Millet-İ Sadıkalarımız Ve Bütün Hain Irkçılar - Larımız

Türk kanısına (anlamına ve amacına) sahip olanlar hiçbir zaman ırkçılık ve faşizmle yakından uzağa alakası olmamıştır. Tam tersine anlamına ve amacına ters olduğu için Türk ve ATA`sı bu gibi yapılanmaları yok etmek için ölümüne mücadele etmiştir. Kimseyi incitmek, yok etmek istememiştir. Fakat dışarıdan gelen ve içerde barınan Truva atlarına da gereken cevabı misliyle vermiştir. Bu da amacının ve yaşamasının yani var oluş nedeninin bir savunmasıdır. Irkçılığı ve faşistliği size dayatmaya çalışanlar asıl kendi yaptıkları SOYKIRIMLARI başkalarının üzerine atanlar ve ona maşa olanların ta kendisidir.

Kurtuluş Savışında Yunanlar İzmir`den Afyon`a kadar geldikten sonra bizim azim ve kararlılığımızla topraklarımızı savunma adına yaptığımız püskürtme sırasında 4000 köyü yakarak, mazlum köylüleri öldürerek gerisin geri İzmir`in sularına gömdük… Atatürk İzmir`e girerken Yunanlıların yapmış olduğu gibi Türk Bayrağının üzerinden geçen bir karaktersizlik karşısında ATATÜRK; “Derhal o Yunan Bayrağını kaldırınız. Bu bayrak bir halkı ve onurunu temsil eder. Onların yapmış olduğu hatayı bizler düzeltmekle ve örnek olmakla mesulüz.” Diyen tarihe ve insanlığa örnek olacaktır. Bunun neresinde ırkçılık ve faşistlik vardır.

Çanakkale`de ölen ANZAKLAR için; “Artık burada yatan çocuklar bizimde çocuklarımızdır” diyen Türk`lüğün ne anlama ve amaca hizmet ettiğini bütün insanlık tarihine altın harflerle yazmıştır.
Bir gün bir otelin yemek salonunda Atatürk`ü uzaktan izleyen yabancı bir subayın kendisini rahatsız eden bakışlarını yaveri aracılığı ile sorduğunda yabancı askerin cevabı babasını Çanakkale Savaşında Atatürk`ün öldürdüğünü veya sebep olduğunu söylediğinde, Atatürk`ün cevabı “SÖYLE BAKALIM BABASININ ÇANAKKALE DE NE İŞİ VARDI.” Ben vatanımı koruyor ve savunuyorum… diyerek tarihe altın harflerle vatan savunmasının ve anlamının TÜRK`lüğün amacı olduğunu göstermiştir.

NE MUTLU TÜRK`ÜM DİYENE” sözünü ATATÜRK boşuna söylemedi. Bu sözün manası;
Allah`ın kulları arasında bir kavim var ki; Allah`ın Resulü ve kitap inmeden de Allah`ın tek olduğunu ve her şeyin yaratıcısı olduğunu bulan kavim “TÜRKLER” olmuştur. Bu yüzden “ NE MUTLU TÜRK`ÜM DİYENE”….Mustafa Kemal ATATÜRK
Türklük kavramı;

“TÜRKİYE CUMHURİYETİNİ KURAN HALKA (amacı, kanısı, dikkati, ciddiyeti, düşüncesi, sevgisi, kalbi ve gönlü ile ) VE BİR ARADA YAŞADIĞI TOPRAĞA VATAN DİYENLERE TÜRK DENİR.”
Bizim atalarımızdan, insanlıktan ve İslam dininden anladığımız mana ve amaç budur.
Bu amacı kendilerine ilke edinmişlere örnek ise;
İstiklal Savaş`ında bize büyük destekleri olan ve Türk Ortodoks Patrikhanesi`nin kurucusu PAPA EFTİM`i,
Ermeni kökenden gelen ve Atatürk tarafından Türk Dili Kurumu Başuzmanlığı`na atanan AGOP DİLAÇAR`ı,

Türkiye Büyük Millet Meclisi Dersim Milletvekili DİYAP AĞA`yı, Cem Törenlerinde, zorunlu olmamasına rağmen, Atatürk`ün resmini başköşeye asan, Atatürk`e, devletimizin kurucularına, ordumuzda şehit olanlara dualar eden ve bugün ayrılıkçılığa itilmeye çalışılan ALEVİ TOPLUMU; TÜRKİYE CUMHURİYETİ`NİN BİRLEŞTİRİCİ UNSURU OLDUĞU ORTADADIR.
LOZAN ANLAŞMASINDA; Kürtler için azınlık kararı aldırmak isteyen topluluğa verilen cevap nettir.  “KÜRTLER, AZINLIK DEĞİL TÜRKİYE CUMHURİYETİ`NİN ASLİ UNSURLARINDANDIR.” Diyerek kimlerin aslında faşist olduğunu çok güzel bu cevapla verilmiştir.

