MUSTAFA KEMAL ATATÜRK`ÜN DÜŞÜNCE SİSTEMİNDE TARIM EKONOMİK POLİTİKASI;

Öncelikle Türk tarımını ve Türk çiftçisini hedef alan toplumsal hayatımızı bölüp parçalamayı amaçlayan her türlü ikili anlaşmalar LOZAN ANTLAŞMASI ile sona erdirilmiştir. Fakat bugün AVRUPA GÜMRÜK BİRLİĞİ ve AVRUPA BİRLİĞİ UYUM YASALARI altında bizi AVRUPA BİRLİĞİ`ne almayacakları halde 40 yıldır bizleri asimile etmeye, devşirmeye, yok etmeye çalışan ve LOZAN`da aldığımız bütün haklarımızı yavaş yavaş içimizdeki Truva atları ile işlerini yürütüyorlar. Bu işin sonu SERV ANLAŞMASINA yani dünyayı yönettiğini sananların bize dayattığı fakat KURTULUŞ SAVAŞI ile kendilerine iade ettiğimiz plan ve haritaları tekrardan hayata geçirmek isteyen SİYONİSTLERDİR.

Mustafa Kemal ATATÜRK`ün tarım politikası için söyledikleri;

“Memlekette topraksız çiftçi bırakılmayacaktır. Bundan daha önemli olan ise bir çiftçi ailesini geçindirebilen toprağın hiçbir sebep ve suretle, bölünemez bir mahiyette olmasıdır.  Büyük çiftçi ve çiftlik sahiplerinin işletebilecekleri arazi genişliği, arazinin bulunduğu memleket bölgelerinin nüfus yoğunluğuna ve toprak verim derecesine göre sınırlandırılmalıdır.”
Bu politikanın uygulanabilmesi için önce bütün yurt topraklarının bilimin gereklerine uygun olarak “yerel yönetim coğrafyalarına” ayrılması gerekir.
“Milli ekonominin temeli ZİRAATTIR” karında olan Mustafa Kemal ATATÜRK`ün sistemi bu kararı şöyle gruplandırmıştır.

“BİRİNCİ AŞAMADA;

Topraksız çiftçi bırakmamak,
İş vasıtalarını arttırmak,
Ziraat bölgelerine göre hususi tedbirler almak,
Çok iyi ve ucuz istihsal temin etmek

İKİNCİ AŞAMADA;

“Çiftçi aileleri tarım Arazileri” planlamasının yapılmasıdır.
“Memleketi, iklim, su ve toprak verimi bakımından Ziraat Bölgelerine ayırmak icap eder.”

ÜÇÜNCÜ AŞAMA;
Ülkedeki bütün tarım arazileri birleştirilerek veya bölünerek modern tarım şartlarına uygun olarak “TARIM İŞLETME ARAZİLERİ” planlamasının yapılmasıdır.

DÖRDÜNCÜ AŞAMA;

Orman ve hazine arazilerinden “YENİ ÇİFTÇİ AİLELERİ TARIM ARAZİLERİ” ve “TARIM İŞLETME ARAZİLERİ” üretilerek ihtiyacı olanlara dağıtılmasıdır. Böylece tarım alanlarında da devrim gerçekleşmiş olur.

Bugün bunlar niye yok sayılmış veya bu TARIM POLİTİKASINI neden uygulayamadık. Araziler boş ve tohumlar İSRAİL – bir kere yüksek verimli ve daha kullanıldığında ise; düşük verimli biyolojik ve kimyasal yapısıyla oynanmış tohumları kullanmaya mecbur bırakılıyoruz. Hatta çiftçinin yerli tohum takasına bile izin vermeyen düzenlemeler yapılıyor. Hani halka hizmet, hani çiftçinin emeğine saygı gören var mı? ALLAH AŞKINA SÖYLER MİSİNİZ?
Biz kaldığımız yerden devam edelim. Çiftçi Ailesine ait Arazilerin ve Tarım İşletmeleri Arazilerinin miras, satış ve devirlerle bölünüp parçalanmasına izin vermeyen yasal düzenlemelerin yapılması, tarım alanında yapılacak devrimin özünü teşkil edecektir. Vatan toprağı temelde halkın malı olup halkın karnını doyurduğu en önemli doğal kaynaklardır. Boş ve üretim dışında bırakılamaz, ticari mal olarak gelir aracı mülkiyet sayılamaz. Bu da son iki yüzyılda kasıtlı olarak bozulan MÜSLÜMAN TÜRK KÜLTÜRÜNÜN bu vatandaki bin yıllık geleneğidir.

