Antidepresan İlaçlar

Bu yazım bilimsel kanıtlara dayalı bir yazıdır. Ve oldukça önemlidir. Unutmayın ki çevremize baktığımızda; evde, okulda, işyerinde, toplu taşıma araçlarında gülen yüzlerin azaldığını maalesef görmekteyiz. Hepimiz hayatımızı idame ettirebilmemiz, ihtiyaçlarımızın giderilmesi için çalışmaktayız. Bunun için ise belirli bir miktarda maddi kazanç elde etmek zorundayız. Bazı günler vardır, canımız hiç bir şey yapmak istemez kendimizi tanımlayamadığımız garip bir boşlukta hissederiz. Hayat hepimiz için çok hızlı akıyor, düşünceler, olaylar, anılar, ilişkiler. Her biri ardı ardına geliyor. Görünüşte her şey normal, çünkü herkes benzer bir şekilde yaşıyor. Peki, bizi bir ruh halinden diğerine sokan şey nedir?

Örneğin hava karanlık ve kasvetli bir hava bir anda sizi oldukça melankolik bir duruma sokabilir. Yâda çok eskilerden bir şarkı oldukça mutlu olan günümüzü, bir anda garip bir hüzne çevirebilir.

Bazıları ise mücadele de çok erken pes ederler peki, her şeye karışan mikrobiyota larımızın, bu konuda herhangi bir etkisi bulunmakta mıdır? Bilim adamları bu konuya kesinlikle cevabı hayır olarak kayıtlara geçmiş olduğu görülüyor.

Hemen herkesin depresyona girdiği çeşitli dönemler olmuştur. Günümüz toplumunda stres ve depresyon o kadar yoğun görülmektedir ki Dünyanın hemen hemen her tarafında önemli miktarlarda antidepresan ilaç kullanımı söz konusudur. Ülkemizde şeker ve sezaryen oranları ile karşılaştırdığımızda antidepresan ilaç kullanımı çok önemli artışlar söz konusudur. Özetle ülkemizde her on kişiden biri antidepresan kullanırken, kadınlar erkeklerden iki kat daha fazla antidepresan kullanmaktadır.

Hayat pahalılığı, alım gücünün düşmesi gibi yaşamı olumsuz yönde etkilenen insanların psikolojisinin bozulmasına sebep olmuştur. Ve birçok kişi de antidepresan denilen ilaçların kullanım durumunu arttırmış olduğu iddialar arasındadır. Antidepresan ilaç kullanımı çözüm değildir. İnsanları bu hale getiren sorunlar bulunup ortadan kaldırılmalıdır.

Acı ve ruhsal ıstırap varoluşun iki farklı durumudur. Psikolojide ruhsal olarak kafaya takma, acı, bunalım, sıkıntı, üzülme, moral bozukluğu, sinir normaldir, önemlidir ve herkeste vardır.

Birçok insan en derinlerde ki endişelerin güncel olaylarla ilgili olmadığını keşfeder en derinindeki endişeleri, sıklıkla uzun yıllardır arka planda gizlenmektedir. Son zamanlarda psikolojimiz bozuk olduğu yapılan istatistiklerde belli oluyor bunu ben söylemiyorum bunu Sağlık Bakanlığı söylüyor Dünya Sağlık Örgütü destekler açıklamalarda bulunuyor. Toplumun yüzde 5'i için gerçekten gerekli olan bu ilaçların kullanım oranı yüzde 50'leri aşınca bu gidişe 'dur' demek için bu yazıyı yazıyorum.

Bu ilaçların kullanımı Türkiye’de 2003 yılında yaklaşık 14 milyon kutu iken, 2012 yılında 37 milyon kutuyu aşmış bulunuyor. Gereksiz depresyon teşhisi ve gereksiz ilaç kullanımı almış başını gitmiş durumda. 1950’lerden önce ise depresif belirtilerle gelen hastalar, ‘barbitürat’ türü yatıştırıcılar ve ‘amfetamin’ türü uyarıcılarla tedavi edilmekteydi. Antidepresanların henüz piyasada boy göstermediği ve bugünkü kadar kitlesel biçimde kullanılmadığı o dönemlerde, depresyonun en korkulan yan etkisi olan intihar oranı açısından bugüne kıyasla herhangi bir korkutucu salgın da söz konusu değildi. Hatta tüm ülkelerde neredeyse her dört insandan birine psikiyatrik tedavi uygulandığı günümüzde, intihar girişimleri, madde bağımlılığı, suç ve şiddetteki artış açısından insanlık tarihinin belki de en kötü döneminden geçiyoruz.


