Kum Tanesinin Direnişi

Bir zamanlar, çölün ortasında tek başına duran bir hurma fidanı varmış.

Etrafındaki ağaçlar çoktan yanmış, rüzgârlar köklerini sökmeye çalışmış, güneş kavurmuş ama o fidan inatla toprağa tutunmuş.

Bir yolcu ona yaklaşmış ve sormuş:

“Bu kadar fırtınaya, bu kadar yakıcı sıcağa rağmen neden hâlâ buradasın?”

Fidan hafifçe titremiş ve şöyle demiş:

“Çünkü burası, adaletin gölgesinin hiç düşmediği bir toprak. Ben o gölgeyi bekliyorum.”

İmam Hüseyin’in duruşu işte o fidanın duruşudur.

Zamanın çölünde, bütün rüzgârların önünde tek başına durup toprağını, yani inancını korumaktır.

Kerbelâ bir savaş değil, bir vicdan çağrısıdır.

Zulme karşı sessiz kalmamanın, korkuya teslim olmamanın, yalnızlıktan anlam doğurmanın adıdır.

İmam Hüseyin, “azınlıkta olmanın çaresizliğiyle” değil, “hakikatin tarafında olmanın onuruyla” yürüdü.

Aşura günü, kalabalığın değil, doğrunun tarafında yer aldı.

Ve o gün, tarih boyunca yankılanacak bir cümleyi yaşamıyla yazdı:

“Zulme rıza, zulümdür.”

Bugün dünyanın her köşesinde baskıya, adaletsizliğe, yoksunluğa direnen insanlar var.

Kimi kalemle, kimi sözle, kimi sessizliğiyle direniyor.

Her biri birer küçük Kerbelâ yaşıyor;

ve her biri, o hurma fidanı gibi, adaletin gölgesini bekliyor.

Ama aslında o gölge gelmeyecek.

Çünkü Hüseyin bize öğretti ki;

adaletin gölgesi, dik duranların bedeninden düşer.

Bu yüzden Aşura, yalnızca bir matem değil;

hakikatin önünde eğilmeyenlerin bayramıdır.

İmam Hüseyin’in direnişi, sadece inananların değil, insan kalmayı seçen herkesin yol işaretidir.

Her çağda, her kalpte, o ses yankılanır:

“Korkma, doğruysan yalnız değilsin.”

Ve yıllar sonra, o yolcu tekrar o çöle uğramış.

Bir zamanlar küçük olan o fidan, kök salmış, göğe yükselmiş.

Rüzgâr yine esiyormuş, ama bu kez o hurma ağacı sessizce gülümsemiş.

Altında duranlara gölge olmuş, serinlik olmuş.

Bir çocuk gelip sormuş:

“Sen nasıl bu kadar güçlü oldun?”

Ağaç, gölgesine uzanan eli sevgiyle okşamış ve şöyle demiş:

“Ben Hüseyin’i duydum… ve eğilmedim.”

İstanbul Times - Mehmet Sebbah Yiğit