Bu ülke gerçek manada ihtiyaç duyduğu toplam insan kalitesini bulamadı, bir türlü insan ayarını artırmayı beceremedik. Maalesef her geçen gün geriliyoruz. Toplam insan kalitesi bakımından adeta yerlerde sürünüyoruz. Çıkarcı ve ikiyüzlü davranılıyor. Günün koşullarına göre pozisyon alınıyor, yer belirleniyor. Bu riyakârlığa, insan aldatmaya “işini bilmek” diyorlar.
Siyasette, ticarette, sanatta, bürokraside, yargıda, yazarçizerlikte, akademisyenlikte kısaca hayatın her alanında ne meslek icra edersek, ne iş yaparsak yapalım öncelikle dürüst olmak bir görevdir. Takiye yapmak ayıptır, yalan konuşmak haramdır ve günahtır. Dünyanın en kötü ruh hali, yalanla aldatılmış olmaktır. İnsanın enayi yerine konulması, kandırılmış olması çok kötü bir histir.
Daha son seçiminde; “Başbakanlık, Milletvekillik ve ne kadar makam mevki varsa tamamını feda ederim. Yeter ki Analar ağlamasın. Kardeşlik Hukuku, “yaratılanı severiz Yaratan’dan ötürü”, ölen insanlarımızın tamamı aynı kıbleye yöneliyor, bunda bir tuhaflık var.” diyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, özgürlüklerden, değişimden, insan haklarından yana dem vurdu. Barış elçisi ve demokrasi havarisi kesildi.  Mütedeyyin, Allah korkusu taşıyan, en azında haramdan zulümden sakındığını söyleyen, yönetimde vicdanlı olacağını “ne aldanan, ne de aldatan olacağını” her zaman gerçek adaleti sağlayacak bir hükümet ve Başbakan olacağını, kamuoyu ile her seferinde her şeyi şeffaf bir biçimde paylaşacağını söyledi.
Ne oldu? İktidar ne kadar kötü bir efendidir ki “insanı” bu kadar esir alır. Asıl insan karakteri bu durumlarda ortaya çıkar. “Kişinin ufak ve büyük çıkarlar karşısında ki tavrı, duruşu gerçek karakterinin yansımasıdır.”
Roboski insanlık suçunun işlendiği coğrafyada ne oldu?  Failler, caniler adalet önüne çıkarılıp cezalandırıldı mı? İnsan onuru halen ayaklar altında çiğneniyor.
Roboski katliamı butlan hali kabul edildi. Butlan; hukukta yok hükmünde saymak demektir.    
Kesinlikle çok adil davranacağını deklere eden, kısa süre cezaevinde yatması ile seçilmiş görevinden hukuksuzca alaşağı edilmenin iliğine kadar mağduriyet yaşattığını bilen Başbakan, nasıl bu kadar BDP’li seçilmiş Belediye Başkanını, İl Genel Meclis Üyesini ve Belediye Meclis üyelerinin nerede ise çoğunu ceza evlerine konulmasına seyirci kalır? Bırakın seyirci kalmayı bu tutuklamaları bir zati desteklediğini beyan eder.
Hak, hukuk, gerçek demokrasi, gerçek adalet diyerek Recep Tayyip Erdoğan şahsında Ak Parti tüm halk yığınları tarafından seçildi, oy ve desteği hep bu kavramlar üzerinde arttı.
Göründüğü gibi çıkmadı. Sıradan biri tarafından değil, Başbakan tarafından kandırıldık. Bize karşı takiye yaptı.
Şimdilerde KCK’ya tam gaz vermiş, bu şekli ile Kürtlerden oy alacağını sanıyor. BDP yöneticileri, seçilmişleri hiçbir vicdanlı insanın, demokratın kabul etmeyeceği bir şekilde yoğun saldırı altındadır. En son Muş Bulanık Erentepe Belde Başkanı Aydın Kaya 6 Haziranda Muş cezaevinde öldü. 31 yaşındaki bu Başkanın ağır hasta olması sebebi ile cezaevinde tutulmaması gerektiği, ağır hasta olan bir insanın tedavi talebi yetkililerce maalesef kabul edilmemiş.
Dün devlet tarafından Yeşil, vb canilerle Kürtlere yönelik binlerce cinayetler işleniyordu. Bugün aynı şekilde devam ediyor, değişen bir şey yok. Bana göre Kürt açılımının, milli kardeşlik projesinin tamamı yalan, bu açılımın adı Ak Parti, Başbakan iktidarı tarafında İdris Naim Şahin ile aynı “ırkçı” paralelde “Kürtleri Cezalandırma Kumpası”  açıldıkça açılıyor.
Lütuf buyurmuş on yıl iktidarın sonunda bu kadar baskılama yanında, birde garnitür olarak,
Kürt çocuklarına alın 11 yaşından sonra Kürtçe’yi, ana dilinizi “seçmeli” olarak öğrenin. Bir de TRT 6 daha Allah’tan ne istesiniz?
Sakın bu atılan adımları yok saydığım veya küçümsediğim manası çıkmasın. Sadece ne kadar hayatın ve gerçeğin gerisinde kaldığının, yaşamın aslını ıskaladığımızın vurgusunu yapmaya çalışıyorum.
Yazar Gazeteci Markar Esayan ;”BDP’li belediye başkanlarının neredeyse tamamına yakını tutuklu vaziyette. Hangisinin gerçek suçlu, hangisinin TMK’nın mağduru olduğunu bilemiyoruz.” Diyor. İktidarına kesintisiz destek vermiş vicdan sahibi aydınlar, demokratların tamamı ayakta muktedirlerin kimseyi iplediği yok. 
 Bunun adına hukuk diyeceksiniz, yapılan bu zulme kamuoyundan inanmayı bekleyeceksiniz. Hukuksuzca delil elde etmelerin, yasaları zorlayarak seçilmişleri alaşağı edip tutuklamaların hiçbir meşru hukuki zemini yoktur. Neredeyse seçilmiş Kürt iradesi, siyasetçisi kalmadı görev başında.
Şimdi tüm şakşakçılar etrafında arenalarda şov yapıyor. Ak Partililerin tamamı sütten çıkmış ak kaşık gibi hiçbiri bir suça asla karışmamış, diğer muhaliflerin tamamını içeri atmalısınız. Ki belki palyatif bir rahatlığınız olur. Kılıcınızın iki tarafı her zaman bu kadar keskin olmaz. Tüm muktedirlerin yaptığını yaptınız. Ancak şunu bilmeniz lazım; belki adalet bir gün size de lazım olabilir!    
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Milliyetçi” olduğunu söyleseydi zinhar benden bir oy alamazdı. Aynı şekilde Ak Parti’ye oy veren tüm Kürtler, aydınlar, demokratlar, farklı dil, din, görüşte olan insan yığınları Recep Tayyip Erdoğan tarafından tamamı çok net kandırıldı.
Mevlana dediği gibi “ Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol.”
Samimi olarak sorma gereği duyuyorum. Acaba Başbakan vicdanen rahat uyku uyuyabiliyor mu? Bu kadar ağır suça bulaşmış, bir devlet yapısı, ah almış bir ülkenin başına geçmek miydi tek hedefi, değişim dönüşüm, demokrasi, özgürlük, evrensel hukuk, AB’ye giriş için olağanüstü çabaların tamamı bahane miydi? Samimice merak ediyorum. Bilgi edinme hakkımı kullanıyor, bu sorunun cevabını yetkili birinden bekliyorum!
İstanbul Times  / Maksut Konyar