İki Paralelci Devrim Yapmak İçin Devlete Sızarsa!

İnsanlık tarihinde çok büyük bir gelişim veya değişim oluşmasının temelleri toplumların çok büyük zulümler görmesi sonucunda ortaya çıkan oluşuma devrim dersek eksik söylemiş oluruz. Çünkü bir doğal süreçlerle oluşan devrimler vardır. Bir de yapay yani algı yönetimi ile mecbur bırakılan devrimler vardır.

Dünya insanlık tarihindeki devrimlere bakarsak eğer;

1 – 1789 Fransız devrimi

2 – 1917 Rus Ekim devrimi

3 – 1949 Mao devrimi

4 –1979 İran İslam devrimi

5 – 1923 Türkiye Cumhuriyet devrimlerini örnek olarak okuyucularıma söyleyebilirim.

1. Fransız devrimi:

Bu devrimle birlikte BOURBON HANEDANINA son verilmiştir. Halkın Roma Katolik Kilisesi`nin baskı ve taassubundan aydınların ve halkın kurtulma çabasıdır. Tek adam veya hanedanın imtiyazlı yönetiminden halkın yönetimine geçiş hareketi gibi görünse de;

İyi bir organizasyonla her hükümet veya rejim yıkılabilir.

Devrimin en önemli tahrik unsuru insanların yoksullaştırması sağlandıktan sonra MARİE ANTOİNETTE`e ithaf edilen;

“EKMEK BULAMIYORSANIZ PASTA ( BRİOCHE= ÇÖREK veya PASTA) YESİNLER” sözü hiçbir zaman kanıtlanamadı. Fakat o zaman ki medya bu halka fısıltı gazetesi olarak kulaktan kulağa yol alıp bir “FRANSIZ İHTİLALİNE” krallıkların, imparatorlukların yıkılmasına sebep olurken; iki nifak tohumunu da dünyaya armağan ettiler

1. milliyetçilik

2. ırkçılık fikirleri aldı başını bugünlere kadar geldi.

Bunun diğer açılımı ise SAĞ VE SOL ve nihayet “BÖL – PARÇALA – YÖNET” Halkın aç olması kraliçe MARİE ANTOİNETTE`ye karşı öfkesini arttırdı.

Demek ki kral kimmiş? Para ve medya kim kontrol ediyorsa KRAL`DA ,BAŞKAN`DA PADİŞAH`TA oymuş…

Ayrıca Fransız devrimi; devrimciler ile devrim karşıtları arasında çıkan bir iç savaş ile başlayıp, tam dört yüz bin kişinin ölümüyle sonuçlanmıştır.

2. 1917 Rus Ekim Devrimi:

I. Dünya savaşında İhtilaf Devletlerinin Rus Çar tek adam veya hanedanına yardım gönderememesi sonucu zayıf düşen tek adam iktidarı Bolşevik ihtilaline peşinden halkın sınıfsal bir devrime dönüşmesidir. Bu devrimden sonra her şey devletin kontrolünde ve onu elinde toplayan bir sınıfsal bir yönetim şekline geçildi. Bütün topraklar halkın ortak malı kabul edildi. Fakat denetim, kontrol ve paylaşımda amacına ulaşamamıştır. Ekim devrimi; yoksulluğa, esarete, sömürüye karşı, işçilerin, köylülerin bir başkaldırısıdır. Fakat işçi ve köylü yeteri ve gereğince örgütlenemediği için ele geçen güç kendi sınıfsal bloklar oluşturarak kendine yönetimsel olarak ayrıcalıklar sağlamıştır. Devrim söylem olarak anlamlı fakat icraat olarak tam olarak uygulanmamıştır. Ayrıca bireyin özgürlüğü ortadan kalkmıştır.

3. 1949 Mao devrimi:

Bir imparatorluktan bir çok iç ve dış savaşlardan sonra kominst düşünce olan toprakların halka verilmesi mücadelesi ile gücü iktidarı elinde tutan ve ona destek olanların mücadelesinden doğan 1 ekim 1949`da Komünistlerin başkentleri PEKİN`de ÇİN HALK CUMHURİYETİ kurulurken; Çin`de 1 milyonlarca insana mal olan devrim savaşları sona ermiş, yeni bir devlet kurulmuş ve sosyalizme giden yol açılmıştır.

