ULUSAL ÇIKARLARIMIZI YOK SAYARAK ABD ÇIKARLARINA NEDEN HİZMET EDİYORUZ?
ORDUMUZ VE HÜKÜMET KİME HİZMET EDİYOR?
Yunanistan`ın “STRATEJİK ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ” eski başkanı Korgeneral TAGARIS tarafından yazılan ve ABD Chicago`da Hıristiyan Siyonistlerin “ARMEGEDDON YAYIN” evinde 1978`de basılan ve ücretsiz dağıtılan kitabında bakın bize karşı sevgilerini nasıl anlatıyorlar… Tabi bizlerde bu sevginin karşılığı olarak “CELLADINA AŞIK OLAN KURBAN”  gibi nasıl kuzu kuzu bugünlere geldiğimizi görmemizi sağlaması açısından bir ışık tutmak istiyorum. Dost görünenler kuzu postuna bürünmüş Türkiye`nin her yerinde cirit atıyorlar… Neyse nerde kalmıştık 1978 yılındaki açıklamaya dönelim;
“Biz Türklerin canavar derecesinde barbar bir ırka mensup olduğumuzu… Anadolu`da farklı din ve kökenden milyonlarca insanı katledip, şimdi kendimize ait olmayan topraklarda oturduğumuzu…. Öyle 50 milyon falan değil, Kürtler, Ermeni ve Rum asıllılar sayılmazsa nüfusumuzun 20 milyonu zor bulduğunu…
Tarihi adaletin bu Türk vahşetini temizlemek üzere; Anadolu`da yeniden Kürdistan`ın ve Pontus İmparatorluğu`nun kurulması şart olduğunu” söyleyenler ve yazanlar boş durmadılar;
Yine AVRUPA KONSEYİ`nin 26 Nisan 2003 tarihli kararında 6. Ve 12`inci maddelerinde “SİYASİ ÇÖZÜM” diye, azınlık saydığı Kürtlere ve diğer kökenlere her türlü haklarının verilmesini zırvalarken, hala AB`ye girmeye can atan NATO KAFALI KOMUTANLAR… Başbakanlar var iken, Kuvvet Komutanlarının atama görüşmelerini ve MGK`daki gelişmeleri Ertuğrul ÖZKÖK, Zafer MUTLU ve Hasan CEMAL gibi sicilli gazetecilerle konuşup değerlendirecek kadar seviyesini alçaltan BILDERBERGCİ MASON Mesut YILMAZ ve diğer geçmiş ve gelecek SİYASİCİLERİMİZ ne kadar çok değil mi?
Emin ÇÖLAŞAN`ın 27 Mart 2003 tarihli köşesinde “bu süreçte beni ürküten bir şey var. Genel Kurmay Başkanının kişiliğinde, toplumun güvendiği tek kurum olan SİLAHLI KUVVETLERİN yıpratılmasından endişe ediyorum” dediği…
28 Mart 2003`de Mustafa BALBAY`ın ise; “Acaba yurt dışında ve NATO kışlasında on sekiz sene kalmasının etkisi ile mi, ülkemizin hassasiyetlerine ve dengelerine batı gözüyle bakıyor?” diye hayret ettiği bazı generallere rağmen…
1974 KIBRIS BARIŞ HAREKATI sırasında, Yarbay rütbesiyle komutanı olduğu Kocatepe muhribinin, Genel Kurmaya gönderdiği yanlış mesajlar yüzünden“Yunan Savaş Gemisi” zannedilerek bizim jetlerimizce(yakıtını LİBYA LİDERİ KADDAFİ verdi biz ne yaptık?) vurulup batırılmasına sebep olan… Kocatepe muhribimizle en az 60 Mehmetçiğimizi denizin dibine batıran… ama kendisi denize atlayan, nasıl bir tesadüfse, bu savaş ortasında oralarda güya avlanan İSRAİL BALIKÇI GEMİSİ tarafından bulunup kurtarılan!... Ardından bu olaydan hızla yükselip Oramiral olan, hatta bir ara Genel Kurmay başkanlığına oynayan ve 28 Şubatın meşhurlarından sayılan… Emekli olunca da Korkmaz YİĞİT gibi devlet işlerinden kazanç sağlayanlara katiplik yapanGüven ERKAYA gibi bazı ucuz kahramanlara…
