Bankalar bildiğini okumaya devam ediyor...
Madeni olarak basılan ilk paralar, zamanla kağıda ve günümüzde ise artık plastiğe dönüşmüştür… yani, alış verişlerde neredeyse paranın yerini kredi kartları almıştır…
İşlem kolaylığı ve pratiklik sağlayan kredi kartları, bankalar için önemli bir argüman; müşteri sağlama ve kazanç elde etmede… Piyasalar ve bankalar için vazgeçilmezlerden olan kredi kartlarından yana baş ağrıtan bir husus var ki, o da kredi kartı aidatları!
Müşteri kapmak için sürekli olarak vatandaşları arayan bankalar; çoğu zaman işi oldu- bittiye getiriyor ve müşterisine kargo ile yolladığı sözleşmeleri de daha okutmadan aceleyle kapıda imzalatıveriyor…
İlerleyen günlerde ise kredi kartları ekstreleri arasına “kart aidatı” sıkıştırılıveriyor. Çoğu kimse bunu sineye çekerken, bazı duyarlı vatandaşlar ve STK’lar, meseleyi yargıya taşıdılar. Yerel mahkeme, tüketicilerin bu şikayetlerini yerinde gördü fakat bankalar bu kararı Yargıtay’a taşıdı… Temyizde ise Yargıtay, yerel mahkemenin kararını yerinde gördü ve –tüketici lehine olan- o kararı onadı. (YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ E. 2011/5605, K. 2011/14474, T. 13.10.2011)
Geçen sene verilen bu kararı, okuyucularımıza tekrar hatırlatalım ve konuyu meraklıları için biraz açalım isterseniz.
KREDİ KARTI ÜCRETİ/AİDATI HARAÇ DEĞİL ARTIK!
Yargılama süreci boyu ve genel söylem itibariyle bankalar:
Tüketicinin bu miktarı ödemesinin/ ödeyegelmesinin “Sözleşmedeki Haksız Şarta İcazet Verdiği” anlamına geldiğini ileri sürmüşlerdir. Yargı ise kesin olarak:
“Bundan sonra, ödemeye devam edeceği anlamına gelmediği”ni, dolayısıyla da “Batıl” olduğunu ortaya koymuştur. (Ayrıca Bkz. “4077/m.6ve “Tüketici Sözleşmelerindeki Haksız Şartlar Hakkında Yönetmelik/m.7”)/2”
Nihai kararında da Yargıtay:
“Haksız şart niteliğinde olduğu kabul edilen ve tüketiciden kredi kartı ücreti, kredi kartı aidatı vb. isimler altında alınan bedelleri tüketicinin bir süre ödemesinin, sözleşmedeki haksız şarta icazet verdiği ve bundan sonra da ödemeye devam edeceği anlamına gelmediğini ve de satıcı, sağlayıcı ve kredi veren tarafından tüketici ile akdedilen sözleşmede kullanılan haksız şartların batıl olduğu”nu belirtmiştir.

Meseleyi yargıya taşıyan Tüketiciler Birliği Derneği’ni de ayrıca tebrik etmek gerekiyor, gösterdiği bu duyarlılıktan dolayı… Dernek, ilk dava dilekçesinde şu gerçeği de çok güzel ortaya koyuyordu:
Bankalar, on yedi milyon tüketiciye verdiği kredi kartı ile hizmet sunarken, verilen kredi kartı nedeniyle kredi kartı ücreti, kredi kartı aidatı ve benzeri isimler altında yılda 30.00-120,00 TL arasında değişen rakamlarda parayı tüketicilerden talep ediyor…