4. 1979 İran İslam Devrimi:

Kimleri İran devrimi, İslam devrimi veya İslam İnkılabı 1979 yılında İran`ın Muhammed Rıza PEHLEVİ Liderliğindeki bir anayasal monarşiden, Ayetullah Ruhullah HUMEYNİ yönetiminde önceleri solcu ve İslamcılarla beraber yapılan bu devrim sonrasında HUMEYNİ İSLAM HUKUKU VE Şİİ MEZHEBİ görüşlerini esas alan ŞERİAT CUMHURİYETİ kurulmasına dönüşen bir harekete dönüşmüştür. Yani PEHLEVİ`nin anayasal monarşi sistemini iki paralel yapı olan SOLCU KESİM ile Şİİ MEZHEBİNE DAYALI HUMEYNİ birlikteliğiyle yapılan devrim daha sonra güç ve iktidar hırsı ile birbirini devre dışı bırakarak tek başına ve kendi taraftarlarının istemiş olduğu bir düzene geçilmiştir.

Ülkede yaşayan diğer bütün düşünceleri eline geçirdiği devlet gücü ile sindirmiştir. Bu noktada devrime “İSLAM” devrimi diyemeyiz. Çünkü; mezhep İslam değildir. İslam`dan alınan ödünç kavramlar, terimler, sıfatlar olabilir. Ama mezhep eşittir İSLAM diyemeyiz. İmam HUMEYNİ, BİR MEZHEP HAREKETİ başlattı ve de başarılı oldu. Fakat Kur`an – ı Kerim der ki; İslam`la yakından uzaktan ilgisi yok. Şia bir mezheptir. Tıpkı HANİFİLİK, ŞAFİLİK gibi örnekleri çoğaltabiliriz. Oysa Kur`an`da mezhep olmak kesinlikle yasaklanmıştır. “İran Halkının mezhebi CAFERİLİKTİR." Mezhep o bir insanın görüşüdür, o günün, o şartların bir yorumudur. Oysa zaman sürekli değişir, gelişir. Tıpkı çağlayarak akan bir ırmak gibi…

“İSLAM`DA RUHBANLIK YOKTUR.” Hz. Muhammed (Allah`ın sevgili kulu ve elçisi). Ayrıca burada bir mezhebi ön plana çıkarırken; diğer bütün düzenlerin yok sayılması ve kendi doğrularından başka bir doğru kabul etmeden kendileriyle birlikte hareket eden diğer bütün düzenleri ötekileştirerek yok etmişlerdir veya etkisiz hale getirmişlerdir. Bu anlamda devrim tam anlamıyla eşit, hak ve özgürlükleri savunuyor diyemediğimiz gibi Kur`an – ı kerim`de sınıf ayrımı veya önceliği yoktur. Birlikte hareket vardır. Kazanımlar ve kayıplar bütün toplumun ortak idaresinde bir ehil insanlar meclisi kurularak sorunları ve çözümleri o mecliste bütün detayları ile tartışmak ve danışmak üzere kurulmasını talep eden İSLAMIN KENDİ ÖZ KAYNAĞI KUR`AN – I KERİM`dir. Kendi kelamıyla çelişen bir sisteme İSLAM DEVRİMİ diyemeyiz.

Casiye süresi-45/6. Ayeti bakın ne diyor; “Bunlar, Allah`ın, sana hak üzere okuduğumuz ayetleridir. Öyleyse onlar, Allah`tan ve ayetlerinden sonra hangi söze inanacaklar.” Ayet açık ve net olarak her şeyi anlatıyorken kimlerin peşine takılıp nerelere gittiğimizin farkında mıyız?

5. 1923 Cumhuriyet Devrimi:

Cumhuriyet halkın özgür iradesine saygı duymakla başlar. Tek adam ve Osmanlı Hanedanlığından, halkın milli iradesine geçiş sürecidir. Cumhuriyet devrimi halkı mürtecilerin baskı ve taassubundan kurtaran bir medeniyet devrimidir. Ayrıca bu devrim Anadolu`yu işgal eden emperyalistlere ( yayılmacılarına) karşı Mustafa KAMAL, Silah arkadaşlarının hatta şehit ve gazilerimizin Türk İSTİKLAL SAVAŞININ zaferle sonuçlanmasının ardından barış sürecinde başlayan bir mazlumların medeniyet devrimidir. Kitap okuyan, düşünen ve bilgisini toplum adına kullananların sistemidir.

