İlk Meclis’te 90 yıl önce yapılan anketin tek sorusu şuydu: “Milli istiklal mücadelemizin verimli olması neye bağlıdır?” İşte o günlerde verilen ilginç yanıtlar... Marmara Üniversitesi’nden konunun uzmanı Doç. Ahmet Demirel’in anket analizi. Ve bugünkü Meclis’in misyonu...

Sene 1921. Milli Mücadele’nin en çetin dönemleri. Düşman tehdidinin artmasıyla TBMM’nin Ankara’dan Kayseri’ye taşınmasına karar verilir. Meclis’i taşımakla görevlendirilenlerden dönemin TBMM Evrak ve Tahrirat Müdürü Necmettin Sahir Bey, Meclis evrakını Kayseri’ye taşıtmak için kolları sıvar. Bu telaş sırasında Necmettin Bey kendi kendine tarihi bir karar verir; Milli Mücadele’deki kararlılığın ilk vekillerin ağzından vurgulanması için Meclis’te tek soruluk bir anket düzenler. Soru şudur: “Milli istiklal mücadelemizin verimli olması neye bağlıdır?”

Necmettin Bey, çekinceleri olan milletvekillerini ikna etmek için Milli Mücadele kazanıldıktan sonra cevapları sır gibi saklayacağını ve günün birinde tarihe emanet edeceğini söyler. Sözünü de tutar ve anketi ömür boyu özel arşivinde saklar. 1992’de öldükten sonra, ailesi binlerce belge ve bilgiden oluşan arşivini Tarih Vakfı’na bağışlar.

Çuvallardan anketin belgeleri de çıkınca Prof. Mete Tunçay başkanlığında bir ekip anket sonuçları üzerinde çalışır. Yücel Demirel sonuçları yeni harflere aktarır, dilini Prof. Tuncay sadeleştirir, Doç. Ahmet Demirel de anket sonuçlarının ayrıntılı bir analizini çıkarır. 2004’te dönemin Meclis Başkanı Bülent Arınç’ın desteğiyle kitaplaştırılan ilk siyasi anket ve sonuçların analizi şimdi yeniden matbaada.

1921’DEKİ TEK SORULUK ANKET

Anketi 315 milletvekili yanıtlamış. 23 Nisan 1920’de açılan TBMM’deki 437 milletvekilinden 85’inin vekilliği, anketin yapıldığı tarihe kadar ölüm veya istifa gibi nedenlerden dolayı düşmüş olduğundan kalan 352 milletvekilinden bu oranda bir katılım önemli. Mustafa Kemal Atatürk dahil 37 milletvekiliyse anketi yanıtlamamış. Yanıtlamayanlar arasında İsmet İnönü, Fevzi Çakmak, Kazım Karabekir, Rauf Orbay ve Ali Fethi Okyar gibi önemli isimler var. “Milli istiklal mücadelemizin verimli olması neye bağlıdır” sorusuna, milletvekillerinin 136’sı ekonomik gelişmenin sağlanması, 117’si eğitime önem verilmesi, 89’u halkın egemen olması ve halkın yönetimi, 75’i azim ve kararlılık, 73’ü adil yönetim ve hızlı adliye, 72’si uzman yönetimlerin işbaşına getirilmesi şeklinde yanıt vermiş.

68 milletvekiliyse başarının, şeriata, İslam maneviyat ve ahlakına, dini eğitime önem verilmesiyle sağlanacağını yazmış. Öne çıkan diğer konular şöyle sıralanıyor: Halkın mutluluğu, sosyal koşulların iyileştirilmesi, bilimsel ilerleme, ulusal bilinç yaratılması, nüfusun artırılması... Ülkenin geleceği için milletvekillerinin yüzde 43.2’sinin ekonomik gelişmenin önemini vurgulayıp bunu yanıtlar arasında ilk sıraya taşırken, son sırada sadece yüzde 3.5 gibi bir oranla “güçlü bir ordu” cevabının gelmesi dikkat çekici. Sene 1921!

 677590_4e675ad6d07ef4cddd67227706153266.jpg

ATATÜRK ANKETİ NEDEN YANITLAMIYOR?

Necmettin Sahir Sılan 1968’de, Türk Tarih Kurumu’nun Atatürk Yıllık Konferansları Serisi’nde yaptığı konuşmada Atatürk’ten yanıtını alma çabalarının sonuçsuz kaldığı anı şöyle anlatır: “Kâğıdı uzattım. ‘A be çocuğum, bu nedir’ dedi. Onun kendine mahsus tatlı Rumeli şivesi, tatlı okşayıcı bakışlarıyla... ‘Ben böyle bir şeye tevessül ettim’ dedim. ‘Neden teşebbüs ettin’ dedi. Evrakı arzettikten sonra, ‘Efendim, vaziyet beni çok mahzun etti. Kendime bir teselli bulmak için bu suali tertipledim, verdim’ dedim. ‘Cevap aldın mı’ dedi. ‘Paşam, daha çok yeni’ dedim. Paşa baktı, baktı bana. ‘Yani şimdi ben ne yapacağım’ dedi. ‘Siz de’ dedim, ‘bir, iki satır lütfedeceksiniz’. ‘Yok be çocuk, sen bunları toplayasın. Eser benimdir” dedi. Bu büyük eser Türkiye Büyük Millet Meclisi. ‘Emredersiniz Paşam’ dedim.”