Korgenerallikten emekli edilince MHP`ye girip Devlet BAHÇELİ`ye danışman olan ve Amerika`nın Irak işgaline karşı çıkanlara şiddet ve hiddetle saldıran ve hatta; “Amerika Afganistan`daki batağı kurutamaz” dediler. Bak adam gitti, iki günde halletti arayı… Irak savaşında da aynı şeyler söylendi… “Neymiş; gelmesinler, gitmesinler, bölgede bilmem neler olurmuş…” Adam geldi vurdu, yerleşti… Ve Amerika bir daha buradan gitmez!” Diyen ve ABD`nin işgal ve işkencesine sevinen milliyetçi danışmanlara rağmen…
Kurmay Albay rütbesiyle 1978 – 1980 arası Kara Harp Okulu öğrenci Alay Komutanı iken, 500 Harbiyeliler 400 kadarını, bölücü ve yıkıcı faaliyetlerinin tespit edilerek bu kutsal ve Milli kurumdan atılmasını sağlayan…
Ege ordu komutanlığı sırasında, 3 Haziran 1997 gecesi İzmir`e giden ve Hikmet KÖKSAL, Güven ERKAYA, Ahmet ÇÖREKÇİ ve Teoman KOMANLA birlikte; gizli güçlerin dayatmasıyla Genel Kurmay Başkanı İsmail Hakkı KARADAYI`nın yönetime el koyup, ERBAKAN Hükümetini devirme teklifini; 3`ncü Ordu komutanı Atilla ATEŞ`le beraber cesaret ve dirayetle karşı çıkarak, masonik merkezlerin bu oyununu bozan… Artı Genel Kurmay Başkanı olduğunda da, birçok davet almasına rağmen Amerika`ya gitmeyip, Çin, Hindistan, Pakistan, Japonya ve Rusya`ya ziyaretler yapan ve ABD – AB EMPERYALİZMİNE karşı TÜRKİYE MERKEZLİ yeni bir oluşumun sinyallerini yakan Hüseyin KIVRIKOĞLU GİBİ ASALETLİ, HAYSİYETLİ, CESARETLİ VE MİLLİ DÜŞÜNCELLİ “BAŞ TACI” KOMUTANLARIMIZDA vardır.
Harp Akademilerindeki bir konuşmasında “AB`ye mahkum ve mecbur değiliz. Bir ütopya uğruna ülke geleceğimizin ve güvenliğimizin tehlikeye girdiğini göz ardı edemeyiz… Hatta gerekirse ülke ve bölge yararımız ve Milli çıkarlarımız için İRAN ve RUSYA ile irtibat ve ittifaklar kurabiliriz.” Anlamında tarihi ve talihli tespitler ve tembihler yapan Milli haysiyetli paşalarımızda vardır…
Elezığ`daki 8`inci Kolordu Komutanlığından tanıdığımız ve 1995 Ekiminde Antalya`da yapılan uluslar arası Güvenlik ve İş Birliği Konferansında;
“Daha ne zamana kadar ulusal çıkarlarımızı göz ardı etmek pahasına, ABD`nin çıkarlarına hizmet edeceğiz!?”…
TSK ve TÜRKİYE, “Kraldan çok kralcı kesilip, kendi savunma ihtiyaçlarını bir kenara itip, NATO  direktiflerinin esiri olmuş gibiyiz!...
“Biz bu yanlış zihniyetin cezasını, hazırlıklı olmadığımızdan dolayı Güneydoğu`daki terör mücadelemizde çok acı şekilde çekmekteyiz!” diye haykırışlarını hatırladığımız mert, metin ve peygamber ocağımızda olan komutanlarımız vardır.
