Üretmeden tüketmenin sonu yok...

Bugün bakıyorum da şirketlerin büyük çoğunluğu fabrika kurup bir şeyler üreterek zengin olalım dan daha çok üretmeden zengin olmanın yolunu seçiyorlar.  

Size basit bir örnek vereyim hepimizin her gün İstanbul sokaklarında gördüğü sarı taksilerin plaka bedeli nerede ise eski para birimi ile 2 trilyona dayandı. İşin  en garip tarafı da her yıl düzenli olarak 300 ile 400 bin TL arasında artışın olması.

İş adamı ben bu kadar parayı fabrika için kullansam, SSK pirimi başta olmak üzere 50 çeşit vergi ve zorluk ile karşı karşıya kalacağım.Ama taksi plakası alırsam hem her ay 5/6 bin  TL para kazanacağım hem de her yıl yatırdığım para pirim yapacak fabrika kurup başımı ağrıtacağıma plaka veya benzeri işlere para yatırmak daha iyi deyip üretimden uzaklaştı.

Köylü ekmeğini ve yumurtasını şehirden alıyorsa vay halimize

İlkokul hayatım Malatya ‘nın bir köyünde geçti.O zamanlar babam Malatya’ya gittiği zaman satın aldığı en fazla 5/10 kalem ürün vardı. Bunlar Sabun,Tuz,Kadayıf ve kendimizin köyde üretme imkanımız olmayan bazı şeyler satın alırdı.

Kısa bir süre önce köyümüze gittim. Gördüklerime inanamadım 

Falan amca filan teyze köy otobüsünün muavinine para verip bana 3 emek ,10 yumurta al deyince şaşırdım kaldım.  Dayanamayıp sebebini sordum bu şekilde daha ekonomik oluyor cevabın aldım. İşte bakınız köyde bile kendi buğdayını değirmende un yapıp ekmek yapamayan,tavuk besleyip kendi yumurtasını elde edemeyen bir köy hayatı artık oluyor.

Hükümet asgari ücretten 500 TL ye yakın SGK.pirimi alırsa kim fabrika kurar ?

Neden fabrika kurmuyorlar diye hiçbir işadamını suçlayacak değilim. Çünkü adamlar sahip olduğu sermayesi ile hiçbir şey üretmeden daha zahmetsiz ve daha çok para kazanma imkanı sunan devlet oldukça kimse fabrika kurup üretim yapmaz. Ve yapmıyor zaten. Ak Parti iktidara gelemden önce asgari ücretten  vergi almayacağım dedi. Ancak 2002 den bu yana 13 yıl geçtiği halde bu sözünü hatırlayamadı. İhale yasası 200 kez değişmiş ama her nedense asgari ücretten alınan 500 TL  vergi için hiçbir değişiklik yok. Sıcak para ile,inşaat ile , özelleştirme parası ile yap işlet devret ile belki işler bir yere kadar idare edilir ama bu sonsuz değildir. 

Bir işletme fakültesi mezunu olarak ülkemiz işletmelerinin yok olmasından çok endişeliyim

Ülke ekonomisini sadece inşaata bağlamak büyük bir felakettir. Bugün milyonlarca konut satılmayı beklerken ha bire yeni konutların yapılıyor olması belki kısa süre için iyi olmuş olabilir ama  uzun sürede bu konutları satın alacak kişilerin çalıştığı fabrikalar olmadığı zaman bu konutlar kime satılacak ? Sümerbanklar,Tekeller,Şeker Fabrikalarımız başta olmak üzere milyonlarca kişinin emek yediği dev tesislerimiz artık yok. Şekerimiz Brezilyadan ithal, sigaramız Amerika’dan ithal,kumaşımız Çin’den ithal olunca bizim fabrikaya olan ihtiyacımız kalmamış gibi gözükebilir ama kendi sanayimiz yok olursa,kendi işçimiz işsiz kalınca meydana gelecek sorun ve problemlerden dolayı ihtiyacımız olan ürünleri ithal etmekle çözemeyiz.

