İstismar Edilen Bir Geleneğin Ardındaki Gerçek

Günümüzde “kişisel gelişim” adı altında pazarlanan pek çok alanın ortak bir yanı var: Para, şöhret ve güç odaklı bir istismar zincirine dönüşmüş olmaları. Ne yazık ki yoga da bunların en çok suistimal edilenlerinden biri haline geldi.

Aslında binlerce yıllık bir içsel yolculuk geleneği olan yoga, bugün birçok yerde saçma sapan ritüeller, toplu bağırma seansları, tarikat benzeri yapılanmalar ve sözde “spiritüel liderler” aracılığıyla kitleleri peşine takan bir maddi soygun alanına dönüştürüldü. Toplumsal bilgisizlik de bu grupların en büyük sermayesi oldu. İnsanların “ruhunu arama” ihtiyacını kullanan bu sistemler, psikolojik baskı ve grup psikolojisini manipüle ederek adeta modern çağın tarikatları gibi işlev görüyor.

Bununla birlikte yoga; “bir şekle girmek” değil, kendinle buluşmak demektir. Bir şeyleri ispat etmeye çalışmak değil, olduğun haliyle kalabilmektir. Yani özünde gösterişten uzak, samimiyetle yürütülen bir içe dönüş yolculuğudur.

Bilimsel veriler de yoga pratiğinin faydalarını ortaya koyuyor:

• Bedensel duruşu ve esnekliği artırarak ağrıları azaltır.

• Sinir sistemini sakinleştirir, uyku kalitesini yükseltir.

• Konsantrasyon, zihinsel berraklık ve duygusal denge sağlar.

• Kaygı, stres ve depresyon gibi çağın hastalıklarında koruyucu ve destekleyici bir rol oynar.

• Nefes teknikleri sayesinde bedenin enerji akışını düzenler, zihni yatıştırır.

Kısacası, yoga tarikatların elinde bir şov malzemesi değil, doğru yapıldığında insanın ruhuna, bedenine ve zihnine denge getiren bir yaşam disiplinidir.

Bugün karşımıza çıkan “yogacılık, kişisel gelişim uzmanlığı, yaşam koçluğu, influencer’lık” gibi meslekler çoğu zaman samimiyetin değil, pazarlamanın ürünüdür. İnsan ruhunun en hassas ihtiyaçlarını bir ticaret alanına dönüştüren bu sektör, gerçek anlamıyla yoga’nın temsil ettiği dinginliğe tamamen zıttır.

Oysa yoga, parayla satılacak bir ritüel değil; insanın kendiyle yüzleştiği, içsel farkındalık kazandığı kadim bir yolculuktur. Eğer samimiyetle uygulanırsa, bireyi hem kendi bedeninde hem de hayata bakışında özgürleştirir.

Asıl mesele şu soruda düğümleniyor:

Ruhunuzu gerçekten arıyor musunuz, yoksa sadece başkalarının kurguladığı bir gösterinin seyircisi misiniz ?

İstanbul Times -Mehmet Sebah Yiğit