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK`ÜN ESNEK VE KÜÇÜK ÖLÇEKLİ İŞLETMELERE BAKIŞI;

Yerel ekonomilerin en önemli unsurlarından bir de esnaf ve küçük işletmelerin bilim ve teknolojiye uyumlu olarak harekete geçirilmesidir.
Mustafa Kemal ATATÜRK`ün ulusal ekonominin amaç sektörlerinden biri de esnaf ve küçük ölçekli sanayiler olacak şekilde projeler üretilerek gönenç (refah) arttırıcı planlamalar ve ekonomik bağımsızlık projelerinin üretilip uygulanması hedeflenir. Bu konuda;

1.Küçük işletmeler, (bugün KOBİ) en temel sosyal organizasyon ve üretim ilişkisinin ifadesi olan üretim araçlarının mülkiyetinin yaygınlaştırılmasında kullanılarak yerel ekonomilerde işçinin iş yerine ortak olması, iş yeri yönetimine ve kararlara katılması, katılımcı emek modelinin yaratılması istenmiştir. Böylece makro ekonomilerin üretim süresince ve ilişkilerinde temel sorun olan işe ve işyerine yabancılaşma ve yabancılaşmanın doğurduğu sosyal problemler, kendiliğinden son bularak işletmelerin verimliliğini arttırmak hedeflenmiştir.

2.Devletin ve toplumun yeniden yapılandırılmasında, yerel ekonomilerde küçük işletmeler ulusal ekonomik büyüme ve kalkınma aracı olarak değerlendirilmiştir.

3.Yerel ekonominin sanayi kuruluşu olacak olan küçük ve orta ölçekli işletmeler, yaygın iş gücü talebini karşılayan girişimlerdir.

4.Yerel ekonomilerde esnek çalışma sistemi ekonomiye kazandırılarak; parçalı ve serbest çalışma sistemleri topluma ve ekonomiye kazandırılmış, toplumsal barış ve özgür insan yaratılmak istenmiştir.

5.Yerel ekonomilerde ulusal işgücünde, bölgesel yığılmalar ve işgücü dalgalanmaları engellenerek; çalışma barışının oluşumu amaçlanmıştır. İşçi emeğinin pazarda satılan mal olmaktan kurtarılması hedeflenmiştir.

6.Yerel ekonomi sanayileri, makro ekonomik düzeyde bölgeler arası ekonomik dengesizliğin düzenleyici aracı olarak düşünülmüş ve desteklenmiştir.

7.Cumhuriyet; üretimde ve pazarlamada, kooperatif örgütlenmelerini, yerel ekonominin ve üreticilerin itici gücü olarak görmüş ve teşvik etmiştir.

Mustafa Kemal ATATÜRK böylece;

Çatışmasız, huzurlu ve istikrarlı bir toplumun oluşturulmasının,

Vatandaşına karşı şefkatli,

Düşmanına karşı güçlü ve tedbirli olan, ancak ulusun tümünü kucaklayan,

Vatanın ve vatandaşların tüm dinamiklerini seferber edip coşturan;

Tam bağımsız devlet projesinin ve milli ekonomi modellerinin hayata geçirilmesiyle mümkün olacağına inanmıştır.
Mustafa Kemal ATATÜRK Büyük Şirketlerin var olması hakkında söyledikleri ise;

