Gazetecilik “idealist” olmayı gerektirir. Çünkü; her türlü olumsuz şartlarla, her an karşı karşıya kalabilecek bir meslek… Bu şartları göze alanların “idealist” olmamaları elbette düşünülemez. Ama, maalesef bunlar “dün” de kaldı. Bugün, bu şartları göze alanlar ya “enayi” yerine konuluyor ya da bir süre sonra “pes” edip mesleği bırakmak zorunda kalıyor.
İdealistlik azaldıkça da mesleğe olan itibar da ne yazık ki aynı oranda seyretti. Gazetecinin etkisi, eskiden toplum üzerinde daha fazlaydı. Yazılan, haber yapılan sorun ilgili birimler tarafından kısa sürede çözüme kavuşturulurdu. Mesela; adını unuttuğum bir ilçe kaymakamının “Şöyle bir derdimiz vardı. Valiliğe bildirdik yeteri kadar ilgi gösterilmedi. Ancak el altından basına yansıttıktan sonra çözüldü” dediği yılları hatırlıyorum. Yirmi yıl öncesine kadar basın işte bu kadar söz sahibiydi, gerçekten dördüncü kuvvetti...
Sonra sermaye grupları işin içine girdi. Gazetecilik bir rant aracı olarak kullanılmaya çalışıldı. Gazetecilikle alakası bulunmayan bazı patronlar, bastırdı parayı kurdu gazetesini, televizyonunu…
Bu yozlaşma maalesef yerele de sıçradı. Protokolde boy göstermek isteyenler mahalli gazete çıkarmaya yarışına girdi. Hele hele 2000’li yılların başında Basın İlan Kurumu’nun dağıttığı ilan miktarının yükselmesi üzerine yerel gazete sayısında dengesiz bir artış gözlendi. Kimileri (az sayıda gerçek gazeteci), devletin “teşvik, destek” amacıyla ödediği paralarla “gazetemizi daha nasıl ileriye götürebiliriz?” şeklinde planlar yaptı ve bu alanda yatırım gerçekleştirdi. Birçokları ise ticari düşünce ile hareket edip “sırf ilan gelirinden daha fazla pay alabilmek” için gazeteden başka her şeye benzeyen yeni gazeteleri devreye soktu. Bu zihniyetten gel de gazetecilik bekle!
Basın İlan Kurumu’nun bu soruna çok ciddi şekilde el atması lazım. Ancak o zaman “idealist gazetecilik” belki yeniden prim yapar…
Bunun yanı sıra devletten resmi ilan almadan ayakta durmaya çalışan gazeteler de var. Ama bu tür gazeteler de yine “sözde” gazete çıkaranlar tarafından köstekleniyor. Gazetelerin en önemli gelirlerinin oluştuğu dönemler bayramlar ve yılbaşılardır. Sözde, “naylon” gazeteler, kutlama verilecek bu tarihlerde ortaya çıkıp düzenli hizmet eden gazetelerin gelirlerine ortak olurlar.
İşte bunun için, düzenli, düzgün ve içerikli çıkan az sayıdaki gazetelerin desteklenmesi lazım. Zaten bu kategorideki gazetelerin sayısı çok az.
Yaklaşık iki yıldan beri yazdığım İSTANBUL TİMES, “desteklenmesi gereken” gazetelerden birisi konumunda. Gazetenin İmtiyaz Sahibi Sayın Hüseyin Çetiner’i ve emeği geçen bütün ekibini tebrik ediyor, 6 Şubat 2012 tarihinde kutlanacak 5.Yıldönümü’nün hayırlara vesile olmasını diliyorum…
SPONSORLARIMIZA TEŞEKKÜR
Bu arada, İSTANBUL TİMES’i destekleyerek, bugünlere gelebilmesi için katkılarını esirgemeyen sponsorları da; Onaltı Dokuz İstanbul, Avrasya Hospital, Zeytinburnu Merkez Telekom (TTNET ve Türk Telekom Yetkili Bayisi Salih Zeki Durmuşoğlu), Irmak Gorup (Döviz ve İnşaat Sektörü Irmak Garden Plus Evleri), Sempati Rehabilitasyon (Sinan Uğurlu ve Saliha Turan), Real Istanbul Evleri (Murat Türköz, Muammer Saka, Ahmet Dokumacı), Uluocak İmarlık (Süleyman Uluocak), Alo Afiş (Ali Gündüz), Zeytinburnu Belediyesi (Başkan Murat Aydın ve Yardımcısı Gökhan Kasap), Çınar Koleji , Dengeium İnşaat Emlak (Necat Şendur, Ahmet Ok ve Ali Kılıç), Bosch Bayhaner (Mehmet Bayhaner ve Hakan Bey), Bağcılar Belediye Başkanlığı'nı (Başkan Lokman Çağrıcı ve Basın Danışmanı Abdullah Arıdoru) özellikle kutluyoruz…

İstanbul Times / Müslüm AKTÜRK