1960’lara dek ‘depresyon’ adı altında toplanacak bir hastalık grubunun bulunduğunu savunan tartışmaların olduğunu biliyor muydunuz? O tarihe kadar depresif belirtiler gösteren hastalar için tercih edilen tanı ismi, ‘melankoli’ ve ‘manik depresif’ hastalıktı. 1950’lerde

Peki, nasıl oluyor da antidepresan kullanımının uzun vadede insanlar üzerindeki etkileri çok iyi biçimde anlaşılmamışsa da bu ilaçları kullanmaya doğru ‘inanılmaz’ bir hücum yaşanıyor?

Gün geçtikçe daha çok reçetelendirilmesi, ülkemizde kimi antidepresanların reçetelendirilmeden satın alınması, psikiyatrist dışında gibi kontrolsüz kullanımı, ele alınması gereken önemli konulardan biridir.

Yaşanılan en büyük sorunların başında, yine reçetesiz ilaç kullanımı gelmektedir. Bu durumun ileride daha ciddi sorunlara yol açmasına neden olacaktır. Antidepresan kullanımını etkileyen etmenlerin ayrıntılı şekilde incelenip ele alınması önem taşımaktadır. Ruhsal bozukluk görülme oranın artması, antidepresan kullanımı, toplum ruh sağlığı hizmetleri açısından da ciddi bir sorun haline gelmektedir.

Bir başka ifade ile antidepresan ilaç kullanımında, son beş yıl içinde, Türkiye nüfusunun yaklaşık olarak %30’unun, doktora başvurarak ilk defa antidepresan ilaç reçetesi aldığı görülmüştür. Türkiye’ de antidepresan Kullanımı Türkiye İstatistik Kurumu, Türkiye Ruh Sağlığı Profili, Intercontinental Marketing Service ve Sağlık Bakanlığı’ndan elde edilen verilerin kullanılmasıyla psikoterapik ilaç kullanımı değerlendirilmiştir. Elde edilen araştırmalarda 2003’te 14,24 milyon kutu antidepresan ilacın kullanıldığı, bu sayının 2012 yılı sonlarında %162 artış göstererek 37.35 milyon kutuya yükseldiği belirlenmiştir.

Antidepresan ilaçların yer aldığı reçete sayısında da son 5 yılda %50 oranında artış olduğu, bu sayının 2007 yılında 18,14 milyon iken, 2012 yılında 26,60 milyona ulaştığı görülmektedir.

Urhan (2010) yaptığı araştırmada antidepresan ilaç kullanımının Türkiye’de son beş yıl içinde %65 oranında artış gösterdiğini, 2005 yılında 20 milyon kutu antidepresan ilaç kullanıldığını, 2010 yılında ise 34 milyon antidepresan ilaç kullanıldığını belirlemiştir.

İnsan davranışlarını etkileme veya değiştirmeye yönelik insanlık tarihine kadar dayanan çeşitli maddeler kullanılmaktadır. Yine eski çağlarda farklı bitki ve maddelerden elde edilen karışımlar, çeşitli hastalıkları önlemeye yönelik kullanılmaktadır. Aynı zamanda tütün, afyon, alkol, esrar gibi günümüzde psikoaktif madde olarak ele alınan maddeler bireylerin psikolojisini çeşitli yönlerden etkilemekte, keyif vermekte ve acıyı dindirme de kullanılmaktadır.

19. Yüzyılın sonlarından günümüze kadar çeşitli ruhsal bozuklukların tedavi edilmesinde bromürler, paraldehit, afyon türevleri ve kloral hidrat gibi çeşitli maddelerin kullanıldığı görülmektedir.