 Terör örgütü ASALA`nın Esenboğa Havaalanı`na düzenlediği saldırıyı protesto etmek için Taksim Meydanında kendini yakan ARTİN PENİK`i;
Emperyalizmin kanlı parasıyla beslenen Taşnak Sütyun`un güncellenmiş uzantılarına prim vermeyen ARA GÜLER`i,
 LEVON PANOS DABAĞYAN`ı ve İngilizler Anadolu topraklarını işgal etmesin diye savaşarak can veren 140`ı Türk, 32`si Ermeni, 25`i Rum, 18`i Yahudi olan İstanbullu hekimleri “İstiklal Madalyası almış Ohannes ERKAN`ı, Stepan TALAŞLIOĞLU`nu, Kiyork GÜLSÖKEN`i, Agop AYIK`I, Karabet AYVAT`ı, Hrant KİREMİTÇİ`yi, Karabet KARGICI`yı, Onannes ÖZÇINAR`ı, Artin GÜLÜKYAN`ı, Petir SEVİNÇ`i, Vahan KELEŞOĞLU`nu, Ohannes KASPARYAN`ı ve Agop ÖZEL`i, ya da Atatürk`ün dans öğretmeni Prof. Ardeş PANOSYAN ve diş doktoru SÜRENYAN`ı, Berç KERESTECİYAN`ı,

Türkçe`nin ilk Etimolojik Sözlüğü`nü hazırlayan dilci Bedros KERESTİCİYAN`ı, İĞNECİYAN`ı Garabed TOMBALYAN`ı, Andon TINGIR YAVER PAŞA`yı,
1828`de Yusuf Paşa ile birlikte esir edilen Osmanlı Orduları Başhekimi olan Sarkis GARABETYAN`ı, Agop DÜZÇELEBİ`yi,
Naşid ÖZCAN`ı, çocukları Adile NAŞİT – Selim NAŞİT`i, her gördüğümüzde yüzümüzde sıcak bir tebessüm oluşturan Nubar TERZİYAN`ı, Sami HAZİNSES`i “HOROZ NURİ” (Vahi ÖZ)`Yİ, Toto KARACA`yı….
 
Ay – Yıldızlı bayrağımızı hem kendisi şeref kürsüsünde dalgalandıran hem de Cemal KAMACI gibi şampiyonlar yetiştiren Garbis ZAKARYAN`ı, milli sporcularımız Harutyan ARTAN`ı, Zareh KALPAKCIYAN`ı, Sarkis GÜLLAP`ı,

1912 Stockholm Olimpiyatlarına kendi paralarıyla gidip kazandıkları madalyaları Türk Milleti`ne armağan eden Vahram PAPAZYAN VE Mıgırdiç MIGIRYAN`ı,
 “Türkiye Cumhuriyeti nüfus cüzdanını taşıyan, bir Türk gibi yaşayan bir adama ne denir? Ben bir TÜRK`ÜM. Türk olmanın anlamını hissediyorsan sen de bir Türk`sün.” Diyen Kenan PARS`ı (Kirkor CEZVECİYAN) bilmeden, araştırmadan, öğretmenden Atatürk`ün etnik ve dini azınlıkları bölücü olarak gördüğünü; siyasette askerlere kilit rolü Atatürk`ün verdiğini ve Atatürk`ün derin devletin kurucusu olduğunu söylemek hangi bilimsel mantığın, hangi öfkenin, hangi öç anlayışın dışa vurumudur?
Bakınız yukarıda saydıklarımızda Diyap AĞA dahil hiç Kürt, Çerkez, Zaza v.b. adı geçiyor mu? Zaten Diyap AĞA da TBMM`de Kürt ya da Zaza olduğu için bulunmuyordu. Çünkü o dönem çok küçük bir hain güruhun dışında emperyalizmin Petro - politik çıkarları doğrultusunda yoğun Kürtlük – Kürtçülük propagandası yapıldığı halde Kürtçülük – Zazalık gibi bir sorun yoktu. Zaten kim kimdi pek ayırt edilmiyordu, buna ihtiyaç da duyulmuyordu. Sadece tek gayeleri ve ortak yanları vatanlarını kurtarmaktı.
Atatürk de bir soru üzerine verdiği yanıtta;

“Kürt sorunu, bizim yani Türklerin çıkarları için kesinlikle söz konusu olamaz. Çünkü bizim ulusal sınırlarımız içinde Kürt unsurları öylesine yerleşmişlerdir ki pek sınırlı yerlerde yoğun olarak yaşarlar. Bu yoğunluklarını da kaybede ede ve Türklerin içine gire gire öyle bir sınır oluşmuştur ki Kürktük adına bir sınır çizmek istesek, Türkiye`yi mahvetmek gerekir. Örneğin, Erzurum`a giden, Erzincan`a, Sivas`a giden, Harput`a kadar giden bir sınır aramak gerekir. Hatta Konya çöllerindeki Kürtleri de göz önünde tutmak gerekir.”

 Atatürk`ün bir başka konuşmasında;
“DİYARBAKIRLI, VANLI, ERZURUMLU, İSTANBULLU, TRAKYALI VE MEKODONYALI HEP BİR IRKIN EVLATLARI, HEP AYNI CEVHERİN DAMARLARIDIR. BU DAMARLAR BİRBİRİNİ TANISIN. BU DEDİĞİM ŞEY OLDUĞU ZAMAN BAŞKA BİR ALEM GÖRÜLECEK VE ALEM DÜNYAYA HAYRET VERECEKTİR.”
Bu yazdıklarımdan sonra benden diğer hainleri yazmamı beklemeyin… zaten herkes onlara çalışıyor… etrafınıza bakarsanız ve biraz susup, dinlerseniz ne oyunların döndüğünü göreceksiniz…. BU TOPRAKLARDA YAŞAYAN HERKESİ BİRLİK BERABERLİK İÇİNDE KUÇAKLAŞMAYA ÇAĞIRIYORUM… GERİSİ TEFFERRUATTIR…
 Sevgi ve saygılarımla…birlik olma zamanıdır…atamirasıulus….muratakbaş

Not: Kaynak olarak üzerimde emeği olan İsmail ARLI Bey`nin “EMPERYALİZMİN TÜRKİYE AJANDASI” TOGAN YAYINLARINDAKİ Kitabını okumanızı tavsiye ederim…

İstanbul Times / Murat Akbaş