Duyarlı bir aydınımız yerinde tespitiyle, “dönemin İngiliz Büyükelçisi ve mason Reşit Paşa`nın birlikte hazırladığı ve Tanzimat-ı Hayriye diye toplumun aldatıldığı süreç aslında, Müslüman Türklerin çözülmesi ve Barbar batılılarca fikren ve fiilen esir edilmesinin en somut adımıdır. “En az yüzde on hain kontenjanımız vardır” ve emperyalist güçler içimizdeki bu hainler eliyle ülkemizi kontrol altında tutmaktadır. Acaba bu hain kontenjanı bugün nerelerdedir ve oranı artmış mıdır?
Mustafa Kemal, bu çözülme sürecinin hızını azaltmaya ve dâhiyane bir manevra ile hain masonları oyalamaya ve hiç değilse sınırları belirli bir vatan parçasını kurtarmaya çalışmış ve başarmıştır.
“Atatürk, rejimi Cumhuriyet olan Milli bir devlet kurmak ve bunu İslam – Ümmet bilincinden süzeceği milli ve medeni bir kültür temeline oturtmak amacını taşımıştır. Atatürk her türlü mandacılığın ve BATILILARA DAYANMANIN KARŞISINDADIR…
İsmet İNÖNÜ ile aralarındaki uyuşmazlığın esas nedeni de bu noktada aranmalıdır. İsmet İNÖNÜ MANDACIDIR. Tam hürriyetten değil, dış himayeden yanadır. İşte bu yüzden Hatay sorunu sırasında Atatürk`le araları tamamen açılmış ve Mustafa KEMAL, İsmet İNÖNÜ`yü Başbakanlıktan uzaklaştırmış ve ölünceye kadar yanına yaklaştırmamıştır.
Atatürk`ten sonra onun ölümüne sebep olan hain güçler (masonlar ve dönmeler) tarafından İNÖNÜ hiç hesapta yokken Cumhurbaşkanı yapılmış ve uydurdukları KEMALİZM KALIBI ile ATATÜRK`ün başlattığı MİLLİ, YERLİ VE HAYSİYETLİ bir dönem kapanmıştır, Tanzimatla başlayan çözülme sürecine yeniden hız verilmiştir. Atatürk`ün ölümü ile birlikte karşı devrim bir virüs gibi insan vücudundan beslenirken; vücudun zayıf düştüğünde ise virüs harekete geçerek insanı ölüme götüren bir yapı ile karşı karşıyayız.
Anadolu`yu parçalama planı olan “SERV” ameliyatının yapılabilmesi için, milletimizi narkozla uyuşturma aşaması ile “LOZAN`ı” hiçe sayarak ülkemizdeki etnik ve dini çatışma ve yozlaşma yolları açılmıştır.
Emekli bir Generalimizin ifadesiyle; 650 yıllık bütün Osmanlı idaresinde Doğu`daki isyan sayısı sadece 14 iken, bu bölücü ve yıkıcı amaçlı ve dışarıdan destekli ayaklanma sayısı Cumhuriyet döneminde 25`i bulmaktadır. Ne çok düşmanımız ve hainimiz varmış, buradan da anlaşılıyor değil mi?
Daha beteri ise; AKP`nin sivil ve askeri yüksek bürokrasinin boş vermişlik havası içinde sırıtan işbirliği gafleti sonucu; Irak`ta güvenliğimizi ve geleceğimizi karartan gelişmeler yaşanmakta; Türkiye bölgeden dışlanmakta… “KIRMIZI ÇİZGİLERİMİZ” diye tükürdüklerimiz bir bir “Pembeleşmekte” ve“TÜRKMENLER SAHİPSİZ” bırakılmaktadır. Herkes söz sahibi iken; “TÜRKMENLER NEDEN HAKLARINI SAVUNAMIYOR VEYA TÜRKİYE NEDEN SAHİP CIKAMIYOR?
Pulitzer ödüllü Amerikalı gazeteci Seymour HERSH, İsrail`in Irak`ın kuzeyinde Kürtler`le işbirliği içinde operasyonlar yaptığını ve bu durumu AKP iktidarının dolaylı destek sağladığını yazmıştır. Bağdat,taki EBU GARİB hapishanesindeki işkence skandalını ortaya çıkaran HERSH, İsrail İstihbarat ve askeri yetkililerinin şu sırada “KUZEY IRAK`TA AYRILIKÇI KÜRTLER`LE BERABER ÇALIŞTIĞINI ve bazı OPERASYON`lar için KUZEY IRAK`TA ÖZEL MERKEZLER açtığını söylemekteydi.
