Demokrat Parti kurulduğu ilk zamanlarda halkla doğrudan ilişki kurdu.Bunun için ne gerekiyorsa onu yaptı.Örneğin  mitingler parti kurucularının liderlerin hep beraber katıldığı önemli bir  etkinlikdi.DP Seçim kampanyalarındaki mitinglerde seçmenin oyunu istedi. DP iktidar olduktan sonra   gezi, açılış ve tören gibi  etkinliklerde ise  seçmen oyunun doğru yere gittiğine ikna edecek bir “Demokrat bizlik sunumu”içerdi. 
DP,Menderes döneminde ''Kayıtsız şartsız millet hakimiyeti'‘ düsturuna göre yaptıkları her iyi şeyi halkın desteğine dayandırmıştır. DP yönetimi sadece muhalefette veya seçim kampanyaları sırasında değil, iktidara geldikten sonra da aralıksız olarak bütün Türkiye'yi gezerek halkla buluşmaları gerçekleştirmiştir. DP'nin halkla ilişkilerinde planlı ve sürekli bir etkinlik olduğu için istenilen sonuçları almıştır. 
Öyle ki ülkenin siyasal ve ekonomik sorunlarından bunalan liderler, kimi zamanlar kendilerini iyi hissetmek için halkla buluşmuşlardır. Halkla doğrudan buluşmalar, gazete haberlerinden tanınan liderleri, sıradan birer insan olarak halkın karşısına getirmektedir.İnsanlarla el sıkışan, köy kahvesinde çay yudumlayan, memleketin gidişatı hakkında laflayan, hatta misafirliğe kalan DP liderliğin halkla ilişkilerini mitinglerde ki buluşmalardan daha bireysel hale getirmiştir. Bu buluşmalarla kamuoyunu belirli bir konu da bilgilendiriliyor ve kanaat lideri olarak maniple ediliyordu.
Demokrat Parti yöneticileri tam bir iş birliği içindeydi. iş bölümünde dikkati çeken unsur,herkesin yeteneklerine uygun işleri yürütmeleri ve başarılı olmalarıdır .Örneğin Celal Bayar, "Atatürk'ün güvendiği adam" , babacan, mütevazı lider imajı çerçevesinde hareket etmiştir. İhtiyacı olanlara maddi yardımlarda bulunmak, yaşlılara, çocuklara kimsesizlere arka çıkmak, onların dertlerini dinlemek gibi yüce tutumlar içindeyken aynı zamanda sıradan bir adammış gibi mütevazı davranmaya gayret etmiştir. Bu nedenle de halk arasında gerçekten onu çok seven bir hayran kitlesine sahip olmuştur.Başbakan Menderes iktidar döneminde liderlikle ilgili Celal Bayar gibi hayırsever çalışmalar yürütme, halkın içinden çıkmış bir halk adamı olma imajına katkıda bulunmaya çalışmıştır. Menderes'in yolcuların büyük bölümünün öldüğü uçak  kazasından  mucizevi kurtuluşu halkta "Allah'ın sevdiği kulu" düsüncesi oluşturdu. Türkiyeye dönüşünde kazadan kurtulduğu için yollarda kurbanlar kesildi. Halk onu coşkuyla karşıladı.
DP’nin 1946 ve 1950 seçimlerinde kullandığı "Yeter söz milletindir" sloganı aradan 60 yıl geçdigi halde halen kullanılmaktadır.DP “ Daha çok refah İstiyorsan reyini Demokrat Partiye ver”, “Senin partin Demokrat Parti, Seni düşündüğü seninle çalıştığı için başarılı  oldu”” Dağlar yol, viraneler bağ oldu”  “ Köylü vatandaş DP seni kimseye ezdirmez” Geri kalmış bir devlettik İleri bir dünya milleti olduk”gibi okuryazar olmayanların bile anlayıp mesajını aklında tutabildiği sloganlar ile kitlelere ulaşmıştır.
DP kendi icraatlarını anlatırken "öteki" haline getirdiği eski iktidar sahibi CHP'nin yanlışlıklarına vurgu yapmış, cepheleşmeyi teşvik ederek, diğerini "soyguncu, onursuz, hırsız" olarak nitelerken kendisinin bunun tezatı olarak "Dürüst, yeni, vatandaş yanlısı" özelliklerini tanımlamış ve halkın oyunu kazanmıştır.Tüm bunların sonucunda DP Türkiye Genel Seçimleri tarihinde (Bugüne kadar) kırılamamış bir oy rekoru kırdı.Bu oy miktarı toplam oyların %57,5'luk kısmı demekti.
