Bu gün sizlerle sadece bana gelen bir “MAİLİ” paylaşmak istiyorum.


DİKKAT 2011 SEÇİMLERİ ÇOK YAKLAŞTI


Genç diyor ki; “Önümüzde ki yıl seçim atmosferine girecek olan ülkemizin siyasi sahnesini şöyle yukarıdan aşağıya süzünce içimden eyvah diyorum. Tabanın rahatsız olduğu kişiler sadece hülle yolu ile atomlar gibi yer değiştiriyor. Partimiz genel başkanına yazdığınız 22 sayfalık bir şikayet dosyasini delilerle beraber göndermeme rağmen bir işe yaramıyor. Ya da genel başkana iletilmesi engelleniyor. Görevden alınacağını beklediğimiz kişi “Teşkilat işleri Başkanı” iken Kongre den sonra; “Seçim İşleri Başkanlığına” atanmak sureti ile adeta ödüllendiriliyor. Bu tabanı hiçe saymak değil midir? Bu şartlar içinde gideceğimiz seçim ne olur? Tahmin etmek biraz zor mu? Ben seçim startımı bu yazı ile başlatmak istiyorum. Çünkü bu yazdıklarımı birçok köşe yazarına yollayacağım belki ak partili bir yazar görürde yayınlar diye... Bu gün mensubu olduğum partinin il-ilçe Başkanları tabana kulak tıkıyorsa burada düşünmek gerek. Bir kişinin oyu bile bazen çok önem arz ediyorken, kitleleri temsil eden şahsiyetleri küstürmekte hiçbir sakınca görmüyorlar. Bunlar tırnakları ile bu güne gelen Genel Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a ya düşmanlar, ya da koltuk sevdasındalar. Ama insan müstahaksa başına her şey gelir. Önemli bir partinin genel başkanı tabanına sırtını dönerse kendi sonunu elleri ile hazırlamış olur. Benim partimin genel başkanı da bu yazıyı dikkate alır umarım. Bir partinin İstanbul il başkanlığında hizmet etmek isteyen bir genci görevlendireceği yer/birim bulamıyorsa ya da bulmak istemiyorsa burada büyük bir sorun vardır. Bu sorun esasında tabana kulaklarını tıkayan MYK üyelerinden kaynaklanmaktadır.” 


***
Ben şunu anladım. Genç sorunu MYK’ya kadar taşımış ama bir netice alamamış. Durum böyle ise çok vahim. Bence İl Başkanlığında büyük sıkıntılar var. Ya da İl Başkanı birileri tarafından kayırılıyor. Bu daha da vahim bir durum. İstanbul, Başbakanın çok önemsediği bir il...


***
Genç devam ediyor; “27 Temmuz seçimleri öncesi milletvekili seçilme yaşı 25’e indirilince kararı ayakta alkışlamıştım. Ne yazık ki daha sonra anayasaya dayandırılarak, yasa gereği yeni çıkan kanunlar, seçime kadar en az üzerinden bir yıl geçmesi gerekir denilerek çıkarılan yasa çöp edildi. İşte bir genç olarak bu beni üzdü. Madem böyle bir şey biliniyor idiyse neden daha erken bu kanun çıkarılmadı? Şimdi o gün neden sustun diyenlere diyeceğim şu; “Ben susmadım sadece bunu medya da dilendirmek istemedim. Direk konunun muhataplarına ilettim. Fakat diğer sıkıntılar gibi bunu da gören olmadı.” İşte bu soru işaretleri insanın beynini kemiriyor. Baştakilerin samimiyetlerini sorgulamak zorunda bırakıyor. Gençleri siyasete bayrak astırarak ve amigolar gibi bağırtarak kullanmaktadırlar. Türkiye de gençler; “En büyük başkan bizim başkan” ve “Türkiye seninle gurur duyuyor.” Şeklindeki sloganların amigosudur.”


