Müslüman Türk ulusu aralarında kimlerin BAHAİ olduğunu bilmesi ve teşhis etmelidir. Bunları açığa çıkarmak da TÜRK Güvenlik güçlerinin görevidir. Bugün İlahiyat Fakültesinde profesör unvanıyla faaliyet gösteren Bahailer var. Diyanet İşleri bünyesinde çalışan Bahailerin olduğunu da aşikardır. Kürtçülük tehdidi, Bahailerin ülkemize uyguladığı istila hareketinin yanında çok masum kalır. Özellikle Adalet Bakanlığı kadroları FETTULLAH`ın müritlerine gösterdiği temel hedeflerdendir. Bugün yaşadıklarımız bu gizli yapının nasıl başarılı olduğunun kanıtıdır.
 
Türkiye`de bunlarla ilgili bir arınma operasyonu başlatılarak bütün ulusun harekete geçmesi gerekiyor.
 
Bakınız Bahailik temeli 1812 yılında İRAN`da Mizra Muhammed BAB`ın liderliğinde ve yazdığı KİTABÜ-N NUR`u, RİSALE-İ NUR olarak kopyan ZİHNİYETTİR. Bakınız nasıl bu kitabı KUR`AN`la eş tutmaya çalışıyor. Müritlerine Kur`an yerine Risale-i Nur`u okumalarını tavsiye eden bu yoldan çıkmış zihniyet, aslında MİZRA MUHAMMED BAB ve Bahaullah`ın yaptıklarını gibi kendilerini MEHDİ ilan edecekleri, Peygamber ilan edecekleri günlerin altyapısını yapmakla uğraşıyorlar. Bunu yaparken; onlara göre Kur`an anlaşılmaz bir kitaptır. Müslümanlar, Kur-an`ı anlayamayacakları için onun yerine daha anlaşılır olan Risale-i Nur`u okuyarak emirlerini yerine getirmelidir. O yüzden Kur-an`ı kerim`in manasını bilerek okumamızı istemiyorlar.
 
Fettullah Gülen, sapık Batını Hasan SABBAH`ın şer yuvası olan ALAMUT KALESİNİ yerle bir ederek, içindeki bütün sapıkları kılıçtan geçirip, bütün sapkın eserleri yaktırmasından dolayı Türk ASENA soyunun temsilcisi HÜLAGÜ HAN`a lanet ediyor.

Hazmedemediği şey KAZVİN Şehrindeki ALAMUT KALESİNİ ve içindeki sapık BATINILERİ darmadağın eden, İslam dinini uçurumdan kurtaran HÜLAGÜ`ye bugün dini bütün Müslümanlar rahmet okurken FETTULLAH neden kin duyuyor acaba? Bugün yaşadıklarımızın nedenlerini geçmişten sonuçlarını ise şu an hep birlikte yaşamıyor muyuz? ANLAYACAĞINIZ KUYRUK ACISI BÜYÜK...
 
Dün dinlerin birleştirilmesini, MUSEVİ - HIRİSTİYAN – MÜSLÜMAN bütün hükümdarları dinine davet edenBAHAULLAH`ın misyonunu, FETTULLAH “DİNLER ARASI DİALOG” olarak daha siyasi taktikler kullanarak uygulamaya çalışmaktadır.
 
DP İKTİDARA geldikten sonra, artık RİSALE-İ NUR resmi olarak basılıp dağıtılmaya başlandı. Bugün aynısını AKP yapıyor. Nerde kalmıştık, DP`nin desteğiyle SAİD-İ NURSİ hakkında açılmış bütün davalar tek tek düşürüldü. Said, artık çağrıldığı mahkemelere peşine taktığı 3- 4 bin kişilik mürit gruplarıyla gidiyordu. TÜRKİYE için “KÜÇÜK AMERİKA” olma süreci başlamıştı.
 
Türkiye NATO`ya girmiş, kendini tehdit eden KOMÜNİST BLOKA karşı mecburen ABD`nin kanatlarının altına sığınmıştı. Tabii Türkiye`de bunu değerlendirenler ve Türkiye`yi ABD`nin bir eyaleti haline getirmeye kalkanlar da vardı. Çünkü 1950`li yıllar BAHAİLİĞİN; İNGİLTERE, KANADA ve AMERİKA`da yayılma yılı olmuştu. Özellikle ABD`de milyonlarca HIRİSTİYAN ve MUSEVİ AMERİKALI dinlerini değiştirmek suretiyle BAHAİ olmuşlardı.1957`de BAHAİLİĞİN lideri Şevki RABBANİ`nin verdiği rakamlarla 14 bin tane BAHAİ Merkezi ABD genelinde yayılıyordu. ABD`de 300`den fazla BAHAİ Topluluğu kurulmuş, 1700 tane de BAHAİ EV-MABEDİ inşa edilmişti.
 
