Ben her zaman olduğu gibi herkesin eteğinde ki taşları dökmesini bekledim. Alel ecele iş olsun, yazım yayınlansın mantığı ile yazı yazan biri hiç olmadım ve olmayacağımda. Ortamı, insanları, liderleri irdelerim ve üsluplarına, samimiyetlerine bakarım ve bir nebze olsun yapıcı bir eleştiri ile katkı yapmak isterim.

Bu yazımı hiç kimse kişisel anlamasın ve bir hatam varsa şimdiden affola... Her şey vatanın canım Türkiye’min Birlik ve beraberliği için. Nitekim 21 Mart (21’kı Adarı) Türkiye için bir milat olmuştur. 1999’da yakalan Abdullah Öcalan ifadesinde belirttiği gibi, bağımsız Kürdistan’dan, Özerlikten vazgeçmiş ve Eşit Yurttaşlık temelinde bir çözüm istediğini belirtmiştir. Bu samimi iradesine 1999’da ki koalisyon hükümeti itibar etmemiş, fakat 2008’e gelindiğinde güçlü iktidar Ak Parti, Öcalan’ın bu iradesini samimi bulmuş ve aynı samimiyetle sorunun çözümü konusunda bir süreç başlatmıştır. Bu sürecin başlangıcı herkesin bildiği üzere Oslo sürecidir. Oslo sürecinden günümüze (2013’e) gelinceye kadar zaman zaman akamete ve yol kazalarına uğramıştır. Nihayetinde şartlar olgunlaşmış ve örgütün bütün yöneticileri ve siyasi kanadı ortak akılda birleşmişlerdir.  İşte o ortak akıl Silahların süresiz susturulmasıdır. Öcalan üstüne basa basa; “Silahlı mücadele dönemi bitmiştir! Artık silahlar sussun fikirler konuşsun!” demiştir.

İKTİDARIN SAMİMİYETİ!...

2012’de kaleme aldığım Kürt Sorunun Anatomisi kitabımda başbakan Recep Tayyip Erdoğan samimi demiştim. Erdoğan’ın samimiyetini ise; 2005 Diyarbakır mitinginde yaptığı konuşmada “Kürt Sorunu benim sorunumdur” demesi ile irade beyan etmesiydi. Bu irade beyanından sonra başlattığı süreç ve süreci takip eden günlerde attığı, soyut ve somut adımlara dayandırmıştım. Bir diğer delilim ise Recep Tayyip Erdoğan halen belediye başkanı iken “Kürt Sorunu” Üzerinde çalışma yaptığı ve kafa yorduğu belgelerine ulaşmıştım. Tüm bu bilge, belge, soyut ve somut adımlara dayanarak başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın bu konuda samimi olduğunu dile getirmiştim. Kitap piyasaya çıktıktan sonra belirli kesimler “Başbakanın yalakası” demişlerdi. Gelinen süreç gösterdi ki; başbakan hem samimi, hem de siyasi kariyerini ve kendi hayatını ortaya koyacak kadar yürekli. Şimdi Erdoğan’a dünya lideri dediğim gün, bana bu yakıştırmayı yapanlar benden halelik alacaklar mı? Barış olsun varsın benden halelik almasınlar, gönlüm yatıştığında ben hakkımı helal ederim. Şu an devam eden bir süreç ve hükümettin aldığı büyük bir risk var, bu aşamada hükümet samimiyet testinde demek laubaliliktir. Zaten hükümetin en büyük samimiyeti başlattığı süreçtir. Bir kurumun kendi başlattığı sürece takoz olması beklenemez ki; onu samimiyet testine tabi tutalım!...               

MUHALEFET SAMİMİYET TESTİNDE!...

MHP’NİN SAMİMİYETİ!...

