Tayyip Baba
 
Bu yazıyı okuyanlardan bazıları diyecekler ki yağcılık yapıyor, bazıları diyecekler ki yazdıkların Tayyip baba için az bile. Yani her kes bulunduğu konum gereği bir şeyler diyecek. Ama doğru olan şudur ki ne Tayyip Baba’nın benim bu yazıma ihtiyacı var nede benim yağcılık yapmaya.
 
Yurt dışına gidenler benim ne demek istediğimi daha iyi anlarlar. Evet Başbakan Erdoğan ülkenin 150 yıldır yaşadığı tüm sıkıntı ve sorunları elbette ki yok etmedi. Ben de başbakan’da bunu iddia etmiyor zaten.
 
Ancak bizim yaşımızdaki herkes’te çok iyi bilir ki 2003 den önce ülkenin karşı karşıya olduğu tablo ile bugünkü arasında da dağlar kadar fark var.
 
-Her hasta ilaçlarını istediği eczaneden alabiliyor
-Bütün çocuklar 18 yaşına kadar sosyal güvenceye tabi oldu
-Eskiden sadece zenginlerin bindiği uçağa bugün Van’lı işçi Çemşit’ de biniyor
-Türkiye’nin itibarı eskiye göre çok daha iyi
-Okul ve derslik sayısı arttı
-Eğitim bütçede en büyük payı almaya başladı
-Çeteler temizlendi
-Yoksullara verilen destekler artırıldı
- Faili meçhullerin failleri etkisiz hale getiriliyor
 
Kısaca 10 yıl önceki Türkiye ile bugünkü arasında olumlu olarak çok fark olduğunu hepimiz görmekteyiz.
 
Bu olumlu gelişmeler var iken her şey güllük gülistanlık da değil. İşte birkaç örnekte burada verelim.
 
-Faiz Çok yaygınlaştı
-İnsanlar havadan para kazanmanın hevesine düştü
-Dünyanın en pahalı yakıtını ve internetini biz kullanıyoruz
-İmar yolsuzlukları tavan yaptı
-Tarım ve hayvancılıkta istediğimiz başarıyı yakalayamadık
-Halka zulmeden bazı belediye başkanları dizginlenemiyor
 
Netice itibari olarak Türkiye vergisinin % 45’ini toplayan  İstanbul’da matbuat aleminin içindeyim. Olumlu gelişmeler elbette olumsuzlardan daha fazla olmalı ki gelişmeler ve ilerleme olabilsin.
 
Zaten bu halkın büyük çoğunluğu da başbakan’ın partisine % 50 oranında oy verdiyse ve halen bugün yapılan anketlerde Ak Parti % 52’ye yakın oy alıyorsa burada muhalefet iyi çalışmıyor demektir.
 
Hüseyin Besli ve Ömer Özbay’ın kaleme aldığı R.Tayyip Erdoğan Bir Liderin Doğuşu isimli kitapta başbakan ile alakalı ilginç ipuçları var. Burada ilk göze çarpan şey Erdoğan’ın ahde vefa konusunda müthiş duyarlı olduğu gerçeği kendini gösteriyor. Erdoğan ve arkadaşları Refah Partisinin yükselişi döneminde bir haftalık zorunlu zindan hayatlarında kendilerine acıyan bir onbaşı’nın kendilerine getirdiği bir kazan çorba ve bayat ekmeklerden dolayı üstleri tarafından falakaya yatırıldığını öğrenen Erdoğan daha sonra bu onbaşının ismini öğrenip ilgi ve alakasını eksik etmediğini ilgiçti…
 
Yereli olmayanın geneli olmaz deniliyor ama …
 
Basın ilan Kurumunun yayınlamış olduğu Basın Hayatı isimli dergide Ak Parti genel başkan
yardımcısı Hüseyin Tanrıverdi şunları söylüyor “…Tanrıverdi Hükümetin yerel medyanın gelişmesi ve kalitesinin artması için gerekli destekleri esirgemeden yapmakta olduğunu ifade etti. Her şeyin  yerelde başladığını,yereli olmayanın genelinin de olmayacağını belirten Tanrıverdi yerel medya için gerekli çalışmaları yaptıklarını söyledi.”
 
İstanbul Times Gazetesi olarak Bakırköy adliyesine en yakınyerel gazete biziz. İsim, soyad ve buna benzer mahkeme kararlarının bir gazetede yayınlanması gerekiyor. Kararlarını ellerine alıp kapımızı çalan MÜŞTERİLERİMİZE kusura bakmayan her ne kadar biz alanda olsak da,haber peşinde koşsak da kanun gereği biz ilanınızı yayınlayamıyoruz.
 
Siz Cağaloğlu’ nda merdiven altı yayın yapan,4 sayfalık siyah beyaz ilan gazetelerine gidip ilanınızı verin diyoruz. Oysa Basın ilan kurumu belli kıstaslar (Mesela 100 sayıdan fazla gazete çıkaran,sahibinin sarı basın kartı olan,Şirket sermeyesi en az 100 bin TL olan vs.gibi kıstaslar dahilinde bizlerde bu ilanlardan yararlanabilmeliyiz.)
 
En basit örnek biz bu ilanları yayınlayabilirsek ciddi bir finansal rahatlığa kavuşmuş oluruz. Ancak muhabir çalıştırmayan,alanda koşmayan ilan gazeteleri günlük olduğu için bu ilanları yayınlayabiliyorken bizler parıl parıl ve içi haber dolu gazetelerimizde bir mahkeme kararını yayınlayamıyoruz. Bu tür engellerde Holding ve Cemaatlerin gazeteleri dışında değerlerinin yaşamlarının tehlikeye girdiğini biliyorum. KOSGEB ve Basın ilan kurumu bizim gibi haber peşinde koşan yerel gazetelere haftalık da olsa ilan hakkı tanınmalıdır. Basın İlan Kurumu Genel Müdürü sayın Mehmet Atalay samimi olarak bir şeyler yapmak istiyor. İnşallah yapacakları çalışmalar bizim gibi haftalık gazeteleri de kapsar biz de RAHAT bir NEFES almış oluruz. Biz haber vermek hakkımızı kullanmak istiyoruz.Ancak yaşamamız içinde gelire ihtiyacımız var. BİK.bize bu ortamı bir an önce sağlamalıdır.
 
Biz yerel basın sahipleri de reklam ve ilanlarda hak ettiğimiz payımızı artık almak isteriz.
 
Bizde haklarımızın verildiği bir güne kavuşmak isteriz.
 
Hüseyin ÇETİNER  / İstanbul Times Gazetesi