                ***
Değerli genç; “Aslında insanı derinden sarsan en büyük sorun ise, ülkenin bir gençlik politikasının olmamasıdır. Başıboş bir gençlik bazı siyasilerin işine gelmektedir. Oysaki benim hayalimdeki gençler kendine güvenen, sorumluluklardan kaçmayan ve verilen vazifeyi en iyi sekilde yerine getirendir. Yürümeye mecalleri kalmamışların halen emekleyerek siyaset yaptıkları tek ülke biziz sanırım. Senin gibi birine sahip çıkmayan utansın.”


***
Genç devam ediyor; “Başbakan ile başlayan akım bana büyük ümitler uyandırsa da, onun etrafını saran ve geldiği konumu krallığa dönüştürenleri gördükçe ona karşı ümitlerimde söndü sönecek durumda. Kendisi de siyaset sahnesinde liderliğe aktör olurken genç idi. Şu an anlayamadığım gençlere sahip çıktığını sadece sözde bırakmasıdır. Dost acı söyler atasözü gereğince bu sıkıntıları bizzat kardeşi vasıtası ile kendisine iletmeme rağmen tenezzül edip de yahu bu gencin bir gönlünü alayım demedi. Kaldı ki benim için makam ve mevkiinin bir değeri ve ehemmiyeti yok, ben Başbakanın ve Ak partinin daha uzun yılar bu ülkenin başında olmasını istediğimden rahatsızlıklarımı dile getiriyorum. Ama sanırım sadece kendi kendimi üzüyorum.”


***
Genç sana tavsiyem; “En büyük biri varsa o da Allah’tır” unutmayın. Herkesin önünde el pençe durduğu Allah varken insanlara; “En büyük” demek hüsrandır. İnsandan daha şerefli bir mahlûk yoktur. Kendisine saygısı olan herkesi sağduyuya davet ediyorum. Bırakın şakşakçılığı eğer başbakanı gerçek manada seviyorsanız. Ülkenin dört bir yanında cereyan eden bu sıkıntıları ona ilettin. Her platform da bunu dillendirin. Gençler; “Amigo” değildir. Partiler Futbol olmaktan kurtulmuştur. Ben babam şu partili idi bende ölsem de ondan vazgeçmem mantığı çürümüştür. Halen bu düşünce ile insanları kullanacaklarına inanan bir siyasi lider varsa bence hüsran içindedir. Bir gençtir ama bini aşan dostu vardır. Bu yüzden Başbakanın kardeşi de kendisine verilen şikâyet dosyasını sumen altı ediyorsa; “DURUM DAHA DA VAHİM. Başbakanın bu konulara bir el atması lazım.”
Genç devam ediyor; “Çünkü benim Allah’tan başka gebe olduğum kimse yok ve inşallah da olmayacak. Benim milletvekili olma derdim ve hayalimde yok, bana zaten verilen en büyük makam insan olarak yaratılmamdır. Şeref ise; her dine saygım sonsuz olmakla beraber, bence İslam ile şereflenmiş olmamdır. Bu duygu ve düşünceler içinde sizi selamlıyor, yalancılar ordusuna dikkatlerinizi çekmek istiyorum.”
Abas K....


***
 Değerli gencimizin yazısına bir iki ekleme daha yapmak gerekirse de; “Siyaseti yalancılık olmaktan kurtarmak için gençlere el ele yürek yüreğe verin diyorum. Boş vaatlere kanmayın, memleket faydasına kim uğraşıyorsa ona destek verin. Başbakan bunun için bir emsaldir. Yalnız onun etrafını saran yalancıları ihbar edin. Belki sizin yazdıklarınız tek başına onu tatmin etmiyordur. Lütfen il ve ilçelerde yaşadıklarınızı yazın. Unutmayın ki “SİYASET UZUN SOLUKLU BİR YOLDUR.” Büyük emekler ile bu güne gelen partinin heba olmasına izin vermeyin. Dua ile...”