Türk ve Kürt’ün ortak geleceği

Ankete gelen cevapların şekli de ilginç. Kimi tek kelime kimisi sayfalarca yazmış. Kimi hemen yanıtlamış kimi aylarca hazırlanmış. İstiklal Marşı’nın yazarı Burdur Mebusu Mehmet Akif (Ersoy) Bey ise ankete bir şiirle yanıt vermiş: “Nasıl dört İngiliz dünyayı oynatmakta, hayrettir / Bunun elbette var bir sırrı” derler / İngiliz der ki / Eğer ırkımın alçak üyeleri cüretli şeylerse, / (Müslümanların) soylu çocukları onlardan belki elli kat daha cesurdur.” Eskişehir Mebusu Hüsrev Sami (Kızıldoğan) Bey ise yanıtında Kürt sorununa değinmiş: “Son yüzyılda sürekli savaşlarla, geri çekilmelerle, önemli ve korkunç coğrafya kayıplarına uğradık. Vatanın büyük sınırları daraldı. Bu küçülme eseflenmeye ve üzülmeye değer olmakla birlikte, ulusal toplanma niteliğinde sayılmalıdır. Başlıca iki öğe şimdiki vatan sınırları içinde yaşayacaktır: Türk ve Kürt! Devletin yeni yönetimi, bu iki öğeyi kardeşçe birleştirecek bir biçimi içermelidir. Bunu ancak devrimin sonucu belirleyecektir.”

Meclis’in elindeki büyük fırsat

Siyaset bilimci Ahmet Demirel ile ilk siyasi anketi, ilk Meclis’i ve ilk sivil anayasayı yapma sorumluluğunu üstlenen bugünkü Meclis’i konuştuk.

İlk Meclis’ten bugüne demokrasi açısından fark görüyor musunuz? Bugüne göre daha demokratik yanları var, mesela söz alma ve konuşma sürelerinde kısıtlama yok. İsteyen söz alıyor, isterse 8 saat konuşuyor. Ve gece-gündüz toplanan bir Meclis, devamlı toplantı halinde. Ve grup kararının bağlayıcılığı, uymayana partiden ihraç yok. Seçim aşamasında adaylar kendiliğinden çıkıyor, parti listesi yok. Atatürk’ün istemediği bir yığın kanun da kabul edilmiş. O ise “Yapacak bir şey yok, Meclis kararı” diyor. Bu demokratik özellikler 1946’ya kadar yavaş yavaş kayboldu.

Meclislerimiz temsil sıkıntısını çözebildi mi? Hiçbir Meclis çözemedi. Tek parti döneminde milletvekillerini Atatürk belirliyordu, bugünkü Meclis’te de isimleri belirleyenler Erdoğan, Kılıçdaroğlu, Bahçeli ve BDP kadrosu. Lakin bugünkü Meclis, yanlış bulduğum yüzde 10 barajına rağmen temsil açısından büyük bir fırsat veriyor. Mevcut anayasaya göre anayasayı değiştirmek için 330 milletvekili gerek. AKP’nin 327 vekili var. 330 olsa ve anayasayı kendi başına yapsaydı, o anayasa 3 5 senede çöpe giderdi. Şimdi iktidara A, B, C planları yapma şansını tanıyor. AKP belli ki CHP ve MHP’yle bir anlaşmaya varacak. Yapamazsa BDP’yle masaya oturacak ve daha uzlaşmacı olacak.

Meclis yemini nereden nereye gelmiş? 1924’teki Meclis yemini mükemmel: “Namusum üzerine söz veririm ki; vatanın ve milletin mutluluğuna, esenliğine, milletin kayıtsız şartsız egemenliğine aykırı bir amaç gütmeyeceğim ve Cumhuriyet esaslarına bağlılıktan ayrılmayacağım.” Esenlik, mutluluk gibi kavramlar, 1935’te yapılan Dil Devrimi’nden sonra değişikliklerle yeminden çıkıyor. Buna Türkiye’de karşı çıkan olacağını sanmıyorum. 1961’de devletin bağımsızlığı ifadesi ekleniyor, mutluluk ifadesi kalıyor. Bugünkü yemindeyse “korunacaklar, bağlı kalınacaklar ve ayrılmayacaklarımız” var. Bağlı kalınacaklar arasında Atatürk’ün ilke ve inkılapları var; yani dolayısıyla herkesin Atatürkçü olup altı oktan, mesela devletçiliğe bağlı kalmasını bekliyorsunuz. Özelleştirmeler ne olacak o zaman? Bu yeminde insan zorlanabilir. Yeminde 1924’e dönmek harika olur.

Meclis’e dönen BDP’liler kiminle siyaset yapacak? BDP’lilerin kafası karışık. Siyasi gerginliği çözmenin yolu da BDP’yi by-pass etmek değil. Yeni anayasada tuzları olursa -ki elzemolumlu olacaktır. Bu Meclis’in bunu başarması lazım. Yapamazsa, siviller de bu anayasayı yapamaz. Ama yeni anayasa PKK / Kürt sorununa çözüm getirmeyebilir, biraz daha yolumuz var. Bir de 80 Anayasası’na sinmiş bir Türk milliyetçiliği var. Kucaklayıcı değil, farklılıkları kabul etmiyor. (Gazete HaberTürk)



Editör: TE Bilisim