20. yüzyılın başlarında, bireyleri yabancılaştırıp yakın çevreden uzaklaştıran akıl hastaneleri Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa'da yaygın hale gelmiş, 20. Yüzyılın yarısına gelindiğinde çeşitli psikoz - terapilerle birlikte, psikoz-farmakolojik ve somatik gelişmesi, bireylere daha iyi olanaklar sağlamaya başlamıştır. Antidepresan ilaçların depresyon tedavisinde önemli başarılar göstermesinin, uygun kullanımına ve dozajına, zamanında alınma ve zamanında bırakma şekline bağlı olduğu unutulmaması gerekmektedir. Depresyon tedavisinde antidepresan ilaçlarının kullanımı 1950 yılından günümüze devam etmektedir. Yapılan araştırmalarda bireyin depresyona yakalanma riskinin %40-50 oranında genetik etmenlerden kaynaklı olduğu, genel olarak bu artışın anlamlı açıklamasının, ruhsal hastalık prevalansının gün geçtikçe artması ve bilinçsiz ilaç kullanımıyla ilgili olabileceği düşünülmektedir.

Ruhsal bozuklukların, Türkiye’de ve tüm dünyada her geçen sene antidepresan kullanımını arttırdığı görülmektedir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO)’ne göre bireylerin yaşam kalitesini azaltan hastalıklar arasında ilk sırada kalp hastalıkları, ardından da ruhsal hastalıkların geldiği ifade edilmektedir. Her geçen sene ve günde hayat şartlarının zorlaşması, artan stres ve kaygılar, yaşanan savaşlar nedeniyle insanlar arasındaki iletişimin bozulduğu görülmektedir. Araştırmalar sonucunda Türkiye’de ruhsal bozukluk nedeniyle antidepresan ilaçların kullanımında artışın yaşandığı görülmektedir.

Ülkemizde antidepresan kullanımı hızla yükseliyor tabiki bunun bir yaşanmışı ve hafızlardan silinmeyen görünmez kalıntıları var bu kalıntılara bi bakalım sırasıyla 26-27 Aralık 1939 tarihinde Erzincan'da meydana gelen depremin şiddeti 7.9'dur. 1976 Çaldıran (Van) Depremi (7,5) 1999 Gölcük (Kocaeli) Depremi (7,4) Ülkemizde merkez üssü Kahramanmaraş'ın Pazarcık ilçesi olan 7,7 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Gaziantep, Hatay, Osmaniye, Adıyaman, Şanlıurfa, Diyarbakır, Malatya ve Adana başta olmak üzere çevre illerde yoğun olarak hissedildi. Depremler sonucunda Türkiye'de resmî rakamlara göre en az 56 bin 537, kişi hayatını kaybetti.

Antidepresanın çok kullanılması küresel olarak bir gerçektir. 10 milyar dolarlık bir pazarı vardır (kirsch 2002) İnsanlık maddi refah seviyesi yükseldi ama buna paralel olarak psikolojik refah seviyesi yükselmedi ve insanlar stres ile baş etme konusunda başarılı değiller. İlaçtan yardım almak zorunda kalıyorlar. İlaçlarda kişileri bazı sorunlara karşı duyarsızlaştırıyor. Bazı tepkilerini daha azalmasına sebep oluyor fakat sonuçta ilaçlar kimyasal silahtır. Yerinde ve zamanında kullanılırsa faydalıdır ama rastgele düzensiz bir şekilde kullanılırsa bütün silahlar gibi yanlış yere isabet edebilir, yanlış sonuçlar doğurabilir. Bu nedenle antidepresanların çok kullanılması hatta son 10 yılda daha önceki 10 yıla göre %57 üzerinde arttığı söyleniyor, çok ciddi bir artış var. Önümüzdeki 10 yılda daha da artacak, öyle gözüküyor.

Bazı araştırmacılara göre antidepresan kullanımı sonucu ortaya çıkan bazı rahatsızlıklar; kardiyovasküler rahatsızlıklar ve serotonin miktarının artışı olarak belirlenmiştir. Eğer bir süredir mücadele içindeyseniz muhtemelen neden? Sorusunun farklı şekilleri ile kendinizi bıktırmışınızdır. Neden üstesinden gelemiyorum? Neden hayat bu kadar zor? Terapi neden işe yaramadı? Neden bütün insan olamıyorum? Neden mutlu olamıyorum her zaman?  Hali hazırda herhangi bir cevabı yok gibi görüne bu sorulara kendinizi bir şekilde mağdur edilmiş gibi hissedebilirsiniz. Kendinizi kullanmayı bilin kendinizi tanıyın kendi özelliklerinizi öğrenin beden dili düşünce dili ruhsal yapı ve nefes kontrolü yapmayı öğrenin ki bu soruların cevaplarını bilin çünkü insan ruhsal donanımlı ve çabuk etkilenen bir varlık olarak dünya ya gelmiştir.