Erdoğan’ın gösterdiği cesareti, samimiyeti bir kerecik olsun Sayın Devlet Bahçeli beklerim. Atalarımız diyor ki; “İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın!” Fakat Devlet terbiyesi almış Bahçeli, her nedense Bursa Mitinginde “Vur de Vuralım, Öl de Ölelim” sloganı karşısında sesiz kalmış ve gençler; “Siz ölmeyesiniz diye, biz gerekirse zehir içeriz, görenlere de kızılcık şerbeti içmiştik ondan deriz!” diyememiştir. Aksine daha da gaza gelerek gerilimi tırmandırmıştır. Aynı gençler sosyal medya da adeta terör estirmektedir. Gelinen süreci tıkamak isteyen kan emicilere alet olmaktadırlar. Ey Bahçeli akan bu gençlerin kanının müsebbibi olma! Bir kerecik olsun devlet terbiyeni hatırla ve devlet yaşasın diye tabanını doğru yönlendir. Anladığım kadarı ile sizde danışman kurbanı oluyorsunuz! Bu memleket meydanlarda nutuk atılarak kurulmadı, kan akıtılarak kuruldu, artık bunun bilincine varın! Kürtlerin tek istediği “Eşit yurttaşlık” hakkını ağzınıza lastik yaparak, pelesenk etmeyin!... Kürtler de, Araplar da, Lazlar da tüm etnik azınlıklarda kültürlerini demokrasinin şemsiyesi altında özgürce yaşasın ve bunun için sürece destek verin, bu süreçte köstek olanları halk sandıkta temizledi, hatırlayın evvelde sizi temizlemişlerdi!...

CHP’NİN SAMİMİYETİ!...

                Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun danışmanları bu süreçte Erdoğan’a yüklenerek puan alınabileceğini tahmin etmekteler. Fakat şu acı gerçeği yüzlerine çarpayım; “Beyler tabanınızı bile kaybediyorsunuz! Unutmayın ki; tabanınız Parti genel kurulunda Kılıçdaroğlu’na şak şakçılık yapanlardan oluşmuyor!” Sayın Kılıçdaroğlu partinizin üst düzey bir yetkilisi ile süreci değerlendirdim ve söylediği şu; “Erdoğan bu süreci barışla neticelendirirse heykeli dikilecek adam olur.” Hal böyle iken, Erdoğan’a yüklenerek puan toplamak imkânsız. Fakat dün açıklamış olduğunuz 16 maddelik açıklamanın kısmen haklı tarafları var ama ayrı bir konu, ayrı bir tartışma zemini gerektirir. Şunu asla unutmamak gerekir ki; Türkiye Cumhuriyetinin bekasını, sınırlarını etkileyecek yegâne ve en büyük sorun Kürt Sorunudur. Bu sorun dışında ki bütün sorunlar, demokrasi zemininde çözülür. Bu yüzden haklı iken halk gözünde haksız oluyorsunuz. Gelin Kürt Sorunun çözümünde hükümete omuz verin ve karlı çıkın. Benden naçizane tavsiye... Sizi Devlet Bahçeli ile aynı kefeye koymam mümkün değil, sizin Bahçeli’den daha ılımlı olduğunuz ortada. Ama üslubunuz ılıman tavrınızı gölgeliyor. Bence sizde yavaş yavaş danışman kurbanı olacaksınız!...   

BDP’NİN SAMİMİYETİ!...

Her zaman samimiyetsizliğinden yakındığımız BDP bu gün samimiyetin zirvesindedir, bütün samimiyet testlerini bir bir geçiyor. Şimdi süreç boyunca atacağı adımlar, BDP gerçekten samimi yoksa oda MHP gibi ırkçılık üzerinden mi hayat buluyor ortaya çıkacak... BDP Eş başkanı Selahattin Demirtaş iyi bir hukukçu ve ağzından çıkanı çok iyi hesaplıyor. Buda onun danışman kurbanı olmasını engelliyor. Demirtaş, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan gibi konuşmalarının son şekline ve noktasına kadar müdahil oluyor. Süreç boyunca buna bağlı kalacağını düşünüyorum.

Fakat BDP’den de her kafadan bir ses çıkmamalı, ortak akıl hakim olmalı ve açıklamalar tek ağızdan yapılmalı!... Ayrıca Abdullah Öcalan’ın 1999’da beri devleti samimi olduğuna inandırmaya çalıştığı “Eşit Yurttaşlık” konusunu yeni anayasa çalışmalarına katılarak sürdürmelidir.