New York TİMES `ta çıkan başka bir habere göre; Irak`lı ayrılıkçı Kürtler, o topraklarda yüzyıllardır yaşayan kardeşlerimizi, Türkmenleri, evlerinden silah zoruyla çıkartıp mülteci durumuna düşürüyor, arazilerine el konuluyor ve bölgenin demografik –siyasi haritasını değiştiriyor… Böylece Kürtler`in hâkimiyet alanlarını güneye genişletmeyi amaçlıyor.
Sanki şimdi aynı oyunu SURİYE`de uygulamıyorlar mı? Dünyanın gözü önünde boşaltılan coğrafyalara kimler hâkim olacak farkında mısın?
Ø  En büyük tehlikenin, Türkmeneli Kerkük`te olduğuna dikkat çeken gazete, Kürt liderlerin petrol açısından zengin bu şehri bölgesel bir Kürt başkenti yapmak istediklerini de yazıyor.
Ø  Halen 10 bin civarında Kürt`ün, Kerkük`ün hemen dışında kamp kurduğunu ve şehre girmek için Amerikalı yetkililere baskı yaptığını belirten New York TİMES, etnik bir çatışmanın “yani TÜRKMEN KATLİAMININ” olabileceğine dikkat çekiyor! Kerkük`te kent dışında kamp kuran 10 bin Peşmergenin her an şehre girebileceğini ve her an bir TÜRK KATLİAMI olabileceğini haber veriyor.
 
Ø  Son iki yılda Irak`ta yapılan suikastlarda tam 43 TÜRKMEN Lider öldürüldü ve kaçırıldı, haberimiz bile olmadı. Çünkü “MASONİK MEDYA” bunları yazmadı veya yazdırmadı…
Ø  Uzun yıllardır Amerika`da yaşayan TÜRK Mühendis-Mimar ve Bilim adamlarının kurduğu etkili sivil toplum örgütü MİM, geçtiğimiz 2004 yılında New York`ta bir panel düzenledi, panele katılanların konuşmaları büyük önem taşımaktaydı;
Ø  Kerkük ve diğer şehirlerden sürülmüş olan on binlerce Türkmen, artık evlerine dönmek istemektedir. Bu geri dönüş süreci planlı olarak gerçekleştirilmediği takdirde, Kürtler`in “siyasi ve askeri” üstünlüğü karşısında Kerkük yeni bir etnik temizleme kampanyasına maruz kalarak safi bir Kürt şehrine dönüşebilecektir. Şu an TÜRKİYE`nin tutumu çok önemlidir. 30 Haziran itibariyle oluşmaya başlayacak yeni Irak`ta, Türkmenler`in Kürt grupların cebri altına girmesi olasılığı yüksektir. Bu nedenle ilgili olaylar “ACİL” takip edilmesi gereken bir gelişmedir.
Ø  Türkmenler herhangi bir tehdit ya da baskı altında kalırsa bu Türk kamuoyunu harekete geçirecek bir katalizör olacaktır. Böylesine bir gelişme Ankara`yı Kuzey Irak`a tek taraflı olarak müdahale etmeye dahi itebilecek olaylar sinsilesini başlatacaktır.
Yunan Profesör`ün ilginç yorumu;
“Demokratik ilkelere ve insan haklarına saygı duyduğunu hala beyan eden Bush (Irak`a yaptığı “insani” girişimler, Uluslar arası Af Örgütü tarafından uluslar arası bir suç ve medeniyetimize darbe olarak nitelendiriyor) demokratik ilkelere sahip tek ülke olduğundan, Türkiye modelini İSLAM Dünyasına lanse etmek amacıyla, başbakan ERDOĞAN`ı toplantısına davet ediyor.