Hiçbir yere dokunmadan kuvvet almadan ayakta dururlar. Çünkü ağızdan çıkan her kelime kulaktan duyulduğunda otomatik olarak beyin kulaktan duyulan her şeyi emir olarak algılar ve vücuda o yönde emir verir. Yapınız bir anda değişir. Bunun tıbben bir çaresi yoktur. İnsan kendi kendini yönetebilen tek varlık olurken kendi kendini yok eden de bir varlık olma ihtimali vardır. O yüzden başka şeylerde değil içinde tedaviyi ara ve öğren güçlü ol 

Kafanın içinde kara bulutlar dolaşması o kara bulutlar gökyüzüne ait olduklarını unutma çünkü bazı insanlar yapı gereği her şey yolunda imiş gibi çok iyi numara yaparlar numara yapamayanlar ise antidepresan ilaçlara yönelir. Unutmak vücudunu içinde ruhsal yapı olarak iki farklı ruhi yapı vardır. Biri senin iyiliğini düşünür ve vücut yapısını, organlarını senin düşüncelerine göre yönlendirir lakin birçok insanın bilmediği ruhsal yapı olan ikinci benlik vardır.

Buda sürekli olumsuz yönde ve moralin bozuldu andan beslenir ve bunlar sürekli iç dünyanda savaş halindedir. Vücudunun hâkimi yöneticisi sensin senin içinde ki kötü benliği güçlendirme güçlü olursa dışarıdan takviye almak zorunda kalırsın. O da seni kontrol eder. 

Buna önlem olarak yapılacak en önemli şey toplumu bu konuda bilgilendirmektir. İlacı ilaç yapan dozudur. Bazı durumlarda zehir ile ilacın farkı dozudur. Onun için antidepresanı dozunda, uygun dozda, uygun sürede, uygun yöntemle kullanılması her ilaçta olduğu gibi antidepresanlarda fayda yerine zarar verir.

(DSÖ) 2015 tahminlerine göre, dünya nüfusunun %3,6’sı (265 milyon insan) bir tür anksiyete bozukluğundan (yaygın anksiyete bozukluğu, panik bozukluğu, sosyal anksiyete bozukluğu, fobiler, obsesif kompulsif bozukluk ya da posttravmatik stres bozukluğu) muzdariptir. Bu insanların ~26 milyonu Afrika’da, 36 milyonu Avrupa’da, 57 milyonu Amerika kıtalarında yaşamaktadır.

Türkiye’de, 1992 gibi erken bir tarihte dahi “mucize ilaç” olarak ünlenen antidepresif ajanlardan henüz ancak fluoksetinin piyasaya çıkmış olduğu bir tarihtir psikotrop ilaçların “oldukça büyük bir oranda” reçete edildikleri ve reçete edilen psikotrop ilaçların yarıdan fazlasını antidepresanların oluşturduğu bildirilmiştir. Ve bu ilaçları reçete eden doktorlar, genellikle psikiyatri dışı branşlardan tıp doktorları olarak tespit edilmiş olduğu iddialar arasındadır.

Diğer önemli konu ise son zamanlarda çokça karşımıza çıkan  evlilik, insanların muhtemelen gönüllü olarak yer aldıkları en önemli erişkin ilişkisidir, ancak evliliklerin %50 si boşanma ile sonuçlanmakta ve tekrarlanan evliliklerde iyi gitmemektedir ( Kreider ve fields 2001) bu da birçok kişinin psikolojisini bozmaktadır. Bazı insanlar  evliliklerinde ve çocukluklarıyla ilişkilerde sorunlar yaşıyor. Filozofların varoluşsal dehşet olarak adlandırdığı, hayatlarının bir amacının olmadığından ya da şimdiye kadar ki en güçlü hislerden olan kaygıdan dolayı ruhsal ıstırap çekiyorlar.

İnsanoğlu aynı zamanda muazzam bir cesaret, derin bir şefkat ve hatta oldukça zor kişisel hikâyeleriyle ilerleyebilme becerisinde gösterir. İncelebileceğini bilmesine rağmen yine de diğerini sever. “Öleceğini bilmesine rağmen yine de geleceğe önem veren tek varlıktır.

