Anın Kölesi mi , Bilincin Öznesi Mi ?

Son yıllarda nereye dönsek, “anı yaşa” çağrısıyla karşılaşıyoruz. Instagram gönderilerinde, reklam panolarında, kişisel gelişim kitaplarında, kahve kupalarında bile yazılı bu cümle:

“Zaman öldürülmek için değil, anlamlandırılmak için vardır.”

— Albert Camus

Son yıllarda nereye dönsek, “anı yaşa” çağrısıyla karşılaşıyoruz. Instagram gönderilerinde, reklam panolarında, kişisel gelişim kitaplarında, kahve kupalarında bile yazılı bu cümle:

“Carpe Diem” — Günü yaşa.

Ama bu çağrı, yalnızca bireyin içsel huzurunu mu hedefliyor? Yoksa bir toplumsal uyuşturma taktiği mi?

Kapitalist sistemin ruh hali, bireyi geleceksiz bırakmak üzerine kuruludur. Geleceğe dair umutları törpüle, geçmişi unuttur, bugünü ise sürekli bir tüketim arenasına dönüştür. İşte tam da burada “carpe diem” devreye giriyor: Düşünme, plan yapma, direnme… “Şimdiyi yaşa!

Fakat biz biliyoruz ki:

Gelecek için yaşamayan insan, bugünü de anlamlı kılamaz.”

— Antonio Gramsci

Hay keyfini çıkaramaz mıyım ne dersin

Bugünü yaşa derken, kimin bugünü yaşanıyor? Genç işsizler için mi? Emekliliği her gün biraz daha uzaklaştırılan çalışan için mi? Kentin dışına sürülen yoksullar için mi?

Anı kutsayan bu sözde bilgelik, aslında geleceksizliğe mahkûm edilen kitleleri teselli etmenin bir yoludur. Siyasetle bağı koparılmış birey, “anı yaşarken” yalnızlaştırılır. Direniş değil haz; plan değil rastlantı; mücadele değil kaçış öğretilir. Böylece birey, değişimi talep eden değil, durumu “olduğu gibi kabul eden” bir tüketiciye dönüşür.

Ancak, “anı yaşamak”, başka bir biçimde de mümkündür. Bilinçli, dayanışmacı, kolektif bir şimdi anlayışıyla. Yani sadece kendi konforunu değil, bir bütün olarak toplumun yarınını düşünen bir tavırla.

“Zamanla değil, zaman için yaşamalıyız.”

— Seneca

Bugün Türkiye’de, ‘günü yakalamak’ ifadesi bireysel kurtuluş reçetesi gibi sunuluyor. Ancak gerçek kurtuluş, anı yaşarken geleceği inşa etmekten geçer. Kamusal eğitimine, laikliğine, sosyal devletine sahip çıkmayan toplumlar, “carpe didemi bir varoluş değil, bir yok oluş biçimi olarak yaşarlar.

Sonuç mu ?

Bugünü gerçekten yaşamak, onun içine gelecek inşa edecek tohumlar ekmekle mümkündür. Çünkü an, sadece bir kesit değil; düşüncenin, emeğin ve adaletin taşıyıcısıdır.

“Zamanın efendisi olmak istiyorsan, onunla birlikte yürümelisin.”

— Mustafa Kemal Atatürk düşündüğün için sağ ol