Çocuğun Ruhuna Atılan İlk İmza

İnsanın hayatı boyunca taşıdığı en büyük yüklerden biri, aslında görünmezdir: Çocuklukta kurulan bağların izleri. O ilk bağlanma deneyimi, yalnızca bir anne kucağının sıcaklığından ibaret değildir; bireyin kimliğine, ilişkilerine ve hatta hayata bakışına yön veren sessiz bir imzadır.

GÜVENİN FELSEFESİ

Güven dediğimiz şey, soyut bir duygu olmaktan çok daha fazlasıdır. Bir çocuğun zihninde “Dünya bana karşı güvenilir mi?” sorusuna verilen ilk cevaptır. O cevap olumluysa, birey geleceğe umutla yürür. Olumsuzsa, hayatın her aşamasında görünmez bir eksiklik hissedilir.

TUTARSIZLIĞIN BEDELİ

Çocuk, ağladığında karşısında bir yüz, bir ses, bir dokunuş bulmak ister. Bunu her seferinde bulduğunda dünyayı güvenilir sayar. Bulamadığında ise zihninde derin bir çatlak oluşur. Bu çatlak, yetişkinlikte kaygıya, güvensizliğe ve çoğu zaman kırılgan ilişkilere dönüşür. Tutarsızlık, sadece o anın değil, bütün bir ömrün bedelini artırır.

SESSİZ ÖĞRETMEN : TAKLİT

Çocuklar sözcüklerle değil, davranışlarla öğrenir. Bir bakıcının sabrı, sakinliği ya da öfkesi, çocuğun karakterine işlenir. “Nasıl sevilir, nasıl güvenilir, nasıl bağlanılır?” sorularının cevabı, ebeveynin sergilediği küçük günlük davranışlarda gizlidir. Çocuğun ruhuna atılan ilk imza da işte bu davranışlarla şekillenir.

HAYATIN EN KALICI MİRASI

Bugün anne-babalar, çocuklarına iyi bir gelecek bırakma telaşında. Fakat gelecek yalnızca maddi imkanlarla inşa edilmez. En kalıcı miras, bir çocuğun ruhuna bırakılan güven duygusudur. Güvenle büyüyen bir çocuk, ileride yalnızca başarılı değil, aynı zamanda huzurlu ve dirençli bir birey olur.

SONUÇ:

Görünmez Bir Sermaye

Dünya hızla değişiyor; teknolojiler, okullar, şehirler, imkanlar… Ama güven duygusu değişmeyen bir sermaye. Bir çocuk için en büyük armağan, basit ama derin bir mesajdır:

“Seni duyuyorum, yanındayım, sana güveniyorum.

İstanbul Times - Mehmet Sebah Yiğit