Gelinen olumlu havanın anayasal güvenceye alınması sağlanmalıdır. Bu hususta Ak Parti hükümeti ile daima diyalog yoları açık tutulmalıdır. Bu süreci sabote etmeye kalkan hesabını halka verecektir. Bu saten sonra bu olumlu havadan geri dönüş olmamalıdır. BDP’de aynı samimiyet ve aynı cesaret ile yoluna devam etmelidir. Gençler, kınalı kuzular toprağa düşmesin diye herkes elini taşın altına koymalıdır.


MEDYA


Doğunun ve Güneydoğunun dağlarını haritada bile gösteremeyenler, dün olduğu gibi bu gün de bölge ve sorun hakkında ahkâm kesmeye devam etmektedirler. Buda aşırı derece de bilgi kirliliği oluşturmakta ve kamuoyu yanlış bilgilendirilmektedir. Bu çarpık habercilik anlayışına bir an önce son verilmeli ve kamuoyuna her haber servis edilmemelidir. Özelikle PKK’dan sonra “Rol Çalmaya” çalışan bazı örgütlerin sasyasonel eylemlerine haberlerde geniş yer verilmemeli.

 

AKİL ADAMLAR


Başbakan; Akil adam olarak medyaya servis edilen isimlerden sonra, parti grubunda yaptığı konuşmada; “Bu kişiler hükümetin belirlediği isimler değildir.” Dedi. Bu da bilgi kirliliğinin boyutunu ortaya serdi. Çünkü servis edilen kişiler Türkiye’nin bütününü kapsamadığı gibi, süreci sulandırabilecek isimlerden oluşuyordu. Başbakan; “Akil adamlar 780.000 kilometre kareyi kapsayacak kişilerden oluşacak ve buna da biz karar vereceğiz.” Dedi. Bunun üzerine içim ferahladı. Ayrıca en kısa sürede sürece hız kazandıracak bütün adımlar bir bir atılmalı. Bu sorun alel aceleye gelemeyeceği gibi ötelemeye, ertelenmeye de gelmez ve bir an önce adımlar arka arkaya atılmalı.


STK’LAR

B
u süreçte STK’lara da büyük işler düşüyor. STK’lar taraf olmadan yanlış yapanlara yanlışlarını hatırlatmalı. Biz bunu medyadan beklerdik ama maalesef medya pek hakkaniyetli bir tutum sergilemiyor. Bir kısım medya “Habercilik” mantığı ile hareket ediyor. Oysa Türkiye’nin en büyük sorunu çözülürken biraz daha hassas olmak gerekiyor. İşte bu hassasiyet boşluğunu STK’lar doldurmalı. Özelikle önemli bir sivil hareketi olan “Gönüllüler hareketinin lideri Sayın Muhammed Fethullah Gülen” açıklamaları süreç umut verici ve anlamlıdır. Girdiğimiz bu yoldan Barış zaferi ile çıkmamız “Güçlü Türkiye’nin gücüne güç katacaktır.”


İ
SRAİLİN ÖZRÜ !...


PKK ile güçlü bir ittifakları olduğunu, İsrail’in resmi Kanalı, Kanal 2 Televizyonunda ki belgeselde itiraf eden İsrail’in; PKK’nın Türkiye ile el sıkma sürecinden sonra; Özür dileme, Tazminat verme ve Gazze ablukasını kaldırma kararı alması ayrı bir zaferdir.

Ak Parti Genel başkanı ve Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ve Diş işleri Bakanı Ahmet Davudoğlu’nun uluslararası alanda ki bürokrasi zaferidir. Hiçbir şarttan taviz verilmeden bu zafer kazanılmıştır. Bu bağlam da; başta başbakanımızı ve diş işleri bakanımızı kutlarım. Bu vesile ile Mavimarmara Şehitlerini rahmet ve minnet ile anıyorum.

M. Akif Ersoy’un; “Ey şehit oğlu şehit, isteme benden makber, sana aguşunu açmış bekliyor peygamber.” Dizeleri ile bitiriyor, barışın bir an önce sağlanmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum, Selam, dua ve esenlikle...

İstanbul Times / Hekimoğlu Süleyman özcan