Hz.Rasulullah (s.a.v) son Kâbe ziyaretin'de İslam ve insanlık Tarihinin önemli bir olayı gerçekleştirmiştir.
Bu çok önemli olay, Gadir-i Hum’da yaptığı veda konuşmasıdır. Resulullah (s.a.v.) Hicretin onuncu yılında hacca gitmeyi kararlaştırmıştır. Bu kararı açıkladığında, Resulullah ile birlikte hacca gitmek için Medine’ye çok sayıda insan geldi. Bu hacca Haccet-ül Veda Haccet-ül İslam Haccet-ül Belağ Haccet-ül Kemal ve Haccetül Tamam da denilmektedir.
Resulullah (s.a.v) gusledip, saçlarına yağ sürerek taradıktan sonra, iki çöl elbisesiyle Zilhicce ayından beş-altı gün önce Cumartesi günü Medine’den yola çıktı,Resulullah (s.a.v) Medine’den çıktığında onunla birlikte eşleri, Ehl-i Beyti,Muhacir, Ensar ve diğer Arap kabilelerinden büyük bir topluluk da yola çıktı.
Resulullah (s.a.v) Medine’den yola çıktığı o günlerde Medine halkından birçok kimse çiçek veya kızamık hastalığına yakalanmıştı.
Bu yüzden birçok insan Resulullah (s.a.v) ile Hacca gitmek şerefine erişemediler. Buna rağmen çok büyük bir insan topluluğu onunla beraber Medine’den hareket etti.
GADİR-İ HUM OLAYI
Bazıları Resulullah’la birlikte hareket edenlerin sayılarının 90 bin kişi, bazıları 114 bin kişi, bazıları 120 bin kişi, bazıları 124 bin kişi, bazıları da bundan daha fazla olduğunu yazmışlardır.
Bunlar Hz. Peygamberle birlikte hareket edenlerin sayısı olup Mekke’de olanlar, Yemen’den Hz. Ali (k.v) ve Ebu Musa ile gelenler de onlara eklenirse o zaman hacıların sayısı bu rakamların çok üzerinde olacaktır.
Pazartesi günü Merr-uz Zahrana vardılar.İkindiyi orada geçirerek akşamleyin şerefe ulaştılar.Akşam namazını kılmadan Mekke’ye ulaştılar.Geceyi Mekke girişindeki dağın arasında geçirdiler ve salı günü sabahleyin Mekke’ye girdiler.
Resulullah (s.a.v) hacc amellerini yaptıktan sonra, Mekke’ye geldiği insanlarla Medine’ye geri dönerlerken, Medine, Mısır ve ıraklıların yol ayrımı olan Gadir-i Hum’a ulaştıklarında, Cebrail şu ayeti indirdi: Ey Peygamber, Rabbi’nden sana indirileni tebliğ et. Eğer bu görevini yapmayacak olursan,O’nun elçiliğini tebliğ etmemiş olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır.
Allah-u Teâlâ bu ayetle, Resulullah’ın (s.a.v), Hz. Ali (k.v)’ı imam ve vasi olarak halka tanıtmasını ve velayet hakkında nazil olanı, onlara tebliğ etmesini emretti, ve ona itaat etmeyi herkese farz kıldı. Bu olay Zilhicce Günü vuku buldu.
Hacdan dönenlerden ilk grup Cuhfe’ye yaklaştığında Resulullah (s.a.v) önde gidenlerin geri dönmesini ve geride kalanların da bu bölgede onlara ulaşmasını emretti.O bölgede bulunan, birbirine yakın beş büyük ağacın altında oturmaktan onları sakındırdı; bu ağaçların altını temizletti, öğlen namazı için ezan okundu,daha sonra Resulullah (s.a.v) halkla birlikte o ağaçların altında namaz kıldı.
Hava çok sıcaktı; insanlar sıcaktan abalarının yarısını başlarına çekip, yarısını'da ayaklarının altına seriyorlardı. Semure denen ağacın üzerine elbise vb. şeyleri atarak Resulullah (s.a.v) için gölgelik yaptılar.
Resulullah (s.a.v) namazını bitirdikten sonra cemaatin ortasında,deve semerleri üzerine çıkarak herkesin duyacağı şekilde yüksek bir sesle şöyle buyurdular:
Bütün övgüler Allah’a mahsustur; O’ndan yardım diliyor,O’na iman ediyor, O'na güveniyoruz. Nefsimizin şerlerinden,kötü amellerimizden Allah’a sığınıyoruz. Sapan kimseyi O’ndan başka kimse hidayet edemez; O’nun hidayet ettiğini ise kimse saptıramaz. Allah’tan başka ilah olmadığına, Muhammed’in Onun kulu ve elçisi olduğuna şehadet ediyorum.
Ve Sonra:
Ey insanlar ! Latif ve habir olan Allah bana haber verdi ki, hiçbir Peygamber, kendisinden önceki peygamberin ömrünün yarısından fazlasını yaşamamıştır; ben yakında
Rabbimin davetine icabet edeceğim.Ben sorumluyum, siz de sorumlusunuz. O' halde siz ne düşünüyorsunuz ?
Halk: Biz senin tebliğ ettiğine, nasihatte bulunduğuna, çaba sarf ettiğine tanıklık ediyoruz. Allah sana mükâfat versin.