ATATÜRK ne diyor;

“Ben size manevi miras olarak, hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir kalıplaşmış kural bırakmıyorum, benim manevi mirasım bilim ve akıldır, zaman süratle ilerliyor, milletlerin, toplumların, kişilerin mutluluk ve mutsuzluk anlayışları bile değişiyor. Böyle bir dünyada, “hiç kimsenin hiç kimseyi dondurmaya, kalıplamaya hakkı yoktur. Herkes, sadece kendi özgün ve özgür aklını, bir de insanlığın akıl teri olan bilimi rehber edinmeli” diyor.

Burada “hiçbir ayet” bırakmıyorum derken; kendisinin resul olmadığını fakat aslında bilim, akıl derken de ne İSLAM`a, ne Kur`an`ı Kerim`e, ne Son Resul Hz. Muhammed`e ve hatta bizi yaratan ve her şeyin yaratıcısına ALLAH`a ters düşmüyor.

“ilim Çin`de bile olsa gidip alınız.”, Beşikten mezara kadar ilim öğreniniz.”, “İlim mü`minin yitik malıdır, nerede bulursa alın.”, “İlim kadın ve erkek her Müslüman’a farzdır.”, “İslam akıl dinidir, aklı olmayanın dini de yoktur.” Diyen Hz. MUHAMMED (ALLAH`IN SEVGİLİ KULU VE ELÇİSİ) değil midir?

Bedir savaşı dönüşü Hz. Muhammed (Allah`ın sevgili kulu ve elçisi) “ASIL BÜYÜK CİHAT ŞİMDİ BAŞLIYOR ve ASIL CİHAT İNSANIN NEFSİYLE OLAN MÜCADELESİDİR.”

“KURTULUŞUMUZUN TAMAMLANDI. ASIL KURTULUŞ KÜLTÜR VE MEDENİYETTE GEREKLİ İLERLEMEYİ SAĞLAMAKTIR.” Diyen bir MUSTAFA KAMAL ATATÜRK SON RESÜLÜMÜZÜN İZLERİNİ TAKİP ETMİYORDA NE YAPIYOR.

“AKLINIZI İŞLETMEYECEK MİSİNİZ?”, BİLMEDİĞİNİZ İLMİN PEŞİNDEN GİDERSENİZ BU GÖZ KULAK UZUVLARINIZ, KALBİNİZ SİZE HESAP SORACAK.” İSRA 36. AYETİ, “AKLINIZI İŞLETMEYENLERİN ÜZERİNE PİSLİK ATARIM. YUNUS 100 AYETİ” Ayetleri ve bir çok yerde defalarca akıl, ilimden bahsederken Kur`an`ın İLK inen ayeti “İKRA – OKU” değil mi?

Bu kısa bilgilerden sonra iki “MUSTAFA” da bizim için önemlidir. Birisi son resulümüz biriside önderimizdir. İkisi de aynı yolda mücadele ediyorlar ve ikisi de aklınızı rehber edininiz diyor. Kim bunları ayrı görüyorsa bizi bu duruma düşürenlerdir.

Atatürk ve Cumhuriyet Devriminde ne var?

Cumhuriyetçilik; cumhura (halka) ait olandır. Bunun akla aykırı yanı ne?

Halkçılık; hanedana değil, halka ait olanı halkın yönetmesidir.

Milliyetçilik; Türkiye Cumhuriyetini kuranlara “TÜRK” denir. Fransız Cumhuriyeti`ni kuran da “FRANSIZ” denir. Devletçilik: insanlığın bulduğu en üst yönetim şeklinin işlemesi için oluşturulan yapıların bütününe devlet yapılanması dersek eğer; bir ülkenin kalkınması, gelişmesi, girişimiyle, devlet eliyle denetim, kontrol ve uygulamaların bir ahenk içinde işlemesini sağlayan hatta özel sektöre imkan sağlayan karma bir ekonomik kalkınma hareketidir. Devamlı gelişime açık hem bireysel hem toplumsal ekonomik hürriyeti kendi içinde barınmasını sağlayan planlı bir teşkilatlanmadır.

Laiklik; akla ait veya akla uygun olan demektir. Yani aklın korunup kollanması değil mi?

Ya Devrimcilik; burada yazdıklarımızın, bütün bu kavramların zaman içinde içeriğinde donup kalmaması ve gelişmesi veya daha iyiye dönüştürülmesi için sürekli işlevsel, canlı tutulması değil de nedir?

Cumhuriyet devriminde egemenlik halkındır yani halka aittir. Yanılırsa da tüm halk birden yanılsın. Tabi ki halk aydınlandıkça, bilinçlendikçe Cumhuriyetin niteliği o oranda Artar. Cumhuriyet devrimi ne bir mezheptir ne de bir dindir. Kula kulluk olmamakla birlikte tam anlamıyla ve de bütün boyutlarıyla “BİR İNSAN OLMA SEVDASIDIR.”

