(Y) Etti !

Bugünkü yazımda dâhil olmak üzere hiçbir yazımda kayırma yoktur! Üzerine alınan herkes içindir; yazdıklarım ve yazacaklarım... Alınıyorsanız şayet, o iş benden çıkalı çok olmuştur haliyle. Müşkülpesent olalım, anlaşalım bu konuda. Vakur insanlar ben bu cümleyi bu paragrafa yerleştirmeden çıkarır haddi zatında!

Düşünmek; insan kafasını, bazen yolunu kaybetmiş karıncaların yuva yaptığı koca bir bahçeye dönüştürüveriyor. O karıncalar olmalı mı? Olmasa şayet... Ne olur? Yormamalı mı insan düşünmek için kendini? Karıncaların neden kıpraştığını yahut yollarını neden bulamadığını? Düşünmeli mi?

--

Yetmedi mi bedenlerin boğazlara gönderdiği yumrular? Bu kas gücü olmasa da söz gücü...

Yetti! Sözleri üzerine tam beden oturtan; bedenlerin düşünceleri...

Yetti süslü sofra başlarında ağız dolusu sahte gülüşleriniz.

Yetti paranın gücünüz olduğu düşüncesine kapılıp, yaptığınız küçümsemeler.

Yetti vasıfsız insanları belli bir makama getirip sonra da bu ülke neden gelişmiyor deyişiniz. Nepotizminiz yetti.

  1. tırmanmadan en tepeye konmanız.

Yetti keşkelerinizin bolluğu, azminizin yokluğu.

Yetti düşüncelerin farklılığını göz ardı ettiğiniz.

Yetti insanların hayatlarına kendisinden daha fazla müdahale ettiğiniz.

Yetti kayırmacılığınız.

Yetti kapitalizmi ayıplayıp, kapitalizmingöbeğinde yüzdüğünüz.

Yetti soytarılığı dillerinizden düşürmeyip asıl soytarının kim olduğunu unutuşunuz.

Yetti başkalarının hayallerini içten içe kıskanıp, dışarıya vururken takındığınız küçümser tavrınız.

Yetti söylediklerinizin arkasında duracak cesaretinizin olamayışı.

Yetti siyasilerin ciddi olması gerektiği kavramına göre hareket edip donuk yüzlerden vazgeçmeyişiniz.

Yetti hata yapmanın tecrübe olduğu bilincine kapalı, utanç olduğuna açık oluşunuz.

Yetti kadınlara yapılan zulümler, “ölmek istemiyorum” sesleri...

Yetti tecavüz edenin serbest bırakılıp, suçsuz yere hapishane olanların çaresizliği.

Yetti “kıskanç nişanlı dehşeti, barışmayan eşini pompalıyla öldürdü, yasak aşk için çifte cinayet, 2 çocuk annesi 16 yıllık karısını bıçaklayarak öldürdü, vahşetin detayları tüyler ürpertti” haber başlıkları...

Yetti başı kapalı, başı açık ayrımınız, kılık kıyafete müdahaleniz.

Yetti egoistliğinizi bulaştırdığınız kirli duvarlarınız.

Yetti koca evrene hâkim oluşunuz, kapladığınız iğne ucunu unutuşunuz.

Yetti dostlukları buruşturup serpeleme atışınız, ayaküstü ilişkilerinize sığdırdığınız samimiyetiz.

Yetti sevmeyi beceremeyişiniz, kalplerinize geçirdiğiniz demir parmaklıklar...

Yetti “en” leri silişiniz, “hiç”leri yüceltişiniz.

Yetti günahınız ile sevabınızın çelişiği.

Yetti son model araçlarınız içinde bulutların tepesine çıkışınız, arabadan indiğinizde (gerçekleri idrak ettiğinizde) bulutun su damlası ve buz kristallerinden oluşan bir yapı olduğunu hatırlayıp, üzerinde nasıl durulamayacağını çözümleyebilmeniz, geç olsa da...

Yetti dostluklarınızın bir bardak çayı karıştırdığınız süreden uzun olamayışı.

Yetti kaygısızlıktan firar etmiş düşünceleriniz.

--

Yeten kişiliğiniz; etti kişiliğinizden.

--

Evet, sen ve sen! Haklısınız.

Bu öfke;yazımın içerisinde gerçekleşen bir isyandır.

Cümlelerim birer genellemedir. Okuyan sizlerin üzerine alıp almaması; sözcüklerin her birinde kendinizi görebilmeniz ile doğru orantılıdır. Görüyorsanız şayet, artık o yazı ile kendiniz arasındadır.

--

Düşünmek; insan kafasını, bazen yolunu kaybetmiş karıncaların yuva yaptığı koca bir bahçeye dönüştürüveriyor. O karıncalar olmalı mı? Olmasa şayet... Ne olur? Yormamalı mı insan düşünmek için kendini? Karıncaların neden kıpraştığını yahut yollarını neden bulamadığını? Düşünmeli mi?

--

DÜŞÜNMEZSEN, DÜŞERSİN!

Düştüğün vakit, yukarıdaki“yetenler” ile aynı çatı altına sıkışırsın.

Düşünmek kâfidir, kâfi. Eee hadi! Biraz yoruver kendini.

İstanbul Times / Hande Balcan