Talep edilen bu ücretlerle ilgili de binlerce tüketici tarafından Tüketici Sorunları Hakem Heyetlerine başvuru yapılmış; kredi kartı aidatı, kredi kartı ücreti adı altında alınan paraların tüketiciye iadesine karar verilmiş, verilen kararlar Yargıtay’ca onanmış ancak verilen kararların başvuruda bulunmayan tüketiciler bakımından sonuç doğurmamıştır! Hatta uyuşmazlık konusu edilen yılın kart ücretini iade eden banka, bir sonraki yıl aynı şekilde talepte bulunmuştur!..
Bankalar tarafından talep ve tahsil edilen bedeller, 4822 sayılı yasa ile değişik 4077.sayılı yasanın 6.maddesine, 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununa aykırı olduğunu aşikardır!
Bu bağlamda meseleyi yargıya taşıyan Dernek; banka tarafından “kredi kart ücreti”, “kredi kart aidatı”, “kredi kart bedeli” ve benzeri isimler altında tüketicilerden talep ve tahsil olunan miktarların alınmaması gerektiğinin tespitini ve bankaların buna ilişkin uygulamasının iptaline karar verilmesini istemiş ve mahkeme de bu talepleri haklı bulmuştur.
 TÜKETİCİLER/ KREDİ KARTI KULLANICILARI; BİRAZ DAHA DİKKAT!
Mahkeme, meseleyi tefrik ederken, muğlak bazı hususları da netleştiriyor, bankalara bazı sorumluluklar yüklüyor… Ama bu; tüketicilerin de “Aladağ kadar serin!” olmasını gerektirmiyor!..
Yargılamada da ortaya konduğu gibi;
4822 sayılı yasa ile değişik “4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun” ile “5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununda” kredi kartı ücreti alınmasını engelleyici bir hüküm yok…
Aynı yasanın 13.maddesinde ücret alınmasını mümkün kılan düzenleme olduğu gibi, tarafların serbest iradeleri ile karşılıklı müzakere ederek imzalanan ve bir nüshasının tüketiciye teslim edildiği sözleşme içeriğine uygun olarak kart çıkaran kuruluşlarca yıllık kart ücreti talep edebilecektir.
Buna karşılık:
-         Kart çıkaran kuruluşça önceden matbu olarak hazırlanmış,
-          Tüketici ile müzakere edilmeden,
-         Tüm sayfaları tüketici tarafından imzalanmamış,
-         Bir örneği tüketiciye verilmemiş olan sözleşmeye dayanarak, tüketiciden kart ücreti istenmesi hukukça korunamayacak!
Bu kapsamda da, bankaların: “Yasalarımızın öngördüğü şartları taşımayan, tüketici aleyhine şartlar taşıyan, kart çıkaran kuruluşça geçmiş yıllarda talep edilen kart ücretini herhangi bir ihtirazi kayıt koymadan, itiraz ve dava hakkını kullanmaksızın ödeyegelen tüketicinin zımnen bu uygulamaya onay verdiği, sonraki yıllarda bu tür ücretlere itirazda bulunmasının TMK 2 maddesindeki iyiniyet kuralı ile bağdaşmayacağı, tüm bu nedenlerle bankalar ile tüketiciler arasında yapılan sözleşmelerin ve içeriklerinin münferiden değerlendirilmesi gerektiği, bu sözleşmelerin genel olarak değerlendirilmesinin ve karar oluşturmasının taraflar arasındaki sözleşme ilişkisine müdahale olacağı, -dolayısıyla da- davacı (Tüketici Derneği) talebinin bu nedenle reddine dair” beyanları yersiz görülmüştür, kart sahiplerince de biline…
KANUN, TÜKETİCİDEN YANA…
“4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun”un 6/2.maddesi gereğince, taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu her türlü sözleşmede yer alan “haksız şartlar”, tüketici için bağlayıcı değildir. Tüketici Sözleşmelerindeki Haksız Şartlar Hakkında Yönetmeliğin 7.maddesindeki düzenlemeye göre de, satıcı, sağlayıcı ve kredi veren tarafından tüketici ile akdedilen sözleşmede kullanılan haksız şartlar “batıl”dır.
Görüldüğü gibi mevzuatlarda, sözleşmede bulunan “haksız şartlar”la ilgili olarak, tüketiciyi bağlamama ve batıl olma gibi hukuki müeyyideler getirilmiştir. Tüketicinin bu hakkını kullanması ile ilgili de herhangi bir zaman sınırlaması bulunmamaktadır. Dolayısıyla da tüketici, bu hakkını her zaman kullanabilir.
Borçlar Kanunu’ndaki düzenlemeler, tüketici hakkını korumaya yeterli olmadığı için zaten “Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun” çıkarılmıştır. Yasanın amacı, sağlayıcı ve satıcıya karşı daha zayıf durumda olan tüketiciyi korumaktır. Bu amaçla çıkan yasanın yorumu da tüketici lehine olması esastır.
Hal böyle olunca, bankalar artık aidatlar konusunda daha özenli olmalı. Peki, böyle olunca artık bankalar aidat almıyor mu? Almaya yine devam…
Şimdilerde, bir sözleşme imzalatırken daha titiz ve uyanık hareket ediyorlar. Telefonla ikna ettikleri müşterilerine kargo yollayınca kapıda bunları imzalatırken; her sayfanın ayrı ayrı imzalatılmasına ve sözleşme sonunda da “bir sureti tarafımca alınmıştır” şeklinde bir ibarenin eklenmesine ve imzalanmasına dikkat ediyorlar. Ve ayrıca sözleşmedeki harfler şimdi daha da büyük ve okunaklı.. Onun haricinde, sistem yine aynı!
O yüzden de siz siz olun, imza attığınız şeylere –her ne olursa olsun- dikkat edin, iyi hesaplayın.
Gerçi, karşınıza 20 sahifelik destansı bir sözleşme uzatılınca, hangi birisini okuyup tahlil edebilesiniz ki, değil mi?
Siz de haklısınız…  (21.10.2012)
 
İstanbul Times  / AV. RAMAZAN KERPETEN
(
www.istanbultimes.com )