Zaman zaman devlet büyüklerimiz iş bilenin kılıç kuşananın biz devlet kasasında bir kuruş para harcamadan köprü, yol, havalimanı ve hastane yapıyoruz diyerek seçmenden oy istiyorlar. Buna bir itirazım yok .Ancak devlet kasasında bir kuruş çıkmıyor kısmı ile alakalı diyecek birkaç kelamım var.

Devletimiz yüklenici firmalar dese ki arkadaş şu işi yap 40 sen işlet sonra bana devret kesinlikle bir diyeceğim olmaz.

Ama diyor ki Osmangazi Köprüsünü yap günde sana 40 bin araç geçecek garantisi veriyorum. Eğer 40 bin araç geçmez ise ben aradaki farkı sana ödeyeceğim. İşte YAP İŞLET DEVERET bundan sonra YAP İŞLET SÖĞÜŞ’ leye dönüyor.

Bakınız sadece bir örnek’te devletin zararı ne kadar ?

Hükümet, çok sayıda projeye alım garantisi, geçiş taahhüdü gibi büyük güvenceler sağlamıştı.

Sadece 3. köprüden taahhüt edilenler Hazine’ye büyük zarara yol açmıştı.

Örneğin, Osmangazi Köprüsü. Devletin günlük 40 bin geçiş garantisi verdiği köprüyü kullananların sayısı bu rakamın ancak dörtte birinde kalmıştı.

Günde 40 bin aracın altındaki her geçiş Türkiye’nin zararına; devlet aradaki bu farkı 15 Temmuz 2035’e kadar yüklenici firmaya ödemek zorundaydı.

Öyle ki köprünün iki haftalık zararı Türkiye’ye 20 milyon Dolara patlamıştı.

İşte Varlık Fonu, bu büyük tazminatları karşılayacak bir büyük kaynak olacak, daha doğrusu dış borçlara ipotek sayılacaktı.


Arsalar Bitti şimdi sıra önemli şirketlerimiz de mi ?

Ak Parti iktidarı döneminde imar verilmemesi gereken bir çok yere imar verildiği  zaman bunlar bütçeye kaynak aktarımı adına yapılan tasarruflar olsa da hatalı ve yanlıştır demiştim.

Hatta bir örnek de vererek Doğu Roma 1120 yıl, Osmanlı 479 yıl Türkiye cumhuriyeti 1 cent’e muhtaç olduğu dönemlerde bile imar verilmemesi gereken yerlere imar verilmediği halde bu dönemde ATAKÖY SAHİLİNDE kıyu kanununa muhalefet başta olmak üzere bir  çok yasa ve kanun çiğnenerek para için imarlar verildiğini  iddia ederek TOKİ, Müteahhit firmalar ve bunlara izin veren devlet büyükleri mesuldür demiştim.

Hakkımda Müteahhit firmalar tarafından açılan bütün davalarda YÜCE TÜRK adaleti beni haklı buldu ve açılan bütün davaları RED etti. Kaynağım ,bütçem ve arkam olmadığı için davalar açıp bu projelerin yerle bir edilip sahillerin yeniden halka açılmasını yönünde davalar açamamıştım.

Hakeza Eylül 2009 da İstanbul’da yaşanan sel felaketinde bir çok ilçeye sınırı olan BASIN EKSPRES yolunda maddi ve manevi zararlar olmuştu.

Onlarca vatandaş canını vermiş trilyonlarca liralık maddi zararlar olmuştu. O zaman İBB başkanı televizyonlara çıkıp tapulu ve imarlı da olsa dere yataklarında yapılan ne kadar yer varsa yıkacağız demişti. Biz bunun zor olabileceğini düşünmüştük ama yine imarlar verilebileceği aklımıza gelmişti ancak o tarihten sonra DERE YATAĞINDA 69 tane GÖKDELEN ‘e imar izni verebileceklerini düşünmemiştik ama şu an o da oldu. (Örnek: Mar Yapı’nın dere içinde yaptığı binalar) Bu konuda ciddi bir eser kaleme aldım vakti gelince basımıyapılacak.

450 Ton Altınımız İngiltere’ye Niye yollandı ?

Ülkede yaşanan kriz ve sorunlarda halk bedelini ödediği için halkın yaşanan her türlü olayı bilmesi lazım.
Bizim 450 ton altınımız dünyanın en hilebaz ve en adi devlet adamlarının bulunduğu İngiltere hükümetine neden 450 ton altınımız REHİN verildi birisini bunu hemen açıklasın.

Dönemin Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Türkiye’nin 490 ton olan Altın rezervinin 450 tonunun, İngiltere Merkez Bankası Bank Of England’da emanette olduğunu açıklamıştı. Bu açıklama, Türkiye’nin karmaşık gündeminde yeterince ele alınmamıştı.

Hiçbir bağımsız devlet, geleceğinin güvencesi olan birikmiş servetini, başka bir devlete; borç vermezdi, emanetine koymazdı, rehin bırakmazdı. Türkiye’de, askeri harcamalar artıp dış borç ödeme sınırını aşarken ve ekonomik bunalım derinleşirken, hazine 450 ton altını neden ve ne karşılığı yabancılara teslim etmek zorunda kalmıştı? Libya’nın 200 milyar dolarına el koyan Batı’ya nasıl güven duyulacaktı? Elde kalan son devlet varlıklarını, “Varlık Fonu” adı altında elden çıkarılmasının, altın olayıyla bir ilişkisi var mıydı? Soruları halâ yanıtsızdı.

Ak Partiyi ve yöneticilerini sevmek ayrı yaptıkları hata ve yanlışları söylemek ap ayrı bir şeydir

Beşer şaşar diye bir ata sözümüz vardır. Hz.Ömer bir gün arkadaşlarına ben de  insanım hata yapabilirim.

Devlet başkanıyım diye çekinmeden hatalarımı söyleyin dediği zaman insanlar ya Ömer biz önce dilimiz ile seni uyarırız sen bununla hatalarını düzeltmezsen seni kılıçlarımız ile düzeltmesini biliriz dediği zaman o adalet timsali insan rahat bir nefes almıştı.

Her geçen gün bazı devlet adamlarımızın nerede ise yarı TANRISALLAŞTIRILMAK İSTENDİĞİ durumlar yaşıyoruz.

Bu  hiç doğru bir yaklaşım değil.  İlk önce  yarı Tanrısallaştırma çalıştığımız kişilere kötülük,sonrada kendimize ve beşeriyet alemine kötülük ediyoruz.

Ben burada Hükümete ve Cumhurbaşkanına sormak isterim
:

1-Yap İşler devret işinde devletin zararı ne kadardır ? (G
aranti verilmesinden dolayı)

2- İngiltere ye neden 450 ton altınımızı gönderdik ?

3-Varlık Fonu ile değerli varlıklarımızı teminat gösterip kredi almak için mi yaptınız ? 

Bu 3 sorunun cevabını vatandaş olarak öğrenmek isterim.
 

İstanbul Times / Hüseyin Çetiner / 14 Şubat 2017