Yazıma son olarak iki değerli doktorlarımızın sözleri ile bitiriyorum yerinde ve zamanında kullanılırsa antidepresan ilaçları faydalıdır. Ama rastgele düzensiz kullanılırsa bütün silahlar gibi yanlış yere isabet edebilir, yanlış sonuçlar doğurabilir. Prof. Dr. Nevzat Tarhan

Dikkat etmemiz gereken bir diğer konu ise bunu hükümet yetkililerimizden bununla ilgili bir çalışma yapması gerekmektedir. Çünkü günümüzde ki nesil sosyal medyanın içinde olduğu unutulmamalıdır. Sosyal medya platformlarında kendi psikolojik deneyimlerini paylaşan gençler, yetişkinler, ruhsal hastalıklarının antidepresan ilaç kullanımın arttığını düşünüyorum. Raporlarda gençlerde antidepresan kullanımının bir önceki yıla göre yüzde 11 artış gösterdiğini, benzer bir artışın da diğer Avrupa ülkeleri gibi Ülkemizde de arttığı görülmektedir. Yapılan araştırmalarda güven kaybı, pandemi ile yalnızlık da arttığı görülmektedir. Burada şu sonuçta çıkmaktadır. Bazı gençlerin sosyal medyada yanlış bilgilere maruz kalarak kendi kendilerine teşhis koymaları da sıkıntılı süreci daha da zora sokmaktadır. Öneri olarak ise tıbbi açıdan insanların gerek ruhsal gerek fizikken ve her ne şekilde olursa olsun sosyal medyadaki bu tür grupların kapatılması ve donanımlı ve doktorlardan bu tür bilgileri almaları gerekmektedir.

Çünkü geleceğimiz bizim için ve bir sonraki nesil için çok önemli olduğu bilinmelidir. Dünya Ekonomik Forumu’na göre şu anda piyasada 10 binden fazla farklı akıl hastalığı uygulaması var olduğu bilinmekte acı bir gerçek olarak karşımıza çıkıyor.

Aynaya baktığınızda, her zaman görmüş olduğum yüzünüz veya vücudunuz dışında bir şey görmüyor olmanız çok önemli bir kayıptır aslında

Zira sizin gördüğünüz o incecik deri tabakasının içinde keşfedilmeyi bekleyen muhteşem bir yapı vardır. Görünmeyen onu görün ve hissedin biz anatomik olarak sadece hücre ve organlardan oluşan bir beden değiliz ayrıca ruhsal bir yapınız var olduğunu bilin.

Sen aklından her geçen düşünceye takılırsan, zihinsel enerjinin büyük bir kısmını içinde tüketmiş olursun. Düşüncelerinle savaşa girersen yenilirsin.

İstanbul Times -  Ömer  KANTEMÜR

Tıbbi Kelimeler

Barbitürat; Sakinleştirici ve uyku getirme amacıyla kullanılan ağır bir etki yaratabilen, anestezik amaçlı da kullanılabilen bir ilaçtır.

Amfetamin; Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu

Farmakoloji; Deneyleri ve canlılar üzerindeki araştırma

Somatik; Sinir sistemi (SSS), çevresel sinir sisteminin bir bölümüdür.

Obsesyon; Kişinin zihninde uzaklaştırılamadığı fikir, düşünce ve dürtüler

Fluoksetin; Depresyon, takınçlı kompulsif bozukluk, ilaç

Manik; Depresif bozukluk, duygusal yükselme 

Plasebo; Tıbbi deneylerde ilaçmış gibi verilen etkisiz madde

Kaynakça

 *** Amerikan Psikiyatri Birliği (2007). Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal Elkitabı, dördüncü baskı yeniden gözden geçirilmiş tam metin (DSM-IV-TR). Köroğlu E (Çeviri Ed.). Ankara: Hekimler Yayın Birliği

*** Burggraf, GW. (1997). Are psychotropic drugs at therapeutic levels a concern for cardiologists? Can J Cardiol, 13(1), 75-80.

*** Öztürk, O. (2001). Ruhsal Bozukluklarda İlaç Sağaltımı. (Ed: O Öztürk), Ankara: Ruh Sağlığı ve Bozuklukları Hekimler Yayın Birliği,