Resulullah: Allah’tan başka ilah olmadığına, Muhammed’in O’nun kulu ve elçisi olduğuna, cennet ve cehenneminin hak olduğuna, kıyamet gününün geleceğine ve kabirde olanların dirileceğine şehadet ediyor musunuz?
Halk: Evet buna şehadet ediyoruz.
Resulullah: Allah’ım şahit ol.
Yine Resulullah: Ey insanlar! İşitiyor musunuz?
Halk: Evet işitiyoruz.
Resulullah: Ben sizden önce Kevser havuzumun başına gideceğim, siz orada benim yanıma geleceksiniz,o havuzun genişliği San’a ve Busra arası kadardır,o havuzda, yıldızlar
sayısında kadehler vardır. Benden sonra sekaleyn hakkında nasıl davranacağınıza bakın.
Halktan birisi:
Ya Resulullah, sekaleyn nedir ?
Resulullah, Değeri büyük emanet: Allah’ın kitabıdır; bir tarafı Allah’ın elindedir, diğer tarafı ise sizin elinizdedir,ona sımsıkı sarılın, sapmayın.Değerli küçük emanet ise: Ehl-i Beyt’imdir. Allah-u Teâlâ bana bildirdi ki, onlar havuzumun başında bana ulaşıncaya kadar birbirlerinden ayrılmayacak-lardır, Bunların birbirinden ayrılmamasını ben de
Rabbimden istedim.Onlardan ne öne geçin ve ne de geride kalın; çünkü helak olursunuz.
Resulullah (s.a.a) daha sonra Hz. Ali (k.v)’ın elini tutup her ikisinin koltuk altları görülecek kadar kolunu yukarıya kaldırdı,herkes onu görüp tanıdı; sonra şöyle buyurdu:
Ey İnsanlar! Müminlerin kendilerinden, onlara daha evla kimdir?
Halk: Allah ve Resulü daha iyi bilir dedi.
Resulullah:Allah-u Teâlâ benim mevlamdır, ben de mü’minlerin mevlasıyım,ben onlara kendilerinden daha evlayım. Öyleyse ben kimin mevlası isem,Ali'de onun mevlasıdır.
Resulullah bu cümleyi üç defa tekrarladı. Hanbelilerin imamı Ahmed bin.Hanbel’e göre, dört defa tekrarlamıştır. Daha sonra şöyle buyurdular:
Allah’ım, onunla dost olana dost,ol ona düşman olana düşman ol, onu seveni sev, ona buğzedene buğzet,ona yardım edene yardım et,ondan yardımını esirgeyenden yardımını esirge; o nereye dönerse hakkı onunla döndür,biliniz ki, bu sözleri hazır olanlar hazır olmayanlara bildirmelidirler,
Halk henüz dağılmadan Allah-u Teâlâ şu ayeti indirdi, bu gün dininizi kemale erdirdim,nimetimi size tamamladım ve din olarak İslam’ı size beğendim.
Bunun üzerine Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdular: Allah-u Ekber! Din kemale erdi, nimet tamamlandı, allah benim risaletime ve benden sonra Ali’nin velayetine razı oldu.
Daha sonra orada bulunan insanlar Hz. Ali (k.v)’ı tebrik etmeye ve kutlamaya başladılar.ilk önce Hz.Ebu Bekir ve Hz.Ömer Hz.Ali'yi kutlayan kimseler arasında oldular, Onlardan her biri; Bu makam sana kutlu olsun ey Ebu Talibin oğlu! Sen, her mü’min erkek ve kadının mevlası oldun ne mutlu sana dediler.
Haccet-ül Veda’ya Haccet-ül Belağ denilmesinin sebebi de
Ya eyyuher- Rasulü belliğ maunzile ileyke Ayetinin inişidir. Haccet-ül Kemal ve Haccetüt Tamam denilmesinin sebebi'de El-yevme ekmeltu lekum dinekum ve etmemtu aleykum ni’meti ayetinin inişidir.
Kaynaklar:
[1]- Tabakat-ı İbn-i Sa’d, c. 3, s. 225; İmta-ul Makrizi, s. 510; İrşad-us Sari, c. 6, s. 429.
[2]- Es-Siret-ul Halebiyye, c. 3, s. 283. Siret-u Ahmed Zeyni Dehlan, c. 3, s. 3; Tarih-ul Hulefa, İbn-ül Cevzi, c. 4; Tezkiret-u Havass-il Ümmet, s. 18; Dairet-ul Mearif, Ferid Vecdi, c. 3, s. 542.
[3]- İmta-ul Makrizi, s. 513-517.
[4]- Maide / 67.
[5]- Mecma’uz Zevaid, c. 9, s. 156.
[6]- Simar-ul Kulub, s. 511 ve diğer kaynaklar.
[7]- San’a, şimdiki Yemen’in baş kentidir. Busra, Dimaşk kasabalarından birinin ismidir.
[8]- Sekaleyn, iki değerli emanet olan Kur’an ve Ehl-i Beyt’tir
[9]- Sadece Doktor Mulhim İbrahim el-Esved
İstanbul Times   / Dr.Seyyid Hüseyin Zerraki