Merhum 8.Cumhurbaşkanımız Turgut Özal’ın oğlu Ahmet Özal “Dünya Basın Mensupları Derneğinin (DMBD)”
organize ettiği Neden Urfa Şark Sofrası Haseki şubesinde dar çerçeveli yemekli bir toplantıda güzel konuları masaya yatırdık. DBMD,genel başkanı Muzaffer Tunç’un açılış konuşmasından sonra Ahmet Özal  gündemi özetledi.

Babamdan sonra orta direk’i konuşan yok 

Türkiye’de her gün  büyüyen bir çok iç meselemiz olduğu halde ne iktidar ne de muhalefet bunları konuşmuyor.
Mesela rahmetli babam gerek başbakan iken gerekse de cumhurbaşkanı iken toplumun önemli kesimini oluşturan orta direk tabir edilen toplumun sorunlarını her platformda konuşur ve çözüm önerileri arardı.

Bu kesimin sıkıntı ve sorunları artarak devam ettiği halde kimse konuşmamayı tercih ediyor. Bir sorunu konuşmayınca bitmiyor.

Memur’un işçinin durumu içler acısı. En büyük vergi bu kesimin maaşlarından kesilen kesintidir. Hiçbir iktidar ve muhalefet yetkilisi bu sorunları konuşmayı akıl bile edemiyor. 

Özerlik olursa ilk önce Marmara ve Ege elden gider

Bazıları Türkiye’deki 7 bölgenin özerk olmasını istiyor. Özerkliğin bağımsız devletin ilk aşaması olduğunu bir çok örneği dünyada var. Eğer bu fikir  gerçekleşirse herkes Doğu elden gider diye düşünüyor. Ama batı daha önce elden gider.

Çünkü Türkiye vergisinin % 85’inden fazlası Marmara ve Ege’den toplanıyor. 
Bu iki bölgede yaşayan insanlar ayrılmaları halinde iki misli zenginleşecekler. Avrupa Birlliği  ekonomik sorununu çözen Marmara ve Ege  bölgelerinin oluşturacağı devleti hemen Avrupa birliğine alır.

Türkiye’ de toplanan verginin % 93 ’ü 18 vilayetten toplanıyor. Diğer % 7 si ise diğer 63 vilayetten toplanıyor. 

Bu 18 vilayet ayrıldığı zaman diğer 63 vilayetimiz de fakirlik ve açlık kol gezecektir. Bu fikir çok sakat bir yaklaşımdır.

Bizim Partimiz iktidar olsa 81 vilayeti 180’a çıkarıp farklı bir yönetim yaklaşımı sergileyecektir.
 
Barış süreci ile alakalı 5 yıldır gelişme olmadı henüz

Türkiye’de hiç kimse silahlar susmasın demiyor. Herkes barış ve kardeşlik olsun itiyor.  Bu sorun toplumun tüm kesimini yakından ilgilendiriyor. Bundan dolayı süreç halktan gizli değil açık ve şeffaf yapılmalı. Hatta bu konuda referandum bile yapılmalıdır. Halkı sürece dahil ederseniz daha kolay netice alırsınız ve halkta kendi kararına sahip çıkacaktır.

ANA PARTİ’nin iktidar olması zor değil mi soruma ben zaten hep zor işlerin adamı oldum dedi Ahmet Özal.

Doğrusunu söylemek gerekirse Ahmet Özal'ın bu kadar çok orijinal ve dikkat çekici konulara temas edebileceğini düşünmemiştim. Birçok siyasinin aklına gelmeyen orjinal ve farklı düşüncelere sahip. Eğer medya ve kitle iletişim araçları Sayın Özal'ı önyargısız dinleyip firkir ve düşünecelerini halka ulaştırırlar iyi bir teşkilat yapısı ile halktan ciddi bir karşılık bulabileceğini düşünmketyim. 

Doğrusunu söylemek gerekirde ben sayın Özal'ın konuşmasında istifade ettim. Oğul Özal ben halkın yararına olan konuları hep gündeme getirip halk odaklı çalışmalar yapacağım. Bunları yaparken de kesinlikle oy kaygısı ile inanmadığım sözleri sarf etmeyeceğim demesi de çok anlamlı geldi bana. Tabi  bu çalışmaların başarıya ulaşması için kaynakda gerekli.Sayın Özal'ın çalışmalarını yaparken gerekli kaynağı nerede bulacağını da merak ediyorum.

Milletvekili ve Cumhurbaşkanlarını muhtarlar gibi halk seçmeli 

Ak Parti halk cumhurbaşkanını seçecek diyor ama kimin cumhurbaşkanı adayı olacağına milletvekilleri karar veriyor. Dolayısıyla halk kendi hür iradesi ile değil milletvekili olan 4 partinin önerdiği 3 kişi sadece cumhurbaşkanı adayı oldu. Bu da geröek manada demokratik bir seçim değil ve halk istediği kişiyi aday yapamadığı için cumhurbaşkanını gerçek manada halk seçmemiş oluyor.

Bu yaklaşım hiç demokratik ve doğru değil. Güya Cumhurbaşkanı bağımsız deniyor. Ama en son seçimde aday olan 3 cumhurbaşkanı adayını da  halk değil siyasi partilerin mensupları olan milletvekilleri aday göstermişti. Yani halkın kendi adayını kendi belirleme şansı elinden alınmıştı. 
Bu sistem tam anlamı ile demokrasiye uymuyor. Gerek milletvekilliğinde gerekse de kimin cumhurbaşkanı adayı olabileceğine bir partiye bağlı dar bir vekil sayısı değil toplumun her kesimine mensup insanların içinde yer aldığı STK. lar veya 100 bin imza toplayan kişilerin kimin aday olacağını belirleme hakkı verilmelidir diyen Özal bir çok orijinal düşünce ortaya koydu.

Muhtarların içi boşaltılıp parti örgütleri güçlendirilmemelidir 

Şu an ülkemizde en demokratik seçim hiç şüphe yok ki muhtarlık seçimidir. Muhtar kendi öz benliği ile halkın karşısına çıkıp oy istiyor. Halk da güvendiği muhtara oy vererek seçiyor. Bu sistem pek ala milletvekili seçiminde de uygulanabilir.

Babamı zehirlediler iddiasını yeniledi…

Bir Meslektaşımın babanızın ölümü ile alakalı ilk ağızdan  bize neler söylemek istersiniz sorusuna ise Ahmet Özal kim ne derse desin ben Babamın öldürüldüğüne inanıyorum dedi. Bu konuda sayısız kanıt ve emare olduğu halde devletin bu işin  üstüne gitmemesinin kendilerini üzdüğünü ifade etti.

İstanbul Times / Hüseyin Çetiner