Hukukun yargının jet hızıyla bir mazlumun canını almasını gerektirecek ne yapmıştı Erdal Eren?

Eylemde öldürülen yoldaşı için isyan ediyordu üzerine gelen askere, panik ve korkuyla ateş etti; ama vurulan asker göğsünden değil sırtından vurulmuştu!

-Kurşunlar incelenmiyor

-Hangi yaşta olduğunun önemi olmuyor büyüt diyorlar, büyütülüyor zaten.

-Kemik ölçümleri kılıfına uyduruluyor.

-Hafifletici unsurlar hiçe sayılıyor.

Küçük bedeninin büyük insanıydı Erdal Eren... Düşünüyor, sorguluyor yapılan haksızlıkları kabul etmiyordu.

 Kenan Evre’nin ‘’asmayalım da besleyelim mi?’’ Sözleriyle canından oluyor.

Devlet alınan canın diyetini, karşı görüşten birinin canı alarak ödüyor. Zan altında kalmamak için canilik ikinci kez uygulanıyor. Siyasi iktidarlar idamı ceza unsuru olarak kullanmaktan çok kendi güçlerini göstermek için uyguluyorlar.

12 Eylül bilançosu(adalet bakanlığı verileri):

 50=idam edilen

144=kuşkulu ölüm

171=işkenceden ölen

14 bin=vatandaşlıktan çıkarılan.

Önce astılar sonra timsah gözyaşlarını döktüler.12 Eylül referandumundan önce Erdal Eren’in mektubundan çok etkilenen Başbakan sahte ağlamalarla halkı kandırmayı, kara lekeleri olan bu acı olayı kendi iktidarlıklarını kuvvetlendirmek için kullandılar.

Samimi bulunmayan Başbakana karşın halkımız ne derece samimi? Paşalar yargılanmak yerine maaşlarına zam yapılarak mükâfatlandırılmıştır.

Evet, aradan 31 yıl geçti hukuk siteminde değişen bir şeyler var mı?

Hrant’ı öldüren 18’lik adam bu işi beceremeyecek kadar çocuk olabiliyorken Mardin’de 26 kişinin tecavüzüne uğrayan 13 yaşında ki kız çocuğu, babası yaşındaki adamlara rıza gösterebilecek kadar yetişkin olabiliyor. Anlayacağımız devlet rızasıyla tecavüz işleniyor.

Tecavüz mağduru olan 13 yaşındaki bir çocuğun olayıyla, dengeleri eşitlemek için sağ ve sol görüşlü iki canın alınması olayını ayrı düşünemeyiz. Adalet ve hukuk, iktidarın sapıklık ve güç gösterilerini sergileyecekleri araçları haline gelmiştir.

Günümüz bilançosunu ise daha vahim 22 milyon. 22 milyon insanımız ölmedi ama zihinlerini beyinlerini ölüme terk ettiler.12 Eylülde kavgayla haksızlığa uğrayan onurlu insanların başarılarına başarı katamadık teslimiyetçi bir tutumla hayatımıza devam eder olduk.

Erdal Eren ailesine yazdığı mektubu şöyle bitirmişti: ‘’Hepinize özgür ve mutlu bir yaşam dilerim’’

Özgür olmayan yaşantımız, acı olaylarla mutsuz bir hal alsa da, minik ama büyük devrimcimizin dileklerini başarmak için inadına özgürlük bayrağı altında mutluğu yaşamayı sağlayacağımız adaletli yarınlara…

Eda Bayrak / İstanbul Times