Bu gündem sonucunda birçok kişide ruhsal problemler açığa çıkmakla beraber, savaş psikolojisi insanda başta güven duygusunun bozulması olmak üzere birçok olumsuz duyguyu tetikler. Bazı bireylerde ise şiddet ve saldırganlık duygularında artış, temel insancıl değerlerde bozulma görülür.

Kişinin kendi iç dünyasında yabancılaşma ve yakın ilişkili olduğu insanlara karşı duygusal bir uzaklaşma olabilir. Savaş tehlikesi sona erse bile ortaya çıkan ruhsal bozukluklar ve güvensizlik duygusu uzun süreli olarak devam eder.

Çocukluk çağı deneyimlerinde şiddete uğrayan veya çatışmalı bir ailede yetişen kişiler bu durumdan çok daha fazla etkilenir. Böyle birisi eğer bir gruba ait ise ve karşıt grubu düşman görüyorsa savaş psikolojisinden etkilenmesi daha da fazla olmaktadır.

Açık ve net bir kimlik oluşturamamış bireyler devamlı bir kaygı ve stres içinde hisseder.

Bu kişinin sosyo-ekonomik düzeyi yüksek bile olsa kaygı düzeyi zaman içinde yine de yükselecektir.

Uzmanlar “zaten içsel çatışma yaşayan bu kişilerin dış tehditlerden dolayı kötü hissetme ihtimali artar” uyarısında bulunuyor.

 Etnik veya siyasi bir gruba çok sıkı bir şekilde bağlı olanlarda, kendisini azınlık hissedenlerde sıkıntı ve ölüm kaygısı daha da artar. Bu ölüm kaygısını devamlı olarak bastırmaya çalışma sonucu ölümsüzlük arayışı, panik atak veya her an kötü bir şey olacakmış hissi gelişecektir. 

Savaş psikolojisinin insanlar üzerindeki etkilerini Psikoterapist Uzman Doktor Timur Harzadın, şöyle açıklıyor;

ÖLÜMLÜ OLDUĞUNU HATIRLAMAK KAYGIYI ARTIYOR

Çoğu insan ölümlü olduğunu mantık olarak bildiği halde, duygusal olarak ölümsüz olduğunu düşünür. Ölümü hatırlayacağı bir durumla karşılaştığında ise ölümlü olduğu gerçeği ile yüzleşir. Bu durum sonucunda hemen her an hem kendisinin hem de yakınlarının öleceğini düşünen bir hale dönüşür. Bu durum aslında bireylerin ölümlülük bilgisine verilen bastırılmış tepkilerin açığa çıkması ile ilgilidir.

Ruhsal olarak kendisini bütün hissetmeyen, özsaygısı düşük birisinde savaş tehdidi durumunda birçok olumsuz duygu ateşlenir. Buna ilaveten kadınlarda bedensel hastalıklar artarken, erkeklerde cinsellik ve saldırganlığa olan ilgi çoğalır. Ölümlülük bilgisi arttıkça bedene ve cinselliğe olan ruhsal yatırım artar. Bunun yanında kendisine yakın gördüğü kişilere karşı yardımseverlik artar. Karşıt gördüğü insanları ise daha öncekine göre çok daha fazla düşmanca duygular beslenir.

YALNIZLIK ÇEKEN VE SOSYOEKONOMİK DÜŞÜK BİREYLER DAHA FAZLA ETKİLENİYOR

Bir insanın kaygısını bir yakını ile paylaşması bir çeşit terapi etkisi yaratır. Yalnızlık çeken insanların bundan daha fazla etkilenmesi doğaldır. Bunun yanında maddi sorunları olan bir kişi de doğal olarak daha fazla etkilenmektedir. Parası olan birisi bu sayede birçok faaliyetlerde bulunur ve kendi ölümlülük bilgisini daha kolay bastırabilir. Yine de sonuçta her ölümlü gibi bu kişi de dünyanın artık güvenli bir yer olmadığı gerçeği ile yüzleşecektir. Özelikle çocuklar ve kadınlardaki etki çok daha yüksektir.



RUHSAL SAĞLIK İÇİN NE YAPILABİLİR?

Dünyanın güvensiz ve ölümcül bir yer olduğu bilgisinin tekrar tekrar konuşulması yararlı değildir. Özellikle çocukların süreçle ilgili soruları basit cümlelerle çok detaya girmeden cevaplandırılmalıdır. Korku duygusu zihni çok fazla ele geçirdiğinde çaresizlik ve anlamsızlık duygularına sebep olur. Her şeye rağmen yine de her bir bireyin hayatında şükredecek birçok durumlarda bulunmaktadır. Sürekli olumsuz konuşanın yanında olumlu durumlara da sohbetlerde yer vermek zihni rahatlatır.

Bu korkuyu unutmanın en önemli birinci yolu bu acıyı ısrarla unutmaya çalışmamaktır. Çünkü zihin yaşadığı korkuyu unutmaz. Unutmaya çalıştıkça bilinçdışının derinlerine daha fazla bastırır. Artık unutalım, bu konuyu konuşmayalım gibi cümlelerle beyni zorlamak işe yaramaz. Kişi bu konuları yakın dostları ile paylaşmalı, bu imkân yoksa en azından kendi kendine bu kaygıları ifade etmelidir. Ancak bu konuları monoton bir şekilde tekrar tekrar konuşmak yerine başka gündem maddelerinin yanına serpiştirerek konuşmak çok daha iyidir. Çok yoğun duygulanım varsa ve baş edilemiyorsa bireysel veya aile olarak terapotik danışmanlık alınmalıdır.

Editör: TE Bilisim