Gümrük Birliğinden hemen çıkalım

Tansu Çiller’in iyi düşünülmeden ve planlanmadan girdiği Gümrük birliği  o günden bu yana ülkemiz ALEYHİNE işlemektedir. Bizim Avrupa birliğine ihraç ettiğimiz üç beş tekstil ve üç beş tarım ürününe karşın  yüzlerce Avrupa Birliği ürünü engelsiz bir şekilde ülkemize giriş yapıyor. Güya biz gümrük birliğine girince vatandaşlarımız da serbest bir şekilde vizesiz olarak AB.ülkelerinde dolaşacaktı. Ama ürünlerimiz dolaşıyor onları yapan kişiler vize engeli ile halen karşı karşıya. Bu nasıl gümrük birliği anlamak mümkün değil. Hükümet bu konuda acilen tedbir almalıdır. Bu işten ülke olarak ne kadar kaybımız olduğu ile  alakalı bir çalışma yapmadım ama sattığımız yani ihraç ettiğimiz ürünlerin ekonomik değerinin çok düşük olduğunu buna karşı satın aldığımız yani İTHAL ettiğimiz ürünlerin bedelinin de  çok yüksek olduğunu herkes biliyor.

Ekonomik gidişat iç açıcı değil…

Milyar dolarlık iş adamı sayımız 6 dan 66 ya çıksa da,100 bin liralık daire 800 bin liraya çıksa da,satılan araç sayısı artsa da kısaca hükümetin bazı göstergeleri öne sürerek her şey güllük gülistanlık açıklamalarına ben kuşku ile yaklaşmak zorundayım. Çünkü sabah 6 dan başlayıp  gece 11 e kadar köle gibi çalıştığım halde Ecevit döneminde kazandığım kadar para kazanamadığımı çok iyi biliyorum. Burada benim şeytanlık bilmediğim,dünya menfaati için ona buna yağ yakmadığım bütün zorluklar ve sıkıntılar beni bulmuş olabilir. Ama kendi dışımda baktığım zaman eskisi gibi hiç bir alanda üretim ve bölüşümün olmadığını görmekteyim.

Saadet Partisi İstanbul İl kadın Kolları Başkanı ve 3.Bölge Milletvekili adayı Nagehan Gül Asiltürk canlı yayın konuğum oldu..

Milli Görüşün rahle-i dedrisatında geçen herkesin hitabet ve konulara hakimiyetine hayranım. Nagehan Gül Asiltürk hanımefendi ve kadın arkadaşları da ulusal medyanın ambargosunu delmek için İstanbul'un 39 ilçesinde yerel medya ile daha yakın çalışma ve tanışma kararı almışlar. Biz İstanbul Times Yayın Grubu olarak hakaret içermediği ve imkanlarımızın elverdiği ölçüde Ulusal medyanın ambargo uyguladığı her kesim ve kuruma yayın imkanlarımızı açmayı bir vazife biliyoruz.

Çünkü seçmen ne kadar çok alternatif proje ve çalışmayı duyarsa daha sağlıklı karar verebilir. Sayın Asiltürk seçim çalışmaları kapsamında merkezi Zeytinburnu'nda bulunan medya kurumlarını ziyaret etmek maksadı ile bize gelmişken de www.istanbultimes.tv de seçmene kısa bir selamlama konuşması yapmasını istedim. 

Doğrusu sayın Nagehan Gül Asiltürk hanımefendi o kadar bilgili ve akıcı konuştuki 40 dakikaya yakın canlı yayının nasıl bittiği anlayamadım. Samimi bir şekilde söylüyorum. Saadet Partisi meclise girerse belgeli muhalefet yapacağından endişem yok. Şu an sağlıklı bir muhalefet yok ise bu Saadet Partisinin mecliste olmamasına bağlıdır diye düşünmekteyim.

Sonuç olarak 7 Haziran 2015 de Nagehan Gül Asiltürk hanımfendi ve arkadaşları nın mecliste olmasını dilerim. Allah samimi ve ihlaslı çalışan herkesin yardımcısı olsun.

Seçmende GÜÇLÜ'
 nün  değil haklının yanında olursa adil bir iş yapmış olur diye düşünmekteyim.
İnşallah her şey daha iyi olur ve herkes emeğinin karşılığını alır. 

İstanbul Times / Hüseyin Çetiner