Dikkat ederseniz BAHAİLER; önce bir ülkede iktidar oluyor daha sonra oradaki iktidar güçlerini kullanarak diğer ülkelere sıçrama yapıyorlar. Amerikan başkanlarından LYNDON JOHNSON “National Association fort he Advencement of Colored People” adındaki BAHAİ Topluluğunda yaptığı konuşmada aynen şöyle der:
“Sizin amacınız Amerika`nın amacıdır. Sizin umudunuz, her yerde iyi niyetli kişilerin umududur. Her başlangıçta milletimiz nefretin yer almadığı, herkesin barış içinde olacağı özgürlük, terbiye ve anlayış içinde yaşanan bir dünya ya doğru hızla ilerlemektir.”
 
BAHAİLER ta o tarihten beri ABD`yi ordusu ve parlamentosu dahil bütün kurumlarıyla yönlendiriyor. İşte NURCULUĞU ve FETUTTULLAH`a en büyük müttefiki Türkiye ile ters düşme pahasına ABD`nin verdiği desteğin nedeni budur. Gerisini okuyucularımın kendi vicdanlarına bırakıyorum.
 
Türkiye Cumhuriyeti`nin düştüğü bu durum, Cumhurbaşkanlığı makamının düştüğü bu hali yalnız Mustafa Kemal ATATÜRK`ün kemiklerini sızlatmakla kalmayacak, çok yakın bir zamanda FETTULLAH`ın maskesi düşürerek bütün marifetleri ortaya serilince ibret belgesi olarak tarih kitaplarında yerini alacaktır. İçimizdeki “TRUVA ATLARI”temizlenmeden TÜRK GENÇLİĞİNE uyku haramdır. Artı bu yaşadıklarımız gün yüzüne çıktığı gibi sanmayın ki diğer bütün dünya devletlerinin başında da vardır. Sinsi ve derinden yollarına devam ediyorlar. Bu nokta da mücadele ATEŞİ BİZİM ELLERİMİZDE BÜTÜN DÜNYAYI AYDINLATACAKTIR.
 
Bu arada, FETTULLAH`a göre yapılması gereken zorunlu bir hareketti. Çünkü BAHAİ dininde peygamberliğini ilan BAHAULLAH`ın yaptığı gibi mektuplarla dünya liderlerini dinlerine davet etme bir gelenektir. Fettullah,“DİNLER ARASI DİYALOG”u adında bir kılıfla işte bunu yapmaya çalışıyor. Dinler diyalogu komiteleri kuran Fettullah, HARRAN`da düzenlediği sempozyumu dünyadaki, BAHAİ mahfillerinin desteğini alarak, YAHUDİ ve HIRİSTİYAN DİN adamlarının katılımı ile gerçekleştiriyor. Böylece artık son aşama olan peygamberliğini ilan etme sürecine yaklaşıyor.
 
Dinde REFORM adı altında veya “TÜRKİYE MÜSLÜMANLIĞI” olarak takdim edilmek süretiyle uygulayacağı BAHAİLİĞE geçiş sürecinde karşısına çıkacak zorluklara şimdiden müritlerini hazırlamaya çalışıyor.
 
Fettullah Gülen sarmaşıklarını her tarafa uzatırken ve büyük başarılar elde etmişken; Devletin Başbakanı ve Cumhurbaşkanını Kontrol altına almışken, yanlış anlamayın bugünü değil “27 MAYIS İHTİLALİ”nde yedikleri darbeye hayıflanıyor.
 
Fettullah GÜLEN; Batı dünyasının, 27 Mayıs Devrimi`nde hem kendilerini kandırdığını hem de kullanıldığını anlatır. Türkiye`deki BAHAİLERİN 27 Mayıs İhtilalinden sonra uzun yıllar propaganda şansını ve SAİD-İ NURSİ liderliğinde kazandıkları ivmeyi kaybettiklerini hayıflanarak anlatır.
Günümüzde TÜRK TOPLUMU; ilahiyat profesörleri dururken aslen İranlı olup, Erzurumlu olduğunu iddia eden, tahsil olarak yetersiz bir vaizin içerde ve dışarıda büyük destekler alarak önce Orta Asya`yı fethetme misyonuna talip olması, sonra da dünyayı fethedecek yapılanmalar içine girmesi bütün Türk Toplumunun karşısında dururken; ne hikmetse mücadele etmek yerine yardım ve yataklık yapmak bize yakışmaz.
 
