Hz.Peygamberin Torunları ortada iken başkasına beyat ederek Mürid ve Derviş olanların durumlarıyla ilgili bir örnek vermek istiyor

Böyle kimseler,hac için yola çıkan fakat hacıların emirine uymayıp, bir şaşkının sözüyle yol daha yakın olur diye Hindistan’a, oradan Habeş’e, oradan Yemen’e ve nasip olursa oradan da Beytullah’a varacak olan kimseye benzerler.
Bir şehirde veya bir köyde irşâd postunda bir Seyyid varken, “Ben size Hakk’ın yolunu göstereyim.
Sizi irşâd etmek hususunda o Seyyidden daha üstünüm.”diyen biri varsa, o kimse, doğru yolda yürüyenin aklını alıp yoldan çıkaran ve nihayetinde öldüren gulyabaniye benzer...
Rasûlullah’ın evlâtlarından birine mürîd olmanın bir faydası da şudur ki, her zaman meclislerinde cemâllerini müşâhede edersiniz.Ayrıca daha önce de söylediğimiz gibi, onlara intisâb etmek cedlerine intisâb etmek gibidir. Rasûl’ün Ehlibeyt’ine muhabbet edip, onlardan birine beyat edenlerin sevaplarını anlatmaya kalksak binde birini yazamayız. Onlara buğz ve ihanet eden mel’ûnların kıyamette görecekleri azapları ise, denizler mürekkep, ağaçlar kalem olsa yazamayız. Zira onlara ihanet etmek, Hazret-i Fahr-i Âlem’e ihanet etmektir. Âl-i Rasûl’e itaat etmeyenlerin lânete müstehak olduklarına delilimiz şudur: Cenâb-ı Hakk, meleklere Âdem’e secde etmelerini emrettiğinde, İblis secde etmemiş ve bu yüzden de lânetlenmiş ve kovulmuştur. Cenâb-ı Hakk, Âdem alehi’s-selâmı Muhammed Mustafa için yaratmıştır. Bütün peygamberler ve velîler de Hazret-i Muhammed’in hürmetine yaratılmıştır. Demek ki Allah’a, Rasûlü’ne ve Ehlibeyt’ine hakaretle bakıp itaat etmeyenler, Şeytan’dan daha ziyade lânete müstehaktırlar.
Evlâd-ı Muhammed’e buğz etmek, başkalarına buğz etmek gibi değildir.Hazret-i Hüseyin efendimizin katlinden sonra vefat eden Hazret-i Muhyî şöyle söyler: “Hazret-i Hüseyin’den önce şafakta kırmızı rengi yoktu.”Bir başka rivâyette de, Zuhûrî hazretlerinin huzurunda Kerbelâ olayları anılırken, Zuhûrî hazretlerinin, “Hazret-i Hüseyin’in şehîd olduğu gün Beyt’ül-Mukaddes’te idim.Kaldırdıkları her taşın altında bir damla kan zâhir olurdu.” Dediği nakledilir. Âl-i Muhammed’i başkalarıyla kıyaslayarak onlara ihanet etmekten sakınınız...
“Hazret-i Hüseyin’in kanı ile zamane seyyidlerin kanı bir midir ve onlara hürmet etmenin sevabıyla zamane Seyyidlerine hürmet etmenin sevabı bir midir?” diye soracak olursanız, şöyle deriz: Mevcûdatın canı kudret elinde olan Allah’a ve mahşer yerinin şefaatçisi olan Muhammed’e and olsun ki, zamane Seyyidlerine buğz ve ihanet edip de ölmeden önce başına bir bela gelmeyen kimse görmedim. Âl-i Rasûl’e buğz edene, dünyada ve âhirette azap kesindir.Lâkin bunlar inanmadıkları için, başlarına gelen belânın sebebini başka yerde ararlar. Bilmezler ki Cenâb-ı Hakk onlara, îman ettikleri peygamberlerinin evlâdına ihanet ettikleri için o belâyı musallat etmiştir.
Hadîkatü’s-Süedâ’da rivâyet edilir: Bir gece, bazı kimseler bir yere toplanıp Hazret-i Muhammed evlâdına muhabbet edenler ile düşmanlık edenlerin durumunu söyleşirler. İçlerinden biri, “Evlâd-ı Muhammed’e muhabbet edenlere, dünyada ve âhirette izzet kesindi. Düşmanlık edenlere de âhiretteki azaptan önce bu dünyada azap vardır.”der. Bir diğeri de,“Bu söz doğru değildir.Ben bir keresinde bir Seyyide öyle bir sopa vurdum ki anlatamam.Fakat bana hiçbir şey olmadı.”der demez, Mumdan bir kıvılcım üzerine sıçrayıp elbisesini yakar. Söndürmeye çalışırlarsa da mümkün olmaz ve o mel’ûn feryat figân içinde yanıp kül olur.
