Dünya görüşümüz o gençler ile tamamen zıt olmasına rağmen bu gün onlara ihtiyacımız olduğunu anladım. O gençler ki; her gün gaz yiyorlar, cop yiyorlar, tutuklanıyorlar ama asla vazgeçmiyorlar. Haksızlık olduğuna inandıkları davanın arkasında daima duruyorlar... Biz sağcı gençler onlar gibi değiliz ve olamıyoruz... Eğer onların çeyreği olsa idik bu gün Rahmetli Adnan Menderes eceli ile vefat edecekti, Rahmetli Turgut Özal’ın vefatı şaibeli olmayacaktı!... Bu sol yumruklarını havaya diken gençler; şayet illegal grupların kucağına itilmeseydiler/olmasaydılar Türkiye için bir şanstı onlar. O gençler maalesef haksızlıklara karşı isyandan ziyade, derinlere maşa durumda. Bu durumda o gençler legalliteden çıkarıp illegaliteye sokuyor...

Bu satırları yazamama; büyük bir umutla aralarına karışıp, ne konuştuklarına kulak misafiri olmak için gittiğim “Saray Pide & Pizza” ki üniversiteli gençlerin muhabbetleri sebep oldu. Gençlerin biri bile ülke meselesi ile hemhal değillerdi. Başı açık, başı kapalı genç kızların muhabbetti; “Bak pampa bana canım diye yazmış, bak uğur böcüğüm demiş, küçüğüm demiş...” vs idi. Erkekler ise durgun ve bitkindiler. Onların muhabbeti de kızlarınkine yakındı. Kanka aşağı kanka yukarı... idi. Hey kankalar! Farkında mısınız; bu memleketin geleceği size emanet... Bu size bir anlam ifade ediyor mu?

CAMİİLERE KİLİT VURULDU!...

Dinimiz de Camiler hem ibadet merkezi, hem de yolcuların, yolda kalmışların dinlenme merkezi... Fakat günümüzde bunun böyle olmadığı ve rant merkezlerine döndüğü ortada. Müezzin iki bin lira maaş almasına rağmen, imam 2-3 bin lira maaş almasına rağmen halen Camiye toplanan yardımdan komisyon almaktalar. Bazı İmamlar sadece vakitten vakte camiye uğramakta. Hal böyle olunca namaz vakitleri dışında cami kapılar kilitli durumda. Bu gün bu yazımı manevi bir ortamda yazmayı düşündüm ve bu düşüncemi pratiğe dökmek amacı ile Süleymaniye Camisine gittim, yabancı turistlerin uğrak mekânı olduğundan kalabalıkta konsantre olamadım. Bu yüzden daha küçük ve manevi atmosferi daha yüksek tarihi bir camii aramaya başladım. Tarihi çok eski olan; Çandarlı zade Atik İbrahim Paşa Camiine gittim. Maalesef son cemaat yeri tek açıktı, orada da Pc’min fişini takacak bir piriz bulamadım. Dışarı çıkıp görevli aramaya başladım. Tuvaletçi gözüme ilişti; “Rica etsem bana camiinin kapısını açar mısın?” dedim. Aldığım cevap; “Hayır” oldu. Bu sefer kimliğimi açıklama zaruriyeti hissetim, yazar olduğumu ve yazımı manevi bir ortamda yazmak istediğimi aktardım. Buna rağmen cevap yine olumsuzdu. Nedenini sordum; “Cami ile bir alakasının olmadığını söyledi?!” Camii ile bir alakası olmayan cami tuvaletçisi, sizce inandırıcı mı? Tuvaletçi dediğime bakmayın; önünde tablet internette sörf yapıyordu!... Cami sadece rant merkezi olmuş durumda, her şeye el atan iktidar şu camilere de bir el atsa fena olmaz!... Bu kadar güzel tadilatlar yapıldı, güzelleştirildi, bari içindekilerde güzelleştirilsin. Maalesef bu yazımı manevi bir atmosfer yerine, Battalgazi İmam Hatip Lisesinden okul arkadaşım Sabri Gürdap’a ait Hicret Tekstilin Mahmutpaşa daki şubesinde yazdım. Deme o ki; Türkiye de yaşıyorsan en basit düşünceni bile hayata geçirmen olanaksız!... Ya çıkıp solcu gençler gibi bağırıp çağıracaksın, ya da eziyetleri yutkunup oturacaksın... 

İstanbul Times / Hekimoğlu Süleyman Özcan