Büyük şirketlerin; uluslar arası adil ve güvenilir iş bölümü esaslarına dayanan, büyük şirketlerin gelip işyeri açan ve istihdam imkânı hazırlayan ve sosyal dönüşümü hızlandıran araçlar olarak görmektedir. Bu girişimleri özgür ortamlarında devletin korumasına alarak yalnız bırakmamış, ulusal ekonominin faydasına teşvik edip arka çıkmış, devletin ve toplumun desteğini arkalarında hissetmelerini sağlamıştır. Çünkü büyük şirketler, etkin ve rekabetçi uluslar arası ekonomi yarışını kazanmak için lazımdır. Bu potansiyel, Mustafa Kemal ATATÜRK`ün bilim devrimini gerçekleştirmesinde; ağır makine üretilmesinde, ülkede kurulacak hammadde işleyen fabrikaların ve güç santralleri motorlarının imalinde kullanılmıştır.

Ağır sanayinin, savunma donanımlarının, gemilerin ve uçakların ve her türlü ihtiyaçların yerli üretiminde, ülke madenlerinin işletilmesinde ve işlenmesinde devlet ve toplum desteğinin sağlanması, ATATÜRK`ün temel hedefleri arasındadır. Bu projeleri gerçekleştirmek için ülkede yeterli miktarda sermaye birikimi olmadığı için, bir taraftan gerçek kişiler desteklenmiş, bir taraftan da bu fonksiyonu geçici olarak devlet üstlenmiş ve Kamu İktisadi Devlet Teşekkülleri oluşturulup, sahip çıkmıştır.

Bu konularda, üreten yerli sermayenin önceliği ve ayrıcalığının olması istenmiştir. Yeni kurulmuş büyük sermaye birikimlerinin, devletin yatırım ve işletmecilik yapmaması gereken özel sektör alanlarında,  teknoloji ve bilgi üretip bunları ihraç eden ve makro ekonominin temelini oluşturan en önemli yerli sermaye gücü olmasına özen gösterilmiştir.

Bu değişimin gerçekleşmesi için ÜNİTER HALKÇI ULUS DEVLET,

Sadece yol gösterici,

Özendirici ve koruyucu rolü üstlenmiştir.

Asla müdahaleci olmamıştır.

Devlet zorunlu olmadıkça; ekonomik faaliyetlere katılmak yerine, girişimcinin önünü açmak, kolaylıklar sağlamakla görevlendirilmiştir.
Devlet üretici sermayeye ve girişimciye rakip olacak hiçbir alanda yatırım ve işletmecilik yapmamıştır.

Bütün bu tespitler 1939 yılına kadar doğrudur. 1939`dan sonra bu prensiplerden ve genel ilkelerden yavaş yavaş vazgeçilmiş ve Mustafa Kemal ATATÜRK`ün yolundan sapılmıştır. Hatta bugün Mustafa Kemal ATATÜRK`ün kurmuş olduğu bütün değerlerin yanlış olduğunu diyecek kadar da ileri gidebiliyorlar. Sanki 1939`dan sonra ATATÜRK DÜŞÜNCE SİSTEMİ VE DEVRİMLERİ devam ettirilmiş de bütün suçu ölü bir insanın üzerine atarak ve 15 yıl gibi kısa zamandaki başarıları ortada iken; karşı devrimle  78 yıl boyunca onun yapmış olduklarına sahip çıkamayarak , onu anlayamayarak, aklının yettiğince hareket ederek hatta bütün hainlerin yönetimde olduğu bir zamanda her şeyin farkındayız. ATATÜRK GENÇLİĞİ GELİYOR SİZ DAHA BİR

ATATÜRK`LE BAŞ EDEMEDİNİZ… EMANETİMİZE SAHİP ÇIKMAYA GELİYORUZ…

Sevgi ve saygılarımla…  Elinizde olanı ardına koymayın “yenilmiş pehlivan güreşe doymazmış”… atamirasıulus… murat akbaş…

KAYNAKÇA: BİZİM ATATÜRK – AHMET AKGÜL – TOGAN YAYINCILIK

İstanbul Times / Murat Akbaş