DP nin ilk dönemlerinde parti içi muhalefet yok muydu? Elbette vardı Hem de çok sert bir muhalefet vardı.Zamanın CHP ye yakın Ulus gazetesi hükümet üyelerini dansöz hayvansı yaratıklar olarak göstermesi üzerine Adnan MENDERES  yeni basın yasası çıkarmak istedi.Baın yaasında  ispat hakkı ile ilgili parti içinden ve muhalefetten çok sert eleştiri aldı. DP’den  on milletvekili istifa etti ve ardından gensoru verilince bütün kabinesi istifa etti.
Menderes tüm bunlara rağmen “Dava arkadaşları farklı düşünüyor muhalif diye onları dışlamadı”, meclis kürsüsüne çıkarak "Kaderimi sizin oylarınıza terk ediyorum"diye başlayan tarihi konuşmasını yaptı.Konuşma sonunda Menderes parti teşkilatını  yine kazanmıştı.
Peki günümüz DP de durum nasıldır? Günümüz DP de“Bizim yerimize parti düşünür” mantığı, statik, yarışmasız,rekabetsiz, bir parti iç yapısını hâkim kılmıştır. Siyasi kültür açısından üyelerin delegelerin, hatta alt yönetim kademelerinin böyle bir parti yapılanmasında düşünce ve yarışma etkinliği bulunmamaktadır. Bu partide  özgürce düşündüklerini savunmak, yeni alternatif  fikirler ve görüşler oluşturmak, liderliğe karşı gelmek anlamına gelir. Böyle bir yapılanma ve ortaya çıkabilecek eylem, parti fikirlerine, parti ilkelerine ve parti disiplinine aykırı kabul edilir. Geleneksel bürokratik yapı ve yönetimin tek elden yürütülmesi, aslında DP de yerleşmiş bulunmaktadır. Parti disiplini adına, söz hakkı elinden alınmış diğer siyasi kişilikler, bir anlamda işlevsizleştirilmiştir. İşlevsizleşen her unsur içinde bulunduğu sistemi de bir süre sonra işlemez hale getirmektedir.
Dolayısıyla, tüm tabana yayılacak bir siyaset geliştirme çabası ve daha geniş düzeyde kitleselleşerek katılımcılığın önünü açma gerçekleşememekte, siyaset  tüm yönleriyle maalesef sadece lider ile bir grup seçkinin elinde şekillenir hale gelmektedir.Nitekim son günlerde Genel Merkez ve  İl teşkilatına getirilen eleştiriler bu yöndedir.
DP de  parti içi demokrasinin işletilerek, partinin işlevselliğinin kamuoyunda ki algısının yükseltilmesi ve teşkilatın  aktif katılımcı insan kaynağının önünün kesilmeyerek yüreklendirilmesi gerekmektedir.DP Genel Merkez ve  il teşkilatına bakalım çalışan istekli kişi yüreklendiriliyor mu?Yoksa muhalif, şunun adamı bunun adamı ,şimdiye kadar neredeydiler vs denilip etkisizleştirilmek mi isteniyor...?
Kitlelerin DP nin siyasi faaliyetlere karşı ilgisiz ve güvensiz tavır takınmalarının nedeni, DP de kitlelerin değil, çok küçük bir seçkin grubunun siyaset yapmasıdır.Bu seçkin grup sürekli bir dışlama algısı oluşturmaktadır.  
Bu durumda, demokrasinin öncelikle parti içinde yaşama geçirilmesi, parti üst düzey yönetiminin yetki alanlarının sınırlandırılması, atılması gereken adımları oluşturmaktadır. Özellikle il yönetimi ve ilçe yönetimi atamada  üst kadronun sınır tanımayan yetkisi, teşkilatta çalışma isteğini  önlemekte ve bu durum demokratik işleyişi aksatmaktadır.
Sonuç olarak DP Genel Merkezi ve  il yönetimleri ortaya çıkan sorunların nedenlerini  ve yapılan eleştirileri dikkate almalı kamuoyunun beklentilerine karşılık vermelidir.
Şurası çok açıktır ki bugün siyaset, artık yalnızca parti lideri ile etrafındaki yakın kadrosunun sürdüreceği bir iş olmaktan çok uzaklaşmıştır.