Ey benim değerli kardeşlerim sözlerimizi duymakla kalplerinde Rasûlullah’ın Ehlibeyt’ine karşı bir muhabbet nuru tecelli eden, onların dostuna dost, düşmanlarına düşman olan ve onları tüm insanlardan üstün görenlere ahdimiz olsun: Kıyamet günü ceddimiz Muhammed Mustafa sallallâhu aleyhi ve sellem bize, “Ben Rabb’imden sizi diledim. Hesapsız ve azapsız bir şekilde cennete girip, bir engel olmaksızın Rabb’inizin cemâlini görün.” Buyurduğu vakit, dostlarımızın elinden tutup, “Ey dedemiz, bunlar Allah Rasûlü’nun ve Ehlibeyt’inin muhabbetinden başka bir muhabbet bilmemişlerdir ve evlâd-ı Rasûl’ün dostlarına dost, düşmanlarına düşman olmuşlardır.Biz de onlarsız cennete girmeyeceğimize dâir ahdettik.” deriz. Ümidimiz odur ki, ceddimiz Muhammed Mustafa’nın şefaat vücuda gelip, “varın evlâtlarımla haşrolun” diyecektir.
Emin olunuz ki bu makaleyi yazmaktan murâdım, sizlere kendimi anlatıp insanlar arasında itibar görmek değildir.Tek dileğim, iki cihân fahri Rasûl’ün sallallâhu aleyhi ve sellem zât-ı şerifini beyan etmektir. Bazı kimseler bize, “Sizlere gereken şey, ceddinizin ahlâkıyla ahlaklanmaktır.” derler. Ceddimizin ahlâkının bir hususiyeti de, yanlış yolda olanı doğru yola davet etmektir. Biz de bunu yapıyoruz. Zira evlâd-ı Muhammed’in âlimlerine, ümmîlerine ve sâlihlerine ihanet edenler, hem sapkın hem de saptırıcıdırlar.Bir Hadiste şöyle buyurmuştur:Ehli beytime zulmedenlerin,
küfredenlerin,eza edenlerin ve onları katledenlerin,âhirette bir allahları olmayacaktır.
Allah,Kiyamet gününde öyle kimselerle konuşmayacağı gibi,onları ebedi bir azâba mahkum eder."
Bu Risaledeki âyetleri ve hadisi şerifleri okuyup veya dinleyip,Allah'ı Rasulü'nü ve ehli beytini candan ve günülden seven kimse,Mü'min muvahhidlerden ise,Âl-i Muhammed'e olan muhabbeti artar. Ehli beyti Rasul'e buğz edene,buğz eder.Ehli beyti Rasule buğz ettiğini bildiği kimsenin cenazesinde yüz çevirdiği gibi,öyle bir komşusu olsa ,evini satıp ondan uzaklaşır.
Kendi haliyle gururlanıp,Âl-i Rasul'e hakaret etmekten kalbi kararmış kimseye,Hazret'i Muhammed'in Muhabbet nuru tesir etmez ve islamlığı sadece dilinde kalır.Nitekim Efendimiz Hz.Muhammed (s.a.v.)"Muhakkak Allah sizin görüşünüze ve amellerinize değil,kalplerinize ve niyetlerinize bakar." buyurmuştur.Bir kimsenin kalbinde Ehli beyt muhabbeti olmazsa,Allah ona nazar etmez.Böyle kimseler,burada zikrettiğimiz àyet ve hadisleri okusalar veya dinleseler,hemen içlerindeki buğzu /husumeti izhar ederek,"Bu âyetler,seyyidler hakkinda değildir ve hadisler mevzu'dur."derler Âl-i Rasul'ü kendileriyle kıyas edip,"Kişinin kendisini anlatması caiz değildir."diyerek kendi sıfatlarına lâyık türlü sözler ederler.Cenab-ı Hakk,bizleri o kimselerle oturup kalkmaktan,
yüzümüzü gözlerinden,
kulaklarımızı sözlerinden ve izimizi izlerinden saklasın inşallah.
İstanbul Times /  Dr Seyyid Hüseyin Zerraki Düseyder Gelen Başkanı