Türkiye`yi “askeri mutlakiyetten, Batı tipi İslam`i demokrasiye geçirmek” gibi bu büyük değişime soyunmuş olmasından dolayı, ERDOĞAN son Sovyet Lideri GORBAÇOV`u anımsatıyor.
Hatırlarsanız Gorbaçov; Marksizm ilkelerine dayalı Soyalist sitemi değiştirmeye çalışmış ve haliyle ülke yapısı sarsılmıştı. Sovyetler Birliği`nin dağılmasıyla ülkede yaşanan kaos sırasında Gorbaçov, Batı`nın “sevimli çocuğu” yapılmıştı. Rus lider, uyguladığı demokratik reformların otoriter yönetimin tamamen dağılmasına yol açacağını hesaba katmamıştı. Fakat Recep Tayyip ERDOĞAN acaba bu açılım-saçılım, BOP EŞ BAŞKANI ülkemizin başına neler açabileceğini hiç düşünüyor mudur?
“ATATÜRK`ün İSTEDİĞİ NOKTAYA GELEMEDİK!”
1.       Ordu Komutanı Org. Hurşit TOLON, bunları Kuleli Askeri Lisesi`nin açılış töreninde yaptığı konuşmada söylemişti.
Ölümünden 66 yıl sonra ATATÜRK`ün istediği yere gelmeyi başaramadık!” Paşa`nın sözleri doğruydu. Aklı başında olan herkes bunu biliyordu. Belki de üzerinde milletçe hem fikir olduğumuz yegane düşünce budur.
Öyleyse, bu muazzam ATATÜRKÇÜ kitleye rağmen, Gazi Mustafa Kemal`in istediği noktaya niçin gelinemiyordu?
Bir millet toptan geri zekalı, kalın kafalı ve kötü ahlaklı olmadığına göre, nasıl oluyordu da ulaşması gereken noktaya bir türlü varılamıyordu?
Çünkü kendilerine ATAÜRKÇÜ diyenler, kabaca üç sınıfa ayrılıyordu;
1.       Grup: MUSTAFA KEMAL`in devrimciliğini hiç anlamayıp, yaptığı inkılap ve yeniliklerin kabuklarıydı.
2.       Grup: ATATÜRKÇÜLÜĞÜ Bir kimlik ve egemenlik aracı olarak kullanıyor ve istismar ediyordu. Atatürk`ü putlaştırıp ondan besleniyorlardı.
3.       Grup: Mustafa Kemal ATATÜRK DÜŞÜNCE SİSTEMİ`nin sürecin ruhundaki devrimciliğin sürdürülmesi gerektiğini savunuyordu. Milli devrimci sosyal adalet ilkesinde bütün toplumu kucaklayan ve muasır medeniyetin de üstünde çalışan bir nesil amaçlanıyordu. Hepsinden önemlisi “İNSAN OLMA SEVDASINDAYDI”
Ezici çoğunluktaki birinciler hep seyrettiler. Onlar seyrettiği için ikinciler egemen hale geldiler. Üçüncüler ise zaten azınlıktaydılar, hep suçlanıp, dışlandılar.
Bugün hala memlekette bin bir çeşit ATATRÜKÇÜ kol geziyor. Ab emperyalisttir diyenler de ATATÜRKÇÜ, AB`ye ortak olalım diyenlerde ATATÜRKÇÜ, Devletçiler de ATATÜRKÇÜ, LİBERALLER de ATATÜRKÇÜ geçiniyorlar… gel de çık işin içinden fakat elimizde BİR TEK ADAM “MUSTAFA KEMAL ATATÜRK” var. Bir gönülde iki kalp olmaz beyler bayanlar…
“ilim bir nokta imiş cahiller çoğaltmış”…ne güzel söylemiş atamız HZ. ALİ (RA)…
Sevgi ve saygılarımızla… “HER ZAMAN HAZIR OLACAĞIZ”… GERİSİ TEFFRERRUATTIR… atamirası ulus… murat akbaş
Kaynakça: BİZİM ATATATÜRK – AHMET AKGÜL – TOGAN YAYINCILIK

İstanbul Times/ Murat Akbaş