bir kesimine yönelik değildir. Hedef, herkesin daha özgür ve müreffeh bir Türkiye'de yaşamasını sağlamaktır. Bu nedenle demokratik açılımın sloganı 'herkes için daha fazla özgürlük'tür" diye konuştu. Atalay, sözlerini, "Bu süreçte biz, pozitif siyaset anlayışıyla ve iktidar sorumluluğuyla hareket ediyoruz. Bu nedenle kimseye kapımızı kapatmıyoruz. Çözümsüzlüğü savunarak negatif siyaset yapmanın hiç kimseye faydası olmadığını söylüyoruz" diyerek tamamladı. ERDOĞAN CHP'NİN PANKARTLARINA KIZDI Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bazı CHP milletvekillerinin TBMM Genel Kurulunda pankart açmasını, ''Ortaya çıkan tablo aslında Parlamento İçtüzüğüyle hiç uyumlu olmayan, tamamen buna ters, tamamen bir istismar tablosunun orada tecelli etmesidir'' şeklinde değerlendirdi. Erdoğan, TBMM'den ayrılırken gazetecilerin CHP'lilerin genel kurulda pankart açmasıyla ilgili sorusu üzerine, şunları söyledi: ''Genel kurulda ortaya çıkan tablo aslında Parlamento İçtüzüğüyle hiç uyumlu olmayan, tamamen buna ters, tamamen bir istismar tablosunun orada tecelli etmesidir. Zaten CHP'nin grup olarak, geçmişinden bugüne yapmış olduğu uygulamalarda bunu görürsünüz. Sürekli olarak Atatürk'ü istismarı görürsünüz. Geçmişte birkaç kez Parlamento konuşmalarımda da ifade ettim, aynı uygulamayı bugün burada gördük. Bir defa İçtüzüğün çiğnenerek bu tür uygulamalar yapılması onlara bir şey kazandırmayacağı gibi, onlar tıynetlerinin gereklerini ortaya koymuşlardır. Bundan sonrasını öyle zannediyorum ki TBMM Başkanlığının yapması gerekir. Herhalde kameralardan tespitlerle de İçtüzük uygulaması Meclis Başkanlığı tarafından yapılmazsa daha sonra çok farklı, çok daha çirkin görüntülere zaman içerisinde şahit olabiliriz. Nitekim geçmişte seyirciler arasında böyle bir pankart açma olayı söz konusu olmuştu ve yargı süresinde de yanılmıyorsam ciddi bir mahkumiyet kararı o pankart olayından çıkmıştı. Biz, bu sürecin ayrıca takipçisi olacağız.'' Hükümet demokratik açılım paketinde ilk yasal düzenlemeyi ‘Torba kanun’ olarak adlandırılan yöntemle Meclis’e sundu. Tasarı, TBMM Genel Kurulu’ndaki görüşmeden saatler önce Meclis’e geldi. Terörle Mücadele Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Tasarısı adıyla hazırlanan 11 maddelik düzenleme, 4 kanun hükmünü de yürürlükten kaldırıyor. CEZAEVİ YERİNE KÜTÜPHANEYE Doğu ve Güneydoğu’daki gösterilerde polise taş attıkları için 30 yıla kadar hapis istemiyle yargılanan 115 çocuk ile daha sonra bu duruma düşeceklere cezaevi yerine rehabilitasyon kapısı açılıyor. Terör suçlarında cezaları artıran hükümler, 18 yaşın altındaki çocuklara uygulanmayacak. Yargılanan çocuklar için istenen cezalar yarı oranında düşecek. Çocuk Koruma Kanunu’ndaki koruyucu hükümler, terör davalarında da uygulanacak. Tüm çocuklar, özel yetkili ağır ceza mahkemelerinde değil çocuk ağır ceza mahkemelerinde yargılanacaklar. Çocuklar gözaltına alınırken yanlarında sosyal görevli bulunacak. Emniyetteki ifadeleri terörle mücadelede değil, çocuk şubesinde alınacak. Sorgulamalarını çocuk savcıları yapacak ve duruşmada sosyal görevli uzmanı bulunacak. Mahkeme sosyal inceleme raporu isteyecek. Bu çocuklar da ‘hükmün geriye bırakılması, verilen hapis cezasının seçenek yaptırımlara dönüştürülmesi’ haklarından yararlanacaklar. Hakim, suçu sabit olsa da çocuğu cezaevine göndermeyip, okulda, kütüphanede veya sosyal hizmet birimlerinde çalışarak cezasını çekmesini isteyebilecek. 208 DOSYA AÇILIYOR Terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan’ın yeniden yargılanmasını engellemek amacıyla getirilen ve sonra başka dosyaları da etkileyen hüküm kaldırılıyor. Böylece Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin yeniden yargılama kararı verdiği 208 dosya mahkemelerde görülecek. Yasaya, Öcalan’ın bunun dışında tutulması için ayrı bir hüküm ekleniyor. Yeniden yargılama talepleri ‘istemin esassız olması’ nedeniyle reddedilenlerin dosyaları açılmayacak. Öcalan’ın başvurusu bu gerekçeyle reddedilmişti. CEZAYI HAKİM İNCELEYECEK Cezaevlerindeki disiplin cezalarına hâkim denetimi geliyor. Disiplin kurullarının verdiği görüş yasağı, mektup ve gazetelerin engellenmesi gibi kararlara karşı infaz hakimleri devreye girecek. İnfaz hâkimleri masa başında karar vermeyecek. Cezaevine giderek şikayetçi hükümlü veya tutukluyu dinleyecek ve delil toplayacak. Öcalan da disiplin cezalarını infaz hâkimine taşıyabilecek. Bu değişiklik AİHM’de görüşülen 200 dolayındaki dosyaya uygulanacak. YASADIŞI GÖÇE YENİ ENGEL Ülke içinde veya karasularında yakalanan göçmen kaçakçıları, ‘suçun teşebbüs halinde kaldığı’ gerekçesiyle tutuksuz yargılanıyor. Artık suç teşebbüs aşamasında kalmış olsa dahi tamamlanmış gibi ceza uygulanacak. İnsan kaçakçılığına teşebbüs edenler en az 3 yıl hapis cezası alacak. Kamyon kasasında veya teknelerde taşınmayla göçmenlerin hayatı tehlikeye atılırsa cezaları en az 4.5 yıl olacak. Mahkemeler, ‘kuvvetli şüphenin varlığı’ halinde bile tutuklama kararı verebilecek.
Editör: TE Bilisim