Eşitlik ve Demokrasi Partisi İstanbul İl Örgütü 17 Ağustos  20011 saat 19.00'da Taksim tramvay durağından başlayan bir 17 Ağustos anma etkinliği gerçekleştirdi.

Kitle uyarı sirenleri eşliğinde ve kefenler içinde sessizce Galatasaray Meydanına yürüyerek bir basın açıklaması yaptı.  Basın Açıklamasını İstanbul İl YK üyesi Ayla Şeşan okudu.

İstanbul Times Haber Merekzi /ÖZEL HABER  

ÇOK GEÇ OLMADAN, ÖLMEDEN

17 Ağustos 1999 depreminin üzerinden 12 yıl geçti. Bugün İstanbul’u da etkileyen bu felaketi ve yaşamlarını yitirenleri anmak, ama sadece anmak değil bizi kaygılandıran bazı gerçekleri dile getirmek için buradayız..

Sevgili Aykut Barka’nın dediği gibi kentimiz, İstanbul, “depremini bekleyen şehir” olarak anılmaktadır.
Evet, Marmara’da İstanbul’un altı ilçesini birinci derecede sarsacak Richter ölçeği ile 7 ve üzeri bir deprem “şu an” ile önümüzdeki 30 yılın herhangi bir anında meydana gelmesi beklenmektedir.

Ne yazık ki bu “bekleme”  sadece öngörme anlamında değildir. Yeterli önlem almayan, hazırlık yapmayan bir “bekleme” halidir bizi kaygılandıran. Tedbir olarak sunulan faaliyetlerin bir kısmının ise can ve mal kaybını önlemeye yönelik olmaktan ziyade rant hatları açmaya dönük olması kaygılarımızı daha da arttırıyor.

Doğal değil!

Deprem gibi bir doğa olayının ölümcül bir afete dönüşmesi “doğal” değildir. Bu doğa olayı bilinçsiz yer seçimi bilimsellikten yoksun imar planları, düşük standartlı yapı üretimi, tasarımsız, plansız kentleşme ve sosyo-ekonomik politikalar sonucu insani, sosyal ve ekonomik yıkımlara yol açmaktadır.
 
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Marmara depreminin 50-60 bin binayı yerle bir ederek 90 bin can alacağını, 500 binin üzerinde aileyi evsiz bırakacağını, 50 milyar doların üzerinde maddi hazara neden olacağını öngörmektedir.
Ne var ki bu dehşet verici rakamlar bile gerçek olasılıklara yaklaşmıyor olabilir çünkü TMMOB’a göre ne İstanbul ne de diğer illerde güvenilir bir bina envanteri bulunmuyor.

Kandilli Rasathanesi’nden Prof. Mustafa Erdik binaların yüzde 40’ının hazar göreceğini tahmin ediyor. Bu 520 bin bina demektir! Güngören ve Bahçelievler’de ise hazar oranı yüzde 77’ye çıkıyor.
Dört üniversitenin hazırladığı İstanbul İçin Deprem Master Planı söz konusu ama plan çerçevesinde atılan adımlar sınırlı ve afet yönetimine odaklı.

Bizler ise depremden önce, onca ölüm ve kayıp yaşanmadan önce önem alınmasını istiyoruz.
Yapı denetimi dışında tutulan TOKİ evlerinin ve kamu binalarının ivedilikle denetim sürecine dâhil edilmeli ve kaçak yapılaşmayı önleyici tedbirler alınmalıdır. 2010–2014 yıllarını kapsayan Stratejik Plan Raporunda sergilenen ‘deprem güvenliğini belirlemek hem insan kaynağı hem de finansal açıdan mümkün değildir’ yaklaşımı bu kent ve içinde yaşayan milyonlarla insanın hayatı ve geleceği ile “Rus ruleti” oynamaktan farksızdır. İnsan yapımı fay hattı işte bu denetimsizliktir. Bu yaklaşım terk edilerek İstanbul için güvenilir bir bina envanteri çıkarılıp binaların deprem güvenliği sağlanmalıdır.

Başka ve insan odaklı bir kentsel dönüşüm mümkün

Deprem önemleri arasında yer alan kentsel dönüşüm ise kentin ve içinde yaşayan insanların güvenliği ve huzurunu tesis eden bir kamu sorumluluğu yerine bir özel-kamu ortaklığı rant hattı üzerinden ilerliyor. Dahası uygulandığı haliyle kentsel dönüşüm insanları mevcut mekânları ve kültürel yaşanmışlıklarından söküp atmakta, boş vaatler ile insanların mekânlarını elerinden almakta, sınırlı ve dar mekânlara hapsetmeye çalışmaktadır.

Eşitlik ve Demokrasi Partisi olarak kentsel dönüşümün kentin sürdürülebilir gelişimini sağlaması, kent yoksullarının yaşam kalitesini yükseltmesini, çevresel ve sosyal donatıları evrensel standartlara yükseltebilmesi, yerel demokrasinin gelişmesine ve katılımcılığın artmasına hizmet edebilmesi, doğal, tarihsel ve kültürel değerlere saygılı olması gerektiği düşüncesindeyiz.

“Ben yaptım oldu” yerine bu kentte yaşayanların ve yerel örgütlenmelerinin planlama süreçlerine katılmasını sağlayacak bir kentsel dönüşüme hız verilmeli. İnsanı, kültürü, çevreyi ve demokratik değerleri esas alan bir katılımcılığın sağlanabilmesi için de Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartındaki kısıtlar ortadan kaldırılmalıdır.

İstanbul’un her an başımıza çökme riskini ekonomik, sosyal ve insani açıdan atlatılabilinir bir doğa olayına sınırlamak ellerimizde. Yerel ve merkezi düzeyde gerekli siyasi irade ortaya koyularak yıllardır toplanan deprem vergilerinin oluşturduğu mali kaynaklar devreye sokulmalı, İBB Genel Bütçesi’ne bir fasıl konulalı ve harcamaların şeffaflığı sağlanmalıdır.

Depremi “bekleyen” şehir olmaktan çıkabilmemiz aktif, katılımcı kentlilerle, bütün İstanbullular ile mümkündür. Eşitlik ve Demokrasi Partisi olarak merkezi ve yerel yönetimi gerekli önlemleri almaya, değişiklikleri yapmaya, bütün İstanbulluları da kentlerine, yaşamları ve geleceklerine sahip çıkmaya çağırıyoruz.

Eşitlik ve Demokrasi Partisi İstanbul İl Örgütü
www.edp.org.tr /[email protected]

Editör: TE Bilisim