BAHAİ NÜFUSUN yoğunlaştığı yerlerin başında ABD, Avustralya, Malezya, Srilanka ve Hindistan gibi ülkelergeliyor. Fettullah Gülen`in 300`e yakın okul yapmak suretiyle başlattığı dünyaya BAHAİLİĞİ kabul ettirmeoperasyonu, adeta bir virüs gibi İSLAM Dinini tehdit ediyor. ABD`yi devlet genelinde ele geçirmiş olan BAHAİLER, SOMALİ`deki dindar Müslümanların dinlerini savunmak için BAHAİLERLE giriştikleri mücadelede ABD`nin silahlı gücüne başvuruyor ve ABD öncülünde BM kuvvetleri tarafından birçok MÜSLÜMAN katlediliyor. Amerikan askerleri tarafından Müslüman direnişi kırıldıktan sonra, başta FETTULLAH GÜLEN`in organizasyonu olmak üzere, yüzlerce BAHAİ VAKFI SOMALİ`ye giderek EV – MABEDLER, KOLEJLER, ÖĞRENCİ YURTLARI kurarak BAHAİ HAREKETİ AÇISINDAN SOMALİ`yi istila ediyorlar. Artık SOMALİ onların kalesi olmuştur. Beni en çok ne üzüyor biliyor musun? Bütün bunları bizim kendi elimizle kendimize yapmamızdır. Müslümanlardan toplanan yardımlar bakın neye hizmet ediyor? Herkes kendi evinin önünü temizlemesi gerekirken; şeytana hizmet etmek bu olsa gerek değil mi dostlar? 
 
Artık konunun uzmanları BAHAİLİK TEHLİKESİNİ, NURCULUK AKIMINI, RADİKAL DİNCİ HAREKETLERİ bu çerçevede değerlendirmeli, devlet için öncelikli tehdidi yeniden tahlil etmelidir.
 
New YORK BAHAİ TOPLUMUNUN Ruhani liderlerinden NANCY LOZAR MOORE, devamlı ülkemize gelip gider ve NURCULARLA ve Fettullah`ın kurumlarıyla irtibatlı çalışır. 30 Ocak 1999 tarihli HÜRRİYET Gazetesindeki röportajda,
“Brezilya`daki Türk diplamatlarının çocuklarının BAHAİLER tarafından eğitildiğini” söyleyecek kadar da pervasızdır.
 
Bu salgın virüs, özellikle Adalet Bakanlığı, (Nurcuların son 10 yıllık kadrolaşma hareketinin baş hedeflerinden bir de ADALET BAKANLIĞI`dır. Çok sayıda hakim ve savcının, Yargıtay mensuplarının BAHAİLEŞME virüsünün kurbanı olabileceğini düşünmek bile bizleri tedirgin ediyor. Çünkü her şeyin başı adalettir. Adaletin olmadığı yerde anarşi olur.) üniversitelerimizin, ordumuzun, emniyet teşkilatımız, kamu kurum ve kuruluşlarımız bu tehdidin açık muhatapları olarak bunları yazıyoruz.
 
Diğer bir tehlikeli durum da, 300 trilyon bütçesi ve 120 bin personeli olan DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI`na BAHAİLERİN yaptığı sızmalardan dolayı ortaya çıkıyor. Fettullah`ın ve Nurcuların yönlendirmesiyle DİYANET`e sızmış olan BAHAİLER, DİYANET`in bütçesinden maaş alarak ve imkanlarını kullanarak devlet sırtından TÜRK ULUSUNUN inancını tahrip etmeye çalışıyorlar.
 
Bugün diğer mezhep – tarikat – cemaat – vakıflar üzerinden ne dolaplar dönüyor siz düşünün…
 
21. asrın en dinamik gücü olan TÜRK GENÇLİĞİNİN “TÜRK – İSLAM SENTEZİ” adı altında kandırılmasının önüne geçme yollarını ortaya koymaktır. Bu oyun NURCULUĞUN TÜRK ULUSCULUĞUNUN sırtına basarak “TEVRAT İTTİFAKI” ittifakı kurmasının önüne geçmek, ORTA ASYA`da misyonerlik okulları açarak İNGİLİZCE`yi Orta Asya`da tek dil haline getirme çalışmalarına artık dur diyebilecek miyiz? Fettullah GÜLEN`in birinci gayesi TÜRK DEVLETLERİNİ ele geçirmek,
 
ikinci gayesi ise; geçmişin intikamını almak için İRAN`ı istila edip İran`la savaşa girdirmektir.
 
Fettullah GÜLEN ve arkasındaki emperyal güçler bu operasyonda TURANCILARI kullanmayı düşünüyor. Bütün TÜRK DÜNYASINI ele geçirdikten sonra ise önce aldatmaca bir dinler diyalogu oluşturacak sonra da gerçekte bir “TEVRAT İTTİFAKI” olan “BAHAİLİĞİ” geçiş sürecini başlatarak bütün dünya dinlerini BAHAİLİK altında birleştirme sürecini başlatacaktır. Son hamlesi FETTULLAH GÜLEN`in “MESİH veya MEHDİLİĞİNİ” ilan edilerek “DÜNYA İMAMLIĞINA = DÜNYA PEYGAMBERLİĞİNE” adım atmasıdır.
 
“ŞEYTAN DİN YOLU ÜZERİNDEN YOLDAN ÇIKARMAK” BUNA DERLER HER HALDE… Ondan sonra önderimiz “BU ÜLKE ŞEYHLER, MÜRİTLER VE MENSUPLAR ÜLKESİ DEĞİLDİR” dediği zaman hep bir ağızdan bir koro halinde MUSTAFA KEMAL ATATÜRK`Ü DİN DÜŞMANI GÖSTERMEYE KİMSENİN HAKKI YOKTUR. BUNLARI YAPANLAR KENDİLERİNİ ELE VERENLERDİR.
 
VATANDAŞ VE DEVLET OLARAK, KURTULUŞ SAVAŞI`n da nasıl işgalcilerle savaştıysak, tekrardan KUVVAYİ MİLLİYE RUHUNA sarılarak, hak din olan İSLAMİYET`i, devletimizi, ulusumuzun, topraklarını BAHAİ istilasına karşı müdafaa etmeliyiz. Artık uyanma zamanı gelmedi mi?
 
Devlet yönetmek demek; Milli Güvenlik Kurulu`nun askeri üyeleri, ısrarla FETTULLAHÇI tehlikeyi işaret ederken; Başbakanımız Bülent ECEVİT 2000 yılının Şubat ayında DAVOS`ta katıldığı “Dünya Ekonomik Forumu” toplantısında 133 devlet ve hükümet başkanlarının bulunduğu kentte kürsüye çıkıp FETTULLAH GÜLEN ve Okulları için uzun methiyeler dizmek ve her şeye rağmen FETTULLAH`ı müdafaa etmek değil…
 
Devlet yönetmek demek; Süleyman DEMİREL`in Türk Devletlerinin devlet başkanlarına TÜRİYE CUHMURBAŞKANI olarak FETTULLAH GÜLEN adına referans mektupları göndermek değildir. Fettullah GÜLEN`le ilgili kasetler ortaya çıkmaya ve sorgulanmaya başladığında Süleyman DEMİREL; Nurculuk ve Fettullah Gülen hakkında hiçbir fikri yokmuş gibi numara yaparak, FETTULLAH`tan ödül almamış mıydı? Kendi babası ve kayınpederinin SAİD-İ NURSİ ile dostluğunu iftiharla açıklamamış mıydı?
 
Devlet adamlığı demek tutuklanan FETTULLAH`a TURGUT ÖZAL`ın emriyle bir gecede Bakanlar Kurulu kararıyla serbest bırakmasını emreden iradeye imza koymak da değildir.
 
Devlet adamlarının görmemezliğe geldiği konular olabilir. Hatta devlet adamlarından bazıları bir takım akımlara kendilerini kaptırarak sorumluluklarını ihlal bile edebilir…
 
Hatta bir kısım idarecilerimiz dış güçlerin etkisiyle TÜRKİYE`yi tehdit eden cereyanlara ortam sağlamaya çalışabilir. Fakat, bu devletin de, bu topraklarında gerçek müdafaasını TÜRK GENÇLİĞİDİR. Görevlilerin ihmal etmeleri, vurdumduymaz olmaları ATATÜRK`ün emanetini asla sahipsiz bırakmaz.
Yöneticilerin vurdumduymazlığı Türklüğü tahrip eder, gençliğe müdahale etme ruhsatı verir. Atatürk`ün Gençliğe hitabesi bu hareketi ateşler…
 
Atatürk ve Kuvayi Milliyeci yiğitlerin, gençlerin kurduğu devlet, hiçbir zaman sarsılmayacak, bu sarp kale, tunçtan yığınlar halinde omuz omuza yürüyen hür idare ve aklını işleten Türk Gençliğinin sırtında, ulaşılmaz bir manevi güç olarak edebiyete kadar var olacaktır.
 
Sevgi ve saygılarımla… GELDİKLERİ GİBİ GİDECEKLER HATTA TRUVA ATLARI İLE BİRLİKTE GİDECEKLER… ATA MİRASI ULUS… MURAT AKBAŞ
 
KAYNAKÇA : FETTULLAH MÜSLÜMAN MI? - İLERİ YAYINLARI - SEMİH TUFAN GÜLALTAY