Bu anlamda hiçbir kimse, hiçbir anlayış, hiçbir görüş tabu olamaz. Dahası Cumhuriyet devrimi tabu oluşa, kalıpçılığa, şablonculuğa, uydum atalarıma, büyükler nasıl buyurmuşlarsa, efendilerimiz bilir, böyle gelmiş böyle gider zihniyetlerin karşısındadır.

Devrim gelişime, bilime, aydınlamaya medeni ve insani bütün yapıcı oluşumlara ucu açıktır. Cumhuriyet devrimi ucu açık bir çağdaşlaşma ve muasır medeniyetlerinde üzerine çıkmaya çalışan, kendi devrimiyle yarışan ileri koşan bir kabına sığmaz bir bütünlüktür. Diğer devrimlerden kendini ayıran bence en büyük özelliği budur.

Laiklik Kafirun süresinde 6. Ayetinde

“Senin dinin sana benim dinim bana..” diyerek belirtmiştir. Dinde zorlama yoktur.

Resulümüz Medine anayasası ile bütün Medinelileri ayırmadan tek çatı altında bir devlet yapılanmasına götürmüştür. Ayrıca “LAİKLİK” bir TÜRK yönetim şeklidir. Hazar devleti 400 (M.s 630 -1030) yılları arasında varlıklarını ve yönetimlerini laiklikle sürdürmüşlerdir.

Türkiye devleti 1937 yılında Laikliği resmen resmi gazetede yayınladığında Fransa Devleti 1949 yılında kabul etmiştir. Kim kimden almıştır.

Laiklik: halkın inanç ve din hürriyetini temin etmektir. Başka bir ifade ile faklı inançtaki insanların birbirinin inançlarına saygı göstermesidir. Öyle kabaca din ile devlet işlerinin birbirinden ayrılması gibi göstererek insanları birbirine düşürmek değildir. Cumhuriyet devrimi;

“Egemenliğini hiçbir monarkın ( tek adamlığına), fedodalların (bir zümreye), tiranların (güç odaklarının) değil sadece halkındır.”

Beklide en önemlisi “hanedanlığın yıkılıp yerine halkın iradesi”nin gelmesidir.

Bugün bu devrimin sancılarını yaşıyorsak bu devrimi bizlere armağan edenlerin emeklerini hiçe sayarak 1923 -1938 yıllarından sonra 78 yıllık karşı devrim ile yok ettiğimizden bu devrimi hak etmiyoruz.

SAHİP ÇIKARSAK HAK EDERİZ… SAHAYA SAHİP ÇIKARSAK HAK EDERİZ…

Bugün yaşadıklarımız ise iki paralelci, birbirleriyle iktidar için önceleri birlikte sonraları ise kim iktidar olacak savaşına girdiler. Bunun sonucunda birisi yenildi veya beklemede, diğeri ise iktidarda iktidarını taçlandırmak için kendi “DEVRİMİNİ” tamamlamak isterken; halk cahil ve yoksul bırakılmış ( 78 yıl içinde) ölümü gösterip sıtmaya mecbur bırakılan bir halk ne olduğundan habersiz… Cumhuriyet Devrimlerini ve İnkılâplarını yok etmek için düşmanla iş birliği yapmayı kendinde hak sananlardır asıl cahil olanlar ONLARDIR…

Ben içinizden biri olarak onların benlik egolarının cahilliğini yaşamaktansa, halkımla cahil olmayı tercih ederim.

Fakat ne kadar cahil olursam olayım “VATANIMA VE HALKIMA İHANET EDEN CAHİLLERDEN OLMAM OLAMAM…”

Saygı ve sevgilerimle… “TARAFIN BELLİ OLSUN” “CUMHURİYET DEVRİMLERİYLE OLSUN”… Ata mirası ulus… murat akbaş

kaynakça:KUR`AN-I KERİM TÜRKÇE MEALİ VE OKUNUŞU - ELMALI`LI M.HAMDİ YAZIR - SEDA YAYINLARI 

MİLLİ DEVRİMCİ ÜLKÜCÜ ATATÜRK - İBRAHİM CANDAN - TOGAN YAYINCILIK

ATATÜRK`TEN ÖZÜR DİLİYORUM - ALİ EKMEL OKUR - TOGAN YAYINCILIK