Yüksek bir yerden tonlarca ağırlıktaki soru işaretleri çakılıyor kafama. Eziliyorum altında. Yanıt bulabilmek için didiniyorum tabii her defasında. Fikirler mi insanları yönetiyor, insanlar fikirlerini mi? Başka fikirler mi insanları ele geçiriyor, insanlar başkalarının fikirlerini mi? Tek fikir, sürüce insan mı? Sürüce fikir, tek insan mı?

 Sürüce fikir, sürüce insan olamaz mı?

 Benzer olmak, aynı olmak... Farklılıktan uzak kalmak...

 Neye yöne doğrulsam birbirinin aynısı yüzler, birbirinin aynısı fikirler. Bu sıradanlıktan ne zaman vazgeçilecek? Ne zaman gerçekliğe geçilecek?

Düşüncelerin birbirine ayna tuttuğu günümüzde “has” denilen kavramı, zihinler buruşturup çöp kutusuna fırlattı. Geriye ne öz kaldı, ne de öz kırıntısı...

X görüşüne sahip olan kişi, Y görüşüne sahip olana düşman kesiliyor. Farklılar zenginliklerimiz olacağı yerde, neden suçumuz oluyor?

Farklılığa müsaade etsek, aynılıktan çıksak, huzursuzluğu uykuya yatırıp rahatsız etmesek diyorum.

Yukarıda resimde geçen söz gibi... “Bir yerde herkes birbirine benziyorsa, orada kimse yok demektir.”

  • İNSANLAR NEREDE?

 Toplumun farklarıdır zamirler.

  • ZAMİRLER NEREDE?

         Hür olmak, özgür olmak, kavramları sıralamak... Sıralamak yeniden, hatırlatmak, anlatmak, oldurmaya çalışmak.

Yorabiliyor değil mi bazen? Olduran için, harekete geçmeyene her yer çiçek bahçesi.

Yazmak görevimse, anlatmak onun bir parçası. Yorulmadan, yılmadan, hiçbir baskı altında kalmadan. Evet, hiçbir baskı altında kalmadan. Bu cümle genelde söylendikten sonra, ‘evet’ cevabı alınıyordu değil mi? Tahmin ettiğiniz gibi; nikâh töreni... Bu yazıda nikâh töreni falan yok.

Bu yazıda bir kalem, kalemin ucunda bir mıknatıs... Kâğıda yapışmış ayrılmadan yazıyor. Yani öyle bir his var. Bir de baştaki resmi yazıya dökmeye çalışan bir kız... İçinde dizginlenemeyen nefretleri. Nefretleri dizlere getirmek isteyen bir ses.

  • Hadi durma! Yaz!

      Yarın güzel olsun diye çabalamıyorsan bugün, yarın olduğunda olacak mı önemi dünün? Bu cümle ne kadar devrik ise,  gelecek günün de devriği böyle.

Gelecek günler anlaşılmaz, ama biraz didiklersen hodri meydan!

Xenocrates, kendisini sürekli onaylayan öğrencisine: “ Hiç olmazsa bir kere itiraz et, başka bir fikir ver. Söyle de iki kişi oluğumuz belli olsun.” Demiş.

En azından farklı bir şeyler söyleyin, söyleyin de tek kişi olmadığına ikna olalım.

Kocaman, şatafatlı, altın sarılı bir evin büyük penceresi...  Gösterişli perdelerinin incilerine bağlanmış, sallanan kâğıtlarda yazılı cümleler:

 “Başkasına benzemeden ve benzetilmeden

Farklı olarak, farklılığı ortaya koyarak

Korkmadan, korkutmadan, kandırmadan yaşamak...

Birey olabilmek, fikir atabilmek

Erdemli olup, dik durabilmek

Var olduğunu kanıtlayabilmek

Eşit olmak, hakikatli olmak

Doğru ve dürüstçe yaşamak...”